Belirli Düşüncelerden Kurtulmak İstiyor Ama Başaramıyorsanız Bilimin Size Basit Bir Önerisi Var!

Sonu gelmeyen kaygılar belki de modern insanın en büyük problemidir. Bugün pek çoğumuz için yaşam, sayısız parametrenin hesaba katılmasını, sayısız ayrıntının düşünülmesini, sayısız sorumluluğun alınmasını ve varlığımızı nasıl sürdüreceğimizin hesabının yapılmasını gerektiren bir oyun alanıdır ve kaygı da böyle bir yaşamın kaçınılmaz sonucudur. Peki, onunla baş etmek gerçekten mümkün mü?

Düşünceleriyle boğuşan ve buna engel olamayan birine, "endişelenme" ya da "rahat ol" demenin hiçbir faydası yoktur.

Tıpkı diyet yapan biri için belirli şeyleri yememenin, alkolik biri için içki içmemenin son derece zor olması gibi, anksiyete yaşayan biri için de endişelenmemek oldukça zordur. Üstelik diyet yapan birinin etrafında devamlı karbonhidratlı gıdalar görmesi ve sigarayı bırakan birinin etrafında sigara içen insanların arttığını düşünmesi gibi, düşünmemeye çalışan biri de her zaman daha fazla düşünür.

Maalesef kendi zihinlerimiz üzerinde %100 kontrole sahip değiliz...

Eğer siz de gece yatağa yattığında zihni son enerjisiyle çalışmaya ve felaket senaryoları üretmeye başlayan insanlardansanız, bunun nasıl hissettirdiğini bilirsiniz: Bazen sabahları işe vardığınızda oraya nasıl geldiğinize dair hiçbir şey hatırlamadığınızı, bulaşıkları yanlışlıkla götürüp buzdolabına koyduğunuzu ya da elinizde tuttuğunuz bir nesneyi etrafınızda aradığınızı daha önce fark etmiş olmalısınız...

19. yüzyılda ortaya çıkan bilinçdışı kavramı, insan zihni hakkında bildiklerimizi kökten değiştirdi.

Psikanalizin babaları olan Freud, Jung ve Janet, bilinçli seçimlerimizin buzdağının yalnızca görünen kısmı olduğunu, onun ardında çok daha derin, güçlü ve kadim bir fenomen olan bilinçdışının bulunduğunu söylediler ve daha vahşi ve utanmaz olan, kimi zaman bize karşı koyan benliğimizin sandığımızdan çok daha büyük ve bilinmez bir yapı olduğunu ortaya koydular.

İnsan zihni bir at ve onu süren biniciye benzer.

Bu analojiyi kuran Dr. Tom Miller'a göre biniciyi bilinçli zihne, atı ise bilinçdışına benzetebiliriz. Binici, gücün kendisine olduğunu düşünür ancak son sözü söyleyen daima attır. Atı istediğiniz tarafa yöneltmek için pek çok şey yapabilirsiniz ancak at yine de farklı bir yöne gidebilir; aynı uyarana maruz kalan ikili, farklı sonuçlara varabilir. Ayrıca at, biniciden daha güçlü, daha büyük ve daha vahşidir...

Kimi zaman mantıksız ve bize zarar verecek seçimler yapmamızın sebebi de tam olarak budur.

Bilinçli zihin bize 'ateşe dokunma, yanarsın' dese de kimi zaman bilinç dışı onunla hemfikir olmaz ve ateşe dokunmamıza sebep olur. Yapmamamız gerektiğini bildiğimiz şeyleri yaptığımızda ise kendimizden şüphelenmeye, kendimizle çekişmeye başlarız ve iki bilinç seviyesi arasında bir uyum sağlamaya çalışırız. Beynimizdeki binicinin tamamen gelişmesi yirmi beş yaşını bulduğu için çocukluk ve gençlik yıllarımızda daha fazla hata yapar, binicimizi eğitmeyi zamanla öğreniriz. Kaldı ki en usta binici bile bu hataları kimi zaman tekrarlar; bu, insanlık durumudur...

Aynı şekilde, binici kimi zaman iyimser olmak isterken at onu dinlemez ve kötü şeyler yaşayacağını düşünmeye devam eder.

Carnegie Mellon Üniversitesi'nden Carey Morewedge, istenmeyen düşünceleri baskılayarak onlardan kurtulmaya çalışmanın hiçbir zaman işe yaramayacağını, aksine bu düşünceleri arttıracağını belirtiyor. Ancak doğru yaklaşım biçimi, o düşünceyi bilinçli olarak sürdürmek de değil...

Morewedge ve ekibinin konu üzerine yürüttüğü çalışma, çözümün hayal gücünde gizli olduğunu ortaya koyuyor.

Üç yüz deneğin katılımıyla gerçekleştirilen çalışmada alternatif bir yöntem denendi ve kişilerin yemeyi arzuladıkları yiyeceği değil, onu yediklerini hayal etmeleri istendi. Sonuçlar şaşırtıcıydı: Kendileri için zararlı olduğunu bildikleri hâlde bir yiyeceği yemek için büyük arzu duyan insanların, o yiyeceği tükettiklerini tekrar tekrar düşündüklerinde, yiyeceğe karşı duydukları arzunun diğer insanlara göre %50 oranında azaldığı gözlemlendi.

Kısacası dikkatinizi kaygı veren durumlara değil, deneyim ve sonuçlarına çevirin.

Bize rahatsızlık veren bir durum olduğunda, dikkatimiz genellikle belirli bir nesneye ya da duruma yönelir ve onu tekrar tekrar düşünmekten kendimizi alamayız. Her ne kadar binici bu düşüncelerden kurtulmak istese de, at onunla aynı düşüncede değildir ve ikili arasındaki çatışma bizim de oradan oraya sürüklenmemize neden olur. Yapmamız gereken şey ise, dikkatimizi nesneden alıp bizi zorlayan deneyim ve onun getireceği sonuçları hayal etmektir. 

Örneğin sevgilinizin sizi terk etmesinden mi korkuyorsunuz? Bir an için durun ve sizi gerçekten terk ettiğini hayal edin; her ne kadar acı verici de olsa bu durumun size hissettireceklerini ve sonrasında yaşayacaklarınızı düşünün... Sonuçları hayal etmek her zaman insanı yatıştıran ve kişiye her şeyle baş edebilecek güce sahip olduğunu gösteren bir etkinliktir. İnsana ne yaşarsa yaşasın, bunun geçici olduğunu ve o kadar da önemli olmadığını hatırlatır. Sonuçta nedir yani...

Popüler İçerikler

Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
Acun Ilıcalı Futbol Yatırımlarına Devam Ediyor: Yeni Takımı Slovenya'dan
Mike Tyson Kaybetti: Tarihi Mike Tyson - Jake Paul Maçında Neler Oldu?
YORUMLAR
17.03.2017

yaşamın bir ilizyon olduğunu kabul edersek dertte tasada kalmaz. eskilerin deyimi ile yalan dünya..

21.03.2017

yani keşke biraz daha bu durum kontrolünü açıklayan bişi olsaydı anksiyete bozukluğu olan kişilerin ''üstüne git '' durumunu tam olarak nasıl yapıcaklarını açıklayan bi son olsaydı daha faydalı olabilirdi. en azından 400 kaat cepte olurdu bi nebze

24.12.2020

Tebrikler. Okuduğum en iyi yöntem. hedefe çok yaklaşmış.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ