Behzat, Akbaba, Hayalet ve Harun'dan oluşan ilk ekibi görmeyi umut eden seyirciler için durum hiç de fena değil. Harun karakteri hariç ilk ekibin çoğunun yeni sezonda da yer alacağı kısa süre içinde kesinleşti.
Çekiç ve Gül: Bir Behzat Ç. Hikayesi Müzesi, Welcome to Decentraland web sitesi üzerinden -120 -45 koordinatları üzerinden ziyaret edilebiliyor.
6 Aralık 19.00'da yayınlanan birinci bölüm daha şimdiden ses getirdi. Dizide Berkan Şal ve İnanç Konukçu ile alışkın olduğumuz cinayet ekibine Erdal Beşikçioğlu'nun kızı Derin Beşikçioğlu da Melike rolünde dahil oluyor. Ekibin diğer üyesi ise Evliya Aykan'ın canlandırdığı Osman Harun karakteri.
Dizinin tam kadrosu ise şu şekilde:
Ege Aydan, Burak Dakak, Ayça Eren, Gökçe Eyüboğlu, Eray Eserol, Derin Beşikçioğlu, Önder Selen, Esra Ronabar, Mehmet Ali Nuroğlu ve Güven Kıraç.
Senaryosu Ercan Uğur'a ait yeni sezonun yönetmen koltuğunda ise Devrim Yalçın oturuyor.
Üçüncü sezondaki psikoz ve delirme anlarıyla hafızalardan silinmeyen sahneler yaratan Behzat, yeni sezonda da akıl sağlığına tamamen kavuşmuş değil.
Bölümün kilit noktası olan Gaspi isimli kediyi Behzat kızı gibi sahiplenmiş. Zaten bölüm de Gaspi'nin öldürülmesi ile ilerliyor.
Dizideki eleştiriler bir önceki sezona göre oldukça fazla ve cesur şekilde. Gaspi üzerinden hayvan hakları yasasının bir türlü çıkmayışına iğne batırılıyor.
Behzat ve Akbaba'nın bu sahnesi ise oldukça dokunaklı!
'Bu şehir hepimizi çürüttü. Ne tetik çeken elimiz titriyor artık ne de vicdanımız. Ben eskiden bi nabza dokunduğumda, atmadığını anlayınca sanki dünya başıma yıkılır gibi olurdu. Sanki kıyamet kopmuş da herkes ölecekmiş gibi hissederdim. Artık bir bok hissetmiyorum. Hale baksana sanki kıyamet çoktan kopmuş da s*k gibi bir biz kalmışız gibi. İnsan insanı öldürür onu anlarım da el kadar hayvandan ne ister insan ya?”
Akbaba'nın bu sözleri ise yeni sezonun kitaptaki edebi havanın ekrana daha çok yansıyacağına işaret ediyor.
Arabada giderken Pilli Bebek'ten Sayende şarkısını açması ve arabayla 50. Yıl Parkı'na gidip bira içmesi hepimizi duygulandırdı. Dizinin ikonik fotoğraflarından olan bu sahnenin yıllar sonra yeniden görülmesi gözümüzden bir damla yaş akıttı doğrusu!
'Hüseyin'in yerinde buluşuruz la' repliği unutulur mu? Asla. Ekip Sokakbaşı Meyhanesi'nde rakısını içmeyi ihmal etmiyor.
Gece içip sarhoş olunca sabah ayıldıklarında gölü göremeyen ekip arasındaki diyalog eski özlenen sahneleri anımsattı. Akbaba'nın arkadaşı olmaması ve nadiren de olsa film izlemesiyle dalga geçip gülme krizine giren Hayalet, Akbabuş'un “yalnızlık kanseri”ne yakalandığını ileri sürer ve kendince mizah yapar. Bu kahkahaları yeniden görmek çok güzel değil mi? :)
İkili arasındaki ufak atışmalar da tüm bölüm tebessüm ettirdi ve 'hah şimdi olmuş işte eski dizi' dedirtti.
Behzat'ın “Hiçbir şey tesadüf değil ha! Ne Gaspi’nin ölmesi ne aha bu gölün kuruması ne de senin içindeki çürümüşlük duygusu. Hiçbir şey tesadüf değil la!” repliği ise yine eski sezondaki gibi birbirine bağlı cinayetlerin geleceğinin habercisi oluyor.
Sahnenin devamında içgüdüleriyle hareket eden ekip, şaşırılmayacağı üzere bir ceset bulur. Cesetten Harun isimli birine ait yıpranmış bir kimlik çıkar. 'Noluya ya yoksa Harun geri mi dönüyor?' diye tavan yapan heyecanımız maalesef kısa sürüyor. Kimlik, ekibin yeni üyesi Osman Harun'a aittir.
Hapisten çıkan Şule'yi âşık olmuş ve sevgilisi Mürsel'i Behzat ile tanıştırmaya hevesli bir şekilde görüyoruz. Ancak baba kız gerçekten de her şeyi unutmuş ve hayatlarına devam edebiliyorlar mı?
Tabii ki de hayır. Şule, Behzat'ın onun için mutlu olmayı hak etmediğini
düşündüğüne inanıyor. Anlıyoruz ki Şule ne kadar hapis yatsa da kendini
affedememiş ki nitekim kendisi de mutlu olmayı hak etmediğini düşündüğü sonunda itiraf ediyor:
'Hani Ankara'nın böyle buz gibi kesen bi ayazı vardır ya. Sokağa çıkarsın hiç kimse yoktur. Her yer kopkoyu gridir. Dallar falan bomboştur, yeşil, canlı yaşayan bir tane bile bir şeye rastlayamazsın. Tam bitti dersin ama o manzara bakışlarının etrafında bekler yani. Yalnızlık böyle bir şey değil mi? Yalnızlığı bu kadar iyi başka biri mi bilebilecek?'
Babasından aşkını öldürmemesini isteyen Şule ise Behzat'ın yine karanlık tarafıyla yüzleşmek zorunda kalır:
'Cinayetçiyim ben. Ortada bir ceset yoksa bir işe yaramam ben. Ben artık hiçbir şey düşünmüyorum. Ben artık sadece bekliyorum. Belamı...'
Sözü Behzat'ın var olmak için birilerinin ölmesi gerektiği fikrini hatırlatıyor ve tabii Savcı Esra ile olan o unutulmaz sahneyi...
Behzat'ın akademiden arkadaşı olan Bekir Müdür, tıpkı Behzat gibi bir karakterdir. Ankara'ya atanmasının sebebi ise birileri tarafından kurulmak istene yeni düzeni engellemektir.
Tahsin Müdür ise İl Müdür Yardımcısı olduğu için eskisinden daha da özenli davranıyor. Akbaba ve Hayalet'i takım elbise giymeleri ve küfretmemeleri konusunda her zamanki gibi azarlıyor. Ancak Behzat ile eski samimiyette olmamaları dikkat çekiyor.
Demirdelenler, inşaat firması gibi gözükse de yer üstünde hakimiyet
kurdukları kadar yer altında da bir o kadar güçlüdür. Yücel ve Engin kardeşler inşaat şirketi adı altında uyuşturucu baronluğu yapma, adam öldürme gibi gizli işlerini yürütürler.
Yücel'in ilk görüldüğü sahne, bir depoya girdiği andır. Bu depo size de üçüncü sezonda tüm olayların çözüldüğü patlama sahnesini anımsatmıyor mu?
Maskülen tavırları, Behzat'ı azarlamaları, argo konuşmaları dizilerde gördüğümüz klasik kadın savcı tipinden uzakta başarılı bir karakter. Bir Savcı Esra olamasa da yine şimdilik sempati kazandığını düşünebiliriz.
Her işin altından çıkmazsa olmaz karakterimiz Memduh Başkan da yine aramızda.
Şevket de tabii ki hiç olmadık yerlerden çıkmayı başararak Behzat'ı şaşırtmaya devam ediyor.
Dizideki hayvan hakları, özel firmaların gücü, kurulacak yeni düzen, sosyal medya sebebiyle eski mahalle kültürünün kalmaması, kentsel dönüşümle birlikte gecekondu mahallerinin kırsala taşınması, Ankapark'tan iki şehir daha çıkacağı gibi birçok eleştiri eski havayı yaratma konusunda oldukça başarılı. Özlediğimiz hareketler bunlar.
Şahane oyunculukların yanı sıra kamera açıları, müzikler, sahne renkleri ve heyecanlı senaryosu ile sezon bomba gibi başladı diyebiliriz. Dijital olmasının getirdiği rahatlık gerek küfürlerde gerek kanlı ve şiddet içeren sahnelerde kendisini hissettiriyor. Eski ekibi ve senaryoyu anımsatması açısından bir önceki sezona göre daha başarılı olduğunu söyleyebiliriz.
Eski tadı yakalaması an meselesi. İlk bölüm muazzamdı.Çok mesaj vardı. Harun ve cevoda olaydı iyiydi.
Şimdi, ilk bölüm ritüelini layıkıyla yerine getirdik. Naçizane paylaşmak istediğim bir kaç anekdot var. Öncelikle hayalet ve akbaba diyaloglarını çok özlemişiz. En çok güldüğüm kısımlardı. Harun göndermesi bence olmamış. Keşke hiç yapılmasaydı. Şu yeni başlayan eleman; Osman Harun. Melike olan sahneleri öyle böyle sahte gelmedi. Üstelik dejavu oldum. Umarım kitaptandır. Son olarak; Serdar Akar'ın askerleriyiz!!! 4. sezon daha iyiydi dedirtti! Erdal Beşikçioğlu'nda bile zaman zaman düşüklük hissettim!
Açtım izliyorum ikinci bölümü,hastasıyız amirimin..