Sonrasında araç giremez tabelası ile hayrete düşersiniz. Nasıl yani? Evet ben de sizin gibi düşündüm. Bunca eşya, elbiselerim, ayakkabılarım, makyaj malzemelerim ve hatta saç düzleştiricisi. Şimdi hepsini bırakın bir kenara, açın valizinizi. İçinden sadece şort, birkaç tişört, terlik, fotoğraf makinesi ve kitabınızı alın. Çünkü bunların dışında hiçbir şeye ihtiyacınız olmayacak. Bu arada cüzdanınızı almayı unutmayın!
Arabaya bir şey olur mu diye endişe başlıyor o an. Korkmayın! Asıl güvensizlik
şehirlerde. Siz Last Stop Cafe’de çayınızı yudumlarken eski bir minibüs
yaklaşır yanınıza. Minibüse bindiğiniz an “ Özüme dönüyorum galiba.” dediğiniz andır. Köyün yerlisi minibüs şoförünün soruları cevapsız bırakması sizi şaşırtmasın, hele dinledikleri müzik. Raggae ve tekno müziği duyduğunuzda klasiktir. Herkes birbirine sorar ''Bunu kim söylüyor?'' diye. Hiç bilinmezdir o. Sonsuza kadar minibüsteki müzik olarak kalır kulaklarınızda. Yaklaşık 15 dakika süren yolun virajlı olması aslında daha çok heyecan veriyor insana. Bir sonraki durağı görmek mümkün değildir çünkü. Yaz aylarında 24 saat minibüsler çalışır, kış aylarında ise sadece gündüz saatlerinde.
Ne kötü değil mi?? Ön yargılı olmayın. GİDİN, GÖRÜN, YAŞAYIN! Unutmayın! Her sabah aynı tavana bakarak uyanmak size hiçbir şey kazandırmaz. Kabak Koyu’nda geçirdiğiniz bir gün ömrünüzden birkaç haftaya karşılık gelecektir.
Ha bir de yaz aylarında giderseniz ağustos böcekleriyle tartışırsınız tüm gün, arılara da çiçek olmadığınızı anlatmak bazen zor oluyor.
Her kampın kendine özel köşeleri var. Akşam saatlerinde şarabınızı alıp yer minderlerinde uzanmak kendinize dinlemenize olanak sağlayacaktır. Şansınız varsa Nena Sahne’de çıkan Jehan Barbur’u, Ceylan Ertem’i, Sattas’ı, Birsen Tezer’i, Erkan Oğur’u dinlersiniz. Haftada bir yapılan konserleri kaçırmamalısınız.
Vejetaryen ağırlıklı yemeklerin, açık büfe olarak sunulduğu kamplarda, enfes çorbaların tadı damağınızda kalacak. Kamp çalışanlarına gelince onlar da birer tatilci aslında. Tuvalini, gitarını, mızıkasını alan hem çalışamaya hem de tatil yapmaya gelmiş. Gündüz saatlerinde yoga yapan insanları gördüğünüzde, siz bile rahatlıyorsunuz karşıdan bakınca. Kendinizi durdurabilirseniz sadece izlersiniz, ama eşlik etmek isteyeceğiniz kesin.
Sahile çok yakın, yüzebileceğiniz mesafede. Mağara suyun dibinden denize bağlanıyor. Mağaranın içine sadece denizden ışık giriyor. İçine girdiğinizde masmavi tavan sizi büyüleyecek kadar güzel.
Ama dolunayda vadideki parti belki de işte budur hayat dedirtecek size. Kaçırmayın derim.
Öyle sıradan değil havuz, bir tarafı bulutlarla kaplı dağlar. Diğer tarafı olabildiğince deniz mavisi. Alışılagelmiş tatil anlayışının dışında bir tatil istiyorsanız, bol bol tembellik yapayım, bana kimse dokunmasın diyorsanız ömrünüzde bir kere yolunuzu Kabak Koyu’na düşürün.