Oyunlar günümüzde oldukça popülerleşti, hâliyle kendilerini oynayan kitlenin yanı sıra izlemekle yetinen büyük bir topluluk da bulunuyor. Birçok oyun da büyüleyici hikâyesi ve az miktarda oynanışı sayesinde sadece izlenmeye oldukça müsait. Gelin bu oyunlardan on üç tanesine ufak bir göz atalım.
Android devrimiyle birlikte hayatları değişen üç adet robotun kesişen hikâyesini konu alan Detroit: Become Human; karakterleriyle, oyunculuk kalitesiyle, dallanıp budaklanan hikâyesiyle en izlenesi oyunlardan bir tanesi.
Veba döneminde Engizisyon'dan kaçmaya çalışan iki kraliyet kardeşini konu alan A Plague Tale: Innocence, cesur abla Amicia'nın ve tatlı mı tatlı kardeşi Hugo'nun acıklı hikâyesini oyunculara olabilecek en iyi şekilde sunmayı başarıyor.
Tutkulu, bağlı ve çalkantılı evliliği eşinin hastalığı yüzünden sonlanan Henry, kafasını dağıtmak için soluğu orman bekçiliğinde bulsa da gittiği yerde kendisini inanılmaz olaylar bekliyor. Firewatch, başta sıksa da sonradan açılan heyecanlı hikâyesiyle izleyicilere ve oyunculara tırnaklarını yediriyor.
Erkek arkadaşının ruhu için savaşan Senua'nın hikâyesini kendisinin perspektifinden anlatan Hellblade, detaylarıyla öne çıkıyor. Nors mitolojisinden ve Kelt kültüründen esintiler taşıyan oyun, mental olarak zorluk yaşayan Senua'nın kafasından geçenleri oyuncuya aktarmakta oldukça başarılı.
Life is Strange serisinin ilk oyunu da oyun izlemeyi sevenlerin favorileri arasında yerini alıyor. Life is Strange, doğa üstü güçlerini keşfeden çekingen kız Max'in maceralarını konu alıyor.
Bütün ailesini garip şekillerde öldüren laneti merak edip evine dönen Edith Finch'in sürreal hikâyesini sunuyor bu oyun bizlere. Oyuncu/izleyici, Finch ailesinin garip ölümlerine tek tek tanık olduktan sonra ilginç bir sonla karşılaşıyor.
Oyuncuların ve izleyicilerin derinlik algısını oynatan Superliminal, listedeki diğer oyunlar kadar yüksek bir profile sahip olmasa da eleştirmenlerin beğenisini kazanmayı başardı. Beyninizi yakmak isterseniz bi' göz atın deriz.
Detroit: Become Human'ın geliştiricisinin ellerinden çıkan Beyond: Two Souls da sürükleyici hikâyesi sayesinde izlenmeye oldukça müsait. Ellen Page'in (şimdiki Elliot Page) canlandırdığı olağan üstü genç Jodie Holmes'ün hayatını oynayarak birçok farklı senaryoya tanıklık edebiliyoruz.
Farklı tarzda bir oyun olan Twelve Minutes, zaman döngüsü içerisinde kısılı kalmış ortalama bir adamın ve eşinin vurucu hikâyesini konu alıyor. Kastında Willem Dafoe, Daisy Ridley ve James McAvoy gibi kaliteli oyuncuları bulunduran bu oyun, izleyen veya oynayan herkesi hayretler içerisinde bırakıyor.
Modern Londra'da yaşayan üç karakterin olağan üstü hikâyesini bizlere anlatan Last Stop, bazı konularda sınıfta kalsa da izleyecek oyun bulamayanlar için keyifli, çerezlik bir eser olarak karşımıza çıkıyor.
Hikâyesinin ilerleyişi oldukça garip olan The Stanley Parable, sistem eleştirisi olarak da yorumlanabilen, düşündürücü olduğu kadar güldürücü bir oyun. Tek oynanış mekaniği yürümek olduğu için izlemesi zevkli olan bu eserde çizgisel olarak ulaşılan birçok farklı son bulunuyor. Ciddi ve derin bir hikâye beklentiniz varsa izlemenize pek de gerek yok, fakat biraz gülmek ve şaşırmak isterseniz The Stanley Parable'a göz atmanızı öneririz.
'Grafikler çok umrumda değil, güzel ve rahatlatıcı bir hikâye lazım' diyorsanız Undertale tam sizlik. Kimseyi öldürmek zorunda olmadığınız bu RPG'msi oyun, mizah anlayışıyla da hikâyesiyle de oyuncuları kendine hayran bıraktı.
Tıpkı Undertale gibi grafik açısından çok iddialı olmayan bu oyun, etkileyici hikâyesi sayesinde oyuncuların takdirini kazandı. To the Moon'da zamanda yolculuk yapan iki doktor, ölüm döşeğindeki bir adamın son dileğini yerine getirmeye çalışıyor.
Eğer izlemeyi tercih ederseniz eastergamerstv de hepsini bulabilirsiniz
En güzelide firewatch markiplier den doya doya izledim