iyah-beyazlıların eforu ile aldığı sonuç ters orantılıydı. Bu iş böyledir. Üzülmeyeceksin, ders alacaksın.
Şenol Güneş bir kadro çıkardı.
Sahaya sürdüğü kadroyla şunu söylemek istiyordu;
'Benim adım Hıdır, yapacağım budur.' Yani; 'Benim geçen yıl oynattığım takımdan kalan bu. Gelenler oldu, gidenler oldu. Bu sene Şampiyonlar Ligi'nde çıkarabileceğim, elime verilen en iyi kadro bu' dedi. Bundan evvelki Şenol Güneş'i 'Bunu neden oynattın, şunu neden oynatmadın?' diye tenkit edenler, bu çıkan kadroya hiçbir şey diyemezlerdi. Yani Şenol Güneş, basının da seyircinin de yönetimin de tenkit yollarını bu kadroyla kesti.
Şuna dikkat edelim; dün gece Beşiktaş'ın takım kaptanı Atiba'ydı. Peki bu Atiba Beşiktaş'ta kaç yıldır oynuyor?
3 sezondur Beşiktaş'ta, bu sezon 4'üncü sezonu… Bu ne demektir? Beşiktaş yavru bir takım, yeni yeni serpiliyor.
Peki geçen yıllarda temeli iyi atılan bu Beşiktaş'ın bu yılki kiralık oyuncu sayısı kaç? Sahaya ilk 11'de çıkan 3 oyuncu kiralık..
Yan toplar başımızın belası. Ne adam markajını, ne de alan savunmasını yapabiliyoruz. O kadar kalabalığın içinde boş kalan rakip ve top ağlarımızda. Yine de kaybedilmiş birşey yok. Kartal bu gruptan çıkar.
Beşiktaş’ta topun olduğu her yerde olmaya çalışan bir oyuncu var. Adı Talisca. Gerekirse kanatlarda, ihtiyaç halinde defansa yardımda ve çoğunlukla da tüm Beşiktaş ataklarında. Brezilyalılar’ın doğal yeteneğinin Avrupa’da disipline edilmiş bir versiyonunu izliyoruz.
Beşiktaş ilk yarı harika bir futbol oynadı. Futbolun emrettiği herşeyi sahaya yansıttı. Başlama düdüğü ile birlikte ev sahibi olduğunu hissettirecek, nitelikli bir baskı kurdu. Bu pres karşısında D.Kiev kendi yarı alanından çıkmakta zorlandı. Sol kanatta Caner ve Adriano, sağda Quaresma; merkezde de Tolgay ve Talisca ile rakip savunmayı adeta dövdü siyah-beyazlılar...
Quaresma muhteşem frikik golü ile maçın kilidini açma şansını yakaladı. Çünkü D.Kiev savunma takımı. Böyle bir rakip karşısında öne geçmek çok önemliydi.
İlk yarıda Dinamo Kiev Beşiktaş kalesine hiç gelemedi. Bu durum Beşiktaş’ın önde yaptığı baskıdan kaynaklandı.
Caner’in usta işi bitirici ortalarının biri bile Beşiktaş forvetlerince değerlendirilemedi.Siyah-Beyazlılar, her seferinde bir son vuruş, son pas sorun yaşadı. Gomez, bir yerlerde maçı seyretmişse pişmanlığı bir kat daha artmıştır.
Şenol Hoca’nın Talisca’yı santrfor arkasından ziyade 4-4-2’nin destek santrforu olarak kullanması maçın başından itibaren işe yaradı. Stoperlerden itibaren birlikte çok işe yaradı. Rakip çıkarken kazanılan toplarda hızla Dinamo Kiev kalesine gittiler. Ancak her seferinde bir son vuruş, son pas sorunu yaşadılar. Bu, Beşiktaş’ıngeçen sene başından bu yana unuttuğu bir sorundur.
Beşiktaş, Vodafone Arena’da oynadığı ilk Şampiyonlar Ligi maçını kazanamayarak rakibine 1 puan verdi. Açık söylemek gerekirse siyah-beyazlıların dün oynadığı futbol kazanmak için yetmezdi, nitekim yetmedi de. Oysa Quaresma’nın harika bir frikik golüyle de öne geçtiler. Ama ondan sonraki Beşiktaş hayal kırıklığıydı.
Özellikle orta sahada adeta çöktük, bittik. Çok şeyler beklediğimiz Talisca ve Atiba tanıdığımız Atiba ve Talisca’dan kilometrelerce uzaktaydı. Birkaç kişisel hatasının dışında bana göre Tolgay, Beşiktaş’ın en iyi futbolcularından biriydi.
Diğer iki iyi futbolcu kim derseniz, Marcelo ve Tosic’ti. Talisca ve Atiba’nın dışında yoklar da vardı tabii... Kimdi bunlar? Başta Adriano, sonra Aboubakar, Caner de tanıdığımız Caner değil...
Dün gece Beşiktaş'ın Dinamo Kiev karşısına çıkan kadrosunda dikkatleri çeken üç konu vardı.
Birincisi; sol tarafta Caner ile Adriano'nun arkalı önlü oynamasıydı.
Hepimizin düştüğü bir yanılgı var; hücuma yönelik kenar beklerinin önde de oynayabileceğini hayal ediyoruz.
Dün geceki maçta bir kez daha görüldü ki Caner ile Adriano'nun beraberliği Beşiktaş'ın üstün oynadığı dönemde ikinci golü bulmasını engelleyen unsurlardan biriydi..
Şampiyonlar Ligi'nde altın kural evindeki maçları kazanmak.
Beşiktaş, Benfica deplasmanında aldığı beraberlikle kazandığı avantajı Dinamo Kiev galibiyetiyle taçlandırabilseydi harika bir iş yapmış olacaktı. İlk yarıda iyi oynayan, pozisyonlar bulan, öne geçen Beşiktaş rakibin şaşkına döndüğü bu bölümde ikinci golü atabilmeli ve maçı kotarmalıydı.
Bunu yapamadılar.
İlk yarıda tek aksayan oyuncu Adriano'ydu ve ikinci yarıya başlamamasını bekliyordum ama başladı… Beşiktaş gol yiyene kadar da sahada kaldı. Oyuncu değiştirmek için mutlaka gol yemek mi gerekiyor!
Dikkat!...
İnsan yaşadıkça, dahası yenildikçe öğreniyor. Şenol Güneş hem geçmiş sezonların hem geçen sezonun tecrübesiyle tüm ilk yarı boyunca ‘kontrol oyunu’nu tercih etmişti ki, doğruydu. En büyük yardımcısı da sahada ‘tansiyon aleti’ni eline verdiği Tolgay Arslan oldu. Tolgay geri çekildi ve maçın ritmini hocasının istediği gibi ayarladı. Beşiktaş ilk yarı boyunca gol pozisyonu üretemedi doğru ama Kiev’e gol pozisyonu da vermedi. Rakibinden farkı gol atmış olmasıydı.
Şampiyonlar Ligi seviyesi böylesi bir kurguyu emrediyor. Bir gece önce Dortmund ağır baskılı oynadığı maçta Real’in ilk hücumunda 2’ye 4 yakalanıp golü yedi ve bir puanı 87. dakikada kurtarabildi. Futbol, ‘an’ oyunudur. 28’de Atiba rakibe basıp kazandığı topu Aboubakar’a geçirince Beşiktaş o ‘an’ı da yakalamış oldu. Serbest vuruşta topun başında o işler için biçilmiş ‘üç kaftan’ vardı; Caner/Talisca/Quaresma. ‘An’ı anlamlandıran Portekizli oldu.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir.
Beşiktaş'a Şampiyonlar Ligi çok yakışıyor. Semtte 7 sene süren Şampiyonluk hasretinin bitmesi her şeyden önemliydi. Umarım Beşiktaş artık Şampiyonlar Ligi'nde kalıcı olur.
Maçtan önce futbol otoriteleriyle yaptığım değerlendirmelerde Şenol Güneş'in dün çıkardığı ilk 11'i işaret etmişlerdi.
Güneş dün çok doğru, enerjik ve kazanmaya inanmış bir 11'le sahaya çıktı.
Atiba'nın yanına Tolgay, Siyah-Beyazlı takıma büyük hava kattı. Tolgay hem savunmada iyiydi hem de müthiş paslarıyla ofansa büyük renk getirdi. Beşiktaş'ın ilk 45 dakikadaki müthiş bir baskısı, hepimize keyif verdi. Hele hele Quaresma nefis bir futbol resitalini bir de nefis frikik golüyle süsleyince puan kaybı aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Quaresma'nın attığı gol belli ki antrenmanlarda çalışılmıştı. Herkes Talisca'nın vuruş beklerken Q7, belli ki Şenol Güneş'in müthiş taktiğiyle Beşiktaşlıları mest eden gole imza atıyordu..
Kazanmaya değiyorsa, beklemeye de değer' demişti William Shakespeare...
Tam 2 bin 483 gün sonra Dolmabahçe'de bir Şampiyonlar Ligi maçı oynuyordu Beşiktaş.
Kartal, maça muhteşem taraftarının desteğini arkasına alarak çok iştahlı ve coşkulu başladı. Daha ilk dakikalarda Talisca'nın orta sahadan aldığı topla rakiplerini çalıma dizip kaleyi yokladığı pozisyon; ah be, bu gol olmalıydı dedirtti.
Orta sahada Tolgay Arslan'ın presiyle kazanılan topların Talisca ile buluşturulması ve Dinamo Kiev kalesinin sert şutlarla dövülmesi, golümüz geliyor, eli kulağında yorumları yapmamıza neden olmuştu.
Öyle ya, Kara Kartal tahrip gücü yüksek bir futbolla Vodafone Arena'da yeni bir zafere ve yeni bir desibel rekoruna doğru kanat çırpıyordu..
ne o? alanyaspor maçına benzemiyormuş değil mi? yine şanslısınız avrupa ligi kurası çektiniz. yazık lan