Bir Üniversite Öğrencisinin Başarı Öyküsü

Başarılı üniversite öğrencisi Metin Can’ın, hayattan istediklerini nasıl aldığının öyküsünü kendi ağzından okuyun

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü kazandığım ilk yıl (2000), maddi imkansızlıklar yüzünden yurtta kalmam gerekiyordu.

Oysa ben, üniversiteyi evde okumak ve çalışmak istiyordum. Gazeteciliğe olan merakım, para kazanma isteği ile birleşince okulun yanı sıra hayata da atılmaya karar verdim…

Okula giderken her gün önünden geçtiğim bir yerel gazete vardı, öncelikle buraya gitmeye karar verdim, kapıdan içeri girdim. ‘Yetkili bir kişiyle görüşmek istiyorum’ dedim.

Çok geçmeden içeriden gazetenin yazı işleri müdürü ve diğer yöneticiler geldi. Sanırım kötü bir günde gelmiştim, herksin suratı nedense çok asıktı.

Neyse konuya girmek gerekiyordu. ‘Ben öğrenciyim gazeteniz de çalışmak istiyorum vs’.. dedikten sonra yazı işleri müdüründen klasik bir cevap geldi… ‘Gel burada çalış ama, para verebilecek durumumuz yok.’

Oysa benim para kazanmam gerekiyordu ve bunu gazetecilik yaparak gerçekleştirmek istiyordum.

Ancak tabi ki her şey istenildiği gibi olmuyor…

Olsun, ben de bir müddet bedava çalışırım dedim ve kabul ettim. ilk günler genelde insanlara çay yapıyordum. 2-3 hafta böyle geçti, anladım ki bu şekilde para kazanamayacağım.

Aklıma üniversite gazetesi çıkarabilir miyim diye bir düşünce geldi. Çünkü, 20 bin öğrencinin okuduğu bir üniversitede, öğrenciye yönelik tek bir gazete bile yoktu…

Gazetenin yöneticilerine, öğrenciye yönelik bir gazete çıkarmayı düşündüğümü ve bunun finansmanınıreklam ile karşılayabileceğimi anlattım, çok sıcak baktılar ve kabul ettiler.

Gazetenin çıkması tahminlerimden daha kolay gerçekleşti. Çünkü çıkarmayı düşündüğüm gazete, reklam verecek olan esnafın da ilgisini çekmişti, böylece gerekli finansmanı daha ilk günde fazlasıyla karşıladım.

İlk sayıyı üniversitenin rektörüyle de söyleşi yaparak çıkardım. Bunun yanı sıra gazetede, üniversitenin ulaşım eğitim vb.. sorunlarından da bahsedince gazete bir anda bütün cephelerde yankı uyandırdı.

Gazetenin ismini ‘Kampus Gazetesi’ koymuştuk ve ben Kampus Gazetesi’ni bir yıl boyunca çıkarmaya devam ettim. Bu süre içersinde gazetenin aracılığıyla konserler ve fuarlar da düzenledik.

Netice de bir yıl sonra, yani üniversite ikinci sınıfın ortalarında hem iyi para kazanmıştım hem de çevrem fazlasıyla genişlemişti ve tabi ki eve de çoktan çıkmıştım.

Şimdi de bunun üzerine bir şeyler eklemem ve ulusal basına geçmem gerekiyordu ama, bu hedefe Kütahya’dan ulaşmak gerçekten de zordu. Bir çok ulusal gazeteye staj için başvurmama rağmen olumlu sonuç alamadım.

Üçüncü sınıfın başlarında, dağcılık sporu ile ilgilenmeye başladım ve burada tanıdığım bir iş kadınının Akşam Grubu ile bağlantısının olduğunu öğrendim. Bu bayan aynı zamanda Kütahya’daki tek yabancı dil kursunun da sahibi idi.

Çıkardığım gazete için onunla söyleşiye gittim, gazetede haberini çıkardıktan sonra da beni Akşam Grubu’ndan her hangi bir yayın organıyla tanıştırmasını istedim.

Yaklaşık 6 ay sonra bu isteğim gerçek oldu ve Akşam Grubuna bağlı Aylık Ekonomi Dergisi olan Platin Dergisi ile bu bayan aracılığıyla tanıştım. İlk olarak derginin yazı işleri müdürü ile görüşmeye başladım ve kendisine burada çalışmak istediğimi ilettim.

Aldığım cevap bundan önce Kütahya Gazetesi’nden aldığım kinden farklı değildi. Yani buraya da ancak bir proje üreterek girebilirdim.

Daha sonraki görüşmelerimizde dergi yönetimine; Platin Dergisi’nin Anadolu’da pek iyi tanınmadığını oysa Anadolu’nun, ekonomi dergileri için ciddi bir pazar olabileceğini anlatarak, her ay farklı bir il eki yapmayı teklif ettim, gerekli olan finansmanı yani reklamını da ( basın dünyasında finansmanı sağlanmadan asla ek çıkarılmaz) o ilden bulabileceğimi söyledim’.

Dergi yönetimi bunu kabul etti. Ancak, ekin çıkması için gerekli olan finansmanın yüksek olduğunu söyleyip, bunu bulup bulamayacağımı sordular. (Denemekten ne çıkar!) Bulurum dedim…

Daha sonra dergiyle birlikte ‘Denizli İl Eki’ni’ yapmayı kararlaştırdık ve ben hayatımda ilk defa Denizli’ye gitmek için yola çıktım. Kampus Gazetesi’yle de uğraşamadığımdan gelirlerim iyice azalmıştı ve cebimdeki çok az parayla 10 gün içinde istenilen reklamı Denizli’de buldum.

İzlediğim strateji ise, o bölgedeki kurumları ve önemli kişileri projeye dahil etmek ve bu çalışmanın illeri için iyi bir tanıtım olacağını vurgulamak oldu sadece. Daha sonra Platin Dergisi’ne 7 ayrı il eki yaptım. Ancak bu sefer eklerin finansmanını ve benim tüm masraflarımı dergi karşılamaya başladı, çünkü Anadolu ekleri gerçekten iyi tutmuştu…

Uzun bir süre, burada çalışmaya devam ettim. Daha sonra başka yayın organlarından teklifler gelmeye başlayınca, Freelens olarak bir çok ulusal basın ile çalışmaya başladım. Devamlı Anadolu’yu gezmem ve buradaki niş haberleri toplamam ulusal basında kendime kolayca yer bulmamı sağladı.

Freelens gazetecilik dönemimde, 40’a yakın ilde yüzlerce Anadolu şirketi ile görüştüm ve onların başarı öykülerini ulusal basına taşıdım, bir çok özel haber ve araştırmaya imza attım…

Bundan sonrası da çorap söküğü gibi geldi zaten… Bu süreç beni Anadolu ekonomisi konusunda giderek uzmanlaştırmaya ve aranan bir isim haline getirmeye başladı. Ayrıca, bu gelişme, gazeteciliğin dışında da Anadolu’ya yönelik yapılan bir çok projede yer almamı da sağladı.

Yapı Kredi Bankası’nın sponsorluğunda hazırlanan “ANADOLU250” Araştırması’nın fikir mimarlarından ve uygulayıcılarından oldum.

Türkiye’nin en büyük hosting şirketi olan TURKTICARET.Net firmasının da Anadolu’ya yönelik bir çok çalışmasında ve projesinde yer aldım HP’nin (Hawletck Packard) “Hepbizz” projesinde KOBİ editörlüğü yaptım. Ve Türkiye’nin önde gelen daha bir çok firmasının Anadolu ve KOBİ’lere yönelik gerçekleştirdiği çalışmalarda belirli konumlarda görev yaptım.

Bu süreç bu şekilde ilerlerken, ulusal basında üst düzey yöneticilik yapmış çok deneyimli iki gazeteci ile birlikte, bir Halka İlişkiler ve Danışmanlık şirketinin kurucuları arasında yer aldım.

Zaten yukarıdaki projelerde de birlikte çalışmıştık ve İstanbul’da gerçekten çok güçlü bir portföyleri vardı. Ben de daha sonra tüm çalışmalarımı ve kendi portföyümü bu şirkete yönlendirmeye başladım.

Kısa sürede çok hızlı bir büyüme sürecine girdik. Türkiye’nin önemli şirketleri bizim müşterimiz haline gelmeye başladı. Anadolu’daki uzmanlığımız sayesinde dev şirketlerin cesaret edemedi organizasyonları biz başarıyla gerçekleştirdik.

Bunun yanı sıra Anadolu’daki şirketlere de halkla ilişkiler hizmeti vermeye başladık. Böylece hem İstanbul’dan hem de Anadolu’dan çok saygın müşterilerimiz olmaya başladı. Kısacası Anadolu’daki uzmanlığımızı İstanbul’a, İstanbul’daki uzmanlığımızı da Anadolu’ya taşıyınca başarı kaçınılmaz oldu.

Bugün Türkiye’nin dev kuruluşlarına halkla ilişkiler ve iletişim hizmeti veren bir kurum haline geldik, müşteri sayımız her geçen gün arttığı gibi raflarımızda da onlarca proje Anadolu topraklarında hayat geçmek için sırasını bekliyor.

Böylece Üniversite birinci sınıfta eve çıkmak için girdiğim serüven (2000), beni üniversiteden mezun olduğum 2004 yılında, buralara kadar sürükledi.

İşin ilginci bu serüvene atılırken tek istediğim evin kirasını ödeyebilecek kadar para kazanmaktı…Ama olmadı attığım her adım bir sonraki hedefe doğru beni sürükledi…

Popüler İçerikler

Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Ahmet Kural'ın Başrolünde Oynadığı TRT Tabii Dizisi Gassal'ın Tanıtım Afişleri Tepki Çekti!
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı