'Hayat kendiliğinden ne iyidir ne de kötü. Ona iyiliği ve kötülüğü katan bizleriz. İyi olsun yollarınız, umut dolsun düşleriniz, hayal kurup uğruna adanan ömürleriniz olsun. Kendini tavaf edenlerden, istifleyip biriktirenlerden değil, nice canda can olan, vatan aşkıyla yanan, üretmeye, hayal etmeye can atan, umutsuzluğa düştüğünde dönüp mucizevi yaradılışına bakıp ilham alan, atasının izinde yoğrulan, onurlu, vicdanlı, üretken yiğit kadınlar ve yiğit erkekler olan kuzularımızsınız siz benim. Sevdamızsınız, gözümüzdeki yaşsınız gidişinizle. Bize yaşamayı, bir amaca, bir hayale bağlanmanın önemini ömür geçtikten sonra öğretiyorlar. Unutmayın ki bir amaca bağlanmayan, bir hayal ile yanıp tutuşmayan ruh, yolunu kaybeder. Amaçsız, hayalsiz, aşksız kalmasın o güzel yürekleriniz. Bir deli hocamız vardı dersiniz. Bu satırlar kalsın benden size bir hatıra. Alın götürün yanınızda. Ama bilin ki delilik, Montaigne'nin dediği gibi özgür bir kafanın yiğitçe çıkışları, yüce ve görülmedik bir erdemin ortaya attıklarıyla çok yakın kapı komşusudur. Deli olarak nitelendirilenlerden olmanız dileğiyle.'
bu nasıl bir yaklaşımdır hayran kaldım. yüzünden ve dilinden nefret değil sevgi akan hocalarımız hep var olsun.
Çok geniş bir vizyon bu. Hayattaki tek vizyonu akademik makale ezberlemek ve bunları aktarmak olan bazı sığ görüşlü hocalar yüzünden başarıyı çok para kazanmakla özdeşleştirir olduk. Esas başarının yaptığımız her işin, ders çalışmak ve bir konuda uzmanlaşmak dahil bunu ne amaçla yaptığımızla ölçüldüğünü unuttuk. Kişi yaptığı işi yüksek bir hedef uğruna yapmalı. Yüksek bir iş pozisyonuna sahip olmak için, çok para kazanmak için sınav kağıdı ezberlemek başarı değil bireysel çıkar arzusudur, hırstır, egoist azimdir. Ancak yüksek bir hedef uğruna yapılan bir iş, bir buluş, bir yenilik başarı kabul edilip takdir edilebilir. Hocamızı takdir ediyorum.
Bazı öğretmenlere 'hocam' değil de 'anne-baba' demek gelir ya içinizden. Umarım hep öylelerine rastlarsınız.