Bu hareket kendini korumak ve “maaşın kadar çalışmak” prensipleri üzerine kurulu. Olayın yayılmasının tetikleyicisinin de Amerikalı bir TikTok kullanıcısı olan @zaidlepplin olduğu söyleniyor. “Hayatınız işten ibaret değil” dediği ve viral olan bir video yayımlamasıyla ortaya atmış bu yaklaşımı. Bir diğer iddia da hareketin kökeninin Çin’e uzandığı. Çin’de “yan gelip yatmak” anlamına gelen #tangping etiketi uzun çalışma saatlerini protesto etme amaçlı kullanılmasının ardından sansürlenmişti. Türkiye’de bu protesto biçimi rağbet görür mü, hiç emin değilim. Ancak çalışanın bu tavrının, şirketlerin de iş etiği konusundaki şapkalarını önlerine alıp, düşünmeye başlatacağı kesin.
Kudhail’in haberinde biri Amerika’dan 24 (Z) diğeri Londra’dan 31 (Y) yaşında iki kişiden örnek verilmiş. (Şahsen 24 yaşında birinin tükenmişlik sendromuna girmiş olabileceğini pek aklım almıyor ya, neyse…) Her ikisi de yönetici kademesine atandıktan sonra -özellikle Pandemi döneminde- iş yükleri artınca (haftada 60 saat kadar), zam talebinde bulunmuşlar. Hiçbir maddi karşılığı olmadan fazla mesai de yapmak zorunda kalıyorlarmış. Zam talepleri reddedilince kendilerini aşağılanmış hissetmişler ve salgından dolayı ekonomi de çok belirsiz olduğundan işten ayrılmaktansa “sessiz terk”in daha güvenli olduğuna karar verip, uygulamaya başlamışlar. Bu dönemde iş tanımları dışında kalan tüm talepleri geri çevirmeye başlamışlar. Üzerlerine düşen işin haricinde parmaklarını dahi oynatmamışlar. Bu yüzden eleştirilere, hatta tembel oldukları yönündeki suçlamalara da maruz kalmışlar. Sonunda ne mi olmuş? İkisi de 1 sene gibi bir sürenin sonunda işlerinden ayrılmışlar!
İş dünyası uzmanları, insan kaynakları yöneticileri arasında; bu trendin sürekliliğinin olamayacağını, zamların ve terfilerin sadece ilerlemek için çaba sarf edenlere tanınacağını, işin asgarisini yapmanın bu kapıları açmayacağını, bu inadın başarılı bir kariyer sahibi olmayı imkansızlaştırdığını hatta vasat biri olmakla yetinmekle eş değer olduğunu belirtenler var.
Kariyer koçu Joanna Mallon ise, benim hislerime tercüman olmuş: “Herkes hayatının bir noktasında sessiz terk yoluna giriyor. Ama belki de bu artık o işle fiziksel olarak bağları koparmanın ve başka bir yola girmenin zamanının geldiğine işaret ediyor olabilir.”
Bütün bu yazdıklarımın sonunda anlıyorum ki; ben de o dönemler kendimce bir “sessiz terk” yapmışım aslında. Yukarıdaki örnekler gibi maddi değildi benim sebeplerim. X’lerde çalıştığı kurumla kurduğu duygusal bağ daha güçlü sanırım :) Kurumsal hayattaki, aşırı çalışmadan dolayı enerjimin tükenme noktasına geldiği uzun yılların ardından vites küçültüp, kendi şahıs firmamı açma ve butik yaklaşımla danışmanlık hizmeti verme kararı almıştım. İş-hayat dengemi bu şekilde ayarına oturtmuştum. Ve iyi hissetmiştim. Halen -çok yoğun çalıştığım dönemler olsa da- iyi hissetmeye devam ediyorum.
Kıssadan hisse, hangi jenerasyondan olursanız olun, işinizle ilgili ters giden bir şeyler varsa bir yerlerde bir çözümü illaki vardır, emin olun. İş ki çalışmaya, üretmeye gönlünüz olsun.
Kaynaklar: BBC News, MSNBC, Weforum.org, Sisinternational.com, Maya Vakfı & Smartlook Analytics araştırması
Instagram
Web
Linkedln
Kesinlikle çok çok doğru bir yazı olmuş, hele Türkiye için... 15 yıllık bir inşaat mühendisi olarak, bu tekniği yeni uygulamaya başladım sayılır ve artık çok daha iç huzurum, hayata ayıracak daha fazla zamanım var. He dersin ki al sana hak ettiğin maaş, patronumu çiğner o şirketin haklarını kimseye yedirmem, şirketime toplu iğneden para kazandırırım (daha önce hep yaptım, madalya takmadılar, takdir de etmediler, kaybedince anlıyorlar değerini de). Ama ne kaaa ekmek, o kaaa köfte...