Bir Kadını En Güzel Bir Şiir Anlatır; Şairlerin Kadınlara Hediye Ettiği Şiirler

Kadınlar kainattaki en zarif varlıklardır. Onlara olan sevgimizi anlatmak için edebiyata yöneldiğimiz vakit şiirlere sarılırız hemen. 

Bu yazımızda sizin için Cemal Süreya, Özdemir Asaf, Edip Cansever, Bekir Çoşkun gibi kalemi duygu yüklü olan şairlerden kadınlar ile ilgili en güzel şiirleri bir araya getirdik.

bir kadını ortadan ikiye böl…

yarısı annedir,

yarısı çocuk,

yarısı sevgili

yarısı aşk...

duyanlar bunu bilmez,

görenler anlamaz bunu!

yarısı rivayettir,

yarısı gece.

'kadın benzerliktir. 

ve bence karşıtlıktır.

herşey bir uyak içerisine girer, herşey birbirine seslenir

ve yanıt verir'

Bir kadının dudaklarında değildir aşk.

Bedeninde hiç değildir.

Aşk, kadının göz kapaklarındadır.

Kadın, göz kapaklarında saklar o adamı.

Ne kadar yanarsa yansın canı, ağlayamaz bazen.

Sımsıkı yumar gözlerini.

Adam hep orda kalır.

Kadın, asla bırakmaz adamı.

Kadın, asla vazgeçmez ondan.

kadınlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde ’yetim-öksüz’ kalan çok olur.

mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...

çekmecenin dibinde artık kimsesizdir eski tarak. 

sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.

bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

sık sık boynunu büker ’sarıkız’.

teki kalmış o eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.

balkon artık sessizdir.

koridor kimsesiz.

bir kadın gittiğinde...

bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...

bir anne gider...

bir dost... 

bir arkadaş...

bir sevgili...

ne çok kişi yok olur aslında, bir kadın gittiğinde.

hoş geldin kadınım benim hoş geldin 

yorulmuşsundur; 

nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını 

ne gül suyum ne gümüş legenim var, 

susamışsındır; 

buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim 

acıkmışsındır; 

beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam 

memleket gibi yoksuldur odam. 

hoş geldin kadınım benim hoş geldin 

ayağını bastın odama 

kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi 

güldün, 

güller açıldı penceremin demirlerinde 

ağladın, 

avuçlarıma döküldü inciler 

gönlüm gibi zengin 

hürriyet gibi aydınlık oldu odam... 

hoş geldin kadınım benim hoş geldin

porsuk nehrinin geçtiği kadınlar

hepsine yüzer kere rastladım en azdan

umutsuz sevdalara tutulmak onlarda

bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda

verdi mi adama her şeylerini verirler

ben gördüm ne gördümse kadınlarda

porsuk nehrinin geçtiği

kızılırmak parça parça olasın

bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı

taş toprak arasında türküler arasında

karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan

kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı

kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını

dicle kıyılarına tiren varınca

büyük bir gökyüzü git allahım git

genel olarak önce kaşları görünür

sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında

yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar

gül kurusu

bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete

siz de görürsünüz bunları kadınlarda

ödevleri yenilmek olan hep

bıçakla kemik arasında

susmakla ağlamak arasında

yenilmek

kadınlar

duy beni yazılmış ve yazılacak olan bütün hikayelerin kadın kahramanları.

bütün o yaşanmış ve yazılmış olan,

bütün o yaşanmamış ve yazılmamış olan

hikâyelerin kadın kahramanları.

kadınlar ve kızlar,

dişil ve doğurgan,

duygusal ve duyarlı olan.

eril olmayan yani,

fethetmeyi değil fethedilmeyi bekleyen kale, daima.

gecenin karanlık koynunda kapılarını açan kent,en fazla

en fazla bir sandalı koynuna alan deniz.

durağan

ve çaresiz

ve lekesiz

ve temiz tertemiz.

adı tarihe geçmiş ve geçecek

dişil ve doğurgan,

kadın ve kız olan yani ki

yani ki bütün hikâyelerin baş kahramanı olan.

dünyanın çevresinde döndüğü asıl güneş, çağların gerçek sahibi, gerçek yazıcısı tarihin,

bir anda en güçlü hükümdarları yerle bir kılan

en güçlü kumandanları köle, en zelil köleleri hükümdar kılan,

tutsakları en derin aydınlıkta hür, hür olanı en koyu karanlıkta tutsak kılan,

hükümsüzü birden bire hükümlüye çeviren,

hükümlüyü birden hükümsüz eden.

geçer akçeleri geçmeze, geçmez akçeleri geçere dönüştüren saklı ve gizli el.

ama güçsüz,

çünkü daima ödeyen ve ödenen bedel.

yaşadım, tanrım,

yarım ve uluorta,

bir dahaki hayatta,

varsa öyle bir hayat,

şiir yazar mıydım,

bilmiyorum.

ama kadınlar, tanrım,

öyle sevdim ki onları,

gelecek sefer

dünyaya

kadın olarak gelirsem,

eşcinsel olurum.

biz kadınız, bilmeden seviyoruz bu kedileri

seviyoruz, bir sevilme içgüdüsüyle

bu bizim yüzümüzde ufacık çizgiler oluyor - acaba?

evet, çok değil konuşurken düzeltiyoruz

orayı burayı topluyoruz, yeriyse çocuklarımızı öpüyoruz

ama biliyorsunuz ki gene de

hepimiz, işte hepimiz

bitmenin, tükenmenin yorgunluğu içinde.

gözler mi? tavana dikili, hayır, pencereye

yağmalar, sürgünler, yangınlar içinde

çünkü bu boşluk; tüneller, çukurlar, kapkacak ağızları

mağaralar, denizler, gökyüzleri değil de

bu boşluk, o bir türlü dolduramadığımız, o

orman, dağ, kısacası evrenle.

biz bu lavanta kokularını bilmeden taşıyoruz

biz bu tavana bilmeden eski rengine boyuyoruz

bu bizim terliklerimizde ufacık güller oluyor - acaba?

evet, çok değil, onları bilmeden hoşa gideriyoruz

sormayın, ama sormayın, bilmeden aralık tutuyoruz kapılarımızı

bilmeden bekliyoruz, bilmeden uyuyoruz sabahlara değin

kim bilir, belki de biz

tanrısıyız en olunmaz şeylerin.

bu bizim en düzenli hareketimiz: olmak

asılıp kalmışız sokak fenerlerine

asılıp kalmışız öyle, görenler bizi görüyor

görenler bizi görüyor ve gidip geliyoruz dikkatle

doğrusu, niye saklayalım, hepimiz bunu yapıyoruz

ama biz yaşıyorken de bunu yapıyoruz sadece

cansız

ve gidip geliyoruz dikkatle.

biz bu kendimizi boşuna soruyoruz kendimize

boşuna asıyoruz onları, boşuna öldürüyoruz

bu bizim gözlerimizden ufacık şeyler geçiyor - acaba?

evet, çok değil, bakışırken düzeltiyoruz

biz ne garip şeyleriz ki; doluyuz, bazıyız, avuntuluyuz

ve bizim en güzel öldüğümüzdür bu: yaşamak

ben biliyorum, yalan mı, siz de biliyorsunuz.'

kadından,

kendisinde olmayanı isteriz

hasret yerinde kalır

ve biz çekip gideriz.

ne kadınlar sevdim zaten yoktular

yağmur giyerlerdi sonbaharla bir

azıcık okşasam sanki çocuktular

bıraksam korkudan gözleri sislenir

ne kadınlar sevdim zaten yoktular

böyle bir sevmek görülmemiştir

hayır sanmayın ki beni unuttular

hâlâ arasıra mektupları gelir

gerçek değildiler birer umuttular

eski bir şarkı belki bir şiir

ne kadınlar sevdim zaten yoktular

böyle bir sevmek görülmemiştir

yalnızlıklarımda elimden tuttular

uzak fısıltıları içimi ürpertir

sanki gökyüzünde bir buluttular

nereye kayboldular şimdi kimbilir

ne kadınlar sevdim zaten yoktular

böyle bir sevmek görülmemiştir'

benim de bir insan tarafım vardı

bakma böyle kötü olduğuma 

benim de dileklerim vardı

benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan 

yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi 

hergün bir kadın ağlar benim yüzümde 

büyük dertler için benim ellerim 

anlamıyor musun 

sen sevildiğin için güzelsin bu kadar 

ben sevilmediğimden böyle çirkinim

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti