Gözaltında kaybolan oğluna ulaşmak için 33 yıl boyunca mücadele veren Berfo Kırbayır'ın son 3 yılı belgesel oldu. ‘33 Yıllık Direniş Berfo Ana’ belgeselinden, Kadir Konuksever'in izlenimleri.
12 Eylül askeri darbesinde oğlu Cemil Kırbayır’ı yitiren Berfo Kırbayır’ın görüntüsü beyaz perdeye düştüğünde, faili meçhul cinayetler ve kayıplar konusunda hatırı sayılır bir maziye sahip Diyarbakır’daki sinema salonuna da hüzün çöküp yerleşti. Berfo Ana, yitik oğluna umarsızca sesleniyordu: Anan geldi Cemilcan, neredesin?
Kayıp yakınlarının sembolü haline gelen Berfo Ana, 33 yıl boyunca oğlunu, hiç değilse kemiklerini bulmak için mücadele verdi. O mücadelenin son 3 yılına kamera tutan yönetmen Veysi Altay’ın; '33 Yıllık Direniş Berfo Ana' (Berxadana 33 Salan Dayıka Berfo) belgeselinin ikinci galası, Diyarbakır’da yapıldı.
Oğlunu 33 yıl aradı.
Cemil Kırbayır
Gözleri açık gitti.
Mesele bir ‘gözaltında kayıp’ meselesi olunca ve yakın tarihine ışık tutmak isteyenlerin en azından kazma-küreğe de ihtiyaç duyacağı bir coğrafyada irdeleniyorsa, elbette belgesel, nefessiz izlenecekti.
'Kaçsaydı gelirdi'
Ekranda bir belirip bir kaybolan Berfo Ana sürekli sinirli, ağlıyor ve belki de binlerce kez dile getirdiği şikayetlerini yineliyor. Darbeyi yapan dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’e küfrediyor, beddua ediyor.
Cemil Kırbayır’ın gözaltına alındığı kabul edilmiş ancak gözaltındayken kaçtığı söylenmiş. Berfo Ana’nın tahammül edemediği de bu. Şehadet parmağını sinirle sallayarak; “Kaçaydı bana gelirdi” diyor.
Komşularından yaşlıca bir kadın Berfo Ana için; “Ağladığı, ah ettiği zamanlarda kuşlar bile evine toplanıp dinlerdi” diyor. Ancak Cemil dönmüyordu, ne dirisi ne ölüsü.
Kırbayır’ın arkadaşı konuşuyor
Cemil Kırbayır’ın birlikte gözaltına alındığı arkadaşı Çetin Aşula o günü şöyle anlatıyor:
“12 Eylül işkencehanesi olarak kullanılan Kars Eğitim Enstitüsü'ne götürüldük. Cemil ağabeyi işkenceye aldılar. İşkence elektrikti. Ayak ve el küçük parmaklarımıza, kulak memelerimize ve göğüs uçlarımıza tel bağlayarak elektrik verirlerdi. Cemil abi yan taraftaki odaya alındı. Görmüyordum ancak seslerini duyuyordum. Biri, ‘Cemil istifra et istifra et' diye sesleniyordu. Cemil ağabey kusuyordu. Sonra anladığım kadarıyla kollarına girip ordan çıkardılar. Ardından bir görevli diğerine talimat vererek Cemil abinin kustuğu yeri yıkattı. Ertesi gün beni işkence için o odaya aldıklarında yerdeki izleri gördüm. Cemil abinin kan kustuğunu anladım.”
Her mezara koştu
Berfo Ana’nın kızı Fatma Bilmez, nerede bir mezar kazıldığı haberini alsa annesinin 'Belki Cemilcan’ımındır' diyerek koştuğunu anlatıyor. Ardından yeniden ekranda beliren Berfo Ana, “Çocuğumun cenazesini istiyorum, toprağa onunla başımı koyacağım” diye bağırıyordu.
Belgeselin yönetmeni Veysi Altay, Berfo Ana’nın son üç yılının neredeyse tamamını yanında geçirmiş. Berfo Ana’nın sürekli ağladığını, oğlu için ağıt yaktığını ve özlemini kendi ezgileriyle birleştirip klam söylediğini anlatıyor.
“Bir gece poşetle, karanlıkta, kemiklerini bulmak için evinden çıkmış. Niye böyle bir şey yaptın diye sorduğumda ‘bilmiyorum’ dedi. Muhtemelen kendinde değildi. Onu söylerken gözlerindeki ifade inanılmaz etkileyiciydi.”
Berfo Ana, oğluna dair umutlarını 2011’de yitirmiş.
“Oğlunu yitirmişti ama hep geleceğine dair bir umudu vardı. Ta ki 2011’de Meclis’in, Cemil Kırbayır ile ilgili bir komisyon oluşturmasına kadar. Başbakan Tayyip Erdoğan’la Berfo Ana ve diğer Cumartesi anneleri görüştükten sonra komisyon oluşturdu. Komisyon çeşitli soruşturmalar, çeşitli görüşmeler yaptı. O dönem Kars Eğitim Enstitüsü’nde görevli bir çok insanla görüştü. Açıkladıkları raporda Cemil Kırbayır’ın işkencede katledildiği kanaati oluştu. Komisyon raporuydu ama kesin gibiydi. Cenazesine, kemiklerine dair, öldükten sonra ölü bedeninin nerede olduğuna dair herhangi bir bilgi değil, sadece katledildiği, işkence gördükten sonra öldürüldüğü kanaati oluştuktan sonra Berfo Ana bütün olarak umudunu yitirdi.”
2011 yılından sonra Berfo Ana’nın tek dileği oğlunun kemiklerine kavuşmaktı. İnatla ve zamana ayak direyerek bir gün İstanbul’da, bir gün Ankara’daydı. Yönetmen Veysi Altay’a göre bu kadar uzun yaşamasının nedeni oğlunun kemiklerini bulmak için verdiği mücadeleydi, bir de ‘Kenan Evren’in ölümünü görmeden ölmeyeceğim’ inadıydı.
“Bu kadar uzun yaşamasının nedeni bu inadıydı bana göre. Ölmemek için mücadele etti. Özellikle Kenan Evren’e ciddi takmış vaziyetteydi. Birinci derecede Kenan Evren’i sorumlu görüyordu. Onu öldürmeden ölmeyeceğim diyordu, maalesef bu isteği de yerine gelmedi. Gözleri açık gitti.”
Cemilcan
Tümden umudunu yitirmesine karşın kapısını hep açık tutmuş Berfo Ana: “Annenin sesini duymuyor musun Cemilcan? Kapımı açık bıraktım Cemilcan.” diyerek sürekli oğluna seslenmiş.
‘Cemilcan’ yada cansız bedeni o kapıdan giremeden Berfo Ana çıktı. Oğlu Cemil Kırbayır’ı bulmak için 33 yıl boyunca verdiği mücadeleden yenik çıktı. Bir akşam üstü ezan okunurken evine gelen kuşlar gibi uçup gitti. Oğluyla beraber gömülmek istediğini söylemiş, oğlu bulunmadan mezara konulmamasını vasiyet etmişti. Cenazesinde oğlu Mikail Kırbayır gözyaşları içinde vasiyetini yerine getiremediklerini, ancak hemen yanına Cemil Kırbayır için bir mezar kazdıklarını anlatıyordu.
Berfo Kırbayır ya da nam-ı diğer Berfo Ana’ya oğlunun kemiklerine kavuşmak nasip olmadı. Ancak canı teninden uçsa bile yanındaki boş mezarla herkese seslenmeye devam ediyor: “Anan geldi Cemilcan, neredesin?”
Kaynak: Aljazeera