Bilimin ilgi alanına giren bazen öyle konular var ki o konuları yalnızca konuşmak bile ürpertici olabiliyor. Fakat bilim insanları bu konularda da tüm dikkatlerini toplayıp araştırmalar yapıyor. Şimdi size belki de ilk defa duyacağız ilginç ve huzursuz edici gerçeklerden bahsedeceğiz ama baştan söyleyelim, biraz içiniz gıcıklanabilir!
Evet, yanlış okumadınız! Bazı tümörler, insan vücudunda ilginç yerlere yerleşip öyle garip büyüyor ki insan organlarına benzeyen minik uzuvlar geliştirebiliyor. Mesela 'teratom' isimli tümörün iyi ve kötü huylu türleri mevcut. Çoğunlukla kötü huylu olan türlerinin içleri dolu ve katı oluyor. Bu şekildeki bir teratomda sinir, kemik hatta bağırsak parçaları bile bulunabiliyor. Kistik teratomlarda ise nispeten daha körelmiş diş, deri, saç gibi bazı dokular bulunabiliyor. Resimde gördüğünüz tümör ise bir kadına sezaryen yapılırken keşfedilmiş. Teratomlar, çocuklarda kuyruk sokumuna, kadınlarda yumurtalıklara yerleşiyor. Evlerden uzak...
ABD'nin Texas eyaletinde bir çocuk, su temalı oyun parkında bu amip türüne maruz kalarak hayatını kaybetti. Tıptaki adı 'Naegleria Fowleri' olan amip türü, su alanlarında yaşıyor ve bulaştığı kişinin beyninde enfeksiyona yol açarak resmen beyni yiyor. Çocuğun ailesi eğlenmesi için götürdükleri evlatlarının başına böyle bir şeyin geleceğini nereden bilebilirdi ki? Aslında ölüm hepimizin burnunun dibinde.
Istakozların vücudunu sert kabukları sarar. Büyüyüp gelişmeye başladıkça kabukları kendilerine dar gelmeye başlar. Çünkü ıstakozun dış yüzeyini saran kabukları, ıstakoz büyürken genişlemez. Bu yüzden ıstakozun arada bir kabuk değiştirmesi gerekir. Kabuk değiştirme ihtiyacı duyduklarında ise kaya oluşumları tarzı birtakım yapılara gider, orada gizlice kabuklarından kurtulurlar. Yeni kabukları oluşana kadar da burada gizlenirler. Istakozlar için bu, hayatlarında birçok kez tekrar eden bir döngü. Bu tehlikeli anlarda ahtapot gibi avcılar tarafından avlanmadıkça ıstakozlar büyümeye ve yaşamaya devam eder. Ayrıca ıstakozlar aniden ölürken kendi etlerini zehirleyen bir salgı salgılar. Bundan dolayı aniden ölüp etlerini zehirlemesinler diye ıstakozlar pişirilirken canlı canlı kaynar suya atılırlar. İnsanoğlu hayvanlardan çok daha korkunç, öyle değil mi?
Bütün dünya, teknolojinin olanaklarıyla donanmış vaziyette. Her işimizi dijitale bağladığımız bir devirde yaşıyoruz. Dijital sistemler ise elektromanyetik alanlarla yakından ilişkili. Yaşam kaynağımız Güneş'imiz ise her gün bizi aydınlatıyor fakat Güneş'te de bazı patlamalar yaşanıyor. Güneş'in yüzeyinde meydana gelen dev bir patlama, yine dev bir elektromanyetik dalga demek. Bu ise Dünya'ya ulaştığında, üst atmosferin yok olmasına neden olabilir. Böyle bir durumda dünya yörüngesindeki uydular ve haberleşme sistemleri kesintiye uğrar. Elektromanyetik alanlarda böylesine büyük bir etki yaşandığında hiçbir dijital eşya, ATM, trafik ışıkları ve daha nicesi çalışmaz. Eh, ne diyelim; umarız böyle bir felaket yaşanmaz.
Gözlemlenebilir evrende bulunan galaksi sayısını duyunca dudağınız uçuklayacak! Malumunuz, biz Samanyolu Galaksisi'nin sakinleriyiz. Galaksimiz, büyük galaksilerden sayılıyor, tıpkı Andromeda Galaksisi gibi. Kâinatta böyle büyük galaksilerin sayısının 225 milyar civarında olduğu söyleniyor. Evrende daha küçük galaksiler de mevcut tabii ki, bunlara da 'cüce galaksiler' deniliyor. Bunlar içinse 7 trilyon civarında bir sayıdan bahsediliyor. Galaksilerin içinde yer alan yıldız sayısının da 30 milyar trilyon kadar olduğu söyleniyor. Böylesine korkunç büyüklükte bir evrende yaşıyoruz işte. İnsan biraz düşününce tüyleri ürperiyor. Koca evrende galaksimiz bile devede kulak değilken o galaksinin içindeki Güneş sisteminde, o sistemin içindeki Dünya'da yaşayan milyarlarca insandan yalnızca biriyiz işte. Kendimizi fazla büyütürsek, komik duruma düşmez miyiz?
Yavrularını insan derisine bırakan böyle bir sinek türü mevcut, evet! Derinin kurtlanması (Myiasis) olarak bilinen bu hastalık, gerçekten dehşet verici. Bazı sinek türleri, larvalarını sivrsinek üzerine bırakıyor ve sivirisinekler de insanları ısırınca deri altına bu larvaları taşıyor. Bazı sinek türleri ise dışkı, idrar, ter gibi vücut sıvılarını çok seviyor ve kirli çamaşırların üzerine bu larvaları bırakabiliyor. Bu yüzden sabuna ulaşımın olmadığı sıcak iklimlerde kıyafetlerin mutlaka ütülenerek giyilmesi gerekiyor. Aksi hâlde larvalar deri altına doğru ilerliyor ve burada gelişmeye başlıyor.
Üremesine izin verilse sizi kanser yapacak bir hücreyi vücudunuzun bağışıklık sistemi anında algılayıp yok ediyor. Bu mükemmel sistem öyle iyi bir radardır ki hücrelerdeki ufak farklılıkları tespit ederek bir anormallik olduğunu anlayınca hemen müdahale ediyor. Her gün bizi kanser yapacak türden kötü hücrelerin vücudumuzda geziniyor olduğu gerçeği çok çarpıcı. İmmün sistemimiz o hücreyi bir es geçse, kanser riskiyle karşı karşıyayız.
Bizim barzo kekolar da beyin yokki açlıktan ölür amip ler 🥺😣