Rüyalarımdan birini, psikodrama eğitimim sırasında rahmetli Emre Kapkın ile çalışılmıştık. Eğitimin konusu anlayacağınız üzere “rüyalar”dı. O eğitim salonunda diğer katılımcıların arasında otururken göz göze gelmiştik.
“Bir rüyam var” cümlesi dökülüverdi dudaklarımdan. “Ama o kadar. Sadece anlamsız bir rüyam var ve detaylarını neredeyse hiç hatırlamıyordum.”
“Bu yeterli” dedi Emre hoca.
Psikodramada “sahne” diye adlandırılan, katılımcıların oluşturduğu çemberin ortasına davet etti beni. Hafifçe omuzuma dokunarak cesaretlendirdi. Sahnedeydim artık. Kısa adımlarla süzülür gibi yürümeye başladık. Gözlerimi kapadım. Emre hoca, gökyüzünden yankılanan nağmeler edasında sorular soruyordu.
“Rüyadan zihnine yansıyan görüntüleri düşün. Neredesin? Kimler var bu rüyada?”
Oda ne! Bir bir dökülmüştü görüntüler.
“Göl kenarında bir tekne!” diye yanıtladım.
“Nasıl bir tekne?” “Ne kadar büyük?” “Kimler var bu teknede?”
Geçen bir satin sonunda kendi içimde birçok ben’le karşılaşmıştım.
Yürümek sağ ve sol beyni aynı anda çalıştırdığı için hipokampüsü (beynin kütüphanesi) aktive ediyormuş, bunu sonradan öğrenecektim. Psikodrama kurucusu Zerka Moreno nasıl da bilmiş bunu.
Yıllar yıllar geçti. Bu sabah yine bir film sahnesinden sıyrılarak açtım gözlerimi. Göğüs kafesim, yerinden çıkmaya çalışan kalbimi güçlükle tutuyordu. Öğrendim ki ilkel beyin amigdala aktive olduğunda hatırlama daha güçlü oluyor. Rüyanın öncesinde bedenime yayılan stres daha da etkisini gösterir vaziyetteydi. Ellerim, zoraki tuttuğu kalemimden dökülen kelimeleri sayfaya aktarmaya çalışırken gözlerim kapanıyordu. Son cümleyi yazdıktan hemen sonra uyumuşum. Yatışmıştım.
5 Mayıs 15:00 sularında gördüğüm rüya şöyle ; Bi video çekimi yaptım işim bitti. Gitmem gereken yere gitmek için trene binmem gerekiyordu. Trenin Başlangıç noktasında yolcularında içinde hazır beklediğini gördüm. Ben gidiyim dedim yanımdaki kişilere. Hızlıca çantamı topladım. Koşa koşa trene yetiştim. Trenin en arkası komple açık. Yerler ızgaralı zemindi trenin içinin zemini de aynı ızgaralı . Ben platforma girdim Tren hareket etti ben platformda kaldım. Yani trenin öndeki vagonları gitti en arkadaki bir kaç koltuktan oluşan vagon peronda kaldı. Bir iki adım daha atsam gidecektim bende. Sinir oldum . Güvenlik kameralarını kırdım .
Sonra geri dönerken bir kaç kişi ile karşılaştım. Bana Kaplumbağa yumurtası gösterdiler buna iyi bakarsan her şey normale döner dedi. Mayıs ayında olduğumu bilmeme rağmen kar yağmaya başladı. Bir yılana yumurtaya atladı ve başka hayvanlarada sarılıp benim yumurtamıda alıp uçurumun kenarına yuva yapıp sarıldı. Korkmadım ama üşendim yumurtayı almaya. Yumurta kabuktan çıkınca alırım diye düşündüm kaplumbağayı. Sonra denizin kıyısındaki bir tekne aynamaya başladı. içindeki yolcular denize atlamamakta ısrarcıydılar. Buna anlam veremedim. Gemi komple yanınca denize atladılar ve kıyıya çıktılar. Sonra çekim yaptığım yere geri döndüm. Sonra da uyandım.