Berk Üstündağ Yazio: Yastıkaltı Kripto Paralar Elon Musk'a

Dünya’da yaklaşık 1000 kişi diğer 100 milyon mertebesindeki kişinin yatırdıkları para sayesinde sıfırdan elde ettikleri Bitcoin’lerini gerçek paraya çevirebilecek. Bunun için piyasanın salınmasına ihtiyaçları var ki gerçek para yatıranları silkeleyebilsinler. Türkiye’de Merkez Bankası yasak getirmeseydi kripto para ile mal ve hizmet alım-satımında keyfi aracı şirketlerce ödeme yaptırılması, Merkez Bankası’nın senyoraj hakkının gasp edilmesine neden olabilecekti. 

Yalnızca üç bilinmeyen cüzdanda 7.8 milyon Bitcoin var. Bunların bugünkü piyasa değeri yaklaşık 450 milyar dolar. Diğer bir deyişle teorik olarak her biri Bill Gates’ten daha zenginler. Bu üç hesap sahibinin Bitcoinlerini gerçek dolar ile takas edebilmeleri için neye ihtiyacı var? Bu kişilerin Bitcoin madencilerinden ziyade Türkler ve Romenler başta olmak üzere gelirine oranla yüksek bir oranda gerçek para ile kripto para alıp yatırım yaptığını düşünen insanlara ihtiyacı var. Çünkü Bitcoin madenciliği arzı artırıyor. Oysa gerçek para verip satın alanlar Bitcoin’in değerini arttırıp gerçek bir para ile takas imkanı veriyor.

Senyoraj hakkı paranın basılma maliyeti ile piyasa değeri arasındaki farktan oluşan kazançtır. Orta Çağ’daki derebeylerinin (senyörler) bağımsız para basma hakkından gelir. Türk ulusu adına senyoraj hakkı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nındır. Senyoraj ile paranın dolaşımındaki ticari değeri de birbirlerinden farklıdır. Para çok defa el değiştirerek toplam bir iş hacminde ortak bir teminat ile desteklenir. Bu teminatın her zaman altın olması gerekmez; tesis edilen ve hukuki zeminde desteklenen güvence de teminatın bir parçasıdır. Bu nedenle de kredi notunda, uzun süreli mali disiplin, mali politika kararlılığı ve hakkaniyetli bir düzeni destekleyen hukuki yapı, güven çatısını oluşturur.

En büyük işlem hacimli kripto para Bitcoin ve diğer tüm kripto paraların değerinin belirlenmesinde de etkisi yüksek.

Devletlerin paraları ile güven seviyesini karşılaştırırken Bitcoin için finansal ve elektronik saldırı riskleri olduğuna da dikkate almak gerekir. Örneğin ilk üç sıradaki Bitcoin sahiplerinden yalnızca bir tanesi kripto parasının dörtte birini güncel kurun yarısıyla bile gerçek paraya dönüştürebilse tüm sistemin kararlarını (governance) ele geçirebileceğini kestirebilen kaç kişi vardır? Nasıl mı? 

En çok kripto para ABD’de gözükmekle birlikte, Türkiye’den önemli bir farkı var. ABD’deki bir kripto para borsasından USD karşılığı kripto para takas ederseniz mali sistemde (IRS) sosyal güvenlik numaranızla ilişkili bir kayda geçersiniz. Her yıl şubat ayı civarında da kripto para ile USD kur farkından kazancı oluşan ABD vatandaşları, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar gelir beyanında bulunup vergisini ödemekle yükümlüdürler. Bu nedenle IRS’in takip etmediği kripto para borsalarında ABD vatandaşlarının işlem yapmasına izin verilmez. Belli etmeden izin verilse ne olur?

ABD vatandaşı kripto para satın almak için bir banka üzerinden kripto para borsasının hesabına para aktaracağı için bu zamanla ortaya çıkar ve hem ilgili şahsa hem de kripto para borsasına daha büyük ceza yaptırımı bulunur. Türkiye’de kripto para kazancı ABD’deki gibi kazanç olarak vergi beyannamesine tabi olmadığı için, para eşdeğeri olarak ticari ödemelerde kullanılmaya başlanması Merkez Bankasının senyoraj hakkını gasp eder. Merkez Bankası ve hazinenin toplam emisyonu kontrol imkânı zamanla azalır. Bu giderek hükümranlık hakkının halkı temsil eden devletten alınıp büyük balığın küçük balıkları avladığı bir ekonomik sisteme dönüşebilir.

Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası’nın kripto paralar hakkındaki kararını eleştirenler de oldu. Teknolojinin gerisinde kaldığını TV’de açıklayanlar çıktı. Türkiye’deki mali rejim farkı nedeniyle Merkez Bankası kendisi adına aldığı kararın doğru olduğu kanaatindeyim. Aksi yorumda bulunanlar, ABD’de olduğu gibi kripto para kazancının vergi beyannamesini tercih edecekler miydi? Ya da açıklamalarında bundan da söz etmelerinin daha tarafsız olurdu görüşündeyim.

Ayrıca belirtmekte fayda var, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası dahil ülkelerin merkez bankaları paralarının elektronik dolaşımını kolaylaştırmak ve cüzdandan cüzdana çevrim dışı iken de (offline) bozuk para aktarımını sağlayan elektronik cüzdan sistemleri üzerine uzun zamandır çalışmaktalar. Bu sistemlerin çoğu güven, güvenlik, güvence ve hukuki hakların temini ihtiyaçları nedeniyle Bitcoin’de olduğu gibi dağıtık değil, merkezi sistemle yönetilmesi üzerine kurgulanmaktadır. Dağıtık yapıdaki kripto paraların çok sayıdaki riskinden örnek birkaç tanesine değinelim…

Bitcoinler’in kayıp ve çalıntı oranı oldukça yüksek. 3-4 milyon Bitcoin yani 150-200 milyar doların üzerinde değerde Bitcoin kayıp durumda.

Bunlar genellikle şifresi unutulduğu zaman ya da şifresini kaydettiğiniz bir cihaz arızalandığında geri dönüş imkanı olmamasından kaynaklanmaktadır.

(Resim kaynağı)

Yalnızca 2014 yılında ortaya çıkan Mt.Gox hacklenmesi ve  2016 yılında Bitfinex hırsızlığının toplam miktarı 970.000 BTC yani şimdiki kurla yaklaşık 50 milyar dolar. Bu değerin Türkiye’deki yıllık tarım ekonomisinin tamamına yakın olması ile olayın boyutunu canlandırabiliriz. Covid 19 kısıtlamaları olmasa muhtemelen geçtiğimiz hafta kripto tosuncuklar nedeniyle Türkiye’de de resimdeki ile benzer görüntüler kaydedilecekti. Bizdekinde sadece kripto paralar kayıp değil, borsanın sahibi de kayıp…

Dünyanın zenginlerinin mülkiyetsiz bir gelecekten söz etmesi de boşuna olmayabilir. Zira kripto varlığınızın şifresini yaşarken paylaşırsanız da bir risk; beklenmeyen bir vefat olursa mirasın yok olması anlamına geliyor. Şifre için ölünce otomatik açılacak kasa yapsanız bu sefer de paylaşım süreci sorunlu olabilir… Kasayı ilk açan her şeyi alabilir, neyi aldığı da kimse tarafından bilinemez. Hatta bu durum cinayetlerin artışına bile neden olabilir.

Bitcoin’de işleyişle ilgili kararları elinde kripto para bulunduranların çoğunluğu değil, üretim yapan madencilerin çoğunluğu (%50+) belirler. Her gün ortalama 144 blok yeni Bitcoin madencilikle çıkıyor. Blok başına 6.25  Bitcoin olduğu dikkate alınırsa ortalama 900 Bitcoin (BTC) yani bu günlerdeki kurla 50 milyon doların üzerinde bir değer emisyona çıkıyor. Yeni talep 50 milyon doların üzerinde olduğu sürece Bitcoin değerinin artacağı anlamı da çıkabilir. Diğer bir deyişle ponzi şemalarında olduğu gibi sistemdeki mevcut üyelerin (!), sisteme yeni üyelerin gerçek para ile katılmasına ihtiyaçları var. Bunun bir alternatifi de sistemin alım-satımda kullanılarak, tekrarlı ticari değer üretmesi ki bu da alış verişin yapıldığı ülkedeki merkez bankasının senyoraj hakkı konusunda bir sorun. 

Türkiye’de bu sene itibarı ile döviz piyasalarındaki kaldıraçlı işlemlerin (foreks) vergiye tabi olması kripto para piyasalarını da vergisel açıdan etkileyebilecek bir durumdur. Zira kaldıraçlı işlemler artık stopaja tabidir. 7256 s. Kanun’la GVK Geçici 67. maddesine kaldıraçlı işlemler eklenmiştir. 2021 yılından itibaren aracı kurum müşterilerinin foreks kazançları stopaj esasında vergilendirilmektedir. Farklı para birimlerinin alınıp satılmasında elde edilen kaldıraçlı kazanç stopaja tabi ise farklı kripto para birimleri arasındaki kaldıraçlı kazanç için de bunun geçerli olabileceğini dikkate almak gerekir.

Yakın zamana kadar foreks piyasasında da elde edilen gelirlerin nasıl vergilendirileceği konusunda oldukça tereddütler söz konusuydu. Bu piyasadan elde edilen gelirlerin belirli şartları taşıması durumunda “ticari kazanç” veya “arızı ticari kazanç” ve hatta “değer artış” kazancı olarak vergilendirilebilmesi durumu ortaya çıkmaktaydı.

“Döviz, kıymetli madenler ve Sermaye Piyasası Kurulunca belirlenen diğer varlıklar üzerine yapılan kaldıraçlı işlemlere ilişkin sözleşmeler” ile müşterilerin elde ettiği gelirler %10 oranında stopaj kesintisi yoluyla vergilendirilmesine başlanmıştır. Bu kesintiler aracı kurum tarafından üçer aylık beyannameler ile Vergi Dairesi’ne yatırılacaktır. Kripto Tosuncuk’tan sonra kalan kripto para borsalarının aracı şirketten ne farkı vardır? Kaldıraçlı işlem birinde vergilendirilip de diğerinde vergilendirilmemesinin tek sonucu diğerinin yasal olarak tanınmamasıdır ki bu da beraberinde başka problemi getirir. 

Buradaki sorunlardan biri de yalnızca üç Bitcoin hesabındaki toplam Bitcoin miktarının madencilikle 23 yılda emisyona çıkabilecek miktardan fazla olması. Günlük 900 BTC üreten madencilik sisteminin iki temel gideri var. Biri kullanılan işlemcilerin çalışması ve soğutmasına harcanan elektrik enerji gideri diğeri ise donanım yatırımının amortismanıdır. Bu madencilik yatırımı 5 senede başa baş noktasına gelecek olsa yatırımcısı yakın durumdaki devlet garantili enerji vb. altyapı projelerine yönelirdi.

Kripto para madenciliği yatırımcısının genel beklentisi kabaca en geç 2-3 sene içinde yatırımın geri dönmesidir (Bu sistemleri pazarlayanlar içinde daha kısa süreleri iddia edenler de bulunabilir). Bu da 900 BTC=50 milyon dolar x 365 gün x 2 = 36 milyar USD yapar. 36 milyar USD’lik yatırım yapan madencilik sisteminin %50’sini hemen ele geçirir ama ele geçirmek için bunun yaklaşık 1/3’ü de yeterlidir ( https://www.crypto51.app ). Zira 10 milyar USD’lik bir yatırımla BTC üretimini (Hash Rate) birkaç ay maliyetinden yukarıda tutarsanız BTC USD kuru yarının altına düşer ama mevcuttaki üreticiler de işletme maliyeti kurtarmadığı için sistemden çıkmaya başlarlar. Nitekim üretim miktarlarının (Total Hash rate) bir barajın elektrik kesintisi ile açıklanamayacağı kadar ortak zamanlarda, adeta (!) bazı madencilerin anlaşması ile fiyat arttırılabildiği de istatistiklerden görülebilir.

Sonuç olarak büyük bir BTC sahibi kur düşüşleri de dikkate alındığında kabaca BTC servetinin 1/4’ünü tüketerek madenciliğin %51’ini ele geçirebilir. Bunun anlamı artık sistem kurallarını tek başına değiştirebilecek olmasıdır. Savunucu uzmanlar (ya da temsilci!) çıkıp “bunu yazan bilmeden komplo teorisi ortaya koymuş” diyebilecekse de inanılmasını tavsiye etmem. Arz sahipleri (BTC üretenler) tekleştiği zaman da güven azaldığı için ayrıca fiyat düşer savunması yapılabilecekse de siz olsanız tek bir madenci olarak mı görünürsünüz yoksa birden çok hesapla mı üretim yaparsınız? 

Önemli bir güvenlik sorununu da atlamamak gerekir. Kripto para borsasından USD karşılığı BTC satın alanlar dışında madenciler ve ilk BTC sahiplerinin kimlikleri bilinmemektedir. Bir kripto cüzdanının bir sahibi var ama bir kişinin yüzlerce kripto cüzdanı ve madencilik hesabı olabiliyor. Bunların küçük oyunculara karşı bir arada hareket etmesini engelleyen bir anti-tröst mekanizması da yok, yasal yaptırımı da yok. Aksine spekülasyon büyük kripto varlık sahipleri için kazançlarını küçük yatırımcının gerçek parasından hasat etmede tam bir oyun alanı.  Nitekim yazılımcısının köpeğinden esinlenerek adına Dogecoin koyduğu kripto paranın Şubat ayında kısa sürede %300’den fazla değer artışında bunu gördük.

Elon Musk’ın aşağıdaki şekilde görülen 4 Şubat 2021 tarihli Twitter mesajları sonrası aşağıdaki grafikte görüldüğü üzere Dogecoin önemli miktarda değer kazandı. Hatta 2021’in ilk üç ayındaki kazancı %1000’i geçti.

Burada unutulmaması gereken bir borsa gerçeği de var. İşlem hacminin sığ olduğu dönemlerde robot işlemciler de hızla fiyatı arttırabiliyor ya da düşürebiliyorlar. Kripto borsalarda, geleneksel borsalardaki gibi bir üretim ya da mal karşılığı olmadığı için tutunma mekanizmaları da düşük ve dalgalılık yüksek. Yapay zeka ile giderek güçlenen robotlar bir kripto paranın aynı anda onlarca borsadaki değeri ve işlem hacmini değerlendirip özellikle vadeli işlemlerde (futures) küçük oyunculara rahatlıkla ayı tuzakları kurabiliyor. Bunların değişim hızına karşılık insanın veri değerlendirme hızı düşük ve rahatlıkla hata yaptırabiliyor.

Büyük kripto varlık sahipleri son zamanda sahip oldukları gerçek parayı da mevcut kripto varlıkların daha iyi hasat edilmesi (!) yani daha yüksek değerden gerçek paraya dönüştürülebilirliğin sağlanması için büyük işlem kapasiteli robotları çalıştırıyorlar. Buna karşılık küçük yatırımcılar için de robot işleticilerine komisyon ödeyerek hizmet alımı da alternatif bir korunma yöntemi olarak görülebilir. Tabi tüm bunlar kısa vadeli işlemler için geçerli. Hiçbir küçük yatırımcı robotu Elon Musk’ın ne zaman tweet atacağını bilmiyor.

Kripto para 2009 yılında bir anda ortaya çıktı gibi gözükse de dağıtık yapıda bir para ortaya çıkartma önerisi daha eski yıllarda da vardı. Örneğin Wei Dai tarafından 1997 yılında önerilen B-para (B-money) dağıtık bir yapıda anonim elektronik nakit para oluşumunu tarif ediyordu. Nitekim şimdiki nesil kripto paraların esrarengiz başlatıcısı Satoshi Nakamato adıyla yazılan makalede B-para referans olarak gösterilmektedir.

Kripto paranın bir üretim olmaksızın da değer oluşturabileceğini söyleyenler Mikronezya’daki YAP adası örneğini de vermekteler. YAP adasında eskiden para olarak Palau adasından getirilen büyük kireç taşı blokları kullanılıyordu.

Büyük hacimli oldukları için alışverişte sahiplikleri sözel olarak yer değiştiriyordu. Adaya getirme zorluğuna göre de değerleri belirleniyordu. Ancak önemli bir fark var, bu taşlar bilinmeyen bir anda ada dışına çıkıp kaybolmuyordu.

Kripto paralar için bir başka risk de kuantum hesaplamadır. Örneğin büyük değerli BTC sahiplerinden biri servetinin USD’ye çevirebildiği bir kısmını kripto para madenciliğinde kullanılabilecek bir Kuantum Bilgisayar geliştirmeye yatırır ve bunda başarılı da olursa, mevcut madencilerin tüm yatırımı boşa çıkacak, 2140 yılında kadar beklenen bütün değeri kısa sürede alabilecektir. Bunu sistemden kazanmak yerine çökertmek isteyen karşı bir grup da yapabilir.

2015’te 500 civarında kripto para olmasına rağmen bunlardan yalnızca 10 tanesinin piyasa büyüklüğü 10 milyon doların üzerindeydi. 2021 Nisan ayı itibarıyla 7000 civarında kripto paranın toplam piyasa büyüklüğü 2 trilyon doları aştı.

Peki bu gerçek bir değer midir? Hadi 2 trilyon dolarımızı çekelim denirse paranızı alabilecek misiniz? Evet ama 2 trilyon dolar olarak değil. Belki %10’u olabilir… İşte olay tam burada başlıyor. Örneğin 1000 Bitcoin-1.000.000 Bitcoin aralığında, 170 milyon dolar ortalama değerdeki kripto varlık cüzdan sahipleri ABD Dolarına dönüştürebilirler mi? Dönüştürürlerse ne olur?

Öncelikle bu dönüşüm için büyük hacimli ve geniş süreli dalgalanmalara ihtiyaçları olacaktır. Zira küçük yatırımcıların parasını sağmadan istedikleri nakdi kripto para borsalarından çekemezler. Çünkü o kadar para hiçbir zaman toplanmamıştı. Küçük yatırımcılar, uçurum kenarında araba yarıştıran gençler gibi bir ödüle ulaşabilme uğruna aslında birbirlerini tüketmektedir. Bunu bilen büyük kripto para sahipleri de botlar aracılığı ile trend yaratmaktadır. Küçük yatırımcılar bu trendin başlangıç tarafını görüp büyüklere vergilerini ödemeye başlamaktadır. Halbuki o vergiyi deyim yerindeyse devletlerine ödeseler; diğer bir deyişle gerçek işlere yatırsalar hep birlikte kazanacak iken hep birlikte kaybettiren bir tercih sarmalına girmektedirler.

Kripto paraya yönlendirmek isteyen, buna yatırım yapmış ya da aracılık yaparak nemalanan kişilerin ulusal paraları kripto para ile güven yönüyle karşılaştırmak gibi tuhaf bir eğilimde oldukları görülmekte. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bir devletin parasını elektronikleştirmesi ile yaygın kripto paralar mekanizmaları itibarı ile farklı şeylerdir.

Biri para diğeri “casino jetonu” olarak  düşünülebilir. Yanlış anlaşılmasın, casino jetonunun makinede oynamak dışında ikinci bir takas piyasasının olduğu durumdan söz ediyoruz. Diğer bir deyişle kripto paraya talep olmaz ise teminatı casino jetonu kadardır, “belki vardır”. Şu anda talebin arttığı dönemdeyiz çünkü pek çok büyük ölçekli kripto para sahibi sanki bu talep trendi sürekli artacakmış gibi haber pompalanmasına destek olmaktadırlar. Türkiye’de de bazı ekonomi uzmanları ilginç bir şekilde kripto parayı geleceğin teknoloji ve küresel yeni bir refah düzeni olarak anlatmaktalar. Bu noktada Blok zincir teknolojisi ile bunu kullanan kripto para kavramını ayrı değerlendirmek gerekir. Paranın elektronikleşmesi için de tek yol mevcut dağıtık kripto para düzenleri değildir.

1859 yılında tüm telgraf sistemini devre dışı bırakan güneş patlaması gibi bir doğa olayı şimdi olsa mali sistemlere etkisi nasıl olur? Bankacılık sisteminde halen kağıt arşiv de tutulmakta. Bu nedenle geçici olarak bir çöküş ve yaşanabilecek olsa da toplamda varlık kaybı kaotik durumun etkileri dışında sınırlı miktarda olacaktır. Ancak dağıtık bir yapıda (Decentralized) olan ve varlığını bu şekilde sürdürebilen kripto para sistemleri önemli bir çöküş yaşayabilir. 3. Dünya Savaşı olmayacağının bir garantisi var mı? Bu tür geniş çaplı kaotik durumlara geleneksel para ve bankacılık sistemleri kripto paralar ve borsalarına göre daha dayanıklıdır.

Sonuç olarak 39 milyon Bitcoin hesabının milyonda ikisi toplam emisyonun %45’e yakınını elinde tutmakta. Yaklaşık 1000 katını piyasadan çekebilmek için çok sayıda küçük yatırımcıdan nasıl tahsilat yapmaları gerektiğini biliyorlar. Belki de en baştan bunu planladılar. Bu nedenle de kripto para borsası ile Casino jeton gişesinin ne kadar farklı olduğu da gittikçe tartışılacak bir konu olabilir.  

Tüm bunlara karşın farklı yönleriyle riskli de olsa kripto para satın alınmasına motive eden örnekler de çok. Örneğin 22 Mayıs 2010’da bir Bitcoin geliştiricisi 10.000 BTC karşılığında bir pizza sipariş ederken bunun 10 yıl sonra 500 milyon dolar ya da yaklaşık 4 milyar TL yapacağını bilmemesi gibi…

Popüler İçerikler

"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi