Beslenme Kontrolüne Giden Yol: Bilinçaltı

Hiç alışkanlıklarınızdan bir ya da daha fazlasını değiştirmeye çalıştığınız oldu mu? Farklı bir yöntemle, daha yüksek bir hırsla, daha büyük bir motivasyonla denemenize karşın, her seferinde bir dirençle karşılaştınız mı? Bu sorulara vereceğiniz olası yanıt “evet”tir.

Alışkanlıklarımızın, otomatik karar eğilimlerimizin, diğer bir deyişle, kişilik çerçevemizin temel dayanağı bilinçaltımızdır.

Bilinçaltı, doğası gereği değişime direnç göstermekle yükümlüdür; ana rahminden günümüze, ona verdiğiniz ya da verdirdiğiniz “olumlu” ve “olumsuz” mesajların kombinasyonundan oluşur, kendinize ve dünyaya baktığınız bir mercek işlevi görür.

Bilinçaltı kontrol edilebilir dev bir kütüphanedir, bilinçaltını kontrol edemeyen, onun kölesi olmaya mahkumdur. Hemen hemen hepimiz bilinçaltımızın kölesi durumundayız. Onun inançları doğrultusunda karar verir, hareket ederiz. Bu gerçeğin farkında olan insan sayısı ne yazık ki çok azdır, çünkü bilinçaltının emirlerini kendi özgür iradeleri sanma yanılgısına kapılma eğilimi, tercih edilmesi daha kolay bir yaşam yöntemidir. Oysa daha fazla mutluluk ve başarı getiren bir yöntem değildir.

Tüm yaşadığımız olayların ve geçmiş yaşamlarımızın bizde bıraktığı düşünceler, inançlar, hisler, duygular ve bunların bizdeki kodlamaları bilinçaltımızı oluşturur. Aslında bilinçli zihnimizdeki yaşamı değil, bilinçaltımıza attıklarımızla ve inandıklarımızla biçimlenen yaşamı yaratıyoruz. Bu da demektir ki yaşamımızı bilinçli zihnimizden çok bilinçaltı zihnimiz yönlendiriyor.

Hayatımızı yüzde 10 bilinç, yüzde 90 bilinçaltı yönetiyor. Bunu bir buzdağına benzetmek mümkün.

Bilinçaltı, bedenin tüm yaşamsal fonksiyonlarını yönetir. Vücut fonksiyonlarını otomatik olarak düzenler. Örneğin; yürüme, koşma, nefes alıp verme, konuşma, yüzme, araba kullanma gibi davranışlarımız bilinçaltımızın kontrolü altındadır.

Bilinçaltı daima uyanıktır. Onun en yüksek performansla çalıştığı saatler de bilincin uykuda olduğu saatlerdir. Yani bilincin kullanılmadığı saatler, bilinçaltı iş başındadır.

Uykuda bilincimiz devre dışı kaldığında bilinçaltımız, bedenimizin yaşamsal fonksiyonlarını yürütmeye devam eder. Örneğin; uyurken kalbiniz belli bir ritimle çalışır, akciğerleriniz soluk alıp vermeyi sürdürür. Bilinçaltı olağanüstü bilgilere sahiptir. Evrenin bilgileri adeta insanın bilinçaltına bir “çip” gibi yerleştirilmiştir. Aslında bilincimizle yeni bir şey öğrendiğimizde zaten bilinçaltımızın bildiği bir şeyi keşfetmiş oluruz.

Bilinçaltı anne rahminde kayıt yapmaya başlar ve bu yaşamının sonuna kadar devam eder.

İnsan beyni mükemmel bir kayıt cihazı olduğu gibi aynı zamanda mükemmel bir stüdyodur; bu stüdyoda film çekilmekte, yeni senaryolar yazılmakta, şifreler çözülmekte ve bunun gibi birçok hesap yapılabilmektedir. Ancak en önemli özelliklerinden birisi de “bilinçaltı” dediğimiz kısımdır. Burayı istihbarat gibi de düşünebiliriz; birçok gizli kaydın tutulduğu bu yerde, dışarıdan bir tehdit algılandığı anda refleks mekanizmasıyla birlikte hareket edilir; bu noktada farkında olmadığımız bilgi ve yeteneklerimizi sergileyip en iyi savunmayı yaparız.

Burası aynı zamanda atalarımızdan aktarılan kalıtsal yeteneklerimizin sergilenebilmesi için de kullandığımız bir şifre çözücüdür. Örneğin, çizim yapabilmek bir el yeteneği midir acaba? Biri kalemi eline alınca gördüğünü olduğu gibi resmedebilirken, bir diğeri bu işi yıllar süren kurslarla tekniğini öğrenerek yapabilir. Çizimi daha ilk seferinde yapabilen kişinin atalarından aldığı şifrelerin çözülmesi onun için bir nimettir belki.

İnsan beyni ikna edilmesi kolay gözükür, oysa hiç de göründüğü gibi değildir. Tarihimizde bunu yapabilmek için kullanılan en önemli yöntemlerden birkaçı etkili konuşma, şiir ve bunun gibi yazılardır. Bilinçaltı bu gibi kaynaklarla kendini yapılandırıp geliştirebilir.

Teknolojinin gelişmesiyle, günümüzde bilinçaltına sızabil- menin çeşitli yolları bulundu. Televizyon teknolojisi belki de bu yöntemlerin başında geliyor. Bilinçaltı şifre çözme yeteneği iyi olan insanlar, gündelik hayatlarında hiç umulmadık olaylar yaşayabilmektedir; öyle ki bu yaşadıklarını hayatlarıyla ödeyebilirler. Örneğin, bir gün yataktan kalktığımızda bir şeyi çok elde etmek isteyebilir ve o gün onu alabiliriz ya da belki de egomuzu bastırarak onu almayı erteleriz. 50 saniyelik bir karenin hayatınızı hiç düşünemeyeceğimiz bir şekilde yönlendirebileceğini aklınız alıyor mu hiç? Bir filmin süresi değişkendir. Kimisi bir buçuk saat, kimisi üç saattir. Gerçekte tam bir buçuk saat olan bir film, bütünüyle bir buçuk saat midir? Belki de bir saat 29 dakikadır. Peki ya bir dakikası nerede? Bilinçaltımız, bakıp da göremediğimiz, onun için tasarlanmış özel kısa metrajlı filmlerdir.

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu