Dünyayı değiştireceğine inanılan ilacın aslında dünyayı akıl almaz derecede kötü etkilemesin nelere sebep olduğunu derledik, okurken yok artık diyeceksiniz!
Kaynak: ViBio
Dünyayı değiştireceğine inanılan ilacın aslında dünyayı akıl almaz derecede kötü etkilemesin nelere sebep olduğunu derledik, okurken yok artık diyeceksiniz!
Kaynak: ViBio
O döneme kadar Almanya'nın en zenginlerinden olan Wirtz ailesine ait olan 'Chemie Grünenthal' isimli Alman ilaç firması 1950’lerin başında, dünyayı değiştireceğini savundukları bir ilaç geliştirmişlerdir.
Bu ilacın etkisi, insanın vücudunu adeta bir robot gibi çalışmasını sağlıyordu. Kullanıldığı anda bağışıklık sistemine baskı kurarak bağışıklık sistemini aktif hale getiriyor, kişi ne durumda olursa olsun, bireyin vücudu hastalıklarla savaşmaya başlıyordu.
Büyük ağrılar çeken yaşlılar, bir türlü uyumayan çocuklar, sancıları yüzünden nefesi kesilen hamile kadınlar, yani hiçbir ayrım fark etmeksizin her derde deva olacak bu ilacı, herkes kullanabilir deniliyordu.
Contergan ismiyle Batı Almanya'da piyasaya sürüldüğünde ilaç hakkında yapılan testler henüz tamamlanmamıştı. Ancak Alman hükümeti İkinci Dünya Savaşında kendilerine yardım eden Wirtz ailesine güveniyordu. Reçetesiz kullanıma teşvik edilen Contergan, doktorlara ücretsiz olarak temin ediliyor, gazete ve sokaklarda herkesin kullanabileceği mucizevi bir ilaç olduğuna dair afişler basılıyordu.
Amerikan ilaç pazarına da açılmak isteyen firma, gerekli izinleri alabilmek için dönem hükümetinin kapısını çalsa da ilacın gerekli testlerden geçmediğini fark eden doktor Frances Oldham Kelsey Contergan'ın ülkeye girişini veto etti.
Aynı dönemde ilacın Türkiye'ye getirilmesi konusu konuşulmaya başlanmıştır. Ancak Süreyya Tahsin Aygün, ilacın gerekli testlerden geçirilmediğini, ortaya çıkarabileceği rahatsızlıklar için bir rapor hazırlamıştır. Ardından Türkiye ilacı reddederek ve tanıtım için gönderilen iki bin kutu Contergan'ı da Almanya'ya geri göndermiştir.
Türk ve Amerikan pazarına girmeyi başaramayan Contragen buna rağmen dünyanın büyük bir bölümüne yayılmasının yanı sıra satıldığı tüm ülkelerde, özellikle hamile kadınlar tarafından kullanılmaya çoktan başlanmıştı bile .
Aradan geçen kısa sürenin ardından ilacı kullanan kişilerde çeşitli yan etkiler ortaya çıkmıştı; sinir kontrolü kaybı, halsizlik, baş ve kas ağrıları gibi etkiler neredeyse kullanan herkes tarafından görülmeye başlanmıştı. Ancak bu yan etkiler bile halktaki yaygın kullanımı azaltmamış hatta reçetesiz dağıtıma devam edilmişti. Ta ki o ana kadar...
Kanada da doğurmak üzere olan hamile bir kadın hastaneye getirilerek doğumhaneye götürüldü. Ancak doğum tamamlandığında odada sevinçten ziyade bir sessizlik hakimdi. Doktor, doğan bebeği annenin kucağına verdi ve odadaki sessizliğin nedenini bebeğini görünce kavrayan anne, neye uğradığını şaşırdı. Deforme olarak doğmuş bebeğinin kolları yoktu. Vücudu da normal ölçülerde görünmüyordu, görünüşünde farklı gariplikler de göze çarpıyordu.
Deforme bir şekilde dünyaya geldiği için Alvin'i istemediklerini belirten bir dilekçe yazan çift Alvin'i evlatlık vermek istediklerini söylediler. Ebeveynlerin evlatlık verme gibi yasal bir hakkı bulunduğundan dolayı taleplerinin yerine getirilmesi gerekiyordu.
Kısa sürede başka bir çiftin evlat edindiği Alvin, bir yuva bulsa da annesi ona kolları olmamasına rağmen yatağını kendisinin toplamasını, kıyafetlerini kendi giyip çıkarmasını, yalnız başına duş almasını, hatta temizlik yapmasını söylüyordu. Bu da Alvin'i, annesinin yapmaya çalıştığı şeyi anlayana kadar annesinden nefret etmesine ve onu kötü biri olarak görmesine neden olmuştu.
Annesi sayesinde Alvin ayaklarıyla her şeyi yapabilecek duruma gelerek ayaklarıyla piyano ve bateri çalmayı öğrendi. Yıllar geçtikten sonra ise bir motivasyon konuşmacısı olmuştur.
Alvin, deforme olarak dünyaya gelmiş olmanın bir engel olmadığını, insanın şayet istediği takdirde herkesle eşit şartlara gelebileceğini ve çalışmanın, inanmanın önemini vurguladı.
Ancak herkes Alvin kadar şanslı olamadı. İlacın tüm testleri tamamlandığında, anneden fetüse geçerek çeşitli fonksiyon bozukluklarına sebep olduğu anlaşıldı. Rahatsızlıkların talidomit kaynaklı olduğu tespit edilene kadar yaklaşık 4 yıl geçmişti. Hızla piyasadan toplama işlemi başlatılsa da yaklaşık 4 ay süren toplama işleminin bitmesine kadar geçen sürede birçok hamile kadın talidomit kullanmaya devam etmişti.
İnsanlara yardım etme ve acılarını dindirme vaadiyle piyasaya sürülen bu ilaç yüzünden deforme olarak bazılarının genlerine işleyen 90 bin bebeğin, yaşları ilerledikçe çeşitli kemik rahatsızlıklarına ve kalp hastalıklarına yüksek yatkınlıkları olduğu saptanmıştır. Aileleri ve yaşadığı toplum tarafından kabul göremeyen bireyler dışlanarak, hor görülerek yaşamlarını sürdürse de bazı bireyler bu duruma dayanamayarak intihar etmiştir.
Almanya'nın talidomidi İkinci Dünya Savaşının intikamını almak istediği için çıkarttığı düşünüldüğünden dolayı, çeşitli ülkelerden ambargo yemiştir. Bunun karşılığındaysa hükümet firmaya ağır para cezaları uygulamıştır.
Üretici şirket bunu basit bir yanlış ilaç üretimi olarak adlandırmıştır. Ancak yarattığı etkiden dolayı bu vaka 'talidomit faciası' olarak tıp tarihinde yerini almıştır.
Artı olarak Atatürk bir doktorun ‘kullanılabilirlik belgeleri yok,test edilmemiş’ cümlesine karşın bu ilacın ülkemize girmesine izin vermemiş ve tester olarak yolladıkları ilaçları geri yollamış. Şimdi dağıtsalar ,birileri halka bedava verirdi:D
vay be Türkiye'dde bilime saygı duyulan zamanlar.
Serefli turk doktorlarimiz sayesinde ulkemizde yasanmamis bir trajedi. Simdi de daha test asamalari bitmemis asilari cocuklara hatta anne karnindaki bebeklere dahi yaptirin diyebilen doktorlarimiz var, hergun tvlerde. Bilim degisir, her bilimsel calismayi yasa olarak kabul etmeyince bilim dusmani cahil oluyoruz. Modern tibbin suyu cikmis durumda. Egitimler ilac firmalarinin destegi ile verildikce ancak ilac yazabilen doktorlar yetisiyor. İlaca taparlar. Goruntulemesiz teshis koyamazlar. Bazilari kizacak bilmem kac yil egitim aliyorlar sen oradan atip tutuyorsun diye ama kronik hastaligi olmayan kaldi mi? Kac doktor sunu yeme suna dikkat et diye recete disi onerilerde bulunabiliyor?