(Resim kaynağı)
Yalnızca 2014 yılında ortaya çıkan Mt.Gox hacklenmesi ve 2016 yılında Bitfinex hırsızlığının toplam miktarı 970.000 BTC yani şimdiki kurla yaklaşık 50 milyar dolar. Bu değerin Türkiye’deki yıllık tarım ekonomisinin tamamına yakın olması ile olayın boyutunu canlandırabiliriz. Covid 19 kısıtlamaları olmasa muhtemelen geçtiğimiz hafta kripto tosuncuklar nedeniyle Türkiye’de de resimdeki ile benzer görüntüler kaydedilecekti. Bizdekinde sadece kripto paralar kayıp değil, borsanın sahibi de kayıp…
Dünyanın zenginlerinin mülkiyetsiz bir gelecekten söz etmesi de boşuna olmayabilir. Zira kripto varlığınızın şifresini yaşarken paylaşırsanız da bir risk; beklenmeyen bir vefat olursa mirasın yok olması anlamına geliyor. Şifre için ölünce otomatik açılacak kasa yapsanız bu sefer de paylaşım süreci sorunlu olabilir… Kasayı ilk açan her şeyi alabilir, neyi aldığı da kimse tarafından bilinemez. Hatta bu durum cinayetlerin artışına bile neden olabilir.
Bitcoin’de işleyişle ilgili kararları elinde kripto para bulunduranların çoğunluğu değil, üretim yapan madencilerin çoğunluğu (%50+) belirler. Her gün ortalama 144 blok yeni Bitcoin madencilikle çıkıyor. Blok başına 6.25 Bitcoin olduğu dikkate alınırsa ortalama 900 Bitcoin (BTC) yani bu günlerdeki kurla 50 milyon doların üzerinde bir değer emisyona çıkıyor. Yeni talep 50 milyon doların üzerinde olduğu sürece Bitcoin değerinin artacağı anlamı da çıkabilir. Diğer bir deyişle ponzi şemalarında olduğu gibi sistemdeki mevcut üyelerin (!), sisteme yeni üyelerin gerçek para ile katılmasına ihtiyaçları var. Bunun bir alternatifi de sistemin alım-satımda kullanılarak, tekrarlı ticari değer üretmesi ki bu da alış verişin yapıldığı ülkedeki merkez bankasının senyoraj hakkı konusunda bir sorun.
Türkiye’de bu sene itibarı ile döviz piyasalarındaki kaldıraçlı işlemlerin (foreks) vergiye tabi olması kripto para piyasalarını da vergisel açıdan etkileyebilecek bir durumdur. Zira kaldıraçlı işlemler artık stopaja tabidir. 7256 s. Kanun’la GVK Geçici 67. maddesine kaldıraçlı işlemler eklenmiştir. 2021 yılından itibaren aracı kurum müşterilerinin foreks kazançları stopaj esasında vergilendirilmektedir. Farklı para birimlerinin alınıp satılmasında elde edilen kaldıraçlı kazanç stopaja tabi ise farklı kripto para birimleri arasındaki kaldıraçlı kazanç için de bunun geçerli olabileceğini dikkate almak gerekir.
Yakın zamana kadar foreks piyasasında da elde edilen gelirlerin nasıl vergilendirileceği konusunda oldukça tereddütler söz konusuydu. Bu piyasadan elde edilen gelirlerin belirli şartları taşıması durumunda “ticari kazanç” veya “arızı ticari kazanç” ve hatta “değer artış” kazancı olarak vergilendirilebilmesi durumu ortaya çıkmaktaydı.
“Döviz, kıymetli madenler ve Sermaye Piyasası Kurulunca belirlenen diğer varlıklar üzerine yapılan kaldıraçlı işlemlere ilişkin sözleşmeler” ile müşterilerin elde ettiği gelirler %10 oranında stopaj kesintisi yoluyla vergilendirilmesine başlanmıştır. Bu kesintiler aracı kurum tarafından üçer aylık beyannameler ile Vergi Dairesi’ne yatırılacaktır. Kripto Tosuncuk’tan sonra kalan kripto para borsalarının aracı şirketten ne farkı vardır? Kaldıraçlı işlem birinde vergilendirilip de diğerinde vergilendirilmemesinin tek sonucu diğerinin yasal olarak tanınmamasıdır ki bu da beraberinde başka problemi getirir.
Buradaki sorunlardan biri de yalnızca üç Bitcoin hesabındaki toplam Bitcoin miktarının madencilikle 23 yılda emisyona çıkabilecek miktardan fazla olması. Günlük 900 BTC üreten madencilik sisteminin iki temel gideri var. Biri kullanılan işlemcilerin çalışması ve soğutmasına harcanan elektrik enerji gideri diğeri ise donanım yatırımının amortismanıdır. Bu madencilik yatırımı 5 senede başa baş noktasına gelecek olsa yatırımcısı yakın durumdaki devlet garantili enerji vb. altyapı projelerine yönelirdi.
Kripto para madenciliği yatırımcısının genel beklentisi kabaca en geç 2-3 sene içinde yatırımın geri dönmesidir (Bu sistemleri pazarlayanlar içinde daha kısa süreleri iddia edenler de bulunabilir). Bu da 900 BTC=50 milyon dolar x 365 gün x 2 = 36 milyar USD yapar. 36 milyar USD’lik yatırım yapan madencilik sisteminin %50’sini hemen ele geçirir ama ele geçirmek için bunun yaklaşık 1/3’ü de yeterlidir ( https://www.crypto51.app ). Zira 10 milyar USD’lik bir yatırımla BTC üretimini (Hash Rate) birkaç ay maliyetinden yukarıda tutarsanız BTC USD kuru yarının altına düşer ama mevcuttaki üreticiler de işletme maliyeti kurtarmadığı için sistemden çıkmaya başlarlar. Nitekim üretim miktarlarının (Total Hash rate) bir barajın elektrik kesintisi ile açıklanamayacağı kadar ortak zamanlarda, adeta (!) bazı madencilerin anlaşması ile fiyat arttırılabildiği de istatistiklerden görülebilir.
Sonuç olarak büyük bir BTC sahibi kur düşüşleri de dikkate alındığında kabaca BTC servetinin 1/4’ünü tüketerek madenciliğin %51’ini ele geçirebilir. Bunun anlamı artık sistem kurallarını tek başına değiştirebilecek olmasıdır. Savunucu uzmanlar (ya da temsilci!) çıkıp “bunu yazan bilmeden komplo teorisi ortaya koymuş” diyebilecekse de inanılmasını tavsiye etmem. Arz sahipleri (BTC üretenler) tekleştiği zaman da güven azaldığı için ayrıca fiyat düşer savunması yapılabilecekse de siz olsanız tek bir madenci olarak mı görünürsünüz yoksa birden çok hesapla mı üretim yaparsınız?
Önemli bir güvenlik sorununu da atlamamak gerekir. Kripto para borsasından USD karşılığı BTC satın alanlar dışında madenciler ve ilk BTC sahiplerinin kimlikleri bilinmemektedir. Bir kripto cüzdanının bir sahibi var ama bir kişinin yüzlerce kripto cüzdanı ve madencilik hesabı olabiliyor. Bunların küçük oyunculara karşı bir arada hareket etmesini engelleyen bir anti-tröst mekanizması da yok, yasal yaptırımı da yok. Aksine spekülasyon büyük kripto varlık sahipleri için kazançlarını küçük yatırımcının gerçek parasından hasat etmede tam bir oyun alanı. Nitekim yazılımcısının köpeğinden esinlenerek adına Dogecoin koyduğu kripto paranın Şubat ayında kısa sürede %300’den fazla değer artışında bunu gördük.