"Bedduaları Gerçekleştirme Departmanı": Umutlarımız Beddualarımızda mı Saklı?

Esra Baykal’ın eşsiz bakış açısıyla kaleme aldığı Bedduaları Gerçekleştirme Departmanı fantastik öğelerle bezenmiş derin bir roman. Bu eser, okurları insan ruhunun karanlık köşelerine doğru etkileyici bir yolculuğa çıkarırken, toplumsal gözlemlerle harmanlanan stratejik bir kurgu sunuyor. Özellikle öfke, hayal kırıklığı ve içsel hesaplaşma temaları üzerinde yoğunlaşan roman, her birimizin içindeki bastırılmış duygulara ayna tutuyor. Esra Baykal ile bu kitabın yaratım sürecini ve “beddua” kavramına bakış açısını konuşacağız.

Bir pazarlama danışmanı neden roman yazar?

- Esra Baykal, iletişim ve pazarlama alanında 25 yılını tamamlamış, tanınmış bir marka danışmanı ve TedxReset konuşmacıdır. Bugüne dek her zaman pazarlama alanında kitaplar yazan bir marka danışmanı olarak, neden bir roman yazmaya karar verdiniz?

Açıkçası, benim işimin özü insan ve insanın doğası. İnsanı anlamadan, beklentilerini, hayallerini öğrenmeden bir iletişim stratejisi geliştiremezsiniz. Ben bir yandan da işim gereği sürekli insanların dertlerini, acıyan karanlık yanlarını incelediğim için bir süre sonra baktım ki aslında en büyük beklentileri umut.

Umudu arama biçimimiz ise çok ilginç, gönülden istiyoruz ama dilimiz hep negatif. Kahrederek, beddua ederek, “kesin olmayacak” hissiyatı ile başlıyoruz yolculuğa… Ama şu da bilimsel bir gerçek ki, hayallerimize ulaşmak için gerçekten çaba, emek sarf edersek mutlaka hayallerimize kavuşuyoruz. Ben de insanların bu tersten giden umut arayışına esprili bir şekilde yaklaşarak, bugünün hassasiyetlerini, yineleyen yaşam öykülerini ele alarak bir yorum katmak ve “vazgeçmeyin” demek istedim. Söz gerçekleşir, biraz da sözlerimiz ile dünyayı değiştirelim istiyorum.

Bence rahatlatıyordur, insanlar çaresiz hissettiklerinde her zaman yaradana sığınırlar. Buna bakan bir departman olduğunu düşünsenize 😊 Hem eğlenceli hem de aslında ürkütücü. Bir başkasının yaşamını kötüleştirme imkânınız olmasını bilmek bence sözlerimizi daha dikkatli seçmemizi sağlar. Ya da öyle umuyorum.

- Siz gerçekten ilahi adaletin ve bedduaların kişilere döneceğine inanıyor musunuz?

Ben bu kitabı yazarken arzum tam aksine beddua edilmemesi ve bireyin ruhunu kirletmemesini salık vermekti. Beddua insanın, bir başkasının kötülüğü ile kendi yolculuğunu bozmasıdır. Buna izin verirseniz, dikeyde yaşam yolculuğunuza erişemezsiniz. Bu nedenle aslında beddua etmemeyi öneririm. İlahi düzene gelince, evren minicik varlıklarız. Bu büyük düzen düşünülerek icat edildi, her milimetresi mucizevi bence, bu nedenle ilahi adaleti siz bilmeseniz de size kötülük yapanın yaşadığına inanıyorum. İlla göreyim ben süründüklerini derseniz bu kibre girer. İşte o zaman yine yolculuğunuzu bozarsınız. Bence ince bir çizgi insan olmak, düşünerek adım atmak lazım.

- Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler sizce beyinlerinin senaryo üretmesinden dolayı mı bunları yaşıyor tamamen kaygısız olmak insan doğasına ters değil mi?

Kimsenin bir şeye kafasını takmadığı yerde kimse bir şey düşünmüyor demektir 😊 İş elbette kaygı bozukluğuna gelmesin ama yaşadığımız hayatı daha iyi hale getirmek için biraz derdin olması lazım bence. Bu ülkede birlikte nasıl mutlu yaşarız, dünyaya nasıl iz bırakırım, neyin ucundan tutarım diye düşünmek bence gerekli. Kendi yapabilirlikleriniz, etki alanınız kadar çabalamak bence önemli. İlgi alanınızdaki sorunları çözemeyebilirsiniz, kafayı buna takarsanız o zaman kaygı bozukluğu gelir. İlgi alanınıza değil etki alanınıza odaklanın derim. Hem verimli olur hem de beyniniz kısa devre yapmaz.

- Bedduaları Gerçekleştirme Departmanı hem bir bilim kurgu romanı ama bir yandan da çok fazla gerçeğe yakın yaşam hikayeleri var içerisinde burada amaç neydi?

Ben bu romanı yazmaya başladığımda bir hayalim vardı, dünyanın neresinden olursa olsun okurum, her ülkede, her yaşam döngüsünde rastlanabilecek vakalar içerisinde kendilerini ait hissedecekleri bir alan bulsunlar istedim. Bugün işyerinde mobbing Türkiye’de de var, Amerika’da da var. Orada da insanların canı yanıyor. Ya da aldatılan bir kadın dünyanın her yerinde var, aynı kalp sancısını yaşıyor. Ama kitabın bence en can alıcı tarafı, tepkisel davranışlarla, basiretli seçimler arasındaki farkı okuyucuya göstermek. Bir sıkışmışlık anında edilen bedduanın aslında bireyin ruhuna, motivasyonuna verebileceği zararı anlatmak, bununla baş etmenin farklı yollarını anlatmak istedim. Çünkü hayatımızı şekillendiren, yolculuğumuzu daha iyiye götüren şey bilinçli seçimlerimizdir. Anlık tepkilerimiz değil.

Ben inançlı bir insanım, bir yandan ilahi adalete ve bireyin çabasının ödüllendirileceğine, tam tersine kötülüğün de asla cezasız kalmayacağına inanırım. Bunu standart bir kişisel gelişim kitabı gibi anlatmaktansa farklı ve heyecanlı bir kurgu ile anlatmanın okuyucuyu da sürükleyeceğine inandığım için bu şekilde kurguladım.

Aslında yaşam basit bir döngü, sevgi ve adaleti önceliklendirdiğinizde hayatta sorun kalmıyor. Okuduğumuz tüm dini kitapların ana öğretisi de budur zaten. Bu temel taşları hem gençlerin hem de benim gibi Douglas Adams, Arthur C. Clarke meraklısı jenerasyonun ilgisini çekecek şekilde yazmak istedim.

Kavramlar, kelimeler, isimler insan icadıdır. Ama duygular ve davranışlar bize yaratıcımız tarafından bahşedilmiş içgüdülerdir. Kavramları yeniden sorguladığımızda, duygu ve davranışlarımızı değiştirme, yeniden ve daha iyiye doğru yorumlama imkânımız olacağına inanıyorum. Adaleti gerçekten yaşamak istiyorsak, kendimize de dürüst olmalıyız. Kendi seçimlerimizi de sorgulamalıyız. Özgürlük istiyorsak, başkalarının özgürlük alanına da saygılı olmalıyız. Saygı istiyorsak, karşımızdakini dinlemeye hazır olmalıyız. Kavramları sözlük anlamları ile ele almak bize bir şey kazandırmıyor aksine suistimal ediyoruz diye düşünüyorum.

Beddua üstünden gitme nedenim, herkesin son yıllarda en dertli olduğu kavramları alıp, buradaki yarayı keşfedip, buna çözüm bulmaya, yorumlama çalışarak, belki de okuyucuya başka bir bakış açısı kazandırırım çabamdan ileri geliyor. Evet belki kavramın suistimali bizi bedduaya itiyor ama bizim de burada bir hatamız olabilir mi bunu da didiklesinler istiyorum.

- Kitaptaki yaşam öykülerini, sizin hayatınızdan izler taşıyor mu, yoksa roman tamamıyla kurgu mu?

Ben insan hikayelerinin içerisinde yoğrulan bir danışmanım. Benim için herkesin genel kanısı “Bi’ değişik” olduğuma dairdir, bunu da kabul ediyorum. Ama ben sokağın sesi, hayatın ritmi ile yaşıyorum. Sürekli sohbet eden, yeni bilgiler, yaşamlar öğrenmek isteyen, doymaz bir tipim. Valizime biriktirdiklerimi, kimi zaman şahit olduklarımdan kimi zaman da benim de canımın yandığı anlardan esinlenerek bir harman yaptım diyebiliriz. Beni yakından tanıyan dostlarımın neresi gerçek, neresi kurgu hemen anlayacağına emin olduğum bölümler elbette var. Bununla birlikte dediğim gibi zamanın hassasiyetlerini en doğru tanımlayan öyküleri yansıtmaya çalıştım.

- Kitabın bir de sosyal medya hesapları var, buradaki içerikler de oldukça komik ve farkındalık yaratıcı bunu özellikle mi istediniz?

Ben bir iletişimciyim, bir ürünü hedef kitlesine tek bir kanaldan ulaştırmanın mümkün olmadığını biliyorum. Farklı beklentilere, mecranın doğasına uygun içeriklerle ulaşmanın gücünü danışmanlık yaptığım markalarda da gözlemliyorum. Bir ev kadını ile çalışan kadının derdi farklı, herkesin kendisinden bir parça bulacağı içerikler ortaya koyarak hepsini kitabımın içerisinde mesajların etrafında bir araya getirmek istedim. Beddua Departmanı sayfasında daha çok içerik olacak, kavramlar, kitaptan alıntılar, departmanın varlığına neredeyse inandıracak sıkça sorulan sorular gibi bölümler de ekliyoruz.

Ana derdim, herkesin bir saniyeliğine de olsa durup düşünmesini sağlamak.

Sonuçta herkes sesini duyan birilerinin var olduğunu bilmek ister, bu sayede kendisini daha güçlü hisseder. Beddua departmanı sayfaları da bu hissi vermek istiyor.

- Kitabın bazı bölümleri kişisel gelişimle tasavvuf arası bir his yaratıyor, bilim kurgu romanı gibi başlıyor ama arada mesaj kaygısı da var gibi değil mi?

Bilim kurgu romanlarının ilahları kabul ettiğim iki isim olan Douglas Adams ve Arthur C. Clarke aslında tüm romanlarında daha iyi bir dünyada nasıl yaşarız sorusuna yanıt arayan isimlerdir. Bu mesajı Mesnevi’de de görürsünüz, Anadolu aydınlanmasını ortaya çıkaran diğer bilgelerde de hatta dini kitaplarda da… Hepsinin ortak çabası insanın yaratımından saptığı alandan geri döndürmektir. Özünden uzaklaşan insan hem kendisine hem doğaya hem de çevresine zarar verir. Aynı gök kubbeye bakarken, aynı duyguları hücrelerimizde hissederken, tahrip etmek için yaşamak yerine var etmek için yaşamanın daha anlamlı olduğuna inanıyorum. Kitapta bu nedenle mesaj kaygısı da var. İçimizdeki karanlığın ana nedenini keşfedip, oradan iyileşmeye çabalarsak, değişime önce kendi davranışlarımızdan başlarsak, tüm yaşamın değişebileceğini göstermek istiyorum. Belki bir sonraki kitapta da bundan bahsederim. Yüce meclisin davranışsal değişiminin, Evrenin Yüce Mimarı’nın hatta Rana’nın davranışsal değişimi ile yaşamın nerelere evrileceğinden bahsederiz, kim bilir…

Bence bu hayatta insanın kendisine sorması gereken beş soru var, bu soruları samimiyetle yanıtlayıp, adalet ve sevgi temelinde yaşarsak üst kasete geçeceğiz. Ama unutma bugüne dek 5. kasete bile ulaşamadık 😊 Oysa oyunun kuralları belliydi, sevgi dolu ve adaletli ol.

Gelelim beş soruya:

* Sen kendini tanıyor musun?

* Sen ne için varsın?

* Sen neyi temsil ediyorsun bu dünyada, üstlendiğin sorumluluklar ne?

* Sen kim için varsın?

* Senin varoluş nedenin ne?

Bu sorular hem kendimizi tanımamız hem etki alanımızı tespit etmemiz hem de belirlenen yaşam planımızı anlamamız için var. Bunları netleştirip, bu plana sadık kalarak yaşarsak bence hem mutlu oluruz hem de dikeyde daha anlamlı bir hayatımız olur.

Yazar hakkında

İstanbul Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı mezunudur. Marmara Üniversitesi’nde MBA yüksek lisansı yapmıştır. Bir stratejist olarak kariyerine, Leo Burnett’te başlamış, McCANN Erickson, Movida Plus MAP, Art Grup Türkiye, Arnavutluk, Azerbaycan ofislerinde ve THE Reklam’da stratejik planlama direktörü olarak devam etmiştir.

Perakendeden gıdaya, otomotivden mobilyaya, bankacılıktan sigortaya sektörüne kadar farklı alanlarda stratejik iletişim danışmanlığı yapmış ve dünyada pek çok ödüle layık görülmüştür. İngiltere’nin en prestijli kurumsal sosyal sorumluluk ödüllerinden Green Apple’ı, CSR Europe’da Birincilik ödülünü, Peer Awards’da yine büyük ödülü destek verdiği ajanslara ve markalara kazandırmıştır.

2017 yılında Türkiye’nin 2. markalı dersi olan “Game Kudra İletişim Oyunları” programını, Altınbaş Üniversitesi, Pazarlama ve Marka Yüksek Lisans Programı’na kazandırmış ve 2 yıl boyunca öğretim görevlisi olarak çalışmıştır.

Anne, çocuk markaları konusunda uzman bir stratejist olan Esra Baykal, 2019 yılında Türkiye’deki farklı anne profillerini keşfeden ve bu annelere ulaşmak isteyen markalara bir başucu kitabı niteliğinde olan “Anneleri Anlayan Marka Olmak” kitabını ve Türkiye’den vaka incelemelerine, özel içeriklere yer verdiği, doğru bir iletişim stratejisi oluşturma yollarını anlattığı “Markaların Seyir Defteri” kitabını yazmıştır.

Endüstri Radyo’da 3 yıl boyunca yayınlanan “Zamana Kafa Tutanlar” programının sunucusu ve yapımcısıdır. Bekar Anneler Derneği, Reklam Yaratıcıları Derneği ve Marka Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi üyesidir. Hayal Gücü Derneği “İcra Kurulu Üyesi”dir. Brand Map Dergisi «Yayın Koordinatörü»dür.

2023 yılında projeleri ile TEDxReset sahnesinde Türkiye’nin dört bir yanındaki anneler ve kadınlar için hayata geçirdiği projeleri ile yer almıştır. Harvard Business Review Yazarıdır.

Kendi şirketi olan Think Aloud Danışmanlık’ta markalara, stratejik planlama, iletişim stratejileri, araştırma metodolojileri, kurumsal sosyal sorumluluk modelleri, dijital pazarlama stratejileri ve tüketici içgörüleri konularında eğitim, moderasyon ve danışmanlık hizmetleri vermektedir.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi