"Ben Başaramıyorsam Sen de Başaramazsın": Yengeç Sepeti Sendromu (Crab Mentality) Hakkında Bilmeniz Gerekenler

'Yengeç sepeti sendromu'' veya 'crab mentality' olarak bilinen fenomeni sizin için inceledik. İyi okumalar!

"Yengeç sepeti sendromu" ne anlama geliyor?

medium.com

Sendrom, aynı ortamda bulunan insanların birbirlerinin başarılarını çekememesi olarak özetlenebilir. Ortamdaki biri bir şeye sahip olacakken diğerleri onun başarısına engel olmaya ve o kişiyi geriye çekmeye çalışırlar.

Sendrom, adını sık karşılaşılan bir fenomenden alıyor.

Bir kovaya konulan yengeçler, üstü açık olan kovadan kolayca kaçabilecekken oldukları yerden kıpırdayamazlar. Çünkü eğer içlerinden biri kovadan çıkmaya çalışırsa, sürüdeki diğer yengeçler onu mutlaka kovanın içine çeker. Bu sendrom da adını doğada sıklıkla karşılaşılan bu fenomenden alıyor.

Bu davranış şekli yengeçler arasında o kadar yaygın ki, yengeç kovalarının üstü hiçbir zaman kapatılmıyor!

Yengeçler sürü halindeyken zaten bulundukları kovadan kaçamayacakları için kovanın üstü hiçbir zaman kapatılmıyor. Oldukça düşündürücü, değil mi? İşte, benzer bir davranış şekline biz insanlar da sahibiz!

"Ben sahip olamıyorsam sen de sahip olamazsın" güdüsü, özellikle modern insanda oldukça baskın gelebiliyor.

'Sürüde' yer alan diğer kişilerin başarısını çekememe durumu; kıskançlık, haset, nefret, küçümseme, rekabet ya da komplo içerikli düşüncelerle açıklanabiliyor. Bu tür davranışlara özellikle iş hayatında sıklıkla rastlandığı da malum!

Bu durum, farklı şekillerde de tezahür edebiliyor.

Örneğin 'sürüden' ayrılıp daha iyi bir yere gidecek olan kişiyi engellemek isteyen diğer kişiler, o kişinin özgüvenini azaltmaya yönelik söylemlerde, mobbing hamlelerinde ve diğer olumsuz eylemlerde bulunabiliyorlar.

Nörobilimciler, bu tür davranışların artık kolektif bilinçaltımıza 'kodlandığını' söylüyor.

finance.yahoo.com

'Toplu intihar' olayı atalarımızdan ve büyük akrabalarımızdan bize kalan hayatta kalma içgüdülerimize ters düştüğü için bu durum kimilerine tuhaf gelebilir. Nörobilimci Tara Swart, bu durumu insanoğlunun 'kayıptan kaçınma' güdüsü ile ilişkilendirerek insanoğlunun kaybetmekten kaçınma içgüdüsünün kazanma içgüdüsüne göre iki kat güçlü olduğunu vurguluyor.

Swart'a göre, birinin başarılı olduğunu gördüğümüz zaman kendi elimizdekini de kaybedeceğimizden korkuyoruz.

finance.yahoo.com

Bu ister diğerlerinden daha küçük bir dilim pasta almak olsun, ister daha büyük şeyler olsun, insan beyni başkasının bir şeyler kazandığını görünce kendi elindekileri kaybedecekmiş gibi paniğe kapılabiliyor. Bu panikten de bir şeyler kazanmış olmanın getirdiği olası sevincin iki katı daha fazla etkileniyoruz!

'Yengeç sepeti' analojisi birçok farklı alana uyarlanabilir.

finance.yahoo.com

Sonuçta artık insan beynine yerleşmiş bir davranıştan söz ediyoruz. İnsanın olduğu her yerde 'yengeç sepeti' psikolojisi ile karşılaşılabiliyor; dolayısıyla modern insanın en çok vakit geçirdiği yerlerden biri olan işyerleri de bu durum için oldukça elverişli bir ortam sunuyor. İşyerinde birinin maaşına zam alması, diğer çalışanları da harekete geçirebiliyor.

'Yengeç sepeti sendromuna' kapılmak için herkesin bir sebebi var!

Bazıları sadece değişimden korkarken kimileri de utançla, yetersizlik hissiyatıyla, üzüntüyle ya da korkuyla hareket edebiliyor. Başkalarının başarısı bizim yetersizlik hissiyatımızı körükleyebiliyor ve kendi eksiklerimizle yüzleşmek üzere konfor alanımızı terk etmek yerine karşımızdakini aşağı çekmeye uğraşabiliyoruz. Oldukça insani bir durum anlayacağınız!

İnsanlar olarak sosyal ortamlarda yengeçler gibi davranmaya oldukça yatkınız!

en.wikipedia.org

Yengeç sepeti sendromu, bir organizasyon çatısı altında yer alan insanların performanslarını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Yeni Zelanda'da 2015 yılında yapılan bir araştırma, bir sınıftaki öğrencilerin sınav sonuçlarının anonim kalması halinde %18 oranında daha yüksek puanlar aldığını ortaya koyuyor.

Peki, bu düşünce tarzı nereden geliyor?

www.omaritani.com

Stanford'lu psikolog Carol Dweck, bu durumun kaynağında 'sabit fikirliliğin' olduğunu söylüyor. Dweck'e göre sabit fikirli kişiler kendi karakterlerinin, zekalarının, bilgi birikimlerinin ve ayırt edici diğer özelliklerinin yeterince gelişmiş olduğunu düşünüyorlar ve kendilerini daha fazla geliştirmeyeceklerine inanıyorlar.

Bu tür insanlar, bu yüzden hiçbir zaman şartlara meydan okumuyorlar.

İrili ufaklı her türlü meydan okumalardan kaçındıkları gibi çabuk pes ediyor, feedback'leri gözardı edebiliyor ve başkalarının başarılarını tehdit olarak algılayabiliyorlar. Bu yüzden, korktukları bir şeyi yapmak üzere 'meydan okumaya' girişmek yerine, başarıya doğru adım atan kişileri kendi yanlarına çekmeyi tercih ediyorlar.

Bu durum, insanların ufkunu geliştirmesinin de önüne geçiyor.

İnsanlar bu yüzden egolarının ötesinde düşünemiyor, konfor alanlarının dışına çıkamıyorlar. Mevcut durumdan memnuniyetsizliklerini dile getirseler de aslında ne istediklerini ve bunun için neler yapabileceklerini kendilerine itiraf etmekten kaçınıyorlar. Bunu da eleştiri, küçümseme, cesaret kırma ve kabalık etme gibi eylemlerle açığa çıkarıyorlar.

Çevremiz, davranışlarımızı şekillendiriyor!

Yazar James Clear'ın 'Atomic Habits' kitabında vurguladığı gibi; Çevre, insan davranışlarını şekillendiren görünmez bir el. Bu yüzden bir yandan yengeç sepetindeki diğer yengeçlerin kurbanı olmamanın yollarını ararken bir yandan da sepetteki diğer yengeçlerden biri olmamak için uğraşmamız gerekiyor!

Peki siz kovadaki yengeçlerden hangisisiniz?

Aşağı çeken yengeç olmak da, çekilen olmak da son derece kötü! Hangi rolü oynarsak oynayalım, kolektif bir çöküşün kimseye fayda sağlamayacağı açık. Uzun vadede herkesin zararına olacak bu eylemi gerçekleştiren taraf, karşısındaki kişiyi ‘aşağı’ çekerken kendini iyi hissediyor olabilir; oysa karşı tarafı yıldırmak üzere kötülemek hiçbir zaman sağlıklı bir eylem değil.

Her zaman sizden daha iyi birileri ortaya çıkacak!

Hayatın kuralı budur; sizden daha zengin, akıllı, yakışıklı, bilge, şanslı ve başarılı insanlar hep vardır, varolmuşlardır, varolacaklardır. Bu yüzden kendinizi başka insanlarla kıyaslıyorsanız bundan bir an önce vazgeçmelisiniz. Bunun üzerinden kendinize yükleniyorsanız kendinize zarar verirsiniz. Başkalarına yüklenmek istiyorsanız, kendinizi kovadaki diğer yengeçlerden biri olarak buluverirsiniz!

Eğer kurban sizseniz, sınırlı düşünmekten kaçınmalısınız.

Sizi aşağıya çektiğine inandığınız ortamlarda her ne sebeple olursa olsun bulunmamalısınız! Yani kısacası rolünüz ne olursa olsun, yengeç sepeti psikolojisinden çıkmalısınız!

Peki, bu psikolojiden nasıl çıkılır?

Amerikalı eğitimci Stephen Covey, ''The 7 Habits of Highly Effective People' adlı kitabında bu zihniyetin özelliklerini sıralarken şu ifadeleri kullanıyor: “Bu tür insanlar her şeyi kazanmak ve kaybetmek olarak yorumlarlar. Ortada bir şeyden belli bir miktarda vardır ve başkası alırsa bana bir şey kalmayacak, diye düşünürler.' Bu yüzden arkadaşlarınızı rakip veya tehdit olarak algılamaya başlayabilir, vizyonunuzu oldukça daraltabilirsiniz.

Covey, insanlara duygusal anlamda daha cömert yaklaşmamız gerektiğini öğütlüyor.

Covey’e göre insanların başarılarının iyi yanlarını düşünmek, onların iyiliğini istemek ve onların elde ettikleri başarıların bizim başarılarımıza da katkı sağlayacağına inanmak, bu psikolojiden çıkışın anahtarı. Eğer birilerinin başarılarına karşı siz de buna benzer ‘gıcık olma’ hissiyatlarını yaşıyorsanız, kendinize bunları telkin edebilirsiniz. Hayata bakışınızın olumlu etkilendiğini göreceksiniz!

Herkes değişime ve gelişime açıktır!

Hele ki geçmişteki hatalarımızdan ders çıkarabildiğimiz ve onları tekrarlamadığımız müddetçe, her türlü olumsuz düşünceden ve alışkanlıktan kurtulabiliriz! Herkesi içten içe yiyip bitiren ‘yengeç kovasından’ çıkmanın yolu da aslında bu: Değişime izin vermek ve olumlu telkinlerde bulunmak!

Yazımızı, konuyla alakalı bir şarkı ile noktalayalım!

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı