Beşiktaş - Club Brugge Maçı İçin Yazılmış En İyi 10 Köşe Yazısı

Beşiktaş 4 gün önceki Süper Lig maçındaki kadroyu sahaya taşıyarak başladı. Doğru muydu diye sorarsanız, bence bu başlangıç tercihi olarak doğruydu.

0-0'ı çok iyi oynayan Brugge'e karşı Beşiktaş'ın gole ihtiyacı vardı. Beşiktaş aradığı golü belki ilk yarıda bulamadı ama tıpkı Belçika'da olduğu gibi ikinci yarının hemen başında oyunu 1-0'a getirince Brugge'nin planları bozuldu ve Beşiktaş tura çok yaklaştı. Ama klişe söylemle o kadar basit bir gol yedi ki Beşiktaş, Avrupa Ligi kalitesinde sonuçlarda bu kadar kolay değişkenliğe yer yoktur. O dakikadan sonra tıpkı Belçika'daki gibi oyunu ele alan Brugge takımı ortaya çıktı. Koşular, pozisyonlar buldular ve oyunu önce 2-1'e ardından 3-1'e getirerek Beşiktaş'ın turu çevirmesini imkansız hale getirdiler. 

Belki öne geçen Brugge olsaydı farklı düşünebilirdik ama Beşiktaş 1-0 öne geçtikten sonra Brugge'nin tur atlaması oyunun başka bir dramatik yanıydı.

Devamı...

Brugge 0-0’ı iyi oynayan bir takım. Tam anlamıyla bir teknik direktör takımı: Oyuncuların bireysel yeteneklerinin toplamından daha yetenekli bir takım olarak ilk yarıda Beşiktaş’ı iyi durdurdu.

Beşiktaş ise Sosa’nın yokluğunda kapalı savunmayı aşamadığı gibi Atiba’nın yokluğu nedeniyle de rakibin kompakt oyununa karşı orta sahada uzun süre gereken üstünlüğü kuramadı.

Bu oyun dengesinde Beşiktaş’ın gol atması için ekstra bir şey olması gerekiyordu. Motta’nın golü ekstranın ekstrası tadındaydı. Son aylarda kötü performans sergilediği için haklı olarak çok eleştirilen Brezilyalı sol bek, Brezilyalı sol beklerin en kralı Roberto Carlos’unkileri hatırlatan nefis bir gole imza attı. Maçı beraber izlediğim değerli meslektaşım Mehmet Demirkol da aniden ayağa kalkıp, “Vay be Roberto Carlos!” dedi.

Devamı...

53 milyonluk, yani bütçe itibariyle Kasımpaşa düzeyindeki Brugge takımını sanırım şöyle özetleyebiliriz: Çok kaliteli bir takım değiller. Çok yetenekli oyuncuları yok. Bence Meunier ve Refaelov dışında üç büyük lige satabilecekleri adamları da yok. Ama tek kelimeyle “doğru”lar. Hemen her şeyi doğru yapıyorlar. Oyun disiplinleri üst düzey. Alan parselasyonları kusursuza yakın. Kitap gibi diziliyorlar sahaya. Zaten 180 dakikada Beşiktaş’ın attığı iki golün ortak yönü, kitabın karıştığı anlar olması: Brugge’deki gole dikkatli bakın. Sağda iki kenar oyuncumuz Olcay-Gökhan’la Oğuzhan’ın buluşup kalabalıklaşması. Ve bu anın hemen ikinci yarının başında sol açık Mbombo’nun yerine Gedoz’un girdiği ve takımın tam yerleşemediği ilk 20 saniyede olması getirmişti golü. İstanbul’daki gol de bir kargaşa anı: Savunmadan seken bir top. Ekstra adam sol bek Motta’nın hücuma katılışı ve hayatının şutunu atması!

Devamı...

Çok çabuk kırılıyoruz. Maç 1-1. İhtiyaç olan sadece  1 gol. Liverpool maçından farklı değil. Ama tribünlerde umutsuzluk çok. Mırıldanmalar, homurdanmalar başlıyor. Bu, 24 yaş ortalamalı bir takımı etkiler. Etkiliyor da...

Takımın en tecrübelilerinden Tolga’nın yaptığı büyük hatayla gelen golden sonra daha da fazla etkiliyor. Halbuki takımın en zayıf zinciri Motta’nın şahane vuruşuyla gelmiş bir gol var. Her şeye, temposuzluğa, oyunu ele alamamalarına rağmen...

Uzatma, bir gol uzakta. Tribünlerin bu yaptığı yanlış, nereden baksanız çok yanlış. Bilic’in 4-4-2’si bir sistem tercihi değil, oyuncu tercihi. Önde kompakt oyuna uygun bir 10 numarası olmayışından. Ancak oyunu enine genişletememek, Mustafa ve Demba Ba’nın sırtı dönük oyunda stoperlerin kontrolünde kalışı bunun avantajını kullanmamızı engelledi.

Devamı...

Ben birkaç maçta yaptıkları dışında Slaven Bilic'i beğeniyorum. Bunların en başına da dün akşamki maçı koyuyorum. Mağlubiyetlerden sonra teknik adam eleştirisi kolay. Ben kazanırken de eleştirenlerdenim.

Ama Beşiktaş'ta 5-1 kazanılan Kayseri Erciyes maçından sonra çift forvet modası başladı. Çift forvet diye, diye, diye, diye buraya geldiler. 'Brugge karşısına çift forvet çıkarsak 5 atarız, öyle yaparız böyle yaparız' dendi. Hatta Bilic basın toplantısında inanmadığı politik cevaplarla bu soruları yanıtladı.

Süper Lig'de ilk 8 sıranın altındaki takımlara karşı 2 değil 3 forvetle de oynarsın. Ama Avrupa'da hele hele 14 maçtır mağlup olmayan disiplinli bir takıma karşı 'ortada Veli ile Tolgay'ı bırakayım; Demba Ba'nın yanına Mustafa'yı koyayım, savunmada rötuş yapayım' gibi büyük kumarlar oynanmaz. Kayseri Erciyes maçındaki çift santrfor Bilic'i de yanlışa itti. 

Devamı...

Şunu kabul etmek lazım. Turu daha iyi oynayan, baskıyı daha iyi göğüsleyen, kenardan daha iyi yönetilen taraf hak etti. Topa sahip olmak her zaman üstün olduğunuz anlamına gelmiyor. Bilakis topla uzun uzun oynayıp skor bulamıyorsanız risk altındasınız.

Preud’homme, Beşiktaş’ın şifrelerini mükemmel çözmüş. İki maçta da pozisyon vermedi. Net!

Bilic’in birinci büyük günahı haftalardır takımı sırtlayan, taşıyan, yediği gollere rağmen acayip kurtarışlar yaparak ayakta tutan Cenk yerine Tolga ile başlaması. (sakatsa tamam ama sanırım öyle değil)

Devamı...

Gerek Belçika’daki maçın son yarım saatinde yaşananlar, gerek son Erciyes maçının baştan çıkarıcı skoru Bilic’i ‘önde oynama’ya ikna etmiş olmalı. Bu nedenle sahaya sürebileceği en hücumcu formasyonla çıktı Beşiktaş.

‘Atiba/Veli güvenliği’nden tasarruf edip ‘Ba/Pektemek tehdidi’yle maça başlamak, rakibi geride tutma planının ilk adımıydı. Peki, oldu mu? İlk yarı için gerçekleştiği pek söylenemez. Ne önde etkiliydiler, ne de geriyi gerçek anlamda güvenli kılabildiler. Üstelik Brugge girdiği üç pozisyondan birinde golü de bulabilirdi. Ancak Beşiktaş devrenin sonuna doğru bir parça da olsa rakibini geri itmeyi başardı.

Ve bir garip tecelli olarak tıpkı ilk maçtaki gibi ikinci yarının hemen başında hem de takımın ‘yumuşak karnı’ Motta’nın rakibi geriden çıkarken yakaladığı pozisyondaki şahane golüyle de öne geçti. Maçın bundan sonra bir tür göğüs göğüse mücadeleye dönüşmesi gerekiyordu ki, çeyrek final gelsin. Ancak Beşiktaş’ın önde götürdüğü maçı elinde tutmak gibi ‘kronik sıkıntı’sı bir kez daha baş gösterdi.

Devamı...

Beşiktaş dün rakibin alan bırakmayan, organize savunmasını açmakta ilk yarıda çok zorlandı. Biliç’in 4-4-2 tercihi bile beklediğimiz üretkenliği getirmedi. Demba Ba ve Mustafa, Club Brugge ceza alanı içinde çok statik kaldı. 

İkinci yarının başında Motta’nın süper füzesi golün ötesinde 70 bin seyirciyi coşturdu, oyunumuzu daha yukarıya taşıdı. Brugge’ün kompakt savunma dengesi tam bozuldu derken Mustafa ile 2’nci gol şansını kullanamadık. 

İyi oynarken yediğimiz gol ise akıllara durgunluk verecek derecede acemiceydi. Tolga’nın orta çizgiye düşen kısa degajını karşılayan Brugge, De Sutter’i savunmanın arkasına kaçırdı. Tolga o pozisyonda neden çıkmadı ? Kanımca çıksa rahatlıkla o topu alırdı. 

Devamı...

Okyanusları geç, derede boğul… Yazık!.. Bize değil Beşiktaşlı futbolcuların emeklerine yazık… Geride kalan yaz başından beri büyük mücadele verdiler,Feyenoord'u, Tottenham'ı yendiler Liverpool'u elediler ve Brugge gibi sıradan bir takıma elendiler. Yazık!..

Bilic'i inanamıyorum... Bir insan, zorunlu olarak görev yaptığı bir mevkiide hep oynamak zorunda mı?

Hadi Necip'le savunmada başladın, Sutter tüm hava toplarını alıyor görmüyor musun? Mustafa sahadaha yok uyuyor musun? Çıkar Mustafa'yı al Necip'i orta sahaya maçın şekli, şemali değişsin ama nerdeee?

Devamı...

Bu turu nasıl geçeceğinin hesabını Brugge takımı daha iyi yapmıştı. Bilic'in dediği gibi maç sırasında Beşiktaş'ın seyircisinden başka sürpriz yaratacak durumu yoktu. Yapmadılar da... Özellikle hücum kulvarında çeşitlilik yaratamamanın sıkıntısını maç boyunca çektikleri gibi, basit gol yeme özelliklerinden de prim vermeden çeyrek finale el salladı Beşiktaşlı oyuncular.

Maçın analizini yaptıklarında birçok kere 'Nasıl olur?' diye birbirlerine soracaklardır. Ama arkadan el sallarken, acı tecrübenin bir daha olmaması için ders çıkaracakları umut edilerek. Doğru bir ilk 45 oynandı. Belçikalılar iyi kapandılar. Beşiktaş'ın oyun alanını büyütmesi gerekiyordu. Gökhan, Opare'nin önünü kapattı. İçeri kat etmek yerine çizgiyi kullardı. Sağ kanat, bizzat Gökhan tarafından kapatıldı. Solda Motta bindirmeler yaptı. Topu ona kullanmadılar.

Bunun yerine sürekli bireysel zorlamaların peşine düştüler. Yeteneğin yanına akıl koyamadıkları için de, pozisyonsuz gittiler soyunma odasına. Motta'nın füzesi tam bir piyangoydu aslında.

Devamı...

Popüler İçerikler

Mehmet Şimşek Meclis’te Sunum Yaptı: “Ülkemizde Vergi Yükü Yüksek Değil”
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!