Yüzde 2,5 oranındaki sarımsak solüsyonları standart gargaraların gerisinde kalırken, konsantrasyon yüzde 3 seviyesine ulaştığında sarımsak özütü, piyasadaki en güçlü kimyasal ürünleri geride bırakıyor.
Bilim insanlarının bu yönde çalışmalar yürütmesinin temel nedenlerinden biri, klorheksidin içeren gargaraların uzun süreli kullanımına bağlı olarak ortaya çıkabilen yan etkiler. Bu ürünlerin dişlerde lekelenmeye yol açabildiği bilinirken, bakterilerin zamanla bu kimyasallara karşı direnç geliştirmesi de önemli bir halk sağlığı sorunu olarak öne çıkıyor. Uzmanlar, bu durumun genel antibiyotik direncini tetikleyebileceği uyarısında bulunuyor.
Sarımsağın binlerce yıldır farklı uygarlıklarda tıbbi amaçlarla kullanılmasının temelinde ise “allicin” adı verilen bileşik yer alıyor. Sarımsak ezildiğinde veya kesildiğinde açığa çıkan bu madde, bakterilerin çoğalmasını baskılıyor ve hücresel düzeyde etkili bir savunma mekanizması oluşturuyor.
Buna karşın sarımsak bazlı gargaraların bazı dezavantajları da bulunuyor. Çalışmaya katılan kişiler, bu ürünlerin keskin bir tada sahip olduğunu, ağız kokusuna neden olabildiğini ve ağız içinde hafif bir yanma hissi yarattığını ifade etti. Uzmanlar, bu etkilerin diş lekelenmesi gibi kalıcı sorunlara kıyasla daha hafif olduğunu belirtse de, sarımsak içerikli ürünlerin günlük ağız bakım rutinlerinde ne ölçüde kabul göreceği konusunda soru işaretleri devam ediyor.