Benimle Bir Çılgınlık Yapmaya Var mısınız?

Bu aralar aslına bakarsanız sosyal medyadaki birtakım hesapların beyanlarına bakarsak da uzunca bir süredir uzaylılar gündemde. Ha geldiler ha gelecekler!

Bu arada şu 'uzaylı' kelimesi bana hep saçma gelmiştir; zira biz de uzayda ikamet ettiğimize göre bizde uzaylıyız yani onları 'ötekileştirmek' için bu kelimeden başka bir şey bulsak sanki daha mantıklı olacak.

Mesela 'yabancılar' olabilir. Gerçi bu da gündelik hayatımızda çok sık kullandığımız, bize ait olmayan en ufağından en büyüğüne herhangi bir 'farklılık' barındıran her canlıya taktığımız lakap. Ne çok seviyoruz ötekileştirmeyi ne çok seviyoruz bir şeyleri bir kalıba sokmayı ve o kalıpla tanımlamayı. Umarım içten içe bunu yapıyor oluşumuzun sebebinin korku olduğunu biliyorsunuzdur. Bizden olmayandan, bizim gibi olmayandan, bizim gibi hareket etmeyenden, bizim sevdiklerimizi sevmeyenden, bizim gibi davranmayandan, bizim gibi yaşamayı tercih etmeyenden korkuyoruz. Bu kadar basit. 

Neyse; yine konudan uzaklaşıp bizim bize ettiklerimizden (Homo homini lupus/ insan insanın kurdudur Thomas Hobbes'a da selam olsun) bahsetmeyeceğim.

Bugün derdim düpedüz uzaylılar, hani Star Trek'tekiler gibi olanlar.

Hayalini kurmayı en sevdiğimi şey şu: Sabah uyansak ve Times Meydanı'nda ya da Taksim Meydanı'nda mesela gemilerini park etmiş olsalar ne yaparız? 

Haberlerin başlıkları ne olur? Ülke başkanları nasıl açıklamalar yapar? İlk temasa kim geçer ya da geçtiğini iddia eder? 

Şimdi bu hayalin iki versiyonu var tabii ki. Birincisi onları bize saldırıp gezegenimizi (içine etmiş olmamıza rağmen) ele geçirmek istedikleri yani bizlere saldırdıkları versiyon. Bunu hayal etmek çok keyif vermiyor çünkü yüzlerce film çekildi ve olası hemen hemen tüm senaryolarda bir Amerikalı yiğit dünyayı kurtardı.

Benim derdim ikinci versiyon. Ya gelip de bize sevgiyle, anlayışla, dostlukla yaklaşırlarsa ne olacak? Kabul edelim; biz insanlar bu tarz yaklaşımlara hem alışık değiliz hem de artık iç güdüsel şekilde şüphe eder durumdayız. 'Kesin bir planı var, bak şimdi böyle diyor  ama bakalım ne isteyecek'teyiz. 

Haksız da sayılmayız.

Birçoğunuzun 'Ya hu öz babam/amcam/karım/kardeşim beni daha geçen sene dolandırdı elin uzaylısına mı güveneyim?' dediğini tahmin ediyorum. Ya da aranızda 'biz onları on günde kendimize benzetiriz, bozarız' diyenler de vardır ki ben de bu düşüncedeyim. 

Zira bu canlılar bizden daha ileri bir seviyedelerse (öyle varsayalım) bizden daha çabuk öğrenecekler yani on güne kalmaz kıçımızdaki donu alacak seviyeye geleceklerdir. 

Kısacası benim biricik hayalim her iki versiyonda da hazin bir sona mahkum. Peki bu hikayeyi kurtarmanın bir yolu yok mu? Tabii ki var. Yarından itibaren birbirimize güvenmeyi denersek, yarından itibaren birbirimize tüm farklılıklarımıza rağmen saygı duymayı denersek neden olmasın... Pembe kar da yağabilir bir gün, en nihayetinde.

Neyse onu bunu bırakalım da bari en azından yarından itibaren benim hatırım için (varsa öyle bir hatır ki olması için de bir sebep yok) en azından sabahları yürüyüş yaparken birbirimize gülümsemeyi hatta hadi bir cesaret 'günaydın' demeyi deneyelim. Var mısınız bir çılgınlık yapmaya? Hem ne kaybederiz yahu?

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Suriye’de: HTŞ Lideri Colani Karşıladı
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı