Yaşamadan bilemiyor ki insan neyin ne olduğunu...
Yaşamadan bilemiyor ki insan neyin ne olduğunu...
A9TV'de Adnan Oktar'ın sözde cemaatinin müritlerinden biri olarak yayına çıkan Ceylan Özgül, 11 sene boyunca görünenden farklı olarak çok zorlu ve acı günler yaşadı...
Ceylan'ın başından geçenleri dinleyince tüylerimiz ürperdi âdeta. İstedik ki herkes duysun, bilsin hikâyesini. Bu yüzden sizlerle paylaşmaya karar verdik...
Anne, babası birbirine çok âşıktı. Önce ilişkileri sonra çocukları geliyordu onlar için. Aşırı neşeli, pozitif bir o kadarda duygusal annesinin üzülmemek için dertlerden kaçan halleri onu babası gibi mantıklı bir insan olmaya yöneltmişti.
Ailesi 70'li ve 80'li yıllarda ülkede gelişen siyasi durumlardan dolayı hem apolitik davranan hem de inançlarını gizli saklı yaşayan insanlardı. Çocuklarını da bu şekilde yetiştirmek istemişlerdi. Ancak Ceylan merak unsurlarıyla büyüyen ve öğrenme aşkına sahip olduğu için farklı ideolojileri bilmek, tanımak için İstanbul Üniversitesi'ne gitmeyi tercih etmişti.
Tam bu dönemde Adnan Oktar'ın cemaatinden biriyle tanışıp flört etmeye başlamıştı. Görüştüğü kişi bir süre sonra onu da bu oluşumun içine dahil etmek istemişti. Zamanla Adnan Oktar'la da tanışan Ceylan, cemaatin öğrenim hayatı için sunduğu imkânlar karşısında, bu oluşum hakkında hiçbir şeyi sorgulama ihtiyacı duymamıştı.
Zamanı gelince Ceylan'ı da cemaat faaliyetlerine katmaya başladılar. Tabii 2000'lerin başları bu cemaat, tarikat işlerine sıcak bakıldığı bir dönem olduğu için Ceylan da kolaylıkla bu oluşuma inanmıştı. Adnan Oktar'ı Harun Yahya olarak tanımış ve arayışlarına yön verebilecek tecrübede birisi ve idol olarak görmüştü.
Olan biteni fark ettiklerinde her şey için artık çok geçti. Cemaatle yaşamaya başladıktan sonra geçmişiyle tüm bağı kesildi ve kendi ayaklarının üzerinde durmasına bile olanak vermemişlerdi. Artık oranın bir parçasıydı ve her ihtiyacını onlar karşılıyordu. Ceylan kendisinin dışında cinsel sömürü, ekrana çıkma vaatleri gibi yollarla da getirilen birçok genç kızın varlığından da bahsediyor tabii.
Ancak Ceylan sorgulayarak büyüyen bir birey olduğu için bir süre sonra her şeyi fark edip ayrılmayı düşünmeye başlamıştı bile. Bu o kadar kolay olmayacaktı. Uzun yıllar daha onlara boyun eğmek durumunda kaldı. Bu hayatın kendi tercihi olduğu yalanıyla teselli bulmaya, güçlü durmaya çalışıyordu.
Ne yapması gerektiğini bilmediği gibi bir de bu cemaate karşı gelenlerin başına çok kötü şeyler geldiği tehdidiyle karşı karşıyaydı. Hücre sistemi denilen bu oluşumun tam anlamıyla tutsağı olmuştu. Başlarda arayışlarına cevap bulmuş gibi hissetse de sonraları artık Ceylan olmaktan uzaklaştığını fark etmeye başlamıştı.
'Dragos' adı verilen evdeyse Adnan Oktar, ona en yakın olan erkekler ve en önemli bacılar kalıyordu. Her şey bu evden kontrol ediliyor, diğer evlere tüm emirler buradan gidiyordu. Normal şartlardaysa emirleri bacılar veriyordu. Bacılar 'Git anneni kes!' dese bile yapmak zorundalardı.
2017'de artık her şeyi bitirmek isteyerek hastane bahanesiyle kaçmaya çalıştı. Ne yazık ki yakalanmasıyla beraber gerçek anlamda bir tutsaklık hayatı yaşamaya başladı. Bacılar evinden alınıp sıkı güvenliğe sahip, kameralı ve pencerelerinde demir parmaklıları olan bir eve götürülmüştü.
Fiziksel ve psikolojik şiddetse had safhadaydı. Öte yandan cinsel istismar da söz konusuydu. Ceylan da tüm bunlara maruz kalarak günlerini geçirmişti. Hatta yüzünü sadece bir kez gördüğü bir adamla evlenmek zorunda bile bırakıldı. A9 TV'ye zırhlı araçlarla götürülüyordu. Adnan Oktar'ın istediği şekilde giydirilip, süsleniyor ve yine o ne derse öyle davranması bekleniyordu.
Her güne kaçabileceğini düşünerek umutla uyanmış, çıkmadık candan ümit kesilmez deyip hayata devam etmişti. Bir keresinde ailesi onu bir şekilde kaçırıp kurtarmış olsa da Ceylan sevdiklerine zarar verilmesinden korkarak kendi ailesi tarafından kaçırıldığı yalanıyla bacılara geri dönmüştü.
Oluşumun içerisinden kişilerce de ailesine, 'Ceylan cenazeye gelmek istemiyor.' denmişti. Kaçtığı günü olan biteni hatırlamak istemeyen Ceylan için babasının arabasına bindiği an 'Her şey bitti!' dediği an oldu. 11 yıl boyunca şehirden uzak olduğu için hayata adapte olması zaman alsa da sonunda normal hayata dönebildi.
Annesini kaybetmiş olsa da babası ve abisiyle arasını düzelten Ceylan, hâlâ daha tehditler aldığını ama artık hiçbir şeyden korkmadığını dile getirdi.
ya bi s.ktr gidin ya bunlara bile hala acıtasyon yapıyor yok böyle acı çektik filan. Arkadaş o kadar okumuşsun estetiksiz de güzel kızmışsın bir o kadar da akıllıymışsın yani. Senin de çıkarın var ki aralarına katılmışsın.Desene lüks hayata ve estetiklere hayır diyemedim diye. Hala yok çok acılar çektik filan. Sanki zincire bağlanmış gün yüzü görmemiş cahil kızsın. Belki ilk başta lüks hayat için sonra sıkılınca da çıkmak zor geldi. Ama kesinlikle üzülmeye değmez.Hayatta o kadar acılar buna da üzülmez yani.Para varken maşallah hocam ,polis baskın yapınca yallah hocam.
Akıllanmamış daha. Hâlâ cemaatin içinden biriyle evleniyor. Öte yandan doksanların sonu, iki binlerin başı gibi Adnan Oktar'a yönelik ciddi suçlamalarla davalar açılmıştı. İçeri gireceği kesindi ama ne olduysa serbest bırakıldı. Pek çok siyasetçi onu koruyup himaye etti. Bunlardan birinin 5 kez bakanlık yapmış olan Faruk Çelik olduğu iddia edilir mesela. Eğer Adnan Oktar o dönem tutuklanmış olsaydı pek çok insanın acı çekmesi erkenden engellenmiş olacaktı. Ceylan Özgül bir şeyleri sorgulayacaksa buradan başlayabilir sorgulamaya.
kurban değilki! özgürlüğünü sunulan imkanlara satmış işte. neyi sorgulamış? :D:D bu kadar işsizlik mücadelesi veren insanların aklı fikri yok mu bir cemaate girip yolunu bulsun?