Billur Aktürk Yazio: ABD Yaptırımları ve Vatanseverlik

Her musibette bir hayır vardır. ABD’nin, Rusya'dan S-400 sistemlerinin alımı nedeniyle Türkiye'ye karşı aldığı yaptırım kararı, Türkiye iç politika dinamiklerini olumlu etkiledi, muhalefet ve iktidarı birleştirdi. AK Parti, MHP, CHP, ve İYİ Parti'den yapılan açıklamalarda, kararın kabul edilemez olduğu vurgulandı. Bu özlenen tablo, karşı karşıya olduğumuz yeni tarihsel kavşakta, hala birlikte adım atabildiğimizi göstermesi bakımından gerçekten çok önemli ve umut verici.  

Daha öncede belirttiğim gibi, bir ülkenin savunması ve vatanseverlik, bir partinin- bir şehrin- bir fikrin- bir inancın mahiyetinde değildir. Mücadele topyekûndür. Bu nedenle, muhalefetin bu son tavrı, fikir ayrılıklarına rağmen iktidara verdiği destek şahane bir hareket oldu. Öte yandan, nerde durduğu belli olmayan, sözde müttefik ABD ile Biden’lı süreçte neler yaşanacağını hep birlikte göreceğiz. Ama biz, milli birlik fikrinin önemine bir geri dönelim.

Bu coğrafyada özellikle son iki yüzyıldır, son derece önemli tarihsel kavşaklarla karşılaştık. Hepimiz biliyoruz, Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’dan beri Batı’nın hedefinde.

Dolayısı ile Abdülhamid’ i de sevmediler, çünkü o süreçte bir kavşaktı; Mustafa Kemal Atatürk’ü de sevmediler, o da bir başka kavşaktı… Hatta Ecevit’i, Erdoğan’ı da sevmediler. Gelecekte gelecek olanı da sevmeyecekler. Çünkü burada kişiler, isimler önemli değil, emperyalist güçler için önemli olan bu toprakları kontrol altında tutabilmek. 

Bu nedenle iç didişmeler bir tarafa, tarihi reflekslerimize uygun olarak hareket etmemiz şart.  Örneğin, Kurtuluş savaşı sırasında Azerbaycan’ın Kızıl ordusu, Zonguldaklı komünist çeteler Mustafa Kemal’in emrine girmişti. Yani söz konusu ata toprakları ve milli çıkarlarımız olduğunda, bizler birbirine kenetlenmeyi bilen bir milletiz. Bu birlik duygusuna terminolojik olarak, yine örneğin Kürtler yurtseverlik, Türkler vatanseverlik dese de içerideki his aynı.  

Öte yandan şunu demek istemiyorum, vatanseverlik elbette iktidarın ya da bürokrasinin, diğer siyasi partilerin yaptığı hataları görmezden gelmek ve arkasında mevzilenmek değildir. Elbette yapıcı bir eleştiriye hepimizin ihtiyacı var ama ülke çıkarlarına yönelik reel bir politik tavırla… Şunu artık herkesin anlaması lazım, iç politikaya yönelik, hamaset içeren, oryantalist çıkışlarla dolu siyasi üslup, bize bir şey kazandırmıyor, aksine kaybettiriyor. Bu üslup terk edilmediği sürece, anket sonuçları ortada: Siyasi partiler desteklerini artıramayacaklar. 

Ama masumiyet kibriyle de elinde tam veri – bilgi olmadan, bir konu üzerinde ahkam kesmek, ‘’ben olsaydım’’la başlayan cümleler kurmak da içinde bulunduğumuz durumun savunmasına büyük zarar verebilir. Şunu demek istiyorum, özellikle yarım aydınların bilmiş egoları toplumu yanlış etkiliyor.

Dahası, son günlerde şiddetlenen kafa karıştırıcı tartışmalardan biri de ifade özgürlüğü.

Neden kafa karıştırıcı diyorum çünkü kime sorsak ifade özgürlüğüne dair size bir tarif verebilir ve siz de kavramın bilinilirliğine ikna olabilirsiniz.Ancak ifade özgürlüğünün ne olduğuna dair bilinirlikten çok da emin olmamak lazım.  Çünkü ortaya, fikir özgürlüğü adı altında sürülen şeylerin niteliğine bakınca, insanın aklı tutuluyor. 

Sonuçta, gerek pozitif hukuktaki düzenlemelerin soyutluğu, gerek insanların kafasına göre demokrasi algısından kaynaklanan ifade özgürlüğü anlayışı işi çorbaya çeviriyor. Bu yüzden, özellikle toplumun geleceğini ve menfaatini ilgilendiren hususlarda, ifade özgürlüğü adı altında hakarete varan yorumlar tehlikeli bir şiddet içeriyor.  

Öte yandan, Türkiye uluslararası terminoloji ile bir çeper ülke ve elbette bölgesel çıkarlarını, milli menfaatlerini korumak, kendine alan açmak için emperyalist güçlerin çıkar savaşına kafa tutmak isteyecektir. Zaten buna zorunludur. Dolayısı ile zaman zaman emperyalist güçlerle, çıkarları çatışacaktır. Örneğin bu, 1974’de de oldu. Şimdi yine yaptırım diyorlar, peki… Olsun.. Bu belki bizi sarsar ama bitirmez, daha önce de bitirmedi zaten, aksine güçlendirdi.  

Öte yandan, çeper ülkeler kendi coğrafyalarında rota belirleyen güçlü ülkelerdir. Ama bu rotayı belirlerken tekraren söylemek gerekirse, oryantalist çıkışlar yapmamakta fayda var. Mesela Batı, bir yere girecekse girer, ne yapacaksa yapar. Onlardan tek ses duymazsınız. İş bitince haberiniz olur. 

İngiliz siyaseti buna en güzel örnektir. Bence bizim de onlar kadar, siyasette sessiz bir rota izlememiz şart. Bunu İsrail ve Mısır yapıyor mesela… Dahası dış politika, iç siyaset malzemesi hale geldiğinde, kimseye faydası olmuyor. Sonra, emperyalist güçler birleşip her yönde sana cepheler açıyorlar, parasını ödediğin halde sana vermediği uçağı Yunanistan’a, İsrail’e veriyorlar, bölgendeki askeri dengelerle oynuyorlar. Hatta aklı evvel bir politikacı çıkıp “ben Türk halkını seviyorum ama Erdoğan’ı sevmiyorum’’ deyip düpedüz Türk halkının aklına hakaret edebiliyorlar.

Buna dur demenin tek yolu, milli birlik…

Sevgili okur, konuya şöyle bitirelim mi? S400’ler meselesinde, haklılığımızı savunduğumuz alanlardan biri (ki haklıyız) Yunanistan’da bulunan S300’ler meselesi. Ama şunu hatırlamakta fayda var, 10 milyonluk Yunanistan Batı için kendi açılarından – çıkarlarına, bir tehdit teşkil etmiyor, dahası Batının kendi kültürünü dayandırdığı yer. Sonuçta 4 değil 14 tane S300 olsa ne olur. Türkiye içinse, durum böyle değil. Çünkü Türkiye kritik bir yerde. 

Mesela, AB’nin içinde olmadığı bir yerde. O yüzden diplomasi ile sorunları çözerken, bir arada durmanın gücünün unutmamak lazım. Elbette, ata topraklarımızı ve milli çıkarlarımızı, Ege’de, Akdeniz’de, doğuda ve batıda, hamasete gerek olmadan koruyabilecek reflekslere ve akla sahibiz. Elbette, siyasette de reel politikalarla, tarihi iyi bilen, bürokrat ve siyasetçilerle her zorluğun üstesinden geliriz evelallah. Hem ''Aslan ve kaplan daha güçlü olabilir ama bir kurdun sirkte gösteri yaptığına hiç kimse şahit olmamıştır...’'

Twitter

Instagram

Popüler İçerikler

Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
Kızılcık Şerbeti'nde Giray'ı Canlandıran Kaan Taşaner Dizide Rol Almaktan Duyduğu Pişmanlığı İtiraf Etti
YORUMLAR
15.12.2020

Emeginize saglik,tesekkürler..

16.12.2020

"Atatürk'ü sevmediler o da bir kavşaktı" derken hayatında dış güçlere yüksek zarar verdiği için hayatında tüm dünya neredeyse düşmanıydı.Fakat ölünce böyle bir lider için tüm dünya saygı önünde eğildi Çanakkale'de geçirmediğimiz İngiliz zırhlıları Atatürk'e saygı için konvoy yaptılar dünya liderleri katıldı paşanın cenazesine.Dünya saygıyla eğildi böyle bir liderin önünde. Franklin Roosvelt bile "Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır." demiştir.Atatürk ile Vahdettini Abdülhamidi bir tutmayın.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ