Beklediğimize Değdi Mi? Dragon's Dogma 2 İnceleme Dosyası!

Uzun yıllardır beklediğimiz Dragon's Dogma 2, sonunda çıktı. Biz de sizler için detaylı bir inceleme dosyası oluşturduk.

1. Dragon's Dogma 2 ne anlatıyor?

Dragon's Dogma 2, bizleri fantastik bir maceranın ortasına atıyor. Ejderhaların, insanların, goblinlerin ve daha birçok canlı türünün yaşadığı bir dünyadayız. Görünüşünü kendimizin belirlediği ana karakterimiz ile bu maceraya giriş yapıyoruz. Hikâyenin başlangıcında bir maden ocağındayız ve burada çalıştırılan bir işçiyiz. Olaylar bir anda patlak veriyor ve ana karakterimiz ruhani bir varlığın yardımıyla bu madenden kaçıyor. Asıl macera da tam olarak burada başlıyor. Bu süreçte de ana karakterimizin 'Arisen' sıfatına sahip seçilmiş bir kişi olduğunu öğreniyoruz. Bu kadar önemli bir kişinin, neden bir maden ocağında zorla çalıştırıldığı ise bir muamma. Bizim ilk amacımız da bu muammayı çözmek ve buraya nasıl geldiğimizi öğrenmek.

2. Hikaye başarılı mı?

Hikayenin temelini, spoilerlara girmeden biraz anlattım, peki hikâye nasıl? Dragon's Dogma 2 tam anlamıyla oyuncuya istediği sonu vermiyor. Hikâyeyi tamamladıktan sonra aklımda birçok soru işareti ve boşluk kaldı. Bunun yanında oyunun ana hikâyesi de vasat bir düzeyde. Oyunun birden fazla finali bulunuyor. Hepsini detaylı bir şekilde gözlemledikten sonra Capcom'un bazı kısımları tamamlayamadığını fark ettim. Özellikle hikâyenin başlangıcında yaşanan birçok olay, oyunun sonunda sanki hiç yaşanmamış gibi muamele görüyor ve bu detaylara hiç değinilmiyor. Oyunun hikaye kısmı zaten çok uzun değil. Sadece ana görev odaklı gitmek isterseniz ortalama 10 ile 15 saat arasında oyunun hikâyesini tamamlayabilirsiniz.

3. Oyunun en sağlam yönü.

Bence oyunun en vurucu yanlarından birisi oynanış kısmı. Dragon's Dogma 2, bir rol yapma oyunu. Bu durum da doğal olarak birçok farklı oynanış seçeneğini size sunuyor. Başlangıç olarak 4 adet sınıf seçeneğinden birisini seçiyoruz. Bu sınıflar ise savaşçı, okçu, hırsız ve büyücü. Bu dört sınıftan birini seçerek oyuna başlıyoruz. Bu sınıfların her birinin de kendine özel yetenekleri ve silahları var. Yani her silahı ve ekipmanı her sınıfta kullanamıyorsunuz. Ben oyuna hırsız sınıfı ile başladım. Bu sınıf sizlere hızlı bir savaş deneyimi sunuyor. Karakterimizin hareketleri ve saldırıları hızlı. Bir yere kadar bu sınıfla geldikten sonra da okçu sınıfına geçtim ve oyunu bu şekilde tamamladım.

4. Uzak mesafe severlerin en iyi seçeneği.

Okçu karakterinin en büyük handikapı kaçınma seçeneğinin bulunmaması. Yani kısaca savaşırken mesafenizi korumak zorundasınız. Okçu sınıfını oynarken de iki farklı temel saldırı tipiniz oluyor. İlki kare tuşuna bastığınız ve otomatik bir şekilde düşmana ateş eden temel saldırı. Bir diğeri de L1 tuşuna basarak manuel nişan aldığınız odaklanmış saldırı. Bu saldırı kare tuşunu spamlamaya nazaran daha fazla hasar veriyor. Özellikle düşmanların zayıf noktalarına vurmak için manuel nişan almanız savaşları daha kolay bir hale getiriyor.

5. Her sınıfın kendine ait bir seviye sistemi var.

Sınıfları oynayarak geliştiriyorsunuz. Her sınıfın kendine özel bir seviye sistemi var. Bu seviyeleri artırdığınızda da daha fazla yetenek açabiliyorsunuz. Yetenekleri de savaşlar esnasında kazandığınız 'DEP' puanları ile açabiliyorsunuz. Sınıf yeteneklerinin haricinde temel yetenekleri de bu puanlarla açıyorsunuz. Yetenek konusunda da oyunun geniş bir havuzu var. Her sınıfın kendine has yetenekleri mevcut. Bunun yanında ana pawn'ınızın da sınıfını değiştirebiliyorsunuz ve aynı şekilde yeteneklerini açıp atayabiliyorsunuz.

6. Farklı bir deneyim.

Savaş esnasında, alışılageldik oyunlardaki gibi saldırı spamlayarak düşman öldüreyim mantığı yok. Oyunun kendine has bir savaş mekaniği var. Sizin saldırılarınızın her birinin ağırlığı olduğu gibi rakip saldırıların da bir ağırlığı var. Bazı saldırılar sizleri yere serebiliyor ve yerden kalkmanız bir hayli zaman alıyor. Kalabalık savaşlarda da bu durum birçok düşmanın başınıza üşüşmesine neden oluyor. Bunun yanında sizi sersemleten, zehirleyen ve hatta uyutan düşman saldırıları da bulunuyor.

7. İlerledikçe yeni sınıfları açabiliyorsunuz.

Yukarıda bahsettiğim sınıflar dışında oyunda ilerledikçe elde edebileceğiniz farklı sınıflar da mevcut. Belirli silahları bulup belirli bir NPC'ye götürdükten sonra, o silahın ait olduğu sınıfı açabiliyorsunuz. Bu sınıflardan en basit ulaşılanları dövüşcü ve sihirbaz sınıfı. Oyunda geçirdiğiniz birkaç saatin ardından bu iki sınıfa erişim sağlayabiliyorsunuz. Dövüşcü sınıfı yakın ve ağır saldırıları gerçekleştirebildiğiniz bir sınıf. Sihirbaz sınıfı ise büyücüden farklı olarak daha ofansif bir yapıya sahip. Bunların dışında 4 tane de hibrit sınıf bulunuyor. Bunlar adından da anlaşılacağı üzere iki veya daha fazla sınıfın birleşiminden oluşuyor ve oyunun biraz daha ileri safhalarında açılıyor. Bu sınıflar ise şu şekilde:

  • Magick Archerer 

  • Mystic SpearHand 

  • Trickster

  • Warfarer

8. Uçsuz bucaksız bir dünya.

Gelelim Dragon's Dogma 2'nin en çok güvendiği yanı olan açık dünyaya. Öncelikle şunu belirteyim, daha önce bu tarz oyun oynamamış biriyseniz Dragon's Dogma 2 sizleri bir hayli zorlayacak. Bunun sebebi ise oyunun kendine has bir açık dünya döngüsüne sahip olması. Oyunun dünyası sizleri fast travel yapmak yerine keşfederek gezmeye itiyor. Zaten fast travel sistemi de çok iyi çalışmıyor. Sadece belirli bölgelere gidebilen Oxcart araçları ile seyahat edebiliyorsunuz. Tabii, bu durum da arabanın yolda giderken baskına uğrayıp parçalanması ile sonuçlanmazsa. Bunun haricinde de ışınlanma taşları ile belirli bir yere ışınlanabiliyorsunuz. Ne yazık ki bu taşlar çok fazla bulunmuyor, bulunsa bile her noktada ışınlanabileceğiniz bölgeler bulunmuyor.

9. Keşif hissini dibine kadar yaşamak.

Dragon's Dogma 2, sizlerin bu dünyayı birinci elden keşfetmenizi istiyor. Peki bu keşif nasıl işliyor? Oyunun başlarında bu keşif duygusunun iyi olduğunu söyleyebilirim. Bu dünyaya ilk defa adım atan oyuncular, nereden ne çıkacağını kestiremediğinden, keşif keyifli bir hâl alıyor. Oyunun başlangıcında ilk büyük şehrimize varıyoruz. Bu şehirden aldığımız görevler sayesinde de haritanın belirli kısımlarına seyahat ediyoruz. Bu bölgelere giderken de uzun soluklu bir yürüme sekansına kendinizi hazırlayın. Tabii bu yürüme esnasında rahat rahat gezemiyorsunuz. Yolunuzu bir anda kesebilecek kertenkeleler, insanlar veya daha büyük canlılar olabiliyor. Bu durum da açık dünyada gezerken diken üstünde yürüyormuş hissine kapılmanızı sağlıyor.

10. Nereden gideceğiz?

Oyunun keşif hissini artıran bir diğer detay da yapımın sizlere nereye gideceğinizi tam olarak söylememesi. Daha önce Breath of the Wild, Elden Ring gibi oyunlarda gördüğümüz bu yöntem, Dragon's Dogma 2'de de kullanılıyor. Oyun sizlere bir görev veriyor, görevin açıklamasını da yapıyor ama tam olarak nereye gideceğinizi ve ne yapacağınızı söylemiyor.

11. Yan görevler.

Dragon's Dogma 2, ana görevlerden sıkılan oyuncular için geniş bir yan görev havuzuna sahip. Bu yan görevler açık dünyada gezerken rastgele karşınıza çıkan NPC'lerden alınabiliyor. Her görevin kendine ait bir hikâyesi var. Bazı görevlerde kayıp birini ararken bazı görevlerde de birilerini takip edip neler yaptığını inceliyoruz. Ayrıca bu görevler, oyun içi para kazanmak ve seviye atlamak için de en iyi seçeneklerden birisi.

12. Doğal ortamda uyumak gibisi yok.

Oyundaki canınızı tamlamak ve dinlenmek için bir kamp sistemi mevcut. Bu kamp sistemi, belirli alanlara kurulabiliyor ve kamp kitini yanınızda taşımanız gerekiyor. Kampı kurduktan sonra da ister dinlenebilir isterseniz de kullandığınız yeteneklerinizi değiştirebilirsiniz. Siz yine de kampta kendinizi çok da güvende hissetmeyin, ben kampımı yapıp mutlu mesut uyurken bir anda gelen düşman baskını ile gece vakti ortada kalmıştım.

13. Her gecenin bir sabahı vardır.

Gece vakti demişken, oyunda gece gündüz döngüsü de bulunuyor. Gündüzler her ne kadar renkli ve canlı olsa da geceleri bir o kadar tehlikeli. Farklı birkaç düşman tipinin spawn olduğu gece saatlerinde önünüzü görmek de bir hayli zor. Elinizde bir lamba olsa da sizlere büyük bir avantaj sağlamıyor. Bu ışık sayesinde maksimum birkaç metre önünüzü görebiliyorsunuz. Bu nedenle açık dünya seyahatleri sırasında gece gündüz zamanlamasını iyi ayarlamanız faydanıza olacaktır.

14. Açık dünya iyi güzel de nereye kadar?

Keşif hissi ilk 15 saat için keyifli olsa da bir yerden sonra bu durum tekrara binmeye başlıyor ve kendinizi mümkün olan en kısa sürede nasıl göreve giderim diyerek buluyorsunuz. Oyunun düşman havuzu da belirli bölgelerde aynı tiplerden oluşuyor. Yani haritanın ilk kısmındaysanız birkaç spesifik düşmanla savaşıyorsunuz. Buna mini boss savaşları da dahil. Oyunun ilk 5 saatinde aynı mini boss'u 2 veya 3 defa kestiğimi hatırlıyorum. Mini boss savaşlarının yanı sıra normal düşmanlar da bir yerden sonra aynı gelmeye başlıyor. Bu da açık dünyada gezmeyi bir noktadan sonra sıkıcı bir hale getiriyor.

15. Açık dünya kısmının iyi ve kötü yanları.

Açık dünyanın sevdiğim yanları genel olarak keşfedilebilecek birçok şeyin bulunması. Spontane gelişen olayların bir anda karşınıza çıkması da açık dünyayı daha cazibeli bir hale getiriyor. Ana hikâyenin temposundan uzaklaşmak isteyenler için açık dünyada birçok yan görev, keşfedilecek mağaralar ve efsaneleşmiş birkaç düşman tipi bulunabiliyor. Olumsuz yanları da bir noktadan sonra seyahat kısmının sıkıcı bir hal alması ve düşman çeşitliliğinin yetersiz kalması.

16. "Kayıt dosyanıza dikkat edin!"

Oyunun kaydetme sistemi, aşina olduğumuz oyunlara kıyasla biraz farklı. Dragon's Dogma 2, iki farklı kaydetme sistemine sahip. Oyun, sizlere öldükten sonra iki seçenek sunuyor: birincisi, son otomatik kayıt noktasından yükleme, diğeri ise son dinlenme noktasından yükleme. Eğer benim gibi otomatik kayıt noktasında mahsur kalır ve son dinlenme noktasını seçerseniz, oyunun en başına dönebilirsiniz. Benim ilerlemem, oyunun büyük bir kısmını tamamladıktan sonra, son dinlenme noktasına dön dedikten sonra neredeyse oyunun başına dönmüştü. Tabii, bu benim manuel kaydetme alışkanlığımın olmamasından kaynaklı bir durum. Bu nedenle, sık sık manuel kaydetmeyi ihmal etmeyin.

17. Bu macerada yalnız değilsiniz!

Pawn adı verilen dostlarınız, bu macerada sizlere büyük bir destek sağlıyor. Yanınızda toplamda 3 tane pawn bulundurabiliyorsunuz. Bunlardan ilki sizin oluşturduğunuz ana pawnınız. Diğer 2 pawn ise oyunun içerisindeki Rift sisteminden veya açık dünyada gezerken rahatça bulabileceğiniz NPC'lerden oluşuyor. Ana pawn'ınınızın sınıfını sizler belirleyebiliyorsunuz ve oyun esnasında değiştirebiliyorsunuz. Diğer 2 pawn ise belirli sınıflarla geliyor ve bunları değiştiremiyorsunuz.

18. Baştan savma pawn seçimi, başınızı ağrıtabilir.

Stratejik olarak iyi bir ekip oluşturmak oldukça önemli. Eğer siz bir okçu sınıfı oynuyorsanız ve diğer pawnlarınız da sizinle aynı sınıftaysa, oyun neredeyse 2 katı zorlaşacaktır. Bu nedenle, en az bir adet yakın saldırı odaklı sınıf, tercihe bağlı bir okçu ve olmazsa olmaz bir büyücü ile bir ekip kurmanızı tavsiye ederim. Yakın saldırı sınıflar düşmanların agrosunu kendine çekip hasar tanklarken, okçu ve büyücü sınıfları da sizlere uzaktan destek sağlıyor.

19. Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm.

Pawn'larınızın can alıcı bir diğer noktası da eğer ölürlerse gerçekten ölüyorlar. Bu durum benim hiç başıma gelmedi ama birkaç arkadaşım bu durumdan nasibini aldı. Ayrıca ölen pawnınızın üstünde değerli bir eşya varsa bu eşya da onun ölümü ile birlikte gidiyor. Tabii ölen pawnlarınızı diriltme taşı ile hayata geri döndürebiliyorsunuz. Haritadaki belirli bölgelerde morglar bulunuyor. Bu morglar da pawnlarınızı diriltmek için sizlere olanak sağlıyor. Tabii isterseniz direkt yeni bir pawn da alabilirsiniz.

20. Emir komuta zinciri.

Pawn'larınıza oyun esnasında bazı komutlar verebiliyorsunuz. Savaş esnasında yardım tuşuna basarak size can basılmasını veya sizle birlikte saf tutmasını sağlayabiliyorsunuz. Keşif sırasında da komutlar vererek sizler için çevredeki toplanabilirleri aldırabiliyorsunuz. Kendi silahlarınıza ve ekipmanlarınıza dikkat edip geliştirdiğiniz gibi, pawnlarınız için de aynı şekilde geliştirmeler yapabiliyorsunuz.

21. Bu optimizasyonun hali ne?

Oyunun en büyük falsosu olan kısma geldik. Ben oyunu PlayStation 5 üzerinden oynadım. FPS konusunda da sıkıntılar yaşadım. Öncelikle sabit bir performans beklemeyin. Oyunun FPS'i yer yer 30 ve altına düşerken yer yer de 40-45 civarında seyrediyor. Özellikle oyunun kalabalık bölgelerinde bu FPS seviyesi diplere düşüyor. Nispeten daha az NPC olan bölgelerde ise 40 FPS civarında dolaşıyor. PC tarafında da aynı şeyler mevcut. Piyasada bulunan en sağlam ekran kartları bile bu oyunda zorlanıyor.

22. Göz alıcı grafikler.

Performans dışındaki teknik detaylara gelecek olursak da grafiklerden bahsedelim. Oyunun grafikleri güzel görünüyor. Manzaraya karşı durduğunuz yerlerde, kendinizi etrafı detaylıca süzerken bulabilirsiniz. Görsel kalitenin yanı sıra, ışıklandırma tarafında da oldukça iyi bir iş çıkarmış. Özellikle kapalı mekanlarda ve akşam saatlerinde ışıklandırmalara detaylı baktığınızda bu detayı fark edebilirsiniz.

23. Son sözler.

Dragon's Dogma 2, bu yılın şimdiye kadar ki en iyi oyunlarından birisi. Kendine has bir açık dünya sistemi ve zorluğu ile alışması biraz zaman alsa da alışınca keyif alacağınız bir yapıya sahip. Oyunun olumsuz yanları ise açık dünya yapısının her anlamda bir noktadan sonra tekrara binmesi ve hikâyenin vasatlığı. Teknik detayları da eklemeden geçmeyelim tabii. Eğer bu seriye uzaksanız ve giriş yapmak istiyorsanız bu oyun iyi bir başlangıç olabilir. Tabii bu oyuna giriş yaparken alışma sürecini göze almanız gerekiyor. Alışma sürecini atlattıktan sonra da oyundan keyif almaya başlayacaksınız.

İlginizi Çekebilir

Söylenti: AAA Kalitesinde FPS Bir Marvel Oyunu Yolda Olabilir
Steam Türkiye'de Haftanın En Çok Satanları: Dragon's Dogma 2'ye Fena Yükseldik
Xbox Game Pass İçerisine Nisan Ayında Eklenecek Oyunlar Şimdiden Belli Oldu

Popüler İçerikler

"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi