Adrenalinini korku ile tetiklemek isteyen herkesin, cesaretini toplayıp gitmesi gereken yerler! Antik çağlardan kalma işkence araçları, ölü beden parçaları, korkunç kuklalar ve işkencenin akıllara kazınacak kanıtları bu müzelerde! İşte sizler için Slapped Ham'den derlediğimiz dünyanın en tüyler ürpertici deneyimler...
Ortaçağ İşkence Müzesi, insanların yüzyıllar boyunca birbirlerine nasıl kasti acı çektirdiği ve taciz ettiğinin kanıtı niteliğinde bir anıttır.
Saint Augustine, Florida'da bulunan bu müzede, ölümcül işkence cihazlarından oluşan geniş bir koleksiyonun yanı sıra nasıl kullanıldıklarına dair ayrıntılı açıklamalar da yer alıyor. Ürkütücü müzik, ruh halinizi iyice gerginleştirir ve müzedeki oyuncular işkencenin nasıl olduğunu size birebir yaşatır.
Müzede bulunan işkence araçlarının isimleri bile ziyaretçileri ürkütmeye yetiyor! “İspanyol Örümceği”, “Tabut Kafesi” ve öldüren “Kafir Tırmığı”
Tüm bunların yanında, kadın mahkumların fiziksel olarak sakatlanması, mahkumların uykusuz bırakılması ve ağır şartlarda izole edilmesi de vardı.
Vantrilok mankenleri ürpertici olmalarıyla ünlenmiştir. Genellikle kötü ruhların içine kaçıp kontrol edebildikleri kuklalar olarak gösterildikleri için olsa gerek...
Kentucky'deki Vent Haven Müzesi'nde, 900'den fazla insanın içini ürperten kukla ile bir odada yalnız kalabilirsiniz! William Shakespeare Berger adlı koleksiyoncunun yıllar içinde biriktirdiği 900 çift soğuk boş göz sizi izler...
Musee Dupuytren, Paris'te yer alan hastalıklı ve deforme olmuş fiziksel bedenlerin bir arya getirilmiş olması ile tanınan bir müzedir.
1835'te, saygın bir Fransız cerrah tarafından organ, kemik ve fetüslerin toplanması maksadıyla titizlikle açılan Musee Dupuytren, 6000'den fazla ilginç fakat korku dolu örneğe sahip!
Mutasyona uğramış vücut uzuvları ve parçaları, yapışık ikizler ve iç organları açığa çıkmış bebeklerle dolu kavanozlar bu müzede sizleri bekliyor.
Siriraj Tıp Müzesi, Bangkok'ta yer alan ve ölümün her bir rahatsız edici yüzünü ortaya koyan bir müzedir.
Burada, katiller tarafından tahrip edilen insan bedenleri, bıçak ve mermi yaralarının etkilerini gösteren görüntüler ve bir Taylandlı yamyamın mumyalanmış kalıntıları gibi mide kaldıran manzaralar bulacaksınız!
Sergilerinin rahatsız edici doğasına rağmen, bu müze Tayland'ın en popüler mekanlarından biri olmaya devam ediyor.
St. Joseph, Missouri'de bulunan bu kötü enerjisi ve rahatsız ediciliği ile ünlü müze, ilk kez 1967'de açılmıştı. Ancak aslen 1874'te devlete ait bir akıl hastanesi olarak hizmet veriyordu.
Müze, tedaviler sırasında gerçekten kullanılan ve özenle korunmuş tıbbi malzemelerden oluşmakta. Burada, hastaların tutulduğu işkence gibi yerler ve insanlık dışı koşulların gerçekliği ile sarsılabilirsiniz.
Böyle bir görüntü, hastaların sakinleşmesi için yerleştirilen ancak havalandırılan bir tabut olan 'Lunatic Box'. Hastalar ayrıca bir sandalyeye bağlandı ve aşırı kanın ruhsal bozukluklara yol açtığı bir teori yüzünden aylarca kanamaya başladı. Daha sonra, hastaların zihinsel şeytanlarını dışlamak için durmaksızın koşmaya zorlandıkları dev bir tekerlek vardı.
Fotoğrafta gördüğünüz, 'Deli Kutusu' hastaların sakinleşmesi için konduğu bir yerdi. Ayrıca hastalar bağlanıp, belirli yerlerinden kesiliyor ve aylarca kanamalarına izin veriliyordu. Çünkü bir teoriye göre fazla kan, akıl hastalığına sebep oluyordu. Ayrıca yorulsunlar diye hamster tekerleğine benzer bir tekerleğin içine konulan hastalar saatlerce koşturuluyordu.
Lombroso'nun Antropoloji Müzesi, sapkın ve suçlu davranışların bir kişinin kafatasının boyutundan ve şeklinden kaynaklanabileceği teorisine takıntılı bir kriminoloji uzmanı olan Cesare Lombroso tarafından kurulan ve İtalya'da yer alan bir müzedir.
Kuşkusuz, müzedeki en ürkütücü ve en ünlü şey, Lombroso’nun 400'den fazla insan kafatasından oluşan etkileyici koleksiyonu olacaktır. Sergilenen ise sivil, asker ve suçlulara ait kafatasları.
Kafatası sergisine ek olarak, müzede gerçek cinayet silahları, katil maskeleri, sınırsız sanat eserleri, seri katillerin gerçek beyinleri ve suç sahnelerinin kanlı fotoğrafları yer alıyor.
Serginin yıldız parçası ise Lombroso'nun müzeye bağışladığı kendi kafatası!
Paris'te bulunan Efsanevi Yaratıklar Müzesi, ürpertici ve doğaüstü her şeyle ilgili ögeler taşır. Bu son derece özel müze, Fransız tarihçi ve şeytanoloji ve okült bilimcisi Jacques Sirgent tarafından kuruldu. Sirgent’in paranormal için tutkusu onu, 10 yıl boyunca bu müzenin içinde sergilenen nadir gizli nesneleri toplamaya sevk etmişti.
Ziyaretçilerin fark ettiği ilk şey, girişin oldukça fazla detaya sahip bir perili ev gibi görünmesi olacaktır. Bir mezarlık şeklinde yapılan arka bahçede, mumyalanmış bir kedi de var.
Paranormal olan her türlü pop kültürüne bir dokunuş yapan müzeyi korku severler kesinlikle bırakmak istemeyecek.
Tıpkı Musee Müzesi gibi, Philadelphia’daki Mütter Müzesi de tuhaf tıbbi örneklerin ciddi sayıda bir koleksiyonuyla ünlüdür. İlk olarak 1958'de açılmıştı ve günümüzde, tıp tarihinin karanlık yönleri hakkında halkı eğitmeyi amaçlayan Philadelphia'da Tıp Fakültesi tarafından yönetiliyor.
Mütter Müzesi, tıbbi aletleri ve anatomik örnekler gibi bir tıp müzesinde bulmayı umduğunuz her şeyi içeriyor, ancak aynı zamanda bazı grotesk ve düpedüz şaşkınlık yaratan dehşet ögeleri de var. Örneğin, 140 insan kafatasından yapılmış duvar... Sarı hummadan ölen ve daha sonra gizemli, jelatinimsi madde içinde bulunan bir kadın olan “Sabun Hanım” var.
Diğer ürpertici atraksiyonlar arasında Einstein'ın beyninin bir parçası, bir İç Savaş amputasyon kiti, eski bir cumhurbaşkanının kötü huylu tümörü, 3 metre uzunluğunda tıkanmış bir bağırsak, bir çift Siyam ikizinin yapışık karaciğeri ve alnından bir boynuz çıkmış kadının balmumu heykeli...
Palermo yeraltı mezarları artık bir müzeye dönüştürülmüş eski ve korkunç bir mezar alanıdır. İtalya'nın güney kesiminde bulunan bölge, 16. yüzyılda aslında bir mezarlık olarak hizmet vermiştir.
Bu alan, bir dizi labirent benzeri birbirine bağlı tünel ve odacıktan oluşur. Ölüler sınıf ve statülere göre ayrılır; erkekler, kadınlar ve çocuklar, rahipler, keşişler, profesörler ve hatta bakireler kendi bölgelerine yerleştirilir.
Sergilenen 8000 vücut mumyalama yoluyla büyük bir maliyetle korunmuştur. Bu mumyaların ağzı açık ağızları ve boş göz yuvaları, ziyaretçilere loş ışıklı mezarlıklardan geçerken gözünü korkutuyor gibi görünüyor.
New England Psychic Research Merkezi, dünyanın en büyük ve en yüksek profilli okült müzesidir. Bu ünlü müze, Amityville davasının ardındaki gerçek çift olan paranormal araştırmacılar Ed ve Lorraine Warren'ın Connecticut'daki evinin altında bulunuyor.
Ed ve Lorraine Warren, 1950'lerin başından beri doğaüstü olayları soruşturup konu hakkında mücadele ettiler. O zamanlar, evlerinin bodrum katındaki kapalı bir cam kafeste, içinde sıkı bir şekilde korunan binlerce karanlık ve uğursuz eser topladılar.
Bu binlerce tehlikeli eser arasında Connecticut ormanlarının derinlerinde bulunan şeytani bir idol, lanetli ruhları çağırmak için kullanılan bir ayna, kendi başına oynayan lanetli bir organ ve filmdeki ünlü Annabelle bebeği yer alıyor.
Ayrıca ölümcül maskeler, eski Afrika ve Mısır harabelerinden lanetli eşyalar, Voodoo eşyaları ve bir dolu oyuncak da var.
BONUS:Türkiyede herhangi biryer. tembellikleri,sinsilikleri ve döneklikleriyle harmanlanmış birçok insanın bulunduğu bu yer, sizi insanlıktan çıkaracak...
Anabelle filmi gerçekte #1 deki bebek ama ne film di be 1-2 izledim sıra geldi 3 e rahibe ye
heyecan verici olabilir aslında... 😍😂