Bir Yerde Sizi Bekleyen O Çocuk!

Geçenlerde çok güzel bir cümle okudum. 'Evlat edinme, bir doğum şeklidir.' Kim, nerede yazmıştı hatırlamıyorum, bağışlasın. Bu cümle 'kalbinden doğurmak' kadar etkiledi beni. Bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak yıllardır doğumun ne biçimde olanı normal, bunu konuşuruz.

Sezaryen doğumun da normal bir doğum şekli olduğunu, hiçbir anormalliğinin bulunmadığını anlatmak bile kolay olmuyor ve çeşitli yargılar nedeniyle engellere takılıyorken evlat edinme meselesinde ne kadar uzlaşırız bilemiyorum. Ama bazen çocuk sahibi olmasının önünde engeller bulunan ve artık hiçbir ümidin kalmadığı çiftlere şunu söylüyorum 'Belki bir yerde bir çocuk sizi bekliyor, ona anne baba olmanızı. Bunu da değerlendirmenizi isterim.'

Üstelik evlat edinme ya da koruyucu aile olma konusu, yalnızca çocuk sahibi olamayanlar için değil, doğum yoluyla anne baba olabilmiş bireylerin biyolojik anne ve babasından kopmak zorunda kalmış çocukları evlat kabul etmesiyle de mümkün.

Ya da kimi durumlarda evli olma şartı aranmıyor, bekar bir kadın ya da erkek olarak da bir çocuğun sorumluluğunu devletle paylaşabiliyorsunuz. Yasal prosedürler konusunda bilgi verebilecek biri değilim, yanlış bir şey söyleyerek kimseyi yanıltmak istemem. Ancak yaş haddi ve sosyal koşullar başta olmak üzere çok da zor olmayan şartlar karşılanarak, rahminizden gelmeyen bir çocuğu doğurabilirsiniz.

Çocuk esirgeme kurumları (bu kurumların yeni adları var ama nedense ben hala bu adı severim) anne baba sevgisine hasret çocuklarla, bebeklerle dolu. Bu asla kolay bir yol değil, farkındayım. Üstelik oradan alacağınız canlı da bir bitki değil, sıkılınca geri vermek, baş edemeyince vazgeçmek iyi yollar değil. Elzem durumlar dışında sürekliliği çok önemli olan bir bağ kurmanızı gerektiriyor. Bu nedenle kesinlikle uzun uzadıya düşünülmesi ve eğer çift olarak büyütülecek bir çocuksa çift olarak alınması gereken bir karar. Ama öyle büyük bir iyilik ki dünyaya...

Daha önce de defaatle belirttiğim üzere kimsenin hayatını yaşayamıyoruz, dolayısıyla tam anlamıyla anlamamız mümkün değil. Yani çocuklarını o kurumlara bırakmak zorunda kalanları suçlama yolunu seçmemek gerekiyor. Kimin hikayesi nasıl başladı, nasıl bitti, neden öyle oldu bilemeyiz. Hatta ebeveynler türlü nedenle çocuklarını kendi yaşamlarında perişan edecek, istismara açık hale getirecek ve barınma, beslenme, eğitim gibi ihtiyaçlarını karşılayamayacaklarsa ve sorumluluk alabilecek aile yakınları da yoksa devlete teslim etmeleri çok daha yerinde olur. Ancak burada temel nokta şu zaten; üreme, kontrollü olmalı.

Bakabileceğimiz çocuklar doğurmalı ve bir çocuğu büyütmenin onun yaş almasına izin vermek olmadığını bilmeliyiz. Çocuklar sevgi ve özenle büyütülmelidir. Bu çocuklar hepimizin. Sevgi ve özen göstermeyecek olanların yerine onları koruyacak, esirgeyecek, sevgiyle, ilgiyle büyütebilecek olanlar sahip çıkmalı bu çocuklara. Çünkü gerçekten hayat kurtarabiliriz.

Sayısız doğum yaptırmış bir hekim ve bir canı içinde taşımanın, büyütmenin nasıl bir sihri olduğunu tecrübe etmiş bir anne olarak  yani emin olun ki biyolojik ebeveynliğin ne olduğunu son derece iyi bilen biri olarak bu hayata gördüklerim, duyduklarım, tanıklık ettiklerim ve hakkında kaygılandıklarım bana şu mesajı veriyor; evlat edinmek aklın hayalin almayacağı kadar büyük ve güzel bir karar. Evlat edinme gerçekten bir doğum şekli. Hayatını değiştireceğini bir çocuk varsa ve sizi bir yerde beklediğine inanırsanız onu almak için elinizden geleni yapın. Sevginin ve mucizenin sınırı yok.

Instagram

Twitter

Web

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt