Çok acı var...
Çok acı var...
Hiçbir şey bilmesek bile bu bakışların altında çok büyük bir acı yattığını söyleyebiliriz ama biliyoruz. Hem acının hem de öfkenin simgesi haline gelen bu kare kelimelerin yetmediği, boğazımızın düğüm düğüm olduğu anları getiriyor gözümüzün önüne; nefes almanın bile son derece ağır geldiği o anları...
Diyarbakır Sur’da patlayıcıları imha ederken PKK’lı teröristlerin keskin nişancı tüfeği Kanas ile ateş açtığı sonucu şehit düşen bomba imha uzmanı Haydar Çetin'in cenaze töreninde oğlu Eymen'in döktüğü gözyaşları herkesin yüreğini dağlamıştı.
Şırnak'ta terör örgütü PKK’ya yönelik sürdürülen operasyonda şehit olan özel harekat polisi 23 yaşındaki Osman Belkaya'nın annesinin bu sözlerini de hatırladınız mı? Biz hiç unutmadık...
24 yaşındaki Uzman Çavuş İbrahim Tüzel, 23 yaşındaki Onbaşı Turgut Burkay Korkmaz, 23 yaşındaki Uzman Onbaşı Ahmet Saygılı'yı görüyorsunuz bu fotoğrafta. Biz bu içeriği hazırlarken, ailelerine acı haber ulaştı; onlarca ev adeta yangın yerine döndü.
Duygularını dile getirenlerin bir kısmı siyasete odaklanırken, büyük bir kesim ailelerin yaşadıkları acıları tahayyül edemediklerini dile getirdi. Sık sık paylaşılan bir şehit annesi cümlesi ise işte o tahayyül edilemeyen acının büyüklüğünü ortaya koydu: 'Şehidin helvası sizin ocakta kavrulmadığı sürece size hep tatlı gelecek.'
Ama size bir bebeği büyütürken ebeveynlerin yaşadıkları zorlukları anlatabilirim. Siz bir insan büyütmenin ne kadar zor olduğunu biliyor musunuz?
Ve tabii ki bunu da size birinin öğretmesi gerekiyor çünkü henüz tutmayı bile beceremediğiniz bir varlığın karnını doyurmalısınız. Anne olarak doğum sonrası acılarınızın, baba olarak yardım edememenin ortaya çıkardığı çaresizliğinizin esiri olursunuz. Bir kere emebilse, gerisinin geleceğini bilirsiniz ama işte o ilk adımı atmak en zor olandır.
Emzir, gazını çıkar, altını değiştir, öbür memeyi ver, azıcık babası tutsun, aaa tekrar gazı var, kaka yaptı, bezini değiştir, uykusu geldi, uyuyamadı, tam dalmışken yeniden besleme vakti geldi. İlk birkaç haftanın kırılamayan ve uykusuzluğa hapseden döngüsü... Buradan sağ çıkan her aile büyük bir sabır testinden geçer. Uykusuzluk, yorgunluk, dağınıklık, biriken her şey ve ağlayan bir bebek...
Yukarıda bahsettiğim döngüde gaz kısmını hasbelkader es geçtiyseniz ya da bebeğiniz çıkaramadıysa ağlama krizi kapınızda demektir. Ağzından çıkaramadığı o 'gark' sesi henüz hazır olmayan bağırsağında bir işkenceye döner. Anne olarak 'Ne yedim de böyle oldu?', baba olarak da 'Çıkaramadım, beceremedim' diye kendinizi suçlarsınız. Arada tartışmalar, kavgalar, küsmeler de cabası...
Geleneklere göre ilk 40 gün annenin bir kat fazlası olmalı bu ölçü ama hormonları fırlamış lohusa bir kadının hissettiği sıcaklıkla değerlendirmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Sarıp sarmalak da, çıplak bırakmak da doğru değil. Bir süre sonra bebek ne yapılacağını belli edecek ama o zamana kadar anne karnındaymış hissi veren sling'ler kullanmak faydalı olabilir. Tabii doğumdan kaynaklanan ağrılarınız, süt dolu olan memelerinizin sızını, uyku haliniz izin verirse...
Hormonların bir tuhaf, kan değerlerinin altüst olduğu, aşırı terlediğiniz ve sürekli bunaldığınız bu dönemde her ne kadar şefkatle dolu olsanız da bazen yorgunluğunuz üstün gelir. Yalnızca kucağınızda uyuyabilen bebeğiniz bunu anlayamaz elbette...
İlk altı ayını okurken bile nefesiniz kesildi, değil mi? Bunaldınız, sıkıldınız... İşte o evladınızın 23 yaşında savaşmaya gittiğini düşünün. Ben düşünemiyorum...
Şehitler tepesi boş kalamaz diyen biri vardı.Bunları o şahsın yüzüne yüzüne anlatmak gerek.Çok şey söylemek istiyorum ama ölen çocuklarımızın, kardeşlerimizin hatırına demeyeceğim.
Benim askerimi kim şehit ediyorsa. pkklısı da onunla iş birliği yapan da, aynı yerde saf tutanda. suriyedeki esatın askerleride, inş cezasını çeker.
Ne diyeyim? Allah'tan en büyük temennim ülkeyi bu hale getirenlerin de bu acıyı en kısa zamanda yaşamalarıdır.