Asıl sorun bu bölgelerde aşırı arazi edinimi. Bunlar tarım alanı olarak kullanılan, yerleşim birimlerinin dışında, çevresel ekolojik değeri yüksek yerler, genellikle de tarımsal alanlar. Artık kırsal alanlarda da 2 ve 3’üncü el arazi satışlarını görmeye başladık hem de çok yüksek emlak değerleriyle bu tarım topraklarının ya da kırsal arazinin kaybı yanı sıra köylünün mülksüzleştirilmesi aynı zamanda. Yakın zamanda parçalanmış tarım arazileri, çok büyük çevre problemleri, çok ciddi altyapı maliyetleri ve kaçak yapıla, , bekliyor. “Aman ne olacak şuracığa bir minik bungolov kondurayım, bir tinyhouse yapayım” demekle olmaz. Ekosisteme açtığımız her gedik bütünü etkiler. Masum bir şey yapıyorum diyerek meşrulaştırılamaz bu durum. Çanakkale köprüsüyle birlikte Assos, Edremit körfezi, Ayvalık, Datça, Muğla, Marmaris gibi pek çok alanda yaygın olarak yaşanıyor bu durum. Konuta parası yetmeyen de değerlenir diye araziye yöneliyor. Şu an gayrimenkul satışlarının yüzde 60’ının arazi, yüzde 40’ının konut olduğuna ilişkin veriler var. Kırdaki bu hareketi gayrimenkul sektörü tetiklemiş durumda. Ekoköy adıyla pek çok projenin reklamını görür olduk.