Betül Hayrullahoğlu Yazio: Neler Oluyor Değil, Neden Oluyor?

Eleanor Roosevelt’in güzel bir sözü vardır: “Büyük beyinler fikirleri tartışır, orta halliler olayları, küçük beyinler ise insanları.”

Geçtiğimiz Mayıs ayında İstanbul Bebek sahilinde cinsel ilişkiye giren ve çıplak gezen kişilerin görüntülerinin sosyal medyada paylaşılması toplumda büyük bir şok etkisi yarattı. İzleyen günlerde ise çıplak gezme ve kamusal alanda cinsel ilişki haberleri artmaya başladı. Bazı kişilerce bu insanların milliyetleri üzerinden bir tartışma yaşanırken, bazı kişiler ise bu eylemleri gerçekleştirenlerin alışılmışın dışında davranışlarının detaylarına odaklanmayı tercih etti. Bu yazıda bu eylemlerin arkasında yatan nedenlere odaklanıyoruz. 

Son dönemde bu haberlere bu kadar maruz kalmamızın nedenlerini iki olgu üzerinden tartışabiliriz; agorafili ve toplum mühendisliği.

Agorafili nedir?

Agorafili, Glauber tarafından dışarıda gezmek, dağlara tırmanmak gibi aktivitelerin yanı sıra obsesif fantezilerin tümü olarak tanımlanıyor. Buradan hareketle dışarıda olmaya veya halka açık yerlerde seks yapmaya bağlılık agorafili olarak kabul ediliyor. 

Agorafili Türkiye’de yeni gündeme gelmiş olsa da bazı ülkelerde uzun zamandır gündemde. İngiltere’de 2018 yılından beri kamusal alanda seks faaliyetine yönelik yasal düzenleme yürürlükte bulunuyor. ABD’de 2.000 kişiyle yapılan anket ise katılımcıların %76'sının kamusal alanda seks yaptıklarını, bunların %23’ünün ise yakalandıklarını ortaya koyuyor.

Türkiye’deki durum için ilk akla gelen, bu olayların diğer ülkelerde olduğu gibi aslında her zaman yaşanıyor olmasına rağmen gündem olmamış olması. Bebek sahilinin ardından arka arkaya benzer olayların sosyal medyaya taşınmasının bu tip olayların yeni olduğu yanılgısını yaratmış olması mümkün. Akla gelen diğer seçenek ise toplum mühendisliği.  

Toplum mühendisliği

Toplum mühendisliği, toplumun tutum ve davranışlarını etkileme çabalarının tanımlanmasında kullanılan bir kavram. O halde bu görüntülerin toplumda bir takım etkilere yol açmak için kasıtlı olarak yayınlanıyor olmaları mümkün.

Peki ama neden?

Prof. Dr. Sinan Canan aklı, mantığı, merkez değerleri ve birlikte yaşamanın gerekliliklerini kaybeden toplulukların kriz dönemlerinde manipüleye açık hale geldiklerini belirtiyor. 

Kitlelerin manipülasyonu yeni bir olgu değil. Yeğeni olduğu Sigmund Freud’un insanlar hakkındaki düşüncelerini kitlelerin manipülasyonu için kullanan Edward Bernays’in eylemlerinden, Faşist Mussolini’nin halkın dikkatini baskı rejiminden başka tarafa çekmek amacıyla kullandığı gerçeklikten uzak “Beyaz Telefon Filmleri”ne, Amerika’da kasıtlı olarak manipülasyon amacıyla yarattıkları mesajlarla bilinen “Zihin Menajerleri”ne kadar uzanan örnekleri çoğaltmak mümkün. Günümüzde ise en hızlı ve etkin manipülasyon sosyal medya aracılığı ile yapılıyor.

Amerikalı Sosyolog C. Wright Mills, kitle iletişim araçlarının manipüle edici rolü sayesinde iktidarların gücünü artırdığına dikkat çekiyor. Böylece toplum politik olarak duyarsızlaşarak siyasal sorunlara ilgisiz bir hale geliyor. 

Toplumu sorunlara ilgisiz hale getiren bir diğer durum Spinoza’nın dile getirdiği “kitlelerin kederi”. Spinoza’ya göre iktidarın kitlelerin kederine ihtiyacı var. Çünkü kaos ortamında hayatta kalma mücadelesi veren bireyin hayatı sorgulama lüksü bulunmuyor. Böyle bir kaos ortamında iktidarlar toplumu içinde bulunduğu zor durumdan çıkaracak mutlak güç olarak görülüyor. 

Son dönemde yaşanan bu olayların yol açtığı bir diğer tehlike duyarsızlaşma. Prof. Dr. Sinan Canan bu haberlerin devamı halinde duyarsızlaşmanın başlayacağına dikkat çekiyor.

Ne yapmalı?

Her şeyden önce sakin kalmak ve farkında olmak önemli. Şok etkisi yaratan haberlerin manipülasyondaki etkililiğinin farkındalığı ile durumu analiz etmek gerekiyor.  Bu esnada, kişiler ve olaylardan ziyade bu olayların altında yatan nedenlere odaklanmanın, verilmek istenen alt mesajı doğrudan kabul etmemizi engelleyeceğini de unutmamak gerekiyor.

Son olarak korku ve umutsuzluğa kapılmamak büyük önem taşıyor. Umutsuzluk bizi manipülasyona daha açık hale getiriyor. Korku konusunda ise son söz Montaigne’den; “Acı çekeceğinden korkan insan, zaten korkuları yüzünden acı çekiyor.”

Betül HAYRULLAHOĞLU

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
15 Temmuz Darbe Girişimi: Yargıtay 31 Er Hakkında Verilen Müebbet Hapis Cezasını Bozdu