Bilimsel Araştırmalara Göre Hiç Beklemediğimiz Bir Şekilde Öleceğiz, Ama Nasıl?

Ölümle alakalı düşünür müsünüz?

Nasıl öleceğinizle, ölümün size nasıl uğrayacağı ile alakalı kafa patlatır mısınız?

Pek çoklarımız ölümün bize ecelimizle ya da trafik kazası, savaş gibi olgularla geleceğini düşünür. Haksız da sayılmazlar aslında.

Fakat, son bilimsel araştırmalar gösteriyor ki ölüm konusunda asıl korkmamız gereken şey ne ecel ne de trafik kazaları…

Ölüm Beklemediğimiz Yerden Gelebilir

Nükleer savaşlar. Küresel ısınma. Ve daha birçok yıkım aracı…

Şu an için maalesef birçok insan bu durumun farkındalığında olmasa da, insan ırkının önündeki en büyük tehlikeler bunlar. Pek çok insan ölümünün kısmen doğal yollardan -ecel, hastalık, kaza- geleceğini düşünse de, aslında sonumuzu getirmeye niyetlenen çok daha azılı ve büyük bir düşmanımız var: Kendimiz.

Yakın zamanda tamamlanan bilimsel bir araştırmaya göre sıradan bir insanın, küresel ısınma ya da nükleer savaş gibi bir olguyla hayatını kaybetme olasılığı, trafik kazası gibi oldukça olası gördüğümüz bir şekilde ölme olasılığından tam 5 kat daha fazla.

Ölme Olasılığımız

Günümüzde yapılan araştırmalara göre, her yıl 9395 kişiden 1 tanesi, araba kazaları sonucunda ölüme yürüyor, yani kaza sonucunda öle ihtimalimiz % 0.01 gibi bir orana denk geliyor. Bir insan ömrünün ortalama 75 yıl olduğunu düşünürsek, bu durumda bir kazadan ötürü ölme ihtimaliniz 120 de 1’e yükseliyor.

Küresel ısınma konusundaki çalışmalarıyla bilinen The Stern Review’a göre, insan ırkının yok olma ihtimali şu an için bir kazaya kurban gitmesinden çok daha olası ve yıl bazındaki oranı da %0.1. Yani, araba kazasından 10 kat daha yüksek bir oran.

Bu oran şu an için ufak bir ihtimal olarak gelse de, insan ırkı olarak yaşantımızda pozitif anlamda bir gelişme sağlamadığımız takdirde, önümüzdeki yüz yıl boyunca bu oranın %9.5’u bulması bekleniyor.

Yaşama Verdiğimiz Değer

İnsan ırkının sonunu getirmesi muhtemel şeyler üzerinde araştırmalar yapan birçok araştırmacıya göre, bu tarz bir son için henüz erken. En azından önümüzde 10 ya da birkaç 10 yıl içerisinde, bu denli büyük bir etki yaratacak gelişmenin olması beklenmiyor. 

Fakat şunu düşünmekte de yarar var. Pek çoğumuz yaşamımız boyunca belki de hiç trafik kazası geçirmedik ya da bir tane geçirdik. Buna rağmen, canına değer veren ve normal olan herkes, arabaya bindiğinde trafik kemerini bağlamaya dikkat ediyor, değil mi? Ya da araba tercihi yaparken airbag’i olmayan arabayı tercih edenimiz oluyor mu? Elbette, hayır.

Kısacası bu tarz bir son, bizim için yakın bir gelecekte ihtimal dahilinde olmasa dahi, insanlık olarak bizler buna önlem almak ve yaşantımızı doğru bir hale getirmek zorundayız.

Küresel Isınma Gerçeği

Küresel ısınma ile alakalı konuşmaların pek çoğunda, aslında bu durumun gerçekte olmadığını ve gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin sanayilerine dabe vurmak için uydurduğu bir olgu olduğu dillendirilir. Peki, bu iddianın gerçekliği nedir?

Her ne kadar gelişmiş ülkeler, bu paralelde amaçları her daim gütseler de, küresel ısınma gibi gözümüzün önünde duran ve hızla bize doğru yaklaşan bir gerçeği göz ardı etmemiz mümkün değil. Çünkü insanlık olarak, küresel ısınma denilen değişimi biz başlattık. Tarımsal alanlar yaratmamızla başlayan süreç, sanayi devrimi ile birlikte iyice hız kazandı.

Dünyanın Isısının Artması

Ve yapılan bilimsel araştırmalara göre, eğer dünya üzerinde tüm fosil yakıtları yakarsak, sadece bu durumun etkisi, 2100 yılına gelmeden önce Dünya’nın 3-4 derecelik ısınması olarak görülecek. Eğer kötü senaryoyu düşünecek olursak, bu ısınma 7-8 dereceyi bile bulabilir.

Bu türlü bir asimetrik ısınma sonucunda oluşan gazların büyük kısmı okyanuslar tarafından emilecek olsa da, atmosfere yayılan kısım bile bu değişim için yeterli olacaktır. 

Bu denli yüksek ve asimetrik bir ısınmanın en olası sonucu ise, iklim bozukluklarının yanında okyanuslarda oluşacak güçlü tsunamiler olacaktır. Elbette bu yüksek suların beraberinde getireceği felaketi tahmin etmek de zor değil.

İnsanlığa Ölüm Getirmiş Diğer Şeyler

İnsanlık için ölüm getirmesi muhtemel felaketlerden bazıları da, uzak bir ihtimal olsa da yok sayılamaz, volkanik bir patlama ya da asteroid çarpması olarak gözüküyor. Sonuçta bu ihtimaller bizlerden bağımsız, yani dünyada yaşanan teknolojik ilerlemelerin olumsuz etkilerinden bağımsız birer durumlar. 

Geçmişte insanlığa toplu ölüm getiren felaketlerin başında hastalıklar geliyordu. Örneğin, 1340’lı yıllarda başlayan ve Kara Ölüm olarak anılan veba, dünya nüfusunun yaklaşık %10’unun ölmesine neden olmuştu. Ayrıca 540’lı yıllarda görülen veba salgını, o dönem yaklaşık 30 milyon insanın canını almıştı ve bu da dünya nüfusunun o dönem için %15’ine denk geliyordu.

Gelmiş olduğumuz noktada bu olasılıklar şu an için uzak olsa da, imkansız olarak değerlendirmek akılsızlık olurdu.

Savaşlar ve Diğer Etmenler

İnsan ırkının tarihteki en azılı düşmanlarından birisi de hiç şüphesiz savaşlar olmuştur. Tarihin önemli savaşlarından I. Dünya Savaşı’nda dünya nüfusunun %1’i, II. Dünya Savaşı’nda ise dünya nüfusunun %3’e yakını ölmüştür.

Bu etmenlerin yanında, 1917 yılında ortaya çıkan İspanyol gribi de beraberinde ölümü getirmiştir. O dönemde yaklaşık %4’lük bir insan popülasyonunun ölümüne neden olmuştur.

Savaşları ve diğer hastalık etmenleri de insanlık tarihinde ciddi kayıplara yol açmıştır.

Peki, Dünyanın 'Emniyet Kemeri' Ne?

Tüm bu ihtimalleri göz önünde bulundurduğumuz takdirde, insanlık olarak daha sağlıklı ve uzun bir hayatın formülü nedir peki? Dünyanın emniyet kemeri, airbag'i nedir?

Dünyamızın sürdürülebilirliği konusunda gelecek tahminlemelerini yapan en bilinir dört araştırmacıdan biri olan Prof. Dr. Jorgan Randers’ın, 3 Aralık 2013'te Boğaziçi Üniversitesinde gerçekleştirdiği konferansta, gelecek 40 yıl için derlediği tahminlemelerini içeren birkaç anekdot aşağıdaki gibidir.

• 2040’larda uzayan insan ömrü ve yeni doğumlar sebebiyle dünya nüfus populasyonu 8.1 milyar insan ile zirveye ulaşacak, daha sonra yeniden düşüşe başlayacaktır. 

• Mevcuttaki enerji kullanımı, 1970’lerden günümüze 3 kat artmıştır, 2050 yılında ise 4,5 kat artmış olacaktır. 

• Kıtlaşan enerji kaynakları sebebiyle yenilenebilir enerji sistemleri bugüne nazaran 2050’de 5 kat artmış olacaktır. 

• Karbon emisyonu dünya çapında 2030 yılında zirve yapacaktır. 

• 1990’dan bu yana atmosferdeki karbondioksit gaz oranı 45% artmış durumda. Kyoto anlaşması ile co2 emisyonunu azaltan politikaları sürdüren birkaç AB birliği üyesi ülke sayesinde, salınım yapılan co2 gazlarında %8 düşüş olmasına karşın, diğer ülkelerin konuya yeterli yatırımı sağlamamış olması, gidişatımızın halen negatif olduğunu göstermektedir. 

• 40 yıl sonra da, herkese yetecek kadar yiyecek olmasına karşın; dünyadaki eşitsiz gelir dağılımı sebebiyle açlıkla uğraşan ülkeler var olmaya devam edecektir. 

• Karbon salınımından doğacak sıcaklık artışı sebebiyle iklim değişimi kaçınılmaz olacaktır: 

• 2050’de ekonomik anlamda en büyük kaybeden şu an hali hazırda olgunlaşmış bir yapıda olan ülke olarak şaşırtıcı şekilde abd olacak, Çin ise belirtilen yıllarda büyük bir ekonomik zafer kazanmış olacaktır. Çocuklarımıza ve daha sonraki nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için küresel ısınmaya ve su kıtlığına karşı alabileceğimiz birey veya devlet inisiyatifindeki bazı önlemler: 

• Daha yaşanabilir bir dünya oluşturmak için, karbon ayak izini bireysel bazda düşürmek ve tüm kaynakları herkese yeterli kılabilmek için daha az çocuk sahibi olmak,

Enerji tasarruflu ve karbon emisyonu düşük elektronik eşyalar/araçlar’ı tercih etmek, tasarruf yapmak,

 • Enerji dostu ampuller kullanmak, 

• Televizyonlar bekleme konumunda bırakılmamak, 

• Doğru ışıklandırma kullanmak, 

Klima yerine vantilatör kullanmak, 

• Kalın duvarları olan daha küçük evler inşa etmek, 

• Evleri ısı kaybına karşı yalıtmak, 

• Ev eşyalarını, radyatörleri kapatmayacak şekilde yerleştirmek, 

• Diş fırçalama, bulaşık yıkama, traş esnasında muslukları açık bırakılmamak, 

• Daha az su tüketen yeni teknoloji klozetler kullanmak, 

• Klozetlere asılan temizleme maddelerini kullanmamak, 

• Çamaşır suyu tüketimini en aza indirmek, 

• Hortumla sulama ve yıkama yapmamak, 

• Suyu, kireç ve bakterilerden arındıran filtreler kullanmak 

Toplu taşıma araçları tercih etmek, 

• Kısa mesafelere arabayla gitmek yerine, yürümek, 

• Kurşunsuz benzin tüketen araçları tercih etmek, 

• Aracın taşıma kapasitesini aşmamak,

• Uzun duraklamalarda aracın kontağını kapatmak.

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Mauro Icardi'den Olay Wanda Nara Paylaşımı: ''Evimde 2 Saat Boyunca Beni Taciz Etti''
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
05.05.2016

İntihar edersek peki? Ben önümüzdeki yıllarda intihar oranlarının artacağını hatta bi 10 -15 yıla kadar bu oranın tavan yapacağını düşünüyorum. Tvlerde kamu spotuvari programlar görebiliriz hayatın ne kadar ciciş olduğu intiharın ne kadar kötü olduğuna dair. Devletler bir araya gelip buna bi çözüm bulmaya çalışacak. İntihar günahtır düsturundan girilecek. Ancak yakın bi zamana kadar insanların hemen hepsi inançsız olacağı için bu propaganda da bi işe yaramicak. İntihar bombacılarının sayısı da bugünkünün iki katına çıkacak muhtemelen. İnsanlığın ne olursa olsun hayatta kalma içgüdüsü giderek zayıflıyo.

Pasif Kullanıcı
05.05.2016

çok doğru kendi mezarımızı kendimiz çok güzel kazıyoruz diğer etkenlere hiç ihtiyacımız yok

öleceğiz sonuçta diyen mallar çocuk sahibi olmayı düşünmüyor herhalde ? bunlar sizin için değil çocuklarınız için yapılan önlemler . 2050 de şimdiki gençlerin çoğu bir ayağı çukurda olacak zaten ondan bu rahatlık biliyoruz da arkanızda kalanları da bir düşünseniz iyi olurdu ;)

TÜM YORUMLARI OKU (26)