Fotoğraf: Cem Tekkeşinoğlu/AA, 2023
İlk uluslararası davet 1986 yılında oldu diyebilirim. O zamanlar Bakırköy- Çamlık’ta bulunan Zeki Bilardo’ya “Joop De Wilde” ve “Piet De Jong” isimli iki tane Hollandalı geldi. Kendi ülkelerinde sıradan bir bilardo oyuncusu kabul edilecek bu iki kişi, aslında bizlerden iyiydiler ve nitekim bizi yendiler. Sonra 1988 yılında rahmetli Bora Karatay ile birlikte Belçika’ya gittik. Orada bilardo efsanesi olarak kabul edilen Raymond Ceulemans’ın salonuna giderek onu İstanbul’a davet ettik. 1988 yılının eylül ayında Ceulemans Türkiye’ye geldi. Etap Marmara otelinde müthiş bir organizasyon planlandı ve ben Ceulemans ile eşleştim. Maç sonucunda kaybetsem de artistik bilardodaki performansımla dikkatleri üzerime çekmeyi başardım.
1990 yılından itibaren Efes Pilsen sponsorluğunda turnuvalar yapılmaya başlandı ve bir davet turnuvası düzenlendi. Dünyanın en iyi oyuncuları ülkemize geldi ve onlarla oynayamadan eleme turlarında Remzi Yurt’a mağlup oldum. Üstelik o dönem Türkiye’de kimseye set dahi vermiyordum. Müthiş kötü bir psikolojiye sokmuşlardı beni. Bu mağlubiyetten öyle bir ders aldım ki her şeye kulağımı tıkadım.
1991 yılında Efes Pilsen yine bir turnuva yaptı. Orada daha iyi bir performans sergiledim, daha iyi oynadım. 1992 yılına gelindiğindeyse Türkiye’de organize edilen turnuvada bir kez daha Ceulemans ile eşleştim. Tribünde yaklaşık 1500 kişi var ve Türkiye’nin tek umudu benim. Çünkü benden başka maç kazanabilecek adam yok. Arada ciddi bir seviye farkı da söz konusu. Setler 2-2 devam ederken, son sette 13-2 öne geçtim. Galibiyete sadece iki sayı varken bende bir panik başladı. Çünkü Ceulemans gibi bir sporcuyu yeniyordum. Ben heyecan, stres yaşarken Ceulemans tecrübesiyle geriden gelip beni yendi. Orada bulunan herkes benim aslında panikten, heyecandan maçı kaybettiğimi anlamıştı.
Bunun üzerine Dünya Bilardo Birliği başkanı 1992 yılının sonunda Berlin’de düzenlenecek olan Dünya Kupası’nda oynayabilmem için bana “Wildcard” verdi. Burada bir kez daha ilk turda Ceulemans ile eşleştim. Set dahi vermeden karşılaşmayı 3-0 kazandım. Üstelik bu müsabakayı Alman televizyonu canlı olarak yayınladı. Maç sonunda Alman televizyonundan maç kasetini aldım ve Türkiye’de yayınlattım. Kısa sürede öyle bir yankı uyandırdı ki bu başarım önünü alabilene aşk olsun. Federasyon o sayede kuruldu. Birçok televizyon programına katıldım, dergi ve gazetelerde yer aldım. Bilardonun sanıldığı gibi bir kahvehane oyunu olmadığını, aksine bir spor dalını olduğunu anlatabilmek için çok büyük çaba sarf ettim.
Nitekim,1993 yılı başarılı geçti ve 1994 yılında Dünya Kupasını kazandım. 2005 yılına kadar geçen sürede birçok başarı elde etsem de bir sene sabredebildim ve 2007 yılının başında kariyerimi dondurdum.
Raymond CEULEMANS: “Semih’ten sonra dünyada bilardonun oynayış biçimi değişti.”