NASA’nın Kepler Uzay Aracı (uzay teleskopu)’nın tespit ettiği mega yapılar, uzayda bir canlı medeniyeti olup olmadığı sorusunu da tekrar akıllara getirdi.
Gözlemler sonucunda güneşin yaklaşık 1.5 katı büyüklüğünde olan bu yıldızın parlaklığının, düzensiz aralıklarla yaklaşık %20 oranında artıp azaldığı görüldü. Buradaki sıra dışılık ise bu hareketliliğin doğal olaylarla açıklanamayacağı.
Doğal durumlarda, bir yıldızın önünden dev bir gezegen geçtiğinde, o güneşin dünyaya gönderdiği ışık yoğunluğunda %2-3 gibi bir azalma yaşanıyor. Bu sayede astronomlar hangi yıldızın çevresinde kaç gezegen bulunduğunu ve bunların dönüş süresini analiz edebiliyorlar. Kısacası bir yıldızın bu şekilde parlaklaşıp sönmesi için önünden bir gezegen geçmeli. Ayrıca bir gezegen, yörüngesi boyunca yıldızın çevresinde aynı periyodik süre içerisinde döndüğünden, normalde o yıldızın parlaklaşıp sönme olayı da periyodik olmalıdır.
Fakat buradaki durum tam tersi. KIC 8462852 isimli yıldızın ışık artışı ya da azalışı periyodik değil. Bu nedenle bilim insanları bu yıldızın önünden sadece gezegenlerin değil, gezegenlerin boyutunda başka nesnelerin de geçebileceğini iddia ediyorlar.
Yale Üniversitesi'nden Tabetha Boyajian, KIC 8462852 isimli uzak yıldızın çevresinde hareket eden bu cisimle ilgili, 'Şimdiye kadar böyle bir şeye rastlamadık' diyerek aslında bu buluşun ne kadar önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Bu objeler yıldızın yörüngesinde oldukları için eğer sonuç teknolojik bir yapay gelişmeyi işaret eden bir şekilde çıkarsa, TYPE II denilen uzaylı medeniyeti ile karşı karşıyayız demektir.
Evrende var olabilecek yaşam düzeylerini anlayabilmek amacıyla geliştirilen Kardashev Skalasına göre, uzaydaki medeniyetler üç farklı kategoride sınıflandırılabiliyor. TYPE I medeniyetler, gezegenler yıldızlar ve hatta galaksiler arasında uzay yolculuğu yapabilen, uzayda koloniler kuran medeniyetler olarak tanımlanıyor. TYPE II medeniyetler, uzaydaki gezegenleri, yıldızları değiştirebilen, yeni yıldızlar, gezegenler yaratabilen, kara delikler oluşturabilen daha ileri medeniyetler olarak düşünülüyor. TYPE III medeniyetler ise boyutlar arasında geçiş yapabilen, evrenin ötesine geçebilen, fiziksel vücutlara ihtiyaç duymayan, uzayda her an her yerde bulunabilecek, uzayı dilediği gibi değiştirebilen, evrenleri yok edebilecek güce sahip, yarı-tanrı formuna yükselmiş medeniyetler olarak tanımlanıyor.
Bilim insanları, KIC 8462852 yıldız sistemi içinde TYPE II tanımına uyan, yıldızın enerjisini çekerek kendilerine gerekli enerjiyi sağlayan, bu nedenle de yıldızın ışık yoğunluğunun sürekli değişiklik göstermesine neden olan uzaylı bir medeniyetin yaşıyor olabileceğini düşünüyor.
Bu gelişmiş medeniyetin, yıldızın çevresinde dolanarak yıldızdaki meydana gelen enerji salınımlarından faydalandıklarını, dev uzay istasyonları ve enerji yapıları inşaa etmiş olabileceklerini düşünen bilim insanlarının sayısı hiç de azımsanacak kadar değil.
Elbette, tam tersi görüşe sahip olan ve tüm bu yaşananların doğal bir açıklaması olduğunu düşünen astrofizikçiler de yok değil.
Fakat, şu ana kadar yaşanan gelişmeler ışığında hangi grubun haklı olduğunu söylemek imkansız. Tek bilinen şey, bir şeylerin hareket halinde olduğu…