Tanıtım ve reklam fotoğrafçılığındaki kariyerini kendi atölyesinde su altı fotoğrafçılığına taşıyan Saygun Dura’nın Van Gölü’nde çektiği ve beş yıl boyunca üzerinde titizlikle çalıştığı ARADA fotoğraf sergisi, Dünya’da sadece Van Gölü’nde bulunan inci kefalinin göçünü ve yine bu gölün mercanları diye bilinen -gerçeküstü heykelleri andıran- mikrobiyalitleri kapsıyor.
Göç ve terk edilmişlik kavramları Saygun Dura’nın sürreel fotoğraflarında…
Alanında pek çok üniversitede eğitimler de veren fotoğraf sanatçısı Saygun Dura’nın Van Gölü’nün eşsiz florasında çektiği su altı fotoğraflarından büyülenmemek mümkün değil. Bu eserlere baktıkça doğanın mucizevi işleyişini gördüğümüz kadar insana dair hüzün yaratan iki kavrama da şahit oluyoruz. Sanatçının; ‘göç’ kavramını inci kefalinin yeni yuvalar arayışıyla ve ‘terk edilmişlik’ kavramını ise doğal su altı oluşumları mikrobiyalitlerle sembolleştirdiği kareler kendi hayatlarımıza da projeksiyon tutuyor. Hayranlıkla, burukluk arasında, yani yine ‘arada derede’ tuhaf bir duygu ile geziyor insan galeriyi… Belki de kendisinin -ARADA kalanların- hikayesini okuyor fotoğraflarda…
Serginin isminin neden ARADA olduğu da hikâyeyi Saygun Dura’nın ağzından dinleyince tam anlam kazanıyor: “İnci kefali milyonlarca yıldır Van Gölü’nde yaşayan endemik bir tür. Van Gölü’nde sodalı, tuzlu ve etrafı volkanik bir yapı olduğu için orada sadece inci kefali evrimleşerek uyum sağlıyor. Tek tür olarak devam ediyor yaşamaya. Mayıs aylarında neslini sürdürebilmek için akarsulara giren inci kefalleri, öncesinde fizyolojisinin sodalı sudan tatlı suya uyum sağlaması için arada bir yerde bekliyor. Vücudu tatlı suya alıştığı zaman da nehre giriyor. Büyük bir çaba ve azimle akarsuyun kaynağına gitmeye çalışan inci kefalleri yolda martıların, insanların ve diğer doğa şartlarının bin bir türlü engeli ile karşılaşıyorlar. Sonunda sadece en güçlü olanları hedefe varabiliyor ve yumurtalarını bırakabiliyorlar. Tekrar göle dönerken de yine aradaki sodalı suya alışabilmek için yaklaşık 1 ay kadar arada bir yerde bekleyip sonra sodalı suya karışıyorlar. Bu kadar planlı programlı adeta bilinçli bir insan davranışını çağrıştıran öyküleri beni çok etkiledi ve ben de 5 yıl boyunca her sene fotoğraf çekimi yapmak üzere bölgeye gittim.”
İlginç, teşekkürler editör.