Bilincinizi, Zihninizi ve Beyninizi Anlamanızı Sağlayacak 26 Muhteşem Kitap

Beynimizi anlamamıza yardımcı olabilecek bilim, nöroloji, psikoloji ve eğitim alanında önemli 26 kaynağı sizin için bir araya getirdik.

1. 21. Yüzyılda Beyin

Hem 'Beyin ve Davranış Araştırma Grubu' hem de daha geniş bir bilimsel çevre tarafından on yıllardır gerçekleştirilmiş olan ortaklaşa araştırmalar, tartışmalar ve konferanslar sonucunda elde edilmiş bilgiler ve deneyimleri temel alan bu kitap beynin biyolojik ve toplumsal gelişimini inceliyor.

Günümüzün en çok tartışılan sorunlarına bilimsel açıdan yaklaşan Steven Rose bu kitabında konuyu; sinir hücrelerinin ve beynin evriminden, çağımızın hastalığı depresyona ve ilaç şirketlerinin durumuna kadar geniş bir yelpazede inceleyip, irdeliyor.

2. Cesur Yeni Beyin

Cesur beyinler için cesaret isteyen bir yolculuk!

  • İnsan beyni hakkında neler biliyoruz?

  • Ya insan genomu?

  • Bu iki bilim dalının birleştiği alan, ruh hastalıklarını keşfedeceğimiz alan olabilir mi?

Cesur Yeni Beyin, insan yaşamının bu iki bilinmezinde alınan yolu, aydınlanan gizemli noktaları ve henüz karanlıkta kalan merak uyandırıcı alanları açıklıyor. Cevaplanan her soru yeni bir soruyu akla getirirken, Cesur Yeni Beyin bizi, ”zihin dediğimiz beyinse, ruh ya da kendilik duygusu nerededir?” sorusuna kadar getiriyor. İnsan beyninin kıvrımlarında ve gen haritalarımızın yollarında dolaşırken, aklımıza gelen sorulara cevaplar bulmaya çalışıyor.

3. İnsan Beyni - Evrenin En Karmaşık ve Gizemli Nesnesi

Evrenin en karmaşık ve gizemli nesnesi görünüşte hiç de cezbedici değildir. Mat gri renkte bir zarla kaplı olan ve kıvrımlı bir mantarı andıran bu nesne esrarengizliğiyle bilim insanlarının, filozofların ve sanatçıların yüzyıllar boyunca ilgisini çekmiştir. Söz konusu nesne, elbette ki insan beynidir. Teknoloji alanında yaşanan yeni gelişmeler bizlere beynin insan zihnini nasıl ortaya çıkardığını anlamada yardımcı olmaktadır. 

Artık beyin devrelerinin olağanüstü karmaşıklığını görebiliyor, aşık olduğumuzda, yalan söylediğimizde ya da piyangoyu kazandığımızı hayal ettiğimizde hangi bölgelerinin enerji harcayıp hangilerinin elektrik ürettiğini gözlemleyebiliyoruz. Bu kauçuğu andıran ağ örgüsünün milyonlarca hücresinin içinde fevkalade bir şey var: Siz.

Robert Winston bizleri insan beyninin derinliklerine götürerek hayatımızın gidişatını belirleyen duyularımızın, duygularımızın ve kişiliğimizin nasıl olup da tek bir noktadan idare edildiğini gözler önüne seriyor. Winston, anıların nasıl oluşturulup kaybedildiğini, sürekli değişim halinde olan beynin küçük çocukların öfke nöbetlerinden ergenlik çağındaki gençlerin bunalımlı hallerine kadar nasıl sorumlu olduğunu açıklarken, duyuüstü algılar, dejavu ve beden dışı deneyimlerin arkasındaki gerçeği de ortaya koyuyor.

Bir yandan zekâmızı nasıl geliştirebileceğimizi, sahip olduğumuz ancak hiç fark etmediğimiz becerilerimizi nasıl ortaya çıkarıp eski alışkanlıklarımızdan nasıl vazgeçebileceğimizi ve yaşlanırken beynimizi ne şekilde formda tutabileceğimizi keşfederken, diğer yandan da büyük bir paradoksla karşı karşıya kalıyoruz. Zira insan beynini anlamamızı mümkün kılan tek araç yine insan beyninin kendisidir ve bilimin her birimizi benzersiz yapan olağanüstü mekanizmayı hiçbir zaman tam olarak açıklayamayacak olması kuvvetle muhtemel.

4. Bilinç, Kullanım Kılavuzu

Doğal bir oluşum olarak fiziksel ve biyolojik yasalara tabi olan beynimizde, nasıl olup da bilinç ortaya çıktı? Hangi biyolojik mekanizmalarla ortaya çıktı? Ya da insan bilinci ne işe yarar? 'Bilinç İncelemeleri' alanı bu sorulara cevap arıyor. Son yıllarda farklı disiplinlerden 'klasik bilim dallarının yanı sıra sinirbilim, bilgisayar bilimi ve genetikten, ayrıca zihin felsefesinden ve fenomenolojiden' yararlanan geniş bir araştırmacı topluluğunun bu alandaki çalışmaları şimdiden çok etkileyici bir literatür yarattı. 

Bilinç, Kullanım Kılavuzu bu yeni araştırma alanıyla tanışmak için ideal kitap. Araştırmacılara olduğu kadar meraklı okura da hitap eden kitap, 'bilinç' teriminin farklı anlamlarını açıklayan bir bölümle açılıyor, sinir sistemi ile beynin anatomik yapısı ayrıntılı bir biçimde anlatılıyor. Sinirbilimin şaşırtıcı bulgularının, insanın farkındalık halinin temelinde yattığı düşünülen iki alandan kaynaklandığını öğreniyoruz: Uyku-uyanma bilimi ile görme bilimi. Kitabın bu bölümlerinde epilepsi, körgörü, halüsinasyonlar gibi çeşitli bozukluklar anlatılırken, okurun bilincin işleyişini daha yakından kavramasına imkân tanıyan vaka hikâyelerine de yer veriliyor. İnsan bilincinin evrimini, insan kültürünün evrimiyle birlikte anlatan kapsamlı bir bölümden sonra, halihazırdaki bilinç kuramları, bilincin nasıl olup da deneyim üretebildiğiyle ilgili felsefi tartışmalar konu ediliyor. 

Beyin, beyin üzerine düşünüyor: Evrenin en hayret uyandırıcı bilimsel meselesinin tam da hiç sorgulamadan her gün 'kullandığımız' kendi bilincimiz olduğuna ikna oluyoruz bu kitabı okurken.

5. Beyindeki Hayaletler İnsan Zihninin Gizemlerine Doğru

İki yüzyıldır süren araştırmalara rağmen, Yüzleri nasıl tanırız? Niçin ağlarız? Neden güleriz? Neden rüya görürüz? Neden müzik ve sanattan zevk alırız? gibi insan zihni konusundaki en temel sorulara cevap veremiyoruz. Çok daha büyük bir soru olan “Bilinç nedir?”in de hâlâ bir yanıtı yok. Ne var ki yeni deneysel yaklaşımlar ve görüntüleme tekniklerinin gelişimiyle birlikte insan beynine dair anlayışımız da yavaş yavaş değişmekte.

Sinirbilimin Sherlock Holmes’u V. S. Ramachandran’ın bu kitabı, birçok nöroloji hastasının gerçek yaşam öykülerinden oluşuyor. Ramachandran; hayalet uzuvlar, beden imgesi ve benliğin aldatıcı doğasına dair bulgularından bahsettiği bu kitabının her bölümünde okuru şaşırtıyor, ve birbirinden ilginç vakalar üzerinden insan doğası ve zihninin bizden sakladığı bazı yönlerini aydınlatıyor. Omzunun üzerinden arkaya bakıp da kökeni hakkında sorular soran, bu kılsız ve çocuksu primatta kesinlikle tuhaf bir şey var. Daha da tuhafı, beynin başka beyinlerin nasıl çalıştığını keşfetmesi değil yalnızca, aynı zamanda kendi varlığıyla ilgili sorular da sormasıdır: Ben kimim? Ölümden sonra ne oluyor? Zihnimin kökeni beynimdeki sinir hücreleri mi? Eğer böyleyse, özgür iradenin amacı ne? İşte nörolojiyi büyüleyici yapan, bu soruların –beyin adeta kendini anlamak için mücadele etmektedir– özgün ve kendini yineleyen niteliğidir.

6. Beyin ve İç Dünya - Öznel Deneyimin Sinirbilimine Giriş

Psikanaliz ile sinirbilim uzun yıllar boyunca birbirine kuşku ve ön yargıyla baktı: Psikanalistler insanın iç dünyasının bilimsel bulgulara indirgenemeyecek kadar karmaşık ve incelikli olduğunu söylüyor, sinirbilimciler ise psikanalistlerin kuramlarını temelsiz ve bilimdışı buluyordu. Beyin ve İç Dünya'nın yazarlarına göre bu husumetin her iki disipline de büyük zararı dokundu, çünkü sonuçta ikisi de temelde aynı şeyi –insan zihnini– araştırıyordu ve birbirlerinin zaaflarını eleştirmek yerine güçlerini birleştirmeleri çok daha yapıcı bir yaklaşım olurdu. Nitekim bu kitap, sinirbilimle psikanalizi harmanlayan ve dolayısıyla her ikisinden de daha zengin olan nöropsikanaliz bilimine giriş niteliğini taşıyor. Bu yeni yaklaşım, zihnin işleyişinin hem beyin görüntüleme cihazlarıyla 'dıştan' hem de kişisel deneyimler bağlamında 'içten' incelenip bulguların birleştirilmesine dayanıyor.

7. Öykücü Beyin

Beyindeki Hayaletler ve İnsan Bilincinde Kısa Bir Gezinti adlı kitapların yazarı ünlü nörobilimci Ramachandran, beyin biliminde son 15 yılın gelişmeleri ve yeni bulgularıyla derlediği bu son kitabında insanın aslında ne olduğunu irdeliyor. Dünyayı nasıl algılıyoruz? Zihin-beden ilişkisi denilen şey de ne? Cinsel kimliğimizi ne belirler? Bilinç nedir? Otizmde ters giden ne? Sanat, dil, eğretileme, yaratıcılık, kendilik farkındalığı ve hatta dini duyarlılıklar gibi özbeöz insana dair olan tüm bu gizemli yetilere nasıl açıklık getirebiliriz? Bir kuyruksuz maymun beyni, zihinsel becerilerin böylesi tanrısal bir düzenine erişmeyi nasıl başardı? Ramachandran'ın bu sorulara olan yaklaşımı, beyinle­rinin farklı bölümlerinde, davranışları veya zihinleri üzerinde garip etkiler oluşmasına neden olan hasar veya genetik tuhaflıklara sahip hastaları incele­mesiyle şekilleniyor. Ramachandran'ın anlattığı öyküler Edgar Allan Poe veya Philip K. Dick'inkileri andırıyor olabilir, ama hepsi gerçek. Bu kişilerin ayrıntılı olarak incelenmesi, sadece tuhaf belirtilerinin neden ortaya çıktığını anlama­mıza yardımcı olmakla kalmayıp, normal beyinlerin işlevlerini anlamamıza da yarıyor.

Belki günün birinde insan beyni bilinci nasıl meydana getirdi sorusunu cevaplayabileceğiz. Kozmosun geri kalanı her tür insani endişeye rağmen yuvarlanıp giderken, evrenin ufacık bir köşesini aydınlatan içimdeki bu 'ben' nedir veya kimdir? Tehlikeli bir şekilde teolojiye kayan bir soru.

'Marco Polo'nun ipek yolu seyahatleri gibi, Ramachandran bizi zihin seyahat­lerine çıkartıyor...'

8. Beynin Yaşamları

İnsanlar beyinleri büyüdükçe daha zeki hâle geldiler. 2 milyon yıl kadar önce bazı insangiller bir şekilde kuyruksuz maymununkilerden daha büyük bir beyne sahip olacak şekilde evrimleşti ve bir milyon yılda beynin boyutu modern insanda görülen boyuta ulaştı. 

Dil, bu süre içinde bir yerde, muhtemelen bir buçuk milyon yıl önce evrimleşti. Oysa modern insanı yansıtan maddi kültür yalnızca 100.000-200.000 yıl önceye dayanmaktadır. Farklı ayırıcı özelliklere sahip olsak da beyin ve ürettiği davranışlar bizi diğer kuyruksuz maymun ve primatlardan ayıran asıl şeylerdir. John S. Allen’ın anlatmak istediği öyküyse, su, yağ ve proteinden oluşan bu 1,3 kilogramlık organın, bir memeli türünü bugün yeryüzünde baskın olan hayvana nasıl dönüştürdüğü.

9. Incognito - Beynin Gizli Hayatı

'Kendimizle aramızdaki fark, bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür.' -Montaigne

Siz daha tehlikeyi algılamadan, ayağınızı fren pedalının üstüne götüren kim? Neden sır saklamakta böylesine başarısız, nedenini bilmeden birini çekici bulmakta bu kadar başarılıyız? Eğer bilinçli zihin, yani sabah uyandığınızda sizinle birlikte uyanan ben, buzdağının yalnızca görünen kısmıysa, zihninizin geri kalanı tüm bir ömür neyle iştigal etmekte? Ünlü nörobilimci David Eagleman, 20 dilde yayımlanan –ve neredeyse şimdiden klasikleşen– kitabı Incognito ile beynimizin derinlerine dalarak, yaptığımız, düşündüğümüz ya da hissettiklerimizin çok büyük bir kısmının bizden başka bir biz tarafından yönetildiğini ürkütücü bir berraklıkla ortaya koyuyor. Sadakat geninden sizi olmadığınız birine dönüştüren beyin zedelenmelerine; optik yanılsamalardan striptizcilerin neden ayın belirli zamanlarında daha çok para kazandığına; Truva fatihi Odysseus'tan renkleri işitip biçimleri tadabilen sinestezik insanlara kadar geniş bir yelpazeden vakaları ve araştırmaları bir araya getiren Incognito, beynimizin işleyişi ve çelişkileri hakkında olağanüstü bir keşif yolculuğu sunuyor.

10. Beynin Ötesi - Beden ve Çevre, Hayvan ve İnsan Zihnini Nasıl Şekillendirir

Hayvanat bahçesindeki bir şempanze yıllardır her sabah taş toplayıp, gün boyunca heyecanlı ve saldırgan bir ruh haliyle bunları ziyaretçilere fırlatıyorsa, üstelik bu taşları ihtiyaç duyacağı zamandan önce, sakince, kararlılıkla ve sistemli bir şekilde depolamışsa, bu davranış biçimi geleceği planlama anlamına mı gelir? Hayvanlar biz insanlar gibi gelişmiş bir bilinç biçimine ve bizimkine çok benzeyen bir “iç dünyaya” sahip olabilir mi? Onların (ve bizlerin) bilişsel kapasiteleri nelerdir? Beynimiz nasıl evrimleşti? Bu süreçte çevreyle nasıl etkileşti? Bu ve buna benzer sorulara yanıt arayan psikolog Louise Barrett insanbiçimci bakış açısı tuzağına düşmeden, günümüzde psikolojinin ve nörobilimin ulaştığı son noktaları aktarıyor. Yazar kitabında kaos kuramlarıyla son nörobilimsel bulguları birleştirerek 600 milyon yılı aşkın bir süre içinde evrilen insan ve hayvan beynine ışık tutuyor. 

Zihnin sadece beyinden ibaret olmadığını öne süren Barrett, biliş ve davranış süreçlerini, “bedenlenmiş” bir yaklaşımla araştırmanın aklı kavmamızı nasıl genişlettiğini ve zenginleştirdiğini vurguladıktan sonra, beden ve çevre “zihin” dediğimiz şeyin bileşenlerinden biriyse, nasıl oluyor da farklı türde bedenleri olan ve farklı çevrelerde yaşayan diğer hayvanların, onlara insan benzeri zihinsel durumlar atfedebilmemize izin verecek kadar bizimkine benzer şekilde akıl yürüttüklerini inceliyor.

“Barrett’in bu harika kitabı, bilişsel evrimi inceleyen gelecek kuşak bilim

insanlarına bir aydınlatma feneri olacaktır.” Daniel J. Povinelli, Human Ethology Belletin

“Hem felsefi hem de bilimsel olarak zengin bir kitap bulmak oldukça zordur. Bu kitabı hem genel okurlara hem de üniversite öğrencilerine tavsiye ederim.” Roy Sugarman, Metapsychology

11. Beyin Yaşlanır mı? - Vücut Yaşlanırken Beyin Hücreleri Ölür Mü?

Yaygın bir inanç vardır: Beyin hücrelerimiz zamanla ölürler. Son bilimsel araştırmalar durumun böyle olmadığını gösteriyor. Herkes ara sıra belleği ve aklıyla ilgili şüpheler duyar, özellikle elli yaşını geçenler. İnsan beyni gerilemeye çok daha önceden başlar, ancak korkulacak kadar vahim bir durum yoktur. Hatta yaşlı beyinler genç beyinlere oranla strese karşı daha dirençlidir, karmaşık durumlarla daha rahat başa çıkabilir. Bu kitap'ta yeni bilimsel veriler temel alınarak yaşlanırken beynimizde neler olduğu anlatılıyor. Yaşlandıkça bizi hangi değişikliklerin beklediği, Alzheimer belirtilerinin neler olduğu ve en önemlisi beynimizi sağlıklı tutmak için neler yapabileceğimiz gösteriliyor.

12. Neil'in Beyniyle Konuşmalar - Düşünce ve Dilin Sinirsel Doğası

Bir ameliyathane, iki doktor ve beyin ameliyatı geçirmek üzere olan bir epilepsi hastası... Ameliyat masasında yatmakta olan Neil bu aşamaya gelene dek doktorlarıyla beyin üzerine uzun sohbetler etmiş, ilginç deneylerden geçmiş; nitekim aralarındaki diyalog ameliyathanede de sürüyor ve biz okurlar da bu aydınlatıcı sohbetlere kulak misafiri oluyoruz. Neil'in Beyniyle Konuşmalar, bizi beynin son derece karmaşık, incelikli, hayret verici dünyasına götüren sürükleyici bir kitap.

13. Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer - Belleğimiz Geçmişimizi Nasıl Şekillendirir?

Bellek, sakladığı anılar konusunda “canı nereye isterse oraya oturan bir köpek gibi” keyfi midir? Yakın geçmişteki anılarımızı doğru düzgün hatırlayamazken, nasıl olup da en eski anılarımızı daha dün olmuşçasına net bir şekilde hatırlarız? Ölüm anında hayatımız neden “bir film şeridi gibi” gözlerimizin önünden geçer? Belleğin zaman algımız üzerindeki etkisi nedir? Çocukluğumuzda bir ay gibi bir zaman dilimi bize son derece uzun gelirken, yaşlandığımızda aylar ve yıllar nasıl olup da biz anlamadan geçip gider? 

Daha önce Bellek Metaforları adlı yapıtını yayımladığımız Douwe Draaisma, otobiyografik belleğin işleyişini incelediği bu kışkırtıcı kitapta, dünyayı ve kendimizi algılayış biçimimize ilişkin pek çok ilginç soruya yanıt arıyor. Bir akademisyen titizliği ve şair duyarlılığıyla kaleme alınmış bu eserde dejavu, ölüm anında yaşananlar, “aptal dâhi”lerin zihin yapısı ve şiddetli travmaların bellek üzerindeki etkisi gibi sıradışı fenomenler mercek altına yatırılıyor. Yaşlandıkça Hayat Neden Çabuk Geçer akıcı anlatımıyla bir edebiyat eseri gibi okunan, okura hem bilimsel hem de bireysel düzeyde seslenen başarılı bir çalışma.

14. Beyin Senin Hikayen

Büyük ilgi gören kitabı Incognito ile nörobilimi geniş kitlelerle buluşturan David Eagleman, bizi içimizdeki kozmosa doğru hızlı ve nefes kesici bir yolculuğa çıkarıyor: Gerçek nedir? 'Sen' kimsin? Nasıl karar veriyorsun? Beynin neden başkalarına ihtiyaç duyuyor? Teknoloji 'insan olmak'ın anlamını değiştirebilir

mi?

Durak durak ilerleyen bu büyüleyici yolculuk ekstrem sporlar dünyasından ceza hukukuna, yüz ifademizden beyin ameliyatlarına, içgüdülerden ölümsüzlük arayışına kadar uzanıyor. Yol üstünde, muazzam karmaşıklık barındıran beyin hücreleri ve onları birbirine bağlayan trilyonlarca sinirin arasında görmeyi pek de beklemediğiniz bir şey beliriyor: kendiniz.

15. Kalp Çarpar Beyin Böler

Beyin ve kalp, insanın ruh hallerini anlatır. Peki kalbimizi ve beynimizi ne kadar iyi tanıyoruz? Aklımız ve duygularımız, kararlarımızı ve kararlarımızın ürünü hayatımızı hangi yollardan şekillendiriyoruz?

Tüm bu soruların yanıtlarını ararken, beyni daha iyi tanımaya, psikiyatri ve psikoloji alanında oluşmuş bilgilere ihtiyacımız var. Yankı Yazgan, akıcı ve kolay anlaşılır bir dille kaleme aldığı bu kitabında beynin temel ilkelerini, gündelik hayatı psikolojisi ile birleştiriyor. Beynin hayatı önce parçalara bölüp sonra bütünleştirmesini, kalbin fazla düşünmeden harekete geçmesini hayatın her yerinden örneklerle anlatıyor.

16. Başına Buyruk Beyin

Tam kafamızın içinde saklarız da onu, içeride neler karıştırdığını bilmeyiz. Bildiğimizi sanırız belki ama bir dolu çeliciyle bizi öyle bir kandırır ki bazen, neye uğradığımızı şaşırırız. İsimler karışır, rakamlar, duygular, düşünceler… Bedenimizin olduğu yerden çok uzaklarda dolaşabilir zihnimiz.

Gözlerimiz bilgisayarın ekranına çevrilmiştir belki ama düşüncelerimizde gezinen o tilkiler yok mu… Bu haller herkese tanıdık – sebebini öğrenmek içinse bu kitap var şimdi:

Başına Buyruk Beyin, beynimizin olayları nasıl çarpıtabildiğini, bizi nasıl kandırabildiğini örneklerle gösteriyor. Yazar C. Fine, sekiz bölümlük kitabına yazdığı önsöze şu cümleyle başlıyor: “Kendi beyninize güvenebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?” Siz de bu cümle karşısında bir an duraksamıyor musunuz? Alain de Botton’un “baştan sona etkileyici bir üslupta yazılmış, başarılı bir inceleme” olarak tanımladığı Başına Buyruk Beyin, hayatımızı temelden etkileyen bu organ üzerine yapılmış, alanındaki en yetkin çalışmalardan biri.Başına Buyruk Beyin, hem kendinizi hem çevrenizdekileri anlamak için mutlaka okumanız gereken bir kitap.

17. Beyin Nasıl Okur? - Okumanın Bilimi ve Evrimi

Okuma eylemi öylesine kanıksanmıştır ki bunun ne kadar müthiş bir beceri olduğunu unuturuz. Beyaz bir kâğıt üzerindeki birkaç siyah işaret nasıl olup da bütün bir anlamlar evrenin tetikler? Bu merak uyandıran çalışmanın konusu, göz ve zihnin yazılı sembolleri sese, müziğe ve anlama dönüştürerek, düşünceyi ortaya çıkaran karmaşık ortaklığıdır. Fransız nörobilimci Stanislas Dehaene, kitabında onlarca yıl süren beyin görüntüleme çalışmalarının okumanın gizemini nasıl çözdüğünü ve bileşenlerini nasıl ortaya çıkardığını gözler önüne sermekte. Dehaene asla basite indirgemiyor; tüm hikâyeyi anlatmak için gereken zamanı harcıyor ve bu hikâyeyi edebi bir dille anlatıyor. Beyin Nasıl Okur? insanların düşünüş biçimini açıklamaya ve bilişsel yetilerimizin altyapıları hakkında bir iç görü sağlamaya da yönelik.

18. Yaratıcı Beyin

Iowa Üniversitesi Psikiyatri Bölümü’nde, yaratıcılık ve beyin konularındaki

araştırmalarını sürdüren Ulusal Bilim Madalyası sahibi Nancy Andreasen,

yaratıcılığın aslında yalnızca yaşamın farklı parçalarını yeni ve beklenmedik

şekilde bir araya getirilmesi olduğunu, yani zeka ve yetenekten bağımsız olarak ortaya çıkabileceğini gösteriyor.

Yaratıcılıkları ile tarihe geçmiş Mozart, Poincaré ve Coleridge gibi pek çok ismin yaratıcılık, yaratıcı süreç ve özel yeteneklere sahip yaratıcı insanlar hakkında söylediklerine yer veren Andreasen, yaratıcı beyni yaratan koşulları anlamanın ve hem çocuklar hem de yetişkinler için yaratıcılığı beslemenin yollarını sunuyor…

Yaratıcılık olarak adlandırdığımız o benzersiz özgünlük nasıl ortaya çıkıyor? Herkes “yaratıcı” olabilir mi?  Yaratıcılık “deha ve deliliğin sınırında olanlar” için midir?

19. Kluge - İnsan Zihninin Gelişigüzel Yapısı

Richard Dawkins’in “mükemmel” olarak nitelendirdiği hem bilimsel hem de eğlenceli bir kitap! Biz insanlar neden çoğu zaman çıkarlarımızla çelişen seçimler yapıyor, verilmiş yanlış kararlara bağlanıp kalıyoruz?

William Shakespeare’in ünlü eserinde belirttiği gibi insan, “akıldan yana soylu” ve bazı kutsal kitap bilginlerinin ileri sürdüğü gibi “Tanrı’nın suretinde” mükemmel midir gerçekten? Hiç de değil, diyor Gary Marcus.

New York Üniversitesi’nde psikolog olan Marcus, insan zihninin incelikle düşünülmüş mükemmel bir tasarım değil, doğanın o anda elindeki olanaklarla gelişigüzel oluşturduğu derme çatma ama işe yarar bir çözüm, bir “kluge” olduğunu öne sürüyor. İnsan zihnine bakışımızı temelden değiştirecek bu yeni yaklaşım, insan doğasının pek çok gizemine de ışık tutuyor. İnsanlık deneyiminin bazı temel alanlarında -hafıza, inanç, karar verme, mutluluk- bizi bir gezintiye çıkaran Marcus, zihnimizin yetersiz kaldığı sayısız durumu gözler önüne seriyor ve evrimin izlerini taşıyan bu kusurlarla başa çıkabilmenin etkili yollarını gösteriyor.

20. Güvenen Beyin - Nörobilim Ahlak Hakkında Bize Ne Anlatır?

Ahlak nedir? Nereden gelir? Neden pek çoğumuz ahlakın çağrısını önemser?

Nörofelsefenin öncüsü Patricia Churchland Güvenen Beyin'de ahlakın beynin biyolojisinden kaynaklandığını öne sürüyor. 'Bağ kurmanın nörobilimsel platformunu' tanımlıyor. Güvenen Beyin insanlara, dine, mutlak kurallara ve saf akla verilen önceliği yeniden değerlendirmemizi talep eden ahlakın provakatif bir soybilim araştırması. Churchland ahlaki kökenin evrim sürecinde tüm memelilerde ortak bir davranışta -yavruların bakımında- yattığını ileri sürüyor.

Bu kitap ahlakın kökenlerini ararken felsefi soruları, beynin nasıl çalıştığının kavranmasıyla ustaca dengeliyor. Ender bulunan bu kombinasyon son derece verimli. Churchland ahlakı bazı soyut ilkeler yerine sosyal duygularda sıkıca temellendiriyor, ancak bize bu ilkelerin nasıl ortaya çıktığını da gösteriyor

21. Empatik Beyin - Ayna Nöronlarının Keşfi İnsan Doğasını Anlama Yetimizi Nasıl Değiştirdi?

'Sana yapılmasını istemediğini başkalarına yapma' ilkesi nereden geliyor? Bu, toplumsal olarak öğrendiğimiz bir kural mı, yoksa genlerimizde mi var? Birçok hayvan türünde rastladığımız bu ilkenin kökeni çok derinlerde yatıyor. Empatik Beyin. 20. yüzyılın en önemli nörolojik kesitlerinden biri olan 'ayna nöronlarının' macerasını anlatıyor. 

1990'ların ortalarında nörobilimde çok önemli bir keşif yapıldı. Vittorio Gallase, Giacomo Rizzolatti ve ekibinin makak maymunlarının beyinlerini incelerken 'ayna nöronları'nı keşfettiler. Bir maymun bir işi kendisi yaptığı zaman beyninde tetiklenen nöron ile o işi yapan insanı izlediğinde tetiklenen nöronun aynı olduğunun keşfedilmesi, nörobilimde çığır açtı. Bu buluş, empati yeteneğimizin nedenini açıklamakla kalmıyor, otizm ve benzeri rahatsızlıkların da kaynağına inme olanağı sunuyordu. Nörolog C. Keysers, beynimizin işleyişinde ayna nöronlarının çok önemli bir yer tuttuğunu öne sürerek, neredeyse bütün davranışlarımızın kökeninde ayna nöronlarının izini sürüyor.

Empatik Beyin, insan duygularının, algılarının, sezgilerinin, toplumsallaşma isteğinin, konuşma yeteneğinin ve paylaşma etkinliğinin altında ayna nöronlarının yattığını vurguluyor. Bu nörolojik keşif, psikolojiden toplumbilime, hukuktan etiğe kadar toplumsal yaşamdaki hemen her olgunun kökenini açıklıyor.

22. Tanrı Beyni - Beyin Neden İnanç Üretir?

Tıpkı bedenin hamağa uzandığı zaman, barfikse asıldığı zamandan daha rahat olması gibi, beyin de kuşku duyduğu zamanlara kıyasla inanç duyduğu zaman daha rahattır...'' 

İki ünlü bilim adamı Tiger ve McGuire, Tanrının varlığı ve dinin doğası hakkındaki ateşli tartışmalara bambaşka bir yön veriyorlar. Evrimsel biyolojiyi temel alan bir bakış açısıyla beyin bilimine odaklanarak din hakkında yıllardır sorulan sorulara yanıt arıyorlar: 

Dinin amacı nedir? Dinler nasıl ortaya çıktı? Dinin kaynağı nedir? Neden bilinen bütün kültürlerin belli bir din anlayışı vardır?

Beyin bilimi, insanların ve diğer benzer primatların kaçınılmaz stres kaynaklarından rahatsız olduğunu ortaya koyar. 

Bu rahatsızlıkla başa çıkabilmek için insanlar ‘beyin yatıştırıcısı’ arayışı içindedirler. Biz insanlar, beyinlerimizi yatıştırmak için dinlerden ve dinlerin etrafında yaratılan toplumsal yapılardan yararlanarak doğuştan gelen endişelerimizden kurtulmaya çalışırız. Kitapta bunu nasıl yaptığımız anlatılmaktadır.  Tiger ve McGuire, kolay anlaşılır ve eğlenceli bir üslupla  kısa hikayelerden de yararlanarak pratik hayattaki örneklere yakından bakarken  dinin beyin üzerindeki nörolojik etkileri ile ilgili yapılan son araştırmalara da yer veriyorlar.

23. İnanan Beyin - İnançları Doğru Gibi Kurgulama ve Pekiştirme Süreci

İnançlar nasıl doğar, şekillenir, pekiştirilir, ayakta kalır, değiştirilir ve yok edilir?

Bu çalışma psikolog bilim tarihçisi ve dünyanın en ünlü şüphecilerinden biri olan Michael Shermer'in otuz yıllık birikiminin ürünüdür. Shermer'a göre beyin bir inanç motorudur. Önce inançlar gelir, sonra açıklamalar. Duyu verilerinden gelen bilgiyi işleyen beyin doğal olarak önce bir kalıp arar, daha sonra bu kalıba göre anlam bulur. İşte beynimizin noktaları birleştirerek yarattığı bu kalıplar inançlardır, inançlar bir kere oluşunca, bunları sağlamlaştırmak için kanıt aramaya başlanır.

Shermer bu sürecin nasıl işlediğini göstermek için siyasetten ekonomiye, dinlerden komplo teorilerine ve doğaüstü olaylara kadar gerçek yaşamdan sayısız örnekler veriyor. En sonunda da inançlarımızın gerçeklerle bağdaşıp bağdaşmadığına karar vermek için en iyi aracın bilim olduğunu gözler önüne seriyor.

24. Erkek Beyni ve Kadın Beyni

Dr. Louann Brizendine, Kadın Beyni adlı çok satılan kitabının devamı niteliğindeki bu Erkek Beyni eserinde, erkek zihniyeti ve davranışlarının ardında yatan beyinsel aktiviteleri açıklıyor ve erkek beyniyle ilgili en son bilimsel bulguları sunuyor. Erkek beyni;

  • Sorun çözmek için tasarlanmış bir makinedir

  • Bir sorunla karşılaştığında çözüm bulmak için duygusal yapıları değil analitik yapıları kullanır.

  • Rekabet ettikçe gelişir; sert oynar; hiyerarşi konusunda takıntılıdır

  • Seksle ilgili bölümü kadın beynine kıyasla 2,5 kat daha büyüktür

Bilimsel bulguları son derece anlaşılır, basit bir dille anlatan bu kitabı okuyunca aklınızı kurcalayan pek çok sorunun yanıtını bulacaksınız:

  • Erkek bebeğinizle göz teması kurmakta neden zorlanıyorsunuz?

  • Küçük oğlunuz neden oturmak nedir bilmiyor?

  • Ergenlik çağına girmiş oğlunuzla iletişim kurmak neden size bu kadar güç geliyor?

  • Yetişkin erkekler neden hiyerarşiyi takıntı haline getiriyor?

Erkekleri anlamak isteyen kadınlar ve kendilerini daha iyi tanımak isteyen

erkekler bu kitabı mutlaka okumalı.

Kadın Beyni kitabında ise aslında her insan hayatına kadın beyniyle başladığı iddiasıyla başlar. Dişi, doğanın başlangıç halidir. Ancak hamileliğin 8. haftasından sonra testosteronun iletişim merkezine yayılmasıyla bu üniseks beyin erkek beynine dönüşür. Bu süreçte saldırganlık ve cinsellik hücrelerinde de artış görülür. Testosteron seli gerçekleşmezse, kadın beyni değişmeden büyümesini sürdürür ve hücreler iletişim ve duygusal gelişim merkezlerinde yoğunlaşır. 

Peki, bu farklılaşma neleri etkiler? 

Nöro-psikiyatr Dr. Louann Brizendine bu etkilerden bazılarını şöyle sıralıyor:

  • Kadınlar günde 20.000, erkeklerse 7.000 kelimeyle konuşur.

  • Seks düşüncesi bir kadının beynine günaşırı uğrarken erkeklerin neredeyse hiç aklından çıkmaz. 

  • Kadınlar, erkeklerin hiç hatırlamadığı kavgaları asla unutmaz.

  • Bir erkek, karşısındaki insan ağlamadıkça ya da çok üzgün görünmedikçe onun neler hissettiğini anlayamazken, bir kadın ufacık bir mimik ya da bakıştan karşısındakinin ruh halini çözebilir.

25. Sevişen Beyin

Sevişen Beyin, insan zihninin nasıl ve neden evrildiğiyle ilgili şu ana kadar yapılmış en ikna edici ve radikal açıklamayı sunuyor. Evrim teorisi şimdiye dek zekayı beyin büyüklüğünün bir ürünü olarak ele aldı. Ama psikolog Geoffrey Miller bu kitabında zekanın, tıpkı tavus kuşunun kuyruğu gibi, kur yapmak ve eş bulmak için evrimleştiğini ve bunun da insan doğasını şekillendirdiğini ileri sürüyor.

Bazı özelliklerimizin özellikle çekici olmasının sebebi, bunların potansiyel bir eşin uyum yeteneğine (fitness) işaret etmesidir. Miller’a göre hem erkekler hem de kadınlar uyum yeteneklerini sergileyebilmek için çeşitli pratikler geliştirmiştir. Güzel hikayeler anlatma, şiir, sanat, müzik, spor, dans, mizah, nezaket, liderlik gibi pratikler ve özellikler hep bu sergileme çabasının ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Miller bu kışkırtıcı tezini savunmak için psikoloji, ekonomi, tarih, popüler kültür ve Darwin’in seksüel seçilim teorisinden kanıtlar sunuyor.

26. Hatasız Düşünme Sanatı - Yapmamanız Gereken 52 Düşünce Hatası

Beynimiz avcı ve toplayıcı bir yaşam için optimize edilmiş. Günümüzde ise kökten farklı bir dünyada yaşıyoruz. Bu durum sistematik düşünce hatalarına sebep oluyor ve bu hatalar paranız, kariyeriniz, mutluluğunuz için feci sonuçlar getirebiliyor. Ne kadar kolay yanılabileceğini bilenler daha donanımlıdır: Rolf Dobelli, tekrar tekrar tuzağına düştüğümüz en sinsi “düşünce hatalarını” mercek altına alıyor.  

Ve bize şu soruların cevaplarını veriyor:

  • Kendi bilgimizi neden sistematik olarak gözümüzde büyütürüz (ve diğer insanları olduklarından daha aptal sanırız)? 

  • Neden bir şey, sırf milyonlarca insan doğru buluyor diye olduğundan daha doğru değildir?

  • Neden yanlış oldukları ispatlanmış teorilerden bile kopamayız?

Hatasız Düşünme Sanatı dünyada 1.000.000’un üzerinde sattı. Sayısız okur Rolf Dobelli’nin en sık yapılan düşünce hataları hakkındaki zekice metinlerine hayran oluyor. 

Ancak Dobelli’nin hatasız düşünme hakkındaki tavsiyelerini dikkate alanlar henüz düzlüğe çıkmış sayılmaz, çünkü bu yolda bizi hâlâ başka tuzaklar bekliyor. Ne mutlu ki, nasıl yapacağımızı bilirsek onlardan da kaçınabiliriz. Nasıl mı? Tabii ki Hatasız Düşünme Sanatı sayesinde...

  • Kapıları kapatmak ve seçeneklerden feragat etmek neden faydalıdır?

  • Bilgi fazlalığı neden akılsızca davranışları fitiller?

  • İçinde oturduğun kayık hangi güçle kürek çektiğinden neden daha önemlidir?

Rolf Dobelli size gerekli donanımı sunuyor: Sırf diğerleri o yoldan gidiyor diye yanlış yollara sapmayın. Diğerlerinin zahmet edip sizin için yaptığı hatalardan ders çıkarın. Hatasız düşünün akıllıca davranın!

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
YORUMLAR
03.07.2016

Üzerine çalışmanın, okumanın, araştırmanın ve konuşmanın asla sıkmadığı hatta büyük keyif verdiği yegane olgu.. "Beyin"

Pasif Kullanıcı
23.06.2016

V. S. Ramachandran öykücü beyin💥

23.06.2016

Kitaplara ait bilgiler www.kitapyurdu.com 'dan düzenlenerek eklenmiştir.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ