Taksim'e yolu düşenler bilir; Sıraselviler'in girişinde bej-sarı renkli eski bir bina vardır. Her gün önünden geçmemize rağmen 'burası neydi?' sorusunu bile sormamışızdır belki kendimize. İşte orası meşhur Maksim Gazinosu.Eski görünümü böyle olan Maksim Gazinosu'un aslında diğer eğlence mekanlarından da farklı bir hikayesi var. Orası, bir devrin kültürüne damgasını vurmuş kahraman gibi. Acılara, sevinçlere, eğlencenin türlü türlü haline şahit olmuş bir çınar.Çarlık Rusyası'nda bir bar sahibi olan Frederick Bruce Thomas, aslında Amerika topraklarında köle olarak yetişmiş bir çocuk. O dönemde ayrımcılığın daha az olduğu Rusya'ya yerleştikten sonra garson olarak hayatını sürdürmeye başlıyor. Garsonluk döneminde seçkin müşterilerden kazandığı paralarla kendi işini kurmaya karar veriyor. Maxim isimli mekanı hem Rusya'da hem Avrupa'da dönemin en ünlü gece kulüplerinden biri oluyor.Bolşevik hareketiyle bir anda devrimcilerin hedefi haline gelen Thomas, çareyi İstanbul'a kaçmakta buluyor. Burada da zorluklar yaşayan Thomas yılmıyor ve Şişli'de o döneme damgasını vuracak, dansçıları Rusya'dan getirilecek yeni bir mekan kuruyor.Rusya'dan gelen dansçı kızların Fokstrot, Shimmy ve Çarliston yaptığı bu mekan kısa sürede İstanbul'un gözde mekanlarından biri olur. İstanbul sosyetesinin 'Habeş Orkestrası' olarak bildiği siyahi jazz gruplarının da sahne aldığı mekan Thomas'ın yeni gözbebeği olur. Daha sonra daha büyük bir mekan ihtiyacı hisseden İstanbul sosyetesi için 'Maksim' açılıyor.Maksim, o dönem İstanbul eğlence hayatının Jazz kültürünü geliştirmiş bir numaralı mekan haline geliyor fakat Thomas'ın 1928'de hayatını kaybetmesi üzerine Maksim çöküşe geçer. Bir batakhane görünüme dönüşene kadar da bu düşüş devam eder. 1950'leri sonuna doğru da nefessiz kalmış bir mekana dönüşür.1959 yılında tüm gazinoların ve Maksim'in kralı olacak bir adam ortaya çıkıyor: Fahrettin Aslan. Maksim'e önce ortak, sonra tek sahip oluyor ve her şeyi sil baştan düzenliyor. Yeni iç tasarım, ışıklar, süsler derken Maksim bir prenses gibi küllerinden yeniden doğuyor.Maksim yeniden açıldığı ilk günden itibaren şöhretlerin sahne almak için yarıştığı bir mekan haline geliyor. O kadar parlak ve başarılı bir mekan oluyor ki, tüm ülke de bundan haberdar duruma geliyor. Artık Maksim, tarihin sayfalarında efsaneleşmiş bir gazino olarak anılmanın ilk adımı atmış oluyor.Fahrettin Aslan nam-ı değer Gazinocular Kralı, Taksim'deki Maksim'e 'Büyük Maksim' ismini veriyor. Caddebostan, Bebek ve Taşlık'ta şubeler açarak İstanbul'u adeta bir gazinolar şehrine çeviriyor. Maksim bu haliyle de o dönemin yıldızı oluveriyor fakat bundaki en büyük etken de asla bir araya getirelemeyecek kadar şöhretli sanatçıları bünyesinde topluyor oluşu.Maksim bu haliyle de o dönemin yıldızı oluveriyor fakat bundaki en büyük etken de asla bir araya getirelemeyecek kadar şöhretli sanatçıları bünyesinde topluyor oluşu. Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Sezen Aksu, Emel Sayın, İbrahim Tatlıses ve niceleri...Türkiye'de müzik dünyasına damgasını vurmuş o dönemin bütün sanatçılarının Maksim'i bir sıçrama tahtası olarak gördüğünü söylemek yerinde olur.Maksin önce 1980'lerde ışıltısını kaybetse de 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 80'lerde gazinolar önemli bir sosyalleşme alanı olarak tekrar güçlendi. Ancak televizyon kültürünün ortaya çıkıp insanların sanatçıları televizyondan izlemeyi tercih etmesiyle gazino kültürü 1990'larda tamamen çöktü ve yok oldu. Bugün Maksim Gazinosu'nun görüntüsü ise bir harabeden farksız. Büyük Maksim artık bir otopark.