Esenyurt'u bilmeyen yoktur, ülkemizde haberlere en çok konu olan İstanbul'un en kalabalık ilçesi. Öyle kalabalık ki, dünyadaki birçok ülkeden daha fazla nüfusa sahip. Hal böyle olunca Esenyurt çok daha fazla merak konusu haline geliyor. Gain'in çektiği Esencılıs belgeseli ile öyle şeyler öğrendik ki ağzımız bir karışık açık kaldı. Sizler için de belgeselin en çarpıcı yerlerini bu içerikte anlattık.
Esenyurt işte bu insanların yaşadığı yerlerden yalnızca bir tanesi. Fakat onu diğer semtlerden ayıran bir farklılığı var: İstanbul'un en kalabalık ve yabancı nüfusu en fazla barındıran semti. Akşam 7 haberlerinde muhtemelen en çok Esenyurt ismini duyuyorsunuzdur. Suç oranı da bir hayli yüksek olduğu için birçok insan buraya adımını atmaktan bile çekinir. Fakat Esenyurt'un aslında bilmediğimiz bir de arka yüzü var.
Onlar bizlere Esenyurt'un seneler önce nasıl bir yer olduğunu, nasıl bu hale geldiğini ve şu anki durumunu anlatıyor.
Tabii o zamanlar Esenyurt bir köy bile değilmiş. Ailesi buraya gelince tarımla uğraşmaya başlamışlar. İnsanlar kerpiç ve sazdan yapılmış evlerde yaşarlarmış.
1978 yılı çok uzak bir zaman değil. Esenyurt'un şimdiki büyüklüğü düşünüldüğünde 700 kişi çok komik bir sayı olarak kalıyor.
1987-88 yıllarında Kars'tan İstanbul'a gelen Enver Yıldırım, ben geldiğim zaman Esenyurt tamamen çamurdu, arabanın içine bir çuval talaş dökerdik ki arabanın içi tamamen çamur olmasın, diye anlatıyor o günleri.
Esenyurt'un bugünkü haline gelmesi sürecinde birkaç tane önemli tarih var, diyor Doç. Dr. Didem Danış. Bir tanesi 1987’de belde belediyesi statüsü alması. Bu tarihten itibaren ciddi bir yapılaşma başlıyor ancak tabii daha gecekondu tipi yapılaşmalar. İkinci önemli tarihse 2008. Bu tarihte ise ilçe belediyesi statüsü alıyor ve bununla beraber çok hızlı bir kentleşme başlamış oluyor burada.
Bina bu kadar fazla olunca, haliyle yerleşen sayısı da fazlalaşmış ve bir süre sonra her şey kontrolden çıkmış...
Fakat buranın handikapı yalnızca bu değil; göç eden insanların yalnızca Türkiye'den gelmiyor olması.
Cibuti’den Fas’a, Mısır'dan Cezayir’e, İran, Irak’tan Suriye’ye… Bir günde dolmuşuma 3000 kişi biniyorsa bunun %88’i yabancıdır, diye de ekliyor.
Diğer yandan da herkes kendini ait hissedebileceği küçük grupları bulabiliyor orada. Çünkü zamanında oraya yerleşmiş birçok etnik kökenden insan zaten var, yeni gelenler de direkt olarak oraya giderek kendini daha rahat hissediyor.
Ülkemizdeki Suriyeli göçmen nüfusunun giderek artması insanlarda çok fazla önyargı oluşturmuştu. Bir de durumu karşı taraftan dinlemek gerçekten insana iyi geliyor.
İnsanların onlara, neden Türkiye'ye geldiniz, ülkenizde bu işi yapsanıza, gibi sorular yönelttiğini ve Esenyurt'ta yaşamasının sebeplerini anlatıyor...
Herkesin hikayesi ve sebepleri bambaşka...
Bu kadar kontrolsüzlük sonuçta Esenyurt’ta suçun bugünkü noktaya gelmesine neden oldu, deniyor. Bu kadar karmaşık bir ortamda, kötü alışkanlıklar da çok hızlı bir şekilde filizlenip büyümüş.
Örneğin Esenyurt Romanlar Derneği Başkanı, bizim çocuklarımız sigara bile bilmezdi, göç geldikten sonra tüm kötü olaylar sinsi bir şekilde içeride yayıldı, diyor.
Buradaki suç oranı yoğunluğuyla ilgili çok güzel bir noktaya da parmak basıyor: “Esenyurt insanlar için yeni bir umut yeri oldu. Ancak yalnızca iyi insanlar için değil, kötü insanlar için de… İnsanların arasında gizli bir anlaşma var gibi bu semtte, kimse kimseye dokunmuyor. Üç maymunu oynuyor insanlar.”
Esenyurt dolmuscularina Esenyurt'u sormak. Zaten esenyurt ve çevre ilçelerin en büyük sorunu o dolmuşçular
Ben anlamıyorum abi, yapacağı şey sadece yasaları uygulamak. Kanunda illegal göçmenlerin sınır dışı edilmesi yazıyor, bunun lamı çini yok. DERHAL YASALARI UYGULAYIN!!! ayrıca 3. Dünya ülkelerine voze uygulaması getirilmesi şart, yoksa önüne gelen uçak bile alıyor ve ... hooop Türkiye'de. Ne anlamı kaldı bunun?