Uzmanlar bir takımı desteklemenin 'psikolojik olarak çok sağlıklı bir aktivite' olduğunu söylüyor. Bu kişiler, sporla ilgilenmeyenlere kıyasla daha yüksek öz saygı düzeylerine ve daha düşük yalnızlık düzeylerine sahip olmanın yanı sıra yaşamlarından daha fazla tatmin olma eğilimindeler. Galibiyetin ardından takımının formasıyla ofiste iş arkadaşlarıyla yapılan bir sohbet kişilerin özsaygılarının artmasında çok etkili.
Taraftarlığın faydası bunlarla da bitmiyor. Her zaman her şeyin yolunda gitmediği ve başarı elde etmenin zor olduğu gerçek hayatta takımın başarısı başarıyı deneyimlemek anlamına geliyor. Uzmanlar taraftarların, destekledikleri takımın kendilerinin bir parçası olduğunu düşündüklerini, yani takım kazandığında kendilerinin de oyuncular gibi kazanma hissi yaşadıklarını söylüyor.
Spor ayrıca gerçek dünyanın sorunlarından kaçmak için de harika bir yol. Prof. Dr. Adam C. Earnheardt, kafamızı dağıtmamıza yarayan şeyleri sevdiğimizi ve bunlara bağlanma eğilimi gösterdiğimizi ifade ediyor. Çünkü bu sayede daha büyük sorunlarımızla boğuşmaktan kurtulabiliyoruz.
Sporun bir diğer faydası da nostaljik veya duygusal bir deneyim olması. Taraftarların birçoğu bu sayede hoş çocukluk anılarını hatırladıklarını ifade ediyor.
Çalışmaları özellikle spor taraftarlığı üzerine yoğunlaşan Prof. Dr. Daniel Wann, her ne kadar taraftarların bir takımı desteklemeleri için çok sayıda faktör olsa da, bunlardan en önemlisinin ait olma ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. McConnell da insanların kendilerini bağlı hissetmeye ve daha büyük bir şeyin parçası olmaya güçlü bir ihtiyaç duyduklarına dikkat çekiyor. Taraftarlar için takımları, güçlü bir aidiyet duygusu yaratıyor ve onları benzer düşünen diğer insanlara bağlıyor. Bu da insani aidiyet ihtiyacımızı tatmin ediyor. Yapılan araştırmalar bir taraftarın takımıyla özdeşleşmesi ile milliyetleri, etnik kökenleri ve hatta cinsiyetleriyle nasıl özdeşleştikleri arasındaki benzerlikler olduğunu ortaya koyuyor.