Bir ülkeyi ya da şehri keşfetmek için her zaman müze ya da eski yapıları değil kafelerini görmek gerekir. Bu yazımızda şehrin tarihi kadar eski olan kafeleri yazdık. Buram buram kahve kokusuna tarih kokusunun da karıştığı bu kafeleri gelin birlikte inceleyelim.
Dünyanın en etkileyici kafelerinden kabul edilen Cafe Majestic dış cephesinden iç tasarımına kadar her şey bu güzel kafeyi turistik bir mekan olmaktan çok daha fazlası haline getirmiş. Majestic Café'nin kökenleri Oporto'lu bir grup tüccar tarafından, kuruluşu 17 Aralık 1921 tarihine kadar uzanmakta. Kafenin içi ve kış bahçesiyle yaşatmış olduğu muhteşem atmosferi ismini yaşatmaya devam ediyor.
1829 yılında kurulan ve işe ilk olarak şekerleme dükkanı olarak başlamış olan Confeitaria Nacional kraliyet ailesine hizmet vermiş ve zamanla Lizbon’un en ünlü kafesi haline gelmiş. “ Bolo Rei” tatlısıyla ünlü olan ve Portekiz mutfağının en seçkin lezzetlerini tadabileceğiniz bu mekanda öğle yemeği servisi de yapılıyor.
Avrupa’nın büyük kafelerinden ilham alınarak yapılmış olan Confeitaria Colombo gösterişli balolar, kültürel etkinlikler ve bölgenin yüksek sosyetesinin bir araya gelip dedikoduları paylaştıkları bir yermiş aslında. Kafenin iç tasarımı için Fransa, Portekiz ve Belçika’dan bir çok malzeme getirilmiş ve sonunda göz alıcı güzellikte bu art nouveau kafe ortaya çıkmış.
Napoli’nin Gambrinus’u sadece şehrin en eski kafesi değil aynı zamanda 19.yy’ın başlarında kraliyet ailesini, sanatçıları ve ünlüleri harika tasarımıyla kendisine bağlamış olduğu efsanevi bir yer. Zamanın en iyi sanatçılarının eserlerinin de bulunduğu bu kafede otururken kapuçino yada tatlınızın tadını çıkarma fikri fena değil sanki? Dışarıda da masaları bulunuyor ama kafenin içi o kadar güzel ki hiç dışarı çıkmak istemeyeceksiniz. Boşuna bu kafe “Napoli’nin oturma odası” ismini almamış.
1827 yılında kurulmuş olan ve Budapeşte’nin en eski kafesi olarak bilinen Ruszwurm, birbirinden lezzetli pasta ve tatlıları misafirlerine yıllardır sunuyor. Dekorasyonunda bile köklü değişikliklere gitmeyen Ruszwurm’da 200 yıllık kiraz ağacından bir tezgahı bulunuyor. Budapeşte’de sizi geçmişe götürebilecek bir kafe arıyorsanız Ruszwurm sizi bekliyor.
Buenos Aires’in en temel kültürünü yansıtan Cafe Tortoni şehrin bir çok ünlü isminin ikinci evi adeta… Renkli camları, mermer, bronz, ahşap işlemeleri ve duvardaki fotoğrafları bu kafeye geldiğinizde mutlaka görülmesi gereken detaylar. Kahve ve tatlılarına ek olarak kafede tango gösterileri ve şiir resitalleri de düzenlenmekte.
Roma’nın en eski ve en meşhur kafesi olan Cafe Greco bir çok ünlüsüne hizmet etmiş ve hala da uğrak yeri. Yeri şehrin en lüks alışveriş merkezi ve turist bölgesi olan Piazza di Spagna’da bulunan kafe hangi gün ya da saat giderseniz gidin her zaman kalabalık! Dekorda aynalar, romantik resimler, ahşap, mermer ve döneme ait mobilyalar kullanılması kafeyi daha da tarihi ve değerli hale getirmiş.
19.yy’ın sonuna doğru Prag’ın gösterişi seven kafe sosyetesi bir çok yeni mekanın açılmasına sebep olmuş aslında. Çoğu kafe II. Dünya savaşından sonra yok olmuş olsa da sağ kalanlar geçmişteki popülerliklerini tekrar kazanmışlar. Cafe Imperial Art Deco tasarımıyla aralarında ki en kusursuz örneklerinden en göze çarpanı. Mozaik süslü iç tasarımına nazır kahvaltı, öğle çayı yada özel Çek yemeklerinin tatmanız için dünyanın en güzel ortamınını önermiş olabiliriz.
Dev caddeler ve saray gibi binalar Viyana’nın her yerinde olsa da tarihi kafeler şehrin asıl simgeleri olarak kabul ediliyor. Hatta öyle ki Viyana’da ki kafeler dünyada bir çok faklı kafeye tasarım konusunda ilham olmuş. Cafe Central tarihi bir saray içinde bulunması, mermer sütunları, dev avizeleri ve köprülü tavan tasarımıyla 19.yy’ın başından beri sanatçılar olmak üzere birçok ünlüyü ağırlamakta.
Venedik’in eski ihtişamlı günleri şehrin her yanında görülebilirsiniz ancak bu geçmişi hissedebilmek için tarihi kafelerine gitmeniz gerekiyor. En etkileyici olan Caffe Florian ise sizleri 18.yy’a götürecek. Fresk ve aynalarla dekore edilmiş iç tasarımıyla geçmişte yazarların ve sanatçıların sürekli olarak geldiği kafe şu anda ise yaşayan bir müze görevi gören kafe halen hizmet veriyor. Bu sebepten ufak bir kahve için 10€ ödeyebilirsiniz.
Budapeşte’nin efsane kafesi Cafe New York 20.yy’ın başlarında sanatçılar için bir buluşma mekanı aslında. Kısa bir süre önce tasarımcı Adam Tihany tarafından yenilenen ve göz kamaştırıcı iç tasarımı, lambaları ve tavandaki resimleriyle harika bir görünüme kavuşan kafe hem yerli hem de yabancı turistleri en mükemmel şekilde ağırlayan kafe. Misafirler aynalı masalarda yerli ve İtalyan mutfağının en güzellerini chill-out müzik eşliğinde tadıyorlar.
Bu kafe, adeta Paris’in yaşayan tarihi… 1686 yılından beridir hizmet veren Café Le Procope, Paris’in en eski kafesi olarak biliniyor. Bu mekânda aynı zamanda yemek servisi de yapılıyor. Fon perdeleriyle her misafirine merhaba diyen bu kafe duvarında bulunan tablolarla süslü ve geçmişin izlerini gözlemlerken kendinizi zaman tünelinde gibi hissedebilirsiniz.
#5 Her yer öyle köklü değişikliğe gidilmemiş geçmişte yaşıyorlar….
Buralar gibi olmasa da Safranbolu'da közde kahve keyfi de fena sayılmaz tavsiye ederim