Ben Ağlamam Diyenlerin Bile Göz Pınarlarını Kurutacak Duygu Yüklü 20 Kitap Önerisi

Mendillerinizi hazır bulundurun, çünkü okurken bu kitaplar sizi bir güzel ağlatacak.

1. Çocukluğum - Maksim Gorki

Gorki'nin Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim'den oluşan üçlemesi, Rus dilinde yazılmış en güzel otobiyografilerden biridir. Çocukluğum'da babasını küçük yaşta yitirdikten sonra taşındığı dedesinin evinde geçirdiği yılları anlatır. Miras kavgaları, doğumlar, ölümler, küçük Aleksey'in tanık olduğu ve bizzat maruz kaldığı akıl almaz şiddet, bu evde gündelik hayatın akışı içinde sıradan olaylardır.

'Herkesin herkese düşman' olduğu bu aile, 19. yüzyıl Rusya'sında hüküm süren acımasız ve hoyrat hayatın bir 'küçük evreni'dir. aslında. Neyse ki idealizmi ve tertemiz kalbiyle adeta bir halk filozofu olan ninesi hep Aleksey'in yanındadır. Bir de her biri hayatında iz bırakan çok sayıda capcanlı karakter vardır… Onlar sayesinde hayat zor olduğu kadar gizemli ve renklidir de. Hem Gorki'nin 'kendi ülkelerinde bir yabancı gibi yaşayan, gerçekteyse o toplumun en iyileri olan' insanlardan ilkiyle tanışması da yine çocukluğuna rastlar…

2. Küçük Prens - Antoine de Saint-Exupery

“Hoşça git,” dedi tilki. “Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: “Gerçeğin mayası gözle görülmez.”

3. Büyük Umutlar- Charles Dickens

Büyük Umutlar, XIX. yüzyıl İngiltere’sinde taşra ortamından büyük kente uzanan tam bir Victoria dönemi romanıdır. Charles Dickens, bu olgunluk dönemi eserinde köyünde zor bir çocukluk geçirdikten sonra esrarengiz bir mirasa konan Pip’in maceralarını anlatır. Gönlü karasevdayla, gözü yükselme hırsıyla perdelenmiş genç Pip’in serüvenleri, sanayileşen toplumdaki sevgisizliği, ikiyüzlülüğü ve para hırsını gözler önüne serer. Büyük Umutlar, Londra’da beyefendi konumuna yükselen Pip’in başından geçenleri anlatmakla kalmaz, birbirinden ilginç karakterlerle tanıştırır okuru.

Dickens, romanın kahramanı Pip’in düşünce yapısını büyük bir incelikle ele alır. Bir yandan bireylerin düşkünlüklerini, başarısızlıklarını anlatırken diğer yandan da çağın gerçeklerine ve değerlerine ayna tutar.

4. Taşıdıkları Şeyler - Tim O'Brien

Hafızaya ve yazının gücüne dair çağdaş bir klasik: Taşıdıkları Şeyler. Tim O’Brien, Pulitzer’e aday olan bu kitapta kurmaca ve hakikatin arasındaki ince çizgide geziniyor, siperlerden yazı masasına uzanarak savaşı ve sonrasını anlatıyor. Helikopterler durmaksızın uğulduyor, en karanlık gecelerden sonra bile pırıl pırıl bir güneş doğuyor ve napalm tesirindeki bu hikayelerde savaşın tüm gerçekliği bulanık bir düşe, düşler ise yaşam iştahına dönüşüyor. Tim O’Brien, Taşıdıkları Şeyler’de yazının dönüştürücü gücünü, mucizelerini gösteriyor; çocuklarını ölüme yollamaktan usanmayan ve şiddete bir türlü doymayan dünyanın yükünü, kolay kolay unutulmayacak ayrıntılar eşliğinde sayfalara döküyor.

Yayımlandığı tarihten bu yana tüm dünyada iki milyondan fazla okura ulaşan ve Pulitzer adaylığı bir yana pek çok saygın ödüle layık bulunan Taşıdıkları Şeyler, yaşamın mucizesine, yazının tılsımına ve savaşın dehşetine dair unutulmayacak, sert ve sarsıcı bir kitap.

5. Toprak Ana - Cengiz Aytmatov

Cengiz Aytmatov, Toprak Ana romanında erkekleri askere alınan bozkırın ortasındaki bir Kırgız köyünde geride kalanların çektiği sıkıntıları anlatıyor. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi, boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölüm haberleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, anaların evlatlarını bir bir askere göndermesi, ayrılıklar, gözyaşları... Yani tek kelimeyle ve bütün zulmetiyle; savaş. Cengiz Aytmatov, o her zamanki berrak ve akıcı üslûbuyla bizleri, adeta insanları öğütür gibi harcayan savaş düzeneğinin yarattığı trajedilerle sarsıyor.

6. Şeker Portakalı - Jose Mauro de Vasconcelos

Acı dolu bir hayat sürdürmek ve bunu yaşamın olağan seyri gibi kabul etmek, ta ki hayattaki en gerçek ve karşı konulamaz acının ne olduğunu öğrenene kadar… Şeker Portakalı; yoksulluk ve sevgisizlik içinde yaşayan küçük Zeze’nin dünyasını, okuyucusuna yalnızca minik bir çocuğun gözünden değil, evrensel bir hakikat penceresinden sunuyor. 

Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vasconcelos’un 1968’de yayımlanan Şeker Portakalı adlı eseri, yalın anlatımı ve çarpıcı hikâyesiyle dünya edebiyatının unutulmaz başyapıtları arasında yer alıyor. Yazarının hayatından izler taşıyan eser, bir çocuğun iç dünyasından yola çıkarak tüm insanlığa acıyla yoğrularak olgunlaşmanın ağırlığını duyumsatıyor. 

Gerçekçi anlatımı ve duygu ağırlıklı temasıyla Latin Amerika edebiyatını tüm yönleriyle yansıtan Şeker Portakalı; saflığı, şefkati ve acıyı eksiksiz bir empati ile iliklerinize kadar hissetmenizi sağlayacak.

Kitabın başkahramanı Zeze, yaramazlıklarıyla meşhur bir afacan. Mahallelinin “şeytan” olarak andığı bu çocuğu, öğretmeni ise bir “melek” olarak görüyor. Günün birinde Zeze ve ailesi, maddi imkansızlıklar nedeniyle oturdukları evden taşınmak zorunda kalıyor. Zeze, önceleri taşınmalarına çok üzülse de bu durumu yeni taşındıkları evin bahçesindeki şeker portakalı fidanıyla telafi ediyor. Fidan, çok geçmeden Zeze’nin en iyi arkadaşı oluveriyor. 

Zeze bir gün, en büyük hayalini, daha doğrusu yapmayı en çok istediği yaramazlıklardan birini gerçekleştiriyor. Bu yaptığının bedelini ise mahallede Portekizli adıyla bilinen bir adamdan fena halde dayak yiyerek ödüyor. 

Küçük kahramanımız, başta bu adamdan nefret etse de sonradan onu çok seviyor. Hatta Portekizliyi o kadar çok seviyor ki bu sayede haylazlığı da bırakıyor. Zamanla ikilinin arasında, baba-oğul ilişkisi gibi bir bağ kuruluyor. Ancak hikayenin sonunda bu bağlılık, Zeze’yi iyileştirdiği kadar onun ömür boyu unutamayacağı bir acıyı da beraberinde getirecek.

7. Senden Önce Ben - Jojo Moyes

Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu...

Yaşamın ince detayları Lou'dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu...

Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.

Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou'nun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?

Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün...

'Sakin son bölümleri otobüste giderken okumayın. Ağlamamak için kendinizi tutmaya çalışırken bir enkaza dönüşebilirsiniz.'

Tracy Williams

'Bu kitabı okuyunca duygudan duyguya koşacağınız bir lunaparka girmiş gibi oluyorsunuz. Okurken dünyayı ve zamanı durdurmak isteyeceksiniz.'

Dooster

'Arkadaşların elden ele dolaştıracağı bir roman olacak. Moyes karizmatik, gerçekçi ve çarpıcı karakterler yaratmayı çok iyi biliyor.'

The Independent

'Sizi bu kadar içine çekecek başka bir kitap bulmanız çok zor. Yıllardır okuduğum en güzel kitap.'

Gill B.

'Bu hikâyeyi kitap bittikten çok uzun bir süre sonra bile hatırlayacak, her daim yanınızda taşımak isteyeceksiniz.'

8. Mavi Saçlı Kız - Burçak Çerezcioğlu

Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yakıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. Cesaret olmadan tek adım atılamayacak tehlikelerin içine sokar insanı. Acıya beklenmedik faturalar çıkarır. En umulmadık anda, renkler değişir. Küçücük bir yaşamın ardında kalan, insanın kendisinden büyütüp sevdiği, korumaya yazgılı olduğu bağlılıklar vardır. Burçak Çerezcioğlu, 16 yaşında lösemiden öldüğünde, cesareti, sevgiyi ve yaşamı tanıyordu. Bu kitapta, kısa bir yaşamın kederini, güzelliğini, acısını, bir savaşı okuyacaksınız. Ne yazık ki kurmaca olmayan bir hayatın öyküsünü. Bir babaya, bu dizeleri yazdırmış bir hayatın. Sabahları hasta uyanmanı istiyorum. Hastaysan eğer yaşıyorsun demektir.

9. Acımak - Reşat Nuri Güntekin

Acımak - Reşat Nuri Güntekin

Türk edebiyatının usta isimlerinden biri olan Reşat Nuri Güntekin’in 'Acımak' adlı romanı, ilk olarak 1928 yılında yayınlandı. Usta yazar bu eserinde bir öğretmenin geçmişinde yaşadıklarının meslek hayatını etkilemesini işlemiştir. Günümüzde, İnkılap Yayınevi tarafından okuyucu ile buluşturulan 'Acımak' romanı, Zehra Öğretmen ile babası Mürşit’in gözünden dramatik yaşam öykülerini anlatır. 159 sayfa olan roman, acıma duygusunu odağa yerleştirirken, aynı zamanda dönemin memuriyet yaşamına dair ipuçları veriyor..

Acımayı Bilmeyen Bir Öğretmenin Romanı

Mektebin başmuallimi olan Zehra, yeni eğitim öğretimin tüm gereklerini yerine getirirken aynı zamanda öğrencileri ile birebir ilgilenir. Fakat, öğrencilerin yaptıkları yanlışları asla affetmeden, hiçbir koşulda acıma duygusu hissetmez. Bu durumun farkına varan maarif müdürü Tevfik Hayri ve Vekil Şerif Hayri Bey Zehra’nın okuluna giderek, babasının hasta olduğunu söylediklerinde Zehra, İstanbul’a babasını görmeye gitmemek için direnir. Sonrasında fikrini değiştirerek İstanbul’a doğru yola çıkar ve vardığında babasının öldüğünü öğrenir. Zehra’ya babasının eşyalarının olduğu sandığın anahtarı verilir. Ve Zehra, sandıktan bulduğu günlükte daha önce bildiği her şeyin tam tersi olduğunu öğrenerek, acıma duygusunu öğrenir. Reşat Nuri Güntekin, bu eserinde Cumhuriyet öncesinin toplumsal yapısını açık bir şekilde ortaya koyarken, sosyal yaşamın çatışmalarını da gözler önüne koyar. Acımak, aile ilişkilerini ve aile olmanın getirdiği sorumlulukları adeta bir ders gibi okuyucuya anlatır.

10. Fareler Ve İnsanlar - John Steinbeck

Fareler ve İnsanlar, birbirine zıt karakterdeki iki mevsimlik tarım işçisinin, zeki George Milton ve onun güçlü kuvvetli ama akli dengesi bozuk yoldaşı Lennie Small’un öyküsünü anlatır. Küçük bir toprak satın alıp insanca bir hayat yaşamanın hayalini kuran bu ikilinin öyküsünde dostluk ve dayanışma duygusu önemli bir yer tutar. Steinbeck insanın insanla ilişkisini anlatmakla kalmaz insanın doğayla ve toplumla kurduğu ilişkileri de konu eder bu destansı romanında. Kitabın ismine ilham veren Robert Burns şiirindeki gibi; “En iyi planları farelerin ve insanların / Sıkça ters gider…'

11. Ateşböceği Yolu - Kristin Hannah

“Ateşböceği Yolu’nda Kristin Hannah sevgi ve sadakat üzerine keskin ve unutulmaz bir hikaye yazmıştır.”

Jacquelyn Mitchard

“Kristin Hannah 70 ve 80’lerin heyecanını ve enerjisini ortaya sermektedir ve bunu öyle bir derin seviyede yapmaktadır ki okuyucuları iki kadın arasındaki dostluğun tam kalbine taşıyor.

Ateşböceği Yolu bir şaheser.”

Elin Hilderbrand

“Hayatımızdaki en önemli şeylerden biri olan ebedi dostluk üzerine dokunaklı, enfes bir roman.”

Elizabeth Buchan

“Bu muhteşem romanın sayfalarını çok hızlı geçmek istemeyeceksiniz. Kapıyı kilitleyin, telefonunuzu kapatın, ve yanınıza bir paket mendil alıp koltuğunuza yerleşin. (Sonra uyarmadı demeyin.) Kristin Hannah’dan başka hiç kimse kadınların dostluğunu tüm acısı, tatlısıyla bu kadar güzel yazamazdı.

Harika bir yazar.”

Susan Elizabeth Phillips

“Ateşböceği Yolu okumayı neden sevdiğimizi bize bir kez daha hatırlatıyor.”

Patricia Gaffney

12. Uçurtma Avcısı - Khaled Hosseini

Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.

Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları...

Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor. Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...

13. Ahraz - Deniz Gezgin

“Her şeye büyük bir merak besliyordu. Gökyüzünü, açık denizi, karşı adayı, rüzgârın uyuduğu yeri ve daha çok şeyi... bilmek değil hissetmek istiyordu. Varlıktan çok yokluktu merak ettiği, hiçlik; tıpkı kendi gibi.” Ahraz suyla başlayıp suyla biten bir roman. Romanın başkarakteri İsrafil, yüzüne kapıların kapandığı, küçük bir kıyı kasabasında toplumun günah keçisi yaptığı çaresiz Adile’nin tek oğludur. Suyun içine doğan bu ahraz çocuk, talihsiz annesi gibi çöp toplayarak ayakta kalır. Gelgelelim hayata sırtını dönmek yerine taşları, martıları, kayaların tüylü derisi yosunları, denizin dili balıkları arkadaş bilir; gökyüzünü yoldaş, ağacı rehber yapar. Yıllar sonra bir gün, kasabadaki tek dostu Marangoz Yusuf’la birlikte, kıyıya vuran iki yabancıya yardım eli uzatmasıyla ortalık karışacak, tüm kasaba halkını karşısına alacak, suyun zıddı ateşe kapı aralayacaktır. Deniz Gezgin derinlerden çekip çıkardığı kadim anlatılar, pagan inanışlar ve tarihe göndermelerle örüyor romanını. Böylece doğa ile kültürün uyumla bütünleştiği zamansız, evrensel bir hikâye ortaya çıkarıyor.

14. Çoluk Çocuk - Patti Smith

'Bir başyapıt, daha önce hiç açılmamış bir hazine sandığının içini görmek için ayrıcalıklı bir davet.'

Johnny Deep

Coltrane’in öldüğü yazdı, aşkın ve isyanların yazıydı ve Brooklyn’de tesadüfi bir karşılaşmanın iki genç insanı sanat, bağlılık ve başlangıçlarla dolu bir hayat yolculuğuna çıkarttığı yazdı.

Pek çok eleştirmen tarafından 2010’un en iyi kitapları arasında gösterilen ve son olarak prestijli National Book Awards’u kazanan ÇOLUK ÇOCUK, bir aşk hikâyesi olarak başlayıp bir ağıt olarak sona eriyor.

Altmışların sonu, yetmişlerin başındaki New York’a, onun zengin ve fakir insanlarına, sanatçılarına ve serserilerine bir selam çakıyor. Yolun başında birbirlerine göz kulak olmaya söz vermiş iki genç sanatçı, Patti Smith ve Robert Mapplethorpe’un yükselişlerini ve şöhret kapısını aralayışlarını nefes kesici bir içtenlik ve saflıkta anlatan bu kitap, gerçek bir masal.

'...Robert hakkında, bizim hakkımızda yazabileceğim daha pek çok hikâye var. Ancak anlattığım hikâye bu. Anlatmamı istediği hikâye bu. Sözümü tuttum. Dünyanın kara ormanına dalan Hansel ile Gretel gibiydik. Asla hayal bile edemeyeceğimiz cazibelerin, cadıların ve iblislerin yanı sıra ancak bir kısmını hayal ettiğimiz ihtişamlarla karşılaştık. Bu iki genç adına hiç kimse ne konuşabilir ne de birlikte geçirdikleri günler ve geceler hakkında doğruyu söyleyebilir. Bunu sadece Robert ile ben anlatabiliriz. Onun deyişiyle, bu bizim hikâyemiz. Ve o gittiği için, bunu size anlatma görevini bana bıraktı.'

15. Ağır Roman - Metin Kaçan

Güneş buluttan sıyrılırken Kolera’nın âlemci kadınları bir omuz darbesinde yıkılacakmış gibi duran evlerinin önünde oto tamircileriyle, marangozlarla, tornacılarla aslanlar gibi muhabbete koyuldular. Bir yandan da kaynak yaparken elleri titreyen ustalara esrarı daha kallavi içmeleri için zıvana hazırlamaya başladılar. Köylü kadınlar, kocalarının mahalle hakkında anlattıkları korku hikâyelerinden tırstıklarından mahkûmlar gibi camdan bakıyorlardı.

16. Gece Yolu - Kristin Hannah

Ateşböceği Yolu, Kış Bahçesi ve Gerçek Renkler kitaplarının yazarı Kristin Hannah’ın aşka ve kaybetmeye dair dokunaklı yeni romanı

Hayat size bir dizi seçenek sunar. Beklemek... Geçmişe tutunmak... Unutmak... Affetmek...

Siz hangi yolu seçerdiniz?

On sekiz yıldır çocuklarının ihtiyaçlarını her şeyden üstün tutan Jude Farraday’in ikizleri Mia ile Zach zeki ve mutlu birer gençtir. Defalarca evlatlık verilen ve karanlık bir geçmişe sahip olan Lexi kısa sürede Mia’nın en yakın arkadaşı ve bu birbirine bağlı ailenin de bir parçası olur.

Jude çocuklarının iyi bir yaşam sürmesi ve tehlikelerden uzak olmaları için her şeyi yapmıştır. Ancak lisedeki son yılları hepsini büyük bir sınavdan geçirir ve sıcak bir yaz gecesi, verilen yanlış bir kararla hepsinin hayatları altüst olur. Farraday ailesi göz açıp kapayıncaya kadar paramparça olacak, Lexi her şeyini kaybedecektir. Sonraki yıllarda, hepsi o gecenin doğurduğu sonuçlarla yüzleşir ve unutmaya çalışır. Ya da affetme cesaretini kendinde bulmaya...

Hayat dolu ve evrensel bir roman... Gece Yolu annelik, kimlik, aşk ve affetmeye dair soruları derinlemesine işliyor. Hem kaybetmenin verdiği şiddetli acıyı hem de ümidin hayret verici gücünü gözler önüne seren aydınlatıcı, yürek parçalayıcı bir roman. Kristin Hannah aile özlemi, insan kalbinin direnci ve sevdiklerimizi affetme cesaretine dair unutulmaz bir hikâyeyi olabilecek en iyi şekilde anlatıyor.

“Gece Yolu insan ruhunun affetme konusundaki eşsiz gücüne dair özel bir kitap.” -New York Journal of Books

“Gece Yolu’nu okuyup da hikâyesinden ve karakterlerden etkilenmemeniz imkânsız. Kitabı bitirdikten sonra bile etkisini birkaç gün üzerinizden atamayacaksınız.” -The Huffington Post

“Gece Yolu’nu son sayfasına kadar ağlayarak okuyacaksınız.” -The Daily Mail

17. Araf - Candan Özer

Yıllar önce oğlunu, ardından eşini kaybetmiş Saba ile yakın bir ilçede askerliğini yapan ünlü yazar Engin’in yolu bir gün mezarlıkta kesişir.

Saba’yı ilk gördüğü anda yeni romanının kahramanı yapmayı kafasına koyan Engin, onu tekrar görmek ümidiyle her hafta sonu mezarlığa gitmeye başlar.

Yaşadığı acıların ardından, kendini dış dünyaya kapatmış olan Saba, Engin’in bu niyetinden habersiz, tanımlayamadığı bir hisle ona tüm hayatının düğüm düğüm olmuş gizlerini anlatmaya başlar. Engin’le konuşmak bir terapidir Saba için. Anlattıkça içindeki zehri boşaltır ve farkında bile olmadan yeniden soluk almaya başlar.

Kader onlara, hiç beklemedikleri ve belki de hiç istemedikleri bir senaryo hazırlamaktadır. Birlikte geçirebildikleri hafta sonları, adlandıramadıkları bir bağ oluşturur aralarında. Birbirlerine hep belli bir mesafede kalmalarının nedeni, kocasına hâlâ âşık olduğunu söyleyen Saba’nın araya ördüğü bir duvar gibi görünse de aslında sık sık ziyaretine gelen kocası Kerem’in canını yakan tehditleridir.

18. Bir Gün - David Nicholls

YİRMİ YIL İKİ İNSAN

Bütün hayatınızı, aradığınızın tam önünüzde olduğunu fark etmeden yaşayabilirsiniz.

“Seni kırkında hayal edebiliyorum.” dedi sesinde bir imayla. “Şu an bile gözümde canlandırabiliyorum.”

Genç adam, gözlerini açmadan gülümsedi. “Devam et.”

BU KİTABI SEVMEYECEK BİR KİŞİ DAHİ DÜŞÜNEMİYORUM. HERKES BU KİTABA ÂŞIK OLACAK! VE HER YAZAR BU KİTABI KENDİLERİNİN YAZMIŞ OLMASINI DİLEYECEK.

Tony Parsons

“Daha ilk sayfalarında tutulacaksınız... Elinizden bırakamayacaksınız.”

Psychologies

“Yıllardır okuduğum en iyi roman. Korkunç derecede ve yüzde yüz dürüst; gerçek hayatı yansıtıyor. Her sayfayı yaşadım.”

Jenny Colgan

“En yakın kitapçıya gidin, Bir Gün romanını alın ve 2010’u edebiyat dünyasında fırtına yaratan bu kitabı okumadan geçirmeyin.”

Daily Record

“Enfes bir aşk hikâyesi. ”Sunday Herald

“Harika,harika bir kitap… Siz okurken eriyip gidiyor. ”The Times

“Olağanüstü bir şekilde sürükleyici...” Nick Hornby

“Harikuladeydi… Bu kitabı yazmış olmayı dilerdim. ”Marian Keyes

“Bu yazın okunmazsa olmaz’ı olmayı hak ediyor. ”News of the World

“Bir Gün’ün kaderinde modern bir klasik olmak var. ”Daily Mirror

19. Çizgili Pijamalı Çocuk - John Boyne

Bu kitabı okumaya başladığınızda, Bruno adında dokuz yaşındaki bir çocukla bir yolculuğa çıkacaksınız (ama bu kitap dokuz yaşındakiler için değil). Ve er geç Bruno ile birlikte bir tel örgüye varacaksınız.

Böyle tel örgüler dünyanın dört bir yanında var. Umarız asla rastlamak zorunda kalmazsınız.

Kesinlikle çok iyi yazılmış, dokunaklı bir öykü.. Okuduklarım çok çok uzun süre aklımdan çıkmayacak!

The Star

Okumaya başladığım andan beri aklımdan çıkmıyor. Oldukça yalın ve hiçbir zorlama olmadan anlatıldığı için neredeyse kusursuz. İşte bu, çok ender karşılaşılan bir şey. Yanaklarımdan süzülen yaşlarla öylece kalakaldım!

The Irish Independent

Yazar, kitap boyunca okurun hep bir adım önündeki konumunu korurken, öldürücü darbeyi son sayfalarda indiriyor.

The Independent

20. Petey - Ben Mikaelsen

ABD’li çocuk edebiyatı yazarı Ben Mikaelsen, Petey romanı ile çocuklar için öğretici ve empati dolu bir okuma keyfi sunuyor. ABD’li okurları ile ilk olarak 1998 yılında buluşan roman, gördüğü büyük ilgiyle günümüzde de en sevilen çocuk romanları arasında yer alıyor.

Gerçek bir hayat hikayesinden ilham alınarak kurgulanan Petey, engelli bir insanın doğumundan ömrünün son anına kadar olan yaşantısını konu ediniyor. Böylece çocukların bedensel engelli bireyleri daha iyi anlamasını ve yardımseverlik duygusu geliştirmesini sağlayan eser, iyilik dolu ve merak uyandırıcı öyküsüyle çocuğunuza olduğu kadar size de çok iyi gelecek.

Petey romanı, zaman dilimi olarak 1920 ve 90 yılları arasını kapsıyor. Romanın başkahramanını, serebral palsi hastalığı ile doğan Petey adlı engelli bir birey oluşturuyor. ABD’nin Montana eyaletinde doğan Petey, doktorlar tarafından fiziksel ve bedensel engelli olarak teşhis ediliyor. Ailesinin uzun süren maddi ve manevi çabaları sonucunda çocuk, iki yaşındayken hekimlerin de etkisiyle bir kliniğe gönderilmek durumunda kalıyor.

Petey için tüm zorluklar, ailesi tarafından terk edilmesi ile başlıyor. Aslında sadece bedensel engeli bulunan küçük çocuğun kaderi, Esteban adlı bir hemşirenin yakın ilgisi sayesinde tersine dönüyor. Petey’in Estey adını verdiği bu iyi kalpli hemşire, çocuğun zihinsel olarak herhangi bir engelinin bulunmadığını anlıyor. Bunun üzerine Petey, 11 yaşındayken erkek hastaların bulunduğu daha farklı bir yere naklediliyor.

O ana kadar sadece kendisi hakkında verilen kararları yaşayan küçük çocuk, yaşadığı yere sonradan gelen Calvin adındaki bir çocuk ile yakın dost olarak sosyalleşmeye başlıyor. Ancak arkadaş grubunun zaman içinde farklı yerlere gönderilmesi üzerine yine yalnız kalıyor. Ve bundan dolayı arkadaş edinmekten çok uzun bir süre boyunca kaçınıyor. Ta ki yaşlanıp huzurevinde küçük bir dost edinene dek…

Hayata tutunma mücadelesinde çocuklar için büyük bir ilham kaynağı olan Petey, küçük okurların duygusal ve sosyal gelişimine önemli katkılar sağlıyor. Çocuğunuz veya küçük yakınlarınız için faydalı bir okuma deneyimi sunacak olan bu roman, sepete özel fırsatlarla sahip olmanız için sizi bekliyor.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir. 👇

24 Saat İçinde Okuyabileceğiniz 24 Klasikleşmiş Kitap
Hayatınızda En Az Bir Kere Okumanız Gereken Başyapıt Niteliğinde 50 Kitap
Senin Favori Kitap Türünü Söylüyoruz!

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
YORUMLAR
12.08.2021

Uçurtma avcısı, Bin muhteşem güneş, Ve dağlar yankılandı, Şeker portakalı, Çizgili pijamalı çocuk, Gazap üzümleri, Kitap Hırsızı ve Sana gül bahçesi vadetmedim. Çok ağlamıştım bu kitaplarda. Anime olarak da Ateş böceklerinin mezarını tavsiye ederim.

12.08.2021

senden önce ben ve uçurtma avcısında ne ağladım... Aman Yarabbi !! Ama incir kuşlarında da çok ağladım.

13.08.2021

gorki' yi de yazdığı kitapları da o kitapları önerenleri de ...

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ