Sabit kur rejiminin sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir sistemde uygulanamayacağını ifade etti ve şöyle devam etti: “Her paranın bir iç değeri, bir de dış değeri vardır. Bir paranın iç değerini o paranın ülke içindeki kullanımı ve satın alma gücü belirler. Paranın iç satın alma gücü yurt içinde satılan mal ve hizmetler karşısında sürekli olarak düşüyorsa para içeride değer kaybediyor demektir ki buna enflasyon denir. Yılbaşında 100 TL’ye aldığınız bir sepet malı yıl sonunda 110 TL’ye alıyorsanız para, satın alma gücünü, yani iç değerini kaybetmiş demektir. Bir paranın dış satın alma gücü ise yabancı paralarla olan ilişkisiyle ölçülür. Örneğin 1 USD = 6,0 TL dediğimizde bu eşitlik bize dolar kurunu verir. ABD’de 100 dolara satılan çeşitli mallardan oluşan bir sepeti yılbaşında 377 TL’ye alırken bugün 600 TL’ye alıyorsak o zaman TL, dolara karşı çok ciddi anlamda değer kaybetmiş demektir.”
Imf'nin borcunu borçla kapatttığımızı anlatamadık ki bu millete, krizin sebeblerinin dış güçler uzaylılar falan olmadığını anlatabilelim.
Biz elimizde var olan kaynakları iyi kullanamadık. Tarlalarda o kadar ürünümüz varken ithal etmeyi tercih ettik. Soğanın kilosu 6 TL olunca sessizce düşmesini bekledik ya da. Şimdi de halktan yastık altındakiler tekrar isteniyor. Ama her sıkıştığınızda bunu düşünebilen siz olmalısınız , cebimizdeki son paraları da kişisel borçlarımızı kapatabilmek için saklıyoruz. Kusura bakmayın , bizde de yok ;)
hükümet üzerine düşeni yaparak, gerekli adımları atarak, önce üst kademelerden başlamak sureti ile kemerleri sıkarak ülkeyi düştüğü durumdan kurtarmalı, halk olarak biz de yerli muadilleri olan ürünlerde ithal olanları kullanmayarak en azından cari açığın daha da açılmasına mani olarak bir şekilde destek vermeliyiz diye düşünüyorum. devleti kandırmadan, bunu marifet görmeden reel vergilerimizi de vermemiz gerektiğini zaten söylemem gerek yok.