Bebeğinizle Uçaktayken Tuhaf Bakışlarla Karşılaşmak İstemiyorsanız Bu Tavsiyeleri Mutlaka Okumalısınız!

Bu içerik annemisin.com yazarlarından Müge Güldaş Durak'a aittir.

Dafiko ile daha 3 aylıkken 5 kere uçak macerası yaşayınca bu yazıyı yazmaya karar vermiştim. Çünkü aslında bizimki bebek ile uçak seyahati değil, neredeyse yenidoğanla uçak macerası diyebileceğimiz nitelikte. İlk uçağa bindiğimizde Dafi yurtiçi bir uçuş yaptı ve henüz 1 aylıktı. Zaten white noise (beyaz gürültü) dediğimiz abuk subuk bir gürültü ile uyumaya alıştığı için uçakta kucağıma bağladığım gibi sakinleşip sızmıştı. Sorunsuz bir gidiş dönüş geçirmiştik. Fakat yaşı arttıkça yapılması gerekenler değişti ve işin içine taktikler girdi. En son 7. uçuşunu Barcelona-Amsterdam arasında gerçekleştiren Dafi ile bazı şeyleri aştık diye düşünüyorum. (Muhtemelen hayal görüyorumdur.) 

Her ne olursa olsun, bebişiniz ile uçak macerasına atılacaksanız yapmanız gereken birkaç temel şey var. Bunları atlamadığınız sürece işler yoluna girecektir ya da artık bebeğinizin ruh haline bırakıp salın gitsin.

1. Bebeğinizin uyku saatine göre uçak bileti seçmek.

Taktiksel bir öneri ile maddelerime başlıyorum. Çünkü bu en zor olanı. Günümüz şartlarında ucuz bilet kıstırmak meziyetken bir de bebişinizin uyku saatlerine göre bilet aramak tam iç daraltıcı, umut kırıcı bir aktivite. Tabii ki kendinizi çok kısıtlamadan, fakat bebişinizin genellikle hangi saat dilimlerinde sakin olduğunu göz önüne alarak hareket etmenizde fayda var. Mesela Dafi sabah saatlerinde genellikle uykuya meyilli olduğu için, uçakta gevşemesi, uyuklaması daha olası. Aynı şey 19.00 sonrası uçuşlarda da mümkün, çünkü akşam uykusu zamanı. Fakat 15-16-17 saatlerinde bir uçuş yapacaksak, bu saat dilimleri Dafi'nin patlama yaptığı saatler olduğu için muhtemelen uçaktakilere 'çocuk yapmamayı' düşündürecek bir performans sergileyecektir.

Buna göre hareket edip bilet seçiminizi yapmaya çalışırsanız, işler baştan kolaylaşır. Rötar yerseniz diyecek sözüm yok, lütfen ağlamayın, sükunetinizi koruyun.

2. İniş / kalkış için emzik veya emzirme yöntemi.

Bize de olduğu gibi, bebek ve çocuklara da iniş kalkışlar kulakları için bir zulüm. Basınç ile mücadele etmeyi bilmeyen el kadar bebişler tabii ki avazı çıktığı kadar ağlayacak. Kalkışta başlayan bu gerginlik uçuş boyunca tam geçti derken iniş ile birlikte tırmanışa geçecektir. O nedenle, iniş ve kalkışlarda bebişinizin emmesini sağlamak çok mühim. Bunu nasıl yapacağınız size kalmış. Emzirmek uçakların tıkış tıkış yapısında bence pek kolay değil. Buradaki taktik eğer bebişinizi biraz acıkmış olarak uçağa bindirirseniz, emmek için zaten can atacaktır. Kalkış esnasında mutlaka emiyor konumda olmalı. Emzik burada en büyük yardımcınız olabilir. Eğer Dafi gibi emziğe yüz vermeyen bir bebeğiniz varsa, bu sefer de biberon ile işi çözebilirsiniz.

Biberon ile beslerken, özellikle Türk amca ve teyzelerinin ağırlıkta olduğu uçuşlarda 'Aa emmiyor mu?' , 'Vah vah meme almıyor mu?' gibi abuk subuk özel alana saldırı soruları ile karşılaşabilirsiniz, 'Evet emmiyor' diyerek kestirip atın, böylelerine lütfen yüz verip canınızı sıkmayın.

3. Uçağa en son binmeye çalışmak.

Bunu bir çok kişi önerse de, hatta Dafi'den önce ben de hep bunu tercih etsem de aslında epey stresli bir şey. Çünkü herkes bir şekilde yerleşmiş oluyor ve siz elinizde belki ana kucağınız belki de kangurunuz ile yerinizi almaya çalışıyorsunuz. En son binmeye çalışmak bebişinizi dışarıda oyalamak için mantıklı bir yöntem olsa da, bence daha uçak kalabalığı doluşmadan ortama alışmak için önden binmek daha yararlı olabilir. Tüm gözler sizin üzerinizdeyken debelenmeye son vermek için, zaten genellikle bebekli/çocuklu aileleri ilk önce bindiren sisteme kendinizi bırakın. 'Biz en son bineceğiz, hep öyle okuduk.'diye direnmeyin.

4. Uçaktaki havalandırma sistemi ile mücadele.

İşte bu çok önemli. Bir keresinde havalandırması resmen çalışmayan ve nefes nefese bir hamama dönüşen Sunexpress uçuşu ile Dafi'nin krize girmesini bizzat yaşamış biri olarak söylüyorum; havalandırma ÇOK ÖNEMLİ.

Baştan söyleyeyim, aman bebeğim üşürcülerdenseniz bu hayat size hep dar olacak. Fakat tabii ki bebeğinizin yaşına göre üfür üfür havalandırmayı da üstüne doğru yöneltmekten kaçınmalı, kıyafetlerini ona göre ayarlamalısınız. Bence bu konuda en yardımcı çözüm bebeğinizin içine bir kısa kollu body, üstüne de bir önden fermuarlı kapşonlu sweatshirt giydirmek. Böylece hem başını korursunuz, hem isterseniz uykusunda bile çıkarabilirsiniz (boynundan geçmediği için). Eğer şartlar daha sertse yanınıza bir de ek olarak battaniye alırsanız size hayli hayli yetecektir.

Bebeğinizi kat kat giydirip uçağa bindirmeye çalışmayın. Bu asrın hatası olur.

5. Yedek kıyafetler / bez.

Elbette her yere giderken yanımıza yedeklediğimiz kıyafetler, bezler ve gerekli her ne varsa uçakta da yanı başımızda olmalı. Uçakta alt değiştirme işine hiç girmedim. Uçuşunuzun uzunluğuna bağlı olarak size tavsiyem, uçağa binmeden hemen önce bu işi havaalanlarındaki son derece konforlu bebek alt açma odalarında halletmeniz. Zaten doğru bezi de kullanııyorsanız, başınıza büyük bir kaza gelmeyeceğine eminim.

6. Uçakta mama hazırlamak.

Bu konuda ayrı bir yazı yazmalıyım bence ama biz mama konusunda Dafi'yi asla ılık veya ısıtılan mamaya alıştırmadık. (Şu an 6 aylık olduğu için ısıtılan ek gıdalaran bahsetmiyorum) Özellikle formula ile beslendiği için her zaman oda sıcaklığında suyu tercih ettik. Hâlâ da tüm mamalarını oda sıcaklığında hazırlamaya gayret ediyorum. Böylece sokaklarda, uçakta, orada burada mama ısıtma telaşına hiç girmedik. Benim size baştan kilit önerim bu olur. Velev ki, siz ılık mamaya alıştırmışsanız, o zaman bunu bindiğiniz gibi hostesler ile konuşmalısınız. Bazı uçaklarda yanınıza ısıtmak durumunda olmadığınız mamalar almanız öneriliyor çünkü uçaktaki ısıtma sistemlerinin uygun ayarda olmayabileceği belirtiliyor. Bazıları verin biz ısıtırız, çok süper bir havayoluyuz diyor. En basit yöntemi de kendinizi ve etrafınızı yakmadan sıcak bir su isteyerek içinde benmari usulü mamanızı bekletmeniz.  Ya da bebek mamaları için özel tasarlanan termosları tercih edebilirsiniz.

Eğer ılıtmakla derdim yok diyorsanız, bir başka konu da porsiyonlamak. Bunun için hemen evde mamanızın porsiyonunu ayarladığınız mama kapları var (formula için). Direkt biberona dökebiliyorsunuz. Örneğin 180 ml formula hazırlayacaksınız, baştan biberonunuza bu ölçüde suyunuzu koymuş olarak uçağa binin. Bu formula kutusunu kullanarak direkt içine hazırlamış olduğunuz ölçüde dökebilirsiniz. Ben bunu kullanıyorum ve baya memnunum.

Önemli Not : Uçağa binerken, bebeğiniz için olduğunu belirttiğiniz sürece gerekli su, mama gibi ürünlerinizi alabiliyorsunuz. Evet, uçağın içine kabul ediliyor.

7. Bebek arabasını nereye koyacaksınız?

Geldik gönül çelen bu konuya. Şimdi efendim bu konu bebek arabanızın markasına göre değişir. Fakat genel prosedür ile bebek arabanız ile uçak kapısına kadar gidip orada bebek arabanızı görevlilere teslim edebileceğiniz yönünde. Check in yaparken bebek arabanızın kaç parçaya ayrıldığını belirtiyorsunuz. Onlar da üstüne bir etiket yapıştırıyor, siz de tam uçağa bineceğiniz noktada görevliye arabanızı verip, bebişinizi kucaklayıp uçağa giriyorsunuz. Buraya kadar her şey çok güzel. FAKAT, dikkat edilmesi gereken konu şu ki; acaba inişte bebek arabanızı hemen uçaktan inerken size verecekler mi? Böyle bir hizmet var mı? Ben bunu ilk yaşadığımda, kucağımda Dafi ile havaalanı koridorlarını arşınlamış, pasaport kontrollerinden geçmiş, saatlerce gelmeyen bebek arabasını beklemiştim. Hayatımın en zor uçuşuydu. Evet, tek başımaydım. Sonradan öğrendim ki, örneğin Amsterdam Schipol Havaalanı'nda böyle bir hizmet yok. Bebek arabanız, Odd Luggage (Acayip Bagajlar diye çevirdim.) denilen ayrı bir bölümden size gelecek. Burası genellikle bavullarınızın geldiği bantların yanında/yakınlarında oluyor. Bebek arabam nerede, kim çaldı, bavullarım ile gelmedi diye feryat figan etmeyin, tekrar ediyorum; Odd Luggage bölümüne doğru gidip sabır ve sükunet ile bekleyin.

Eğer katlanıp yanınıza alabileceğiniz ergonomiklikte bir bebek arabanız varsa, zaten koyarsınız üst rafa, bakarsınız rahatınıza. (Çok lirik bir insanım.)

8. Kanguru ile körükte salınmak.

Bunu nedense Doona ile uçağa binmek konusunda ısrarcı olduğum için geç keşfetsem de, kanguru ile havaalanı maceranızı atlatmak bence EN EN EN mantıklısıymış. Bir kere iki eliniz de boş oluyor. Bavul, çanta veya bilimum araç gereci taşıyabiliyor, pasaportlarınızı kontrol edebiliyorsunuz. Sonra, bebişler zaten kanguruda kendilerini çok güvende ve sakin hissettikleri için sakinleştirmek gibi ayrı bir efor sarfetmenize gerek kalmıyor. Uçağın içine kadar kanguru ile gidip rahatça bebek kemerine geçebiliyorsunuz. Daha ne olsun? Kanguru tercih etmeniz durumunda bebek arabanızı bavullarınızı teslim ettiğiniz noktada (check in alanında) teslim ederek yükünüzden kurtulabilirsiniz.

9. Ön koltuğun tekmelenmesi sorunsalı.

Bu konuda yıllarca, 'Allahım neden ben?' sorusunu sormama neden olmuş bebeklerden toplu olarak özür diliyorum. Çünkü bebekler ve sanırım ilerleyen dönemlerde de çocuklar (saykoluk seviyesinde olmadıkları sürece) bu tekme işine gönül veriyorlar.

En son uçuşumuzda Dafi de bu konuda biraz pratik yapma fırsatı yakaladığını düşünerek ön koltuğa girişti. Arda ve ben ayaklarını tutmak için baya çabaladık ama yapacak bir şey yok nihayetinde o bir bebek ve koltuklar da belli ölçülerde. Hangi açıda tutarsam tutayım bir şekilde o Allah ne verdiyse gücüyle ön koltuğu itme dürtüsü geldi. Lakin kimse arkasını dönüp sinsi sinsi bize bakmadı.

Böyle durumlarda elinizden geldiğince engellemeye çalışın, fakat bebişinize/çocuğunuza kızıp bağırıp tansiyonu arttırmayın. İnanın sizin söylenmeleriniz diğer yolculara bebek sesinden daha çok rahatsızlık veriyor. Ayrıca bebişiniz de sizin gerginliğiniz nedeni ile daha çok geriliyor. O zaten bunu bir kaba motor gelişimi olarak görüyor ve ne yaptığını bilmeden yapıyor. İlgisini dağıtıp, başka yöne çevirebilirsiniz. Ön koltuğa çok sert giriştiyse baştan oturan kişiden özür dileyin, kibarlığınızı yapın, gerisini de umursamayın.

10. Bebişiniz ağlarsa kimseyi takmamanın rahatlığı.

Eveeet, favorimi sona sakladım. Bunu Dafi doğmadan önce çok düşünmüştüm, üzerine de okuyarak 'Yazık değil mi bu kadınlara, ne yapsın o gariban anne.' diyerek empatiden empatiye koştuğum bu konuda YAŞAYINCA ANLADIM modu benim de kapımı çaldı.Bir kere insan geriliyor evet. Çok sağlam geriliyor hem de. Fakat benim gerginliğim insanlardan çok Dafi'nin ağlamasını bir türlü geçirememek olmuştu. (Sebebi o lanet uçağın Karayip sıcağına bürünerek uçmasıydı, kınıyorum seni Sunexpress)  Çünkü ne yapsanız geçmeyen bir bağırma ve ağlama modu hakim oluyor ve siz kendinizi küçücük bir uçakta küçücük bir koltuğa sıkışmış hissediyorsunuz.

Genellikle yabancı milletler ile yaptığınız uçuşlarda kimse özellikle sizi rahatsız hissettirmemek için dönüp bakmıyor bile. Fakat bizim milletin uçuşlarında bütün gözler bir anda baykuş misali size dönüyor ve sürece sözlü/sözsüz katılım başlıyor.

'Cık cık cık, susturamadı.' bakışları, 'Ne yapacağını da bilmiyor.' hisleri 'Madem zaptedemiyorsun ne diye el kadar bebekle uçağa bindin kadın.'kınamaları,  'Dur ben sana ne yapacağını göstereyim.' karışmaları arasında cinnete doğru yol alan bir uçakta bulabilirsiniz kendinizi.

Lütfen herkese teşekkür edip, önünüze ve bebeğinize bakın. Çok sıkıştığınız durumlarda host/hosteslerden yardım isteyerek arkada veya en önde bir koltuk talep edip o sıkışıklıktan kurtulun. Bebeğinizin kıyafetini kontrol edin, hava almasını sağlayın, biberon/emzik/emzirme gibi sakinleştirme yöntemlerini deneyin.

Unutmayın, kimse sizden iyi bebişinizi tanıyamaz. Ve uçuş dediğiniz geçici bir süreç; bittiğinde kendinizi acayip başarılı hissedeceksiniz :)

Herkese bebişleri ile iyi uçuşlar!

Popüler İçerikler

Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
YORUMLAR
19.06.2018

son iki madde saf ayılık. gerisine bi şey diyemem. özür dileyip umursamayın ne demek ya öndeki insana anlatın bunu? bi yolunu bulup o tekmeyi önlemek sizin o insanın hakkına olan borcunuz. ağlama konusunda da rahatlamak yanlış belki o uçakta gerçekten çok yorgun birileri var?

19.06.2018

Ben niye okudum bunu ya?

19.06.2018

Ya benim şansımdan ya da genel olarak ülkemizin insanının çocuk sever oluşundan yaşadığımız ağlama,emme,sıkılma krizlerini çok rahat atlattım.Ne bir kere sustur çocugunu bakışı yedik nede yaptığı yaramazlıklar için rencide edildik.Çevremizde oturanlardan da her çıkışta lütfen kusurumuza bakmayın diye gönül alıp atlattık çok şükür.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ