Daha bilmediğimiz ne tarihi yerler var kim bilir?
Daha bilmediğimiz ne tarihi yerler var kim bilir?
İngiliz olmayan bu adam, Sir Crick'e bir defter satmak ister. Crick, deftere biraz baktığında değişik çizimler ve notlar görür ve çok cüzi bir miktara satın alır.
O da Kız Kulesi'nin 2 değil, 3 katlı çizilmiş olmasıydı.
Defteri tercüme ettirerek bu bilgiye ulaşan Sir Crick, depodan aşağıya doğru uzanan ve sonunda bir kapı olan geçidi okur okumaz doğruca İstanbul'a yola çıkar.
Nüfuslu biri olan Sir Crick, Türkiye Büyükelçiliği'nden 'mimari inceleme' yapacağını söyleyerek 5 günlük izin alır ve yardımcısı ile beraber Kız Kulesi'ne gider.
O gün oteline geri dönen Sir Crick, ertesi gün koruma memuruna rüşvet vererek yanlarından uzaklaştırır ve yardımcısı ile beraber taşı kırarlar.
Tam kapıya ulaşacağını düşünen Sir, bu sefer üçüncü taşı görünce ertesi gün devam etmeye karar verir.
Çünkü kapı deliği yıllar içinde deformasyona uğrar. Bunun üzerine zamanı kalmayan Sir Crick, kapıyı eritmeyi düşünür.
Bir ip yardımıyla geçitten giren Sir Crick, notlarında içerinin tamamen karanlık olduğunu yazar.
Masa, sandalye, kitaplık gibi çürümüş eşyaların yanı sıra duvarlarda artık izleri kaybolmuş çok sayıda fresk vardır.
Geçit içerisinde hiçbir değerli eşya bulamayan Sir Crick, yalnızca bir cüceye ait olduğunu düşündüğü minik bir kılıç bulur. Söz konusu kılıç tam 2000 yıllık çıkar.
Yaşadıklarını kimseye anlatmadan ölen Sir Crick'in bu sırrı, 2004 yılında vefat edince banka kasasında sakladığı fotoğraf ve defterleri ile ortaya çıkıyor.
ee peki sonra açıldı mı o geçit
Eee? Hani defterler ve fotoğraflar?
stanbul şehrinin altını gerçekten adeta bir örümcek ağı gibi saran tüneller bilmediğimiz bir uygarlığın işaretleridir. Ancak erken Bizans dönemlerinde temiz su ve atık su kanalı amaçlı kullanılan bu tüneller yine o dönemin uygarlığına mal edilmiştir. Daha da ilginci bu labirentlerin Trakya, Marmara ve Anadolu istikametine devam ettiği iddialarıdır. “İstanbul’un Yedi Harikası” adlı 100 yıllık bir kitapta, Çemberlitaş’ın hemen yakınında ve onunla bağlantılı Yerebatan Sarnıcı yönünden Ayasofya’yı da takip edip Marmara’ya bağlanan, oradan da Kınalıada’daki Papaz Manastırı’na ulaşan uzun bir yol izleyen ve “Köpek Öldüren Kanalı” olarak anılan bir tünelden bahseder. Bir başka varsayım da bu dehlizin Yerebatan Sarnıcı’ndaki gizli bir girişten kuzeydoğu yönünde ilerlediği, oradan Marmara’ya açıldığı, Kız Kulesi’ne uğrayarak Üsküdar’a ulaştığı, buradan düz bir hat halinde Kadıköy sahilini müteakip Moda sahilinden Marmara’nın altına uzandığı ve Kınalıada’daki manastıra ulaştığıdır.