Bebeğiniz doğmadan önce dahi hayatınız onun etrafında dönmeye başlar. Odasına kadar hazırlar, ihtiyaç duyacağı her şeyi alırsınız. Bebeğinizle evinize geldiğinizde ise masumiyeti dışında inanılmaz özelliklere sahip olduğunu da fark edersiniz. İçeriğimizde neredeyse her bebekte bulunan bu özelliklere yer verdik. Buyurun, okumaya!
Bebekler, diz kapakları olmadan doğar. Diz kapaklarına benzeyen yapısına sahiplerdir ve bebekler altı aylı doldurmadıkça gelişmez. Bebeklerin dirsekleri üzerinde sürünmesinin sebebi de budur. Ayrıca bebekler doğar doğmaz sürünebilir.
Bebekler, çevrelerinde ne olduğunu keşfetmek için en hassas dokunma duyuları olan ağız ve çevresini kullanırlar. Birçok nesneyi ağızlarına almalarının sebebi de bu hassasiyetle nesneleri tanıyabilmeleridir. Bebekler üç-beş ay arasında nesneleri tutabilmeye başlar, bunu da ağızları ile çevrelerini keşfettikleri dönem takip eder.
Bebekler ihtiyaçlarını anlatmak için türlü sesler çıkarıp bağırsalar da ağladıklarında gözyaşı dökmezler. Bunun nedeni ise gözyaşı bezlerinin ve kanallarının doğumdan sonraki iki-üç haftaya kadar tam olarak gelişmiyor oluşudur. Gözleri sağlıklı tutmaya yetecek kadar nem üretilir ve bazen göz sulansa da bu sıvı gözyaşı değildir. Bebeğinizin gözlerinin sıklıkla sulandığını gözlemliyorsanız bir çocuk doktoruna başvurmalısınız. Eğer bebeğiniz belirtilen süreden daha fazla zaman boyunca gözyaşı dökemiyorsa da doktora başvurmanızda fayda var.
Yenidoğan bir bebek bir yetişkin kadar iyi duyulara sahiptir. Hemen hemen her şeye kulak kabartırlar çünkü bu sesler onlar için yenidir. Sesin alçak veya yüksek olmasının önemi yok. Sadece bir heceden bile annelerinin sesini ayırt edebilirler. Bu da beynin dil işleme ile ilgili alanı harekete geçirir. Başka bir şaşırtıcı gerçek ise bebeklerin doğumlarında da annelerinin sesini ayırt edebilmesi. Kulakları hala sıvı ile dolu olduğundan işitme düzeyleri yüksek olmasa da ayırt edebildikleri tek ses annelerinki oluyor. Koku alma duyusu da bu aşamada güçlüdür fakat görme duyuları bu kadar iyi olmaz.
Bebeğinizin şu an kalın telli ve gür saçları olsa da bu zamanla değişebilir. Bebeklerin saçları ilk birkaç hafta içerisinde dökülür ve ertesi yıl tekrar çıkar. Bu sefer başka bir saç tipiyle karşılaşabilirsiniz. Örneğin, bebeğinizin saçları kıvırcıkken düz hale gelebilir.
Doğduklarında günün yirmi dört saatinin yirmisini uyuyarak geçirirler. Bir bebeğin beyni sahip olunan glikozun yüzde 60'ına kadar kullanır ve bu da uykuya sebep olur. Uyku gereksinimi yaş aldıkça düşer, bir yıl içinde bebeklerin uyku süresi neredeyse yarıya inerek on bir saate kadar düşer.
Anne karnında ultrasondan da göründüğü iddia edilen gülümseme bir reflekstir ve doğumdan sonra da bir süre devam eder. Bebekler, ilk sosyal gülümsemelerini yaklaşık altı haftanın ardından yapabilirler.
Helsinki Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre, bebekler dört ay kadar bir süre anne karnında duymuş oldukları müzikleri doğumlarından sonra bile tanıyorlar. Hamilelik esnasında dinlenen müzik bebeğin huzursuzluğunu da giderebilir. Araştırmalar, hamileliğin yaklaşık on sekizinci haftasında bir bebeğin sesleri duymaya başladığını, yirmi beş ve yirmi altıncı haftalarda işitme duyularının iyice geliştiğini göstermektedir. Üçüncü trimesterde duyabildikleri en net seslerin annelerininki olduğu tespit edilmiştir.
İsrail'de yapılan bir araştırma ise bir anne ve yenidoğan bebeğinin birbirlerinin gözlerine baktıkları zaman kalp atışlarının bir süre sonra koordine olduğunu saptadı.
Bebeklerin tat tomurcuğu üçüncü timisterde sadece dilde değil, ağzın arkasında, çatısında ve yanlarında da bulunur. Bu yüzden annelerin bu dönemde çeşitli besin türlerini tüketmesi tavsiye edilir. Yaş ilerledikçe bu tat tomurcuklarının sayısı azalır.
Bebekler, mutluluklarını sesleriyle ifade edebilmeyi üç ayın sonunda keşfederler. Gülümsemelerinin etrafındaki insanlara olan etkisini gözlemleyince de yavaş yavaş sesli gülmeyi öğrenirler.
Wurzbug Üniversitesi'nin yaptığı bir çalışma, bebeklerin hamileliğin son üç ayında annelerinin ana ilini seçtiklerini ortaya çıkardı. Hatta bu dilin belli özelliklerine sahip oldukları doğumdan sonra ağlarken çıkardıkları sesler sayesinde keşfedildi.
Bir bebek yaklaşık dört aylıkken vücudunu bıyığa benzeyen tüyler kaplar. Laguno denen bu saç dökülür ve bebek tarafından tüketilir. Prematüre bebeklerde ise doğumdan kısa bir süre sonra bu tüyler kendiliğinden dökülür.
Rahimdeki bebekler, annelerin hormonlarını emer. Yani bebekler doğduklarında atmaları gereken bir miktar östrojene sahip olurlar. Doğumdan sonra anneden aldıkları bu hormonların etkisini adet dönemine benzeyen bir şekilde atabilirler.
Bebekler kendi vücutları ile başkalarının vücudunu birbirinden ayırt edemez. İsterseniz bebeğinizin farkındalığını alnına bir işaret çizip aynanın önüne koyarak test edebilirsiniz. Bebeğiniz aynayı işaret ediyorsa farkındalığı henüz gelişmemiştir. Kendi alnını işaret ediyor ise kendi vücudunun farkındalığını kazanmış demektir.
Bunun nedeni, göz renginin iristeki melonasitler tarafından salgılanan melaninden gelmesidir. Salgılanan melanin miktarı, genetik faktörlere ve gün ışığına maruz kalma gibi birçok çevresel etkene bağlıdır. Bebeklerin kalıcı göz renkleri altı-on iki ay aralığında belli olur.
Bir bebek orantılı bir vücutla doğmaz. Kafaları, tüm vücutlarının dörtte birine eşitken beyin vücut ağırlığının yüzde onunu oluşturur. Vücudun diğer kısımları bu orana yetişmek için büyümeye devam eder.
#16 Bu beni çok yıkmıştı. Babamın gözleri mavi. Oğlum ilk doğduğunda gözleri mavi idi, dedesinden almış diyorduk, sonra değişti göz rengi.. :(