Biz şiddetle tavsiye ediyoruz! 😇
Biz şiddetle tavsiye ediyoruz! 😇
Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde Tiyatro1112 Garaj olarak 'Sahibini Arayan' Masallarımızı anlatacağız. Sizlerden gelen masallarla da çoğaltacağımız ücretsiz etkinliğimize hepinizi bekliyoruz.
Oyun, 1943 yılının mart ayında Stalingrad’ın doğu bölgesinde Rus kontrolünde bulunan ve Alman savaş esirlerinin bulunduğu küçük bir tutuk evinde geçer.
Alman hücum kıtaları bu sıralarda Stalingrad dolaylarından çarpışarak Berlin’e doğru çekilmeyi sürdürmektedirler.
Acaba burası gerçekten Rus askeri cezaevi midir?
07 Mart 20:00 Farabi Sahnesi
20 Mart 20:00 (Final) Fade Stage & Coffee
Nereye; savaştan, açlıktan uzaklaşmaya çalışarak yaşam mücadelesi veren, kapitalizmin çarkları dönerken bu çarkların kendisini biçmesinden korkarak kaçan mültecilerin ve ötekileştirilen insanların hikâyesi.
Bir umuda yolculuk gerçeği... Binlerce kaçak mültecinin başına gelen ortak kaderin sonuçları.
Her birinin yolculuğu, herkesin yolculuğu…
Soytarılar, mahlasların ardına gizlenip bize duymak istemediğimiz gerçekleri anlatanların ironik öyküsüdür. Mekan, ayağınızın bastığı her topraktır. Olay örgüsü, her seferinde aynıdır: Birileri gerçekleri söyler ama onları dinlemezsiniz.
Canı ateş etmek isteyen sebep sebep ağlarını ördüğünde, dönüp dolaşıp o ağlara takılıverirsiniz. Zaman ise döngüseldir. Hatırlasanıza, bunları 1914'te, 1939'da, 1945'te ve 1980'de tekrar tekrar yaşadınız -neyse, neyse size eski günlerinizi hatırlatacak değiliz. Bu olanların sorumlusu siz değilsiniz ne de olsa! Biz geleceğe bakalım. Soytarılar 2024, üç genç sanatçının vicdanlarımıza fırlattığı bir işaret fişeği. Zaten şunun şurasında dünyanın birbirine girmesine kaç senemiz kaldı ki?
1 Mart 15:00 Sahne 367
1 Mart 20:30 Sahne 367
Franz Kafka’nın aynı isimli romanından Yakîn Tiyatro tarafından sahneye uyarlanmıştır. “…korku, insanın kendi bilinçli gücünün dışında yatan ürkütücü olanaklardan geri çekilmedir. Buna karşı kaygı, insanın eylemde bulunma kapasitesinde içkin olarak bulunan muazzam olanakların sonucunda ortaya çıkar…” Kierkegaard`a göre insanın varoluş serüveni yapmış olduğu “özgür” seçimlerin bir sonucudur. Kierkegaard’a göre seçim yapmak ve bunu zamanında yapmak önemlidir. Birçok insan seçim yapmanın sorumluluğundan kaçmak için bir yol bulmaya çalışır. Bu kaygıdan kaçıştır. Bazı insanlar kendilerine bir yol seçmektense diğerlerinin beklentilerini doyurmaya çalışırlar.'
6 Mart 20:30 Yakîn Tiyatro
8 Mart 15:00 Yakîn Tiyatro
8 Mart 19:00 Yakîn Tiyatro
Tanrısal kaderi ve İnsanın varoluş/olgunlaşma yolculuğunun anlatılmasının belki de en eğlenceli biçimi, Moliere ve Shakespeare gibi birçok yazar tarafından
işlenen, kavuşamayan âşıkların yollarının dışarıdan yapılan müdahalelere rağmen birçok “tesadüf” yardımıyla birleşmesidir. Kavuşamayan âşıkların mutlu sonunun insana ne kadar özel olduğunu hatırlatması umuduyla...
Sofokles’in Thebai üçlemesini oluşturan Oidipus, Oidipus Kolonos'da ve Antigone oyunlarından sahneye uyarlanmıştır. İnsanı merkeze koyan, her türlü kararı insana, insanın değişkenliğine bırakan ve tıpkı insanın ölümlülüğü gibi yalnızca belirli süre geçerli olan modern yasalar, yüzyıllar içerisinde Tanrının değişmez ve tıpkı Tanrı’nın ölümsüzlüğü gibi sonsuza kadar geçerli olan Tanrısal yasalardan tamamen kopmuştur. Tanrısal yasalar yalnızca efsanelerde kalmıştır. Ancak; Tanrının yasalarınca belirlenen ahlak, bütün değişmezliği ile modern insanın içinde unutmaya çalıştığı bir “sızı” olarak yaşamaya devam etmiştir.
14 Mart 20:00 Yakîn Tiyatro
15 Mart 18:00 Yakîn Tiyatro
28 Mart 20:00 Yakîn Tiyatro
29 Mart 18:00 Yakîn Tiyatro
Yakin Tiyatro, metne yaptığı eklemeler ile modern insanın reddettiği ve artık kendine “saçma” gelen gelenek ile Ionesco’nun metninde anlatılan modernlerin “absürt” yaşantısını karşılaştırmaya çalışmaktadır. Bu karşılaştırmanın daha net ortaya konabilmesi için tiyatromuz daha önceki oyunlarında olduğu gibi fiziksel tiyatro yöntemine başvurmuştur. Oyunda iki boyutlu oyunculuktan faydalanılarak doğal oyunculuk karşısında bir zıtlık oluşturulmuştur. Sahne üstünde oluşan bu zıtlık, modern ve geleneksel olan, absürt ve saçma kavramları hakkında seyircinin zihninde soru işaretleri oluşturulmaya yardım etmektedir.
Edgar Allen Poe’nin aynı isimli kitabından Yakîn Tiyatro tarafından sahneye uyarlanmıştır.
' -Gerçek her zaman bir kuyunun dibinde değildir. Onu vadilerin derinliklerinde arıyoruz, ancak onu bulacağımız yere, dağların tepesine bakmıyoruz.
- Ne görüyorsun, dağların tepesinde?
- Katili! '
...Zekanın ötesini görenlere...
13 Mart 20:00 Yakîn Tiyatro
25 Mart 20:00 Yakîn Tiyatro
Çalgıcı Gülali tutkuları ve sorumlulukları arasında sıkışmış, güçlü olmayı sorgularken farklı bir büyümenin yolunu arayan bir çocuğun hikayesi... Gür Kahkahalı Kayıkçının da dediği gibi, “bir hikayemiz var, anlatmazsak öleceğiz”, buluşacağımız günü dört gözle bekliyoruz! “Bu dünyada kim kral olmak istemez ki?”
Gerçekte kim olduğunu bulmaya çalışan bir gencin hikâyesi… Günlerden bir gün Görkem hiçbir şeyin aslında göründüğü gibi olmadığını fark eder. Kendisinin bile… Ve tarihin en ünlü sorularından birinin peşinde, kendine doğru uzun bir yola çıkar. Ne var ki, “Kimim ben?” sorusu Görkem’i her seferinde daha da tekinsiz bir labirente sürükler. Hükümdarlar, canavarlar, yol arkadaşları, kehanetler, zindanda bekleyen kadınlar ve daha nicesiyle uzun, karanlık ve karmaşık yollara çıkan bu labirent, Görkem’e yeni yanıtlar sunmak konusunda son derece cömerttir.
Fakat kuşkusuz hayat sürprizlerle doludur…
Kendi yarattığı mutfakta sıkışıp kalan bir kadın... Üstüne üstüne gelen gelen duvarlar... KADIN'ımız eril düzenin kadınlara biçtiği hayattan başka bir şey bilmeyen, hatta başka bir hayatı hayal bile edemeyen, kurtarıcı kahramanlardan medet uman tüm kadınlara duvarları ancak kendilerinin yıkabileceğini gösterecek.
'Sen beni duyuyor musun? Sanki ben senin kulağınım. Sen beni görüyor musun? Sanki ben senin gözlerinim.'
Muhtelif kumpanya'nın ilk oyunu 'Pandaların Hikayesi' büyülü gerçekçilik akımının tiyatro alanında yazılmış en iyi örneklerinden biri olarak; seyirciyi tüm duyularıyla oyuna dahil olmaya davet ediyor.
1 Mart 18.00 Düş Kapanı Sanat Merkezi
4 Mart 20:00 Yakîn Sahne
18 Mart 20:00 Fade Stage&Coffee
27 Mart 20:00 Yakîn Sahne
Film anlatıcısı bir kız! Kulağa tuhaf geliyor farkındayım ama benim için işler eskiden böyle yürüyordu. Artık terk edilmiş bir kasabada tek başına yaşayan bir kadınım. Film anlatıcısı bir kızın neler yaşamış olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Anlatılacak çok şey var…
Doktor, Bedevi, sanatçı, genç kız... Hepsi kadın... Savaşın içinde, yaşamın içinde, hayatlarını ve bedenlerini parçaladığımız; yok ettiğimiz, hiçe saydığımız kadınlar... Bize o yok ettiğimiz hayatlarını, bedenlerini, ruhlarını anlatıyor...
Bay Z'nin yöneticisi olduğu şirkette beklenmedik olaylar yaşanır. Esrarengiz bir odaya kapatılan şirketin denetçileri olayı çözmeye çalışır. İşin ucunda insanların hayatları vardır. Bir kareye hapsolmuş dört satranç taşının hayatta kalma mücadelesine dönüşen oyunda prezentabıl insanların yaşamı, otorite, itaatsizlik temaları işleniyor.
Bir gün iktidardan payını isteyen Kâhin, üç Shakespeare karakterini yeniden çağırır. Kendi zamanlarının en önemli katilleri olan karakterlerimiz, yeniden doğmuş olmanın mutluluğuyla, kaldıkları yerden devam etmek isterler yani iktidar için yeniden savaşacaklardır fakat bu sefer hem yalnız değillerdir, hem de yeniden geldikleri dünya, kendi hikâyelerindeki gibi bütünlüklü değildir.
Peki, bu sefer taht için ne yaparlar, neyi göze alırlar? Tüm insani değerlerin ortadan kalktığı bir dünyada, iletişimin en ilkel ama bir o kadar da vahşi olan haliyle yaratılan yeni düzen, tamamlanmamış olmanın eksikliği ve çarpıklığıyla eskinin yerini almaya hazırdır fakat iktidara giden tüm yollar kanlı olduğu kadar uzun ömürlü de değildir. Kendine benzemeyi mecbur bırakan iktidar, ondan vazgeçmeyi göze almadığımız sürece varlığını devam ettirirken, kimsenin artık iyi olmadığı dünyaya bizi mahkûm eder.
18 Mart 20:00 Tiyatro 1112 Garaj Sahnesi
20 Mart 20:00 Tiyatro 1112 Garaj Sahnesi
Bu oyun, Jacques Lecoq’un fiziksel tiyatro pedagojisini baz alarak araştırdığımız clown disiplini üzerine kurulmuştur. Hevesli bir kiracının eşyalarını taşımak üzere çağırdığı hamallarla yeni evine taşınmasının hikâyesini bu yolla anlatmak istiyoruz. Akıl yoluyla anlatılan her şey yine akıl yoluyla kolayca anlaşılabilirken acaba aptallık bize hangi kapıları açabilir?
Berkan Şal’ın kurucusu olduğu Kök Sahne Sanatları, Ankara’da yeniden köklerinden filizlenmeye çalışan ve isteyen herkesin elinden tutup yürümesine yardımcı olacağı bir bebek. Kök Sahne Sanatlarının ilk oyunu olan Koleksiyoncu, Hakan Boyav tarafından 1989 yılında yazıldı. Suat Taşer Dramatik Yazarlık Yarışması ‘‘Mansiyon Ödülü’’ne de layık görülen oyun, yine aynı yıl Çiçek Çölü adıyla sahnelendi.
Binlerce yıldır eril dünyanın kadına bakış açısını dile getiren oyun aynı zamanda seyircinin -kadın erkek demeden- kendini sorgulayacağı bir performans. Benzersiz danslar ve fiziksel tiyatronun limitleri zorlayan yapısı ile sahnede müthiş bir enerji ortaya çıkacak. Tarihte adını duyduğunuz ama sonları hakkında neredeyse hiç bir bilginiz olmayan kadınlarla tanışacaksınız. Ve Salome ile…
Gamze Arslan’ın “Ben Evlat Kız Evlat” ve Melike Uzun’un “İmzayı Anla(t)mak” isimli öykülerinden yola çıkarak hazırlanmış oyunumuz günümüz dünyasında iki kadının toplumsal olanla karşılaşması ve mücadelesini anlatmaktadır. Bu oyun, sevgisiz büyüyen ve kocaman evinde yalnız yaşayan sancılı bir kız çocuğu ile çocukları, kocası, kayınvalidesi, toplum baskısı kıskacında sıkışmış erk yapının yok ettiği bir diğer kadının aynı oyun alanında birbirinden ayrı mekanlarda kendi hikayelerini anlatma çabasıdır. Karakterlerin öykülerinin ilişkisi olmamasına rağmen oyun kişileri bir diğer öykü anlatılırken onun yardımcısı, destekleyicisidir. Hem birbirine kökten bağlı hem de hiç birbirine dokunmayan iki insanın hikayesi. Oyun tek mekan, tek zaman ve iki sandalye üzerine kurulu olarak sergileniyor.
Bir ülke düşünün… Uzakta, çok uzakta, pespembe bir ülke. Herkes çok mutlu, çok çok mutlu. Her şey çok yolunda, fazla yolunda. Öyle yolunda ki koca ülkede sadece bir mahkum kalmış. Ve o da suçunu kabullenip, hapisten çıkmak üzere.
Açık denizde bir sal, salda üç adam ve bir teklif… “İçimizden birini yememiz lazım!” Kimin yeneceğine nasıl karar verilecek?
Polonyalı tiyatro adamı Slawomir Mrozeck’in yazdığı absürd tiyatronun önemli örneklerinden birisi olan Açık Denizde İfade Sanat tarafından 2019-2020 sezonunda tiyatro sahnesine taşınıyor.
Oyunda adalet, eşitlik, özgürlük gibi kavramlar eleştirel ve mizahi bir bakış açısıyla ele alınıyor.
'Dansöz' Hiç kimsenin, annesinin bile dönüp bakmadığı kayıp bir kız çocuğunun; Meryem’in hikayesini anlatıyor “Dansöz”. Meryem, dünyanın ağırlığını gövdelerinde taşıyan çocuklardan. Fakat günün birinde, duyduğu bir müzikle, bütün hikayesi aniden değişiyor: Meryem, kökleri kadim ritüellere kadar uzanan oryantali ve dans ettikçe daha da büyüyen gövdesindeki hafifliği keşfediyor. Bakışlar ilk kez üstüne çevriliyor. Tam da tüm bakışların üstüne çevrildiği andaysa, Meryem, bakışın da kendi ağırlığıyla geldiğini; hatta bazen görülmenin en ağır yük olduğunu, bakanın neredeyse her zaman gördüğünden fazlasını talep ettiğini fark ediyor… Buradan sonrası ise kıyamet! “Çölün tek gözü vardır, o da Allah’ındır. Tek Allah’ın nazarı üstündeymiş gibi oynayacaksın…”
23 Mart 20:00 Farabi Sahnesi
24 Mart 20:00 Farabi Sahnesi
İki eski sevgili yıllar sonra New York metrosunda karşılaşır. Birbirleri için yaratıldıklarını düşünürken zamanla ilişkileri tahammül edemedikleri bir noktaya ulaşmış ve ayrılmışlardır. Nasıl oluyor da deliler gibi aşıkken o kişiye katlanamaz hâle geliyoruz? Ödüllü yazar Dan O’Brien’ın Türkiye’de ilk defa sahnelenen “Lütfen Çeneni Kapar Mısın?” oyunu çağımız ilişkilerindeki güvensizlikleri, çelişkileri ve kavgaları mizah yoluyla anlatıyor.
Siz hiç bu koca dünyada iki kişi kaldınız mı? Peki iki kişi kalsanız ne yaparsınız? Mantığınızı dışarıda bırakın ve hadi gelin iki kişi kalalım... Peki nerede?
13 Mart 20:00 Fade Stage & Coffee
25 Mart 20:00 Fade Stage & Coffee
Bir insan, kendini tutkuyla ait hissettiği yere kabul edilmiyorsa ne yapar?
Belki boynunu eğip uzaklaşır. Belki de bedenini o yerin ta kendisi haline getirmeyi düşünür ve karşısında duran dünyaya sorar: 'Başka Arzunuz?'
14 Mart 19:30 Fade Stage & Coffee
21 Mart 19:30 Fade Stage & Coffee
28 Mart 19:30 Fade Stage & Coffee
Bir adam işlediği düşünülen cinayetlerin duruşmasınında kendini savunmakta ve suçsuz olduğunu iddia etmektedir.Bu savunmasında geçmişe dönerek hayatını, ailesini, sevdiği kızı ve yaşadığı ihanetleri anlatmaktadır.Tüm lavanta kokulu hayat hikayesinden sonra suçlu ya da suçsuz olduğuna seyirci-jüri üyeleri karar verecektir.
Şöyle düşünün, bir yazar var içindekileri dışa vurmak isteyipte vuramayan. Haykırsa kodese, yazmasa vicdanına tutsak olacak... Bir şekilde insanlığa ışık tutamadan yok olup gidecek.
Bu yüzden birşeyler yapmalıydı, bir çare üretmeliydi ve bu çareyi yine sanatıyla buldu ve başardı. 'Franz Kafka'. Önce 'Dönüşüm' adlı hikayesiyle kendi düşüncelerini bir böceğe yükledi ama buda yetmedi bir canlı daha üretmeliydi insanlığa sesini duyuracak ve bu da 'Akademiye Rapor' adlı hikayesiyle bir maymun yarattı ve bu 'Kafka'nın Maymunuydu.'
27 Mart 20:00 Fade Stage & Coffee
17 Mart 20:00 Actor Studio - Müjdat Gezen Sahnesi
29 Mart 20:00 Dem Sanat Atölyesi
Orman hakkında her zaman korkunç hikayelerin anlatıldığı bir köyde Chimidyue her şeye rağmen ormanda nasıl bir dünya olduğunu merak etmeye devam eder ve bir gün bir kelebeğin peşinden koşarken kendisini ormanın ortasında buluverir. Kaybolmuştur ve ormandaki her şey ona çok yabancıdır. Bu yolculuk her ne kadar tehlikeli ve ürkütücü olsa da Chimidyue halkının ezberlerinin ötesinde ormanı yeniden tanıyacaktır. Ve ormanın yolunu anlamaya çalıştıkça, ormanın da onu anladığını keşfedecek; daha önce bildiğini fark etmediği bir sırrı tekrar hatırlayacaktır.
8 Mart 14:00 FADE Stage & Coffee
Not: Çocuk oyunudur.
Tiyatro Evcilik Sunar..
'Söyle bakalım sen kimsin?'
'Ben bir çocuğum.'
'Çocuk mu? O da nedir?'
'Çocuğum işte!'
'Ne işe yarar bu çocuk dediğin?'
'Eşyalar işe yarar çocuklar değil.'
'Yani...'
'Bir çocuk gazoz açacağı değildir?'
'Nedir öyleyse?'
22 Mart 12:00 Yakîn Tiyatro
Not: Çocuk oyunudur.
Luis Sepulveda’nın aynı adlı kitabından esinlenilerek anlatıya dönüştürülen “Martıya Uçmayı Öğreten Kedi”, bir liman kenti olan Hamburg’da geçiyor. Hayatından memnun ev kedisi Zorba, petrole bulanmış bir şekilde balkonuna düşen martı Kengah'a üç söz verir. Bu üç söz, Zorba’yı daha önce yaşamadığı bir maceranın içine sürükleyecektir. Bu yolculukta Zorba ve her zaman onun yanında olan liman kedileri; cesaretin, dayanışmanın ve kendilerinden farklı bir varlık için koşmanın anlamını keşfedeceklerdir.
15 Mart 15:00 FADE Stage&Coffee
Not: Çocuk oyunudur fakat 7 yaş üstüdür.
Kırmızı başlıklı kız büyükannesinin hasta olduğunu öğrenince hemen yola çıkar. Yola çıkmadan önce annesine söz verir yolda sadece büyükannesi için çiçek toplayacağına yabancılarla konuşmayacağına ve oyalanmadan büyükannesinin evine gideceğine. Ancak yolda sinsi hain kurt ile karşılaşır ve kırmızı başlıklı kıza hiçbir şey görmediğini, kulaklarının duymadığını ve ayaklarının tutmadığını söyler. Kırmızı başlıklı kız inanır ve kurt’a üzülüp büyükannesinin evini tarif eder. Kurt, kırmızı başlıklı kızdan önce büyükannenin evine gider onu kandıracağını düşünür ama işler istediği gibi gitmez .Büyükanne bakalım kurt’a nasıl bir ders verecek?
22 Mart 14:00 Tutku Gül Sanat Akademisi
Not: Çocuk oyunudur.
ODTÜ Türk Halk Bilimi Topluluğu Halk Tiyatrosu Alt birimi 12-15 Mart tarihlerinde 4. Halk Tiyatrosu Şenliği'ni düzenliyor! Bu alandaki çalışmalar ışığında eğitici, yaygınlaştırıcı bir ortam oluşturma amacı ile planlanan şenlikte yer alan dramaturji ve oyunculuk atölyeleri, oyunlar ve “Absürt ve Türk Tiyatrosu” başlıklı bir panel düzenliyor.
Programa ulaşabileceğiniz adresleri de şöyle bırakalım: