"Bazıları Opera Söyler, Pavarotti ise Operaydı" 20 Maddeyle Büyük Tenoru Anlattık!

“Bazıları opera söyler, Luciano Pavarotti bir operaydı.” U2'nun solisti Bono, Pavarotti’yi böyle anlatmıştı. Gelmiş geçmiş en popüler opera sanatçısı hatta operayı tüm dünyaya tanıtan Luciano Pavorotti'yle ilgili az bilinen gerçekleri sizler için derledik.

1. "Figaro" denince hepimizin aklına gelen Pavorotti, modern operanın en popüler sanatçısıdır. Hatta dünyaya operayı tanıtan kişi olarak biliniyor.

2. Otel odasında kendi spagettisini kendi pişirecek kadar lezzet düşkünü, dönemindeki tüm sanatçılarla dost olmuş, oldukça sempatik ve bir o kadar da yardımsever bu büyük tenoru biraz daha yakından tanıyalım.

3. 12 Ekim 1935’te Modena’da fırıncılık yapan bir baba ve puro fabrikasında çalışan bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

4. Aslında bir öğretmen olmak için yetiştirilen Pavarotti’nin hayali profesyonel bir futbolcu olmaktı. Ancak hayatını, kilise korosunda tenorluk yapan babası değiştirdi.

Gençken, babasıyla Gioachino Rossini'nin adı verilen koroyla birlikte Galler'e gitti. Llangollen (Denbighshire) uluslararası şarkı söyleme yarışmasında birinci oldu ve bu onu bir tenor olmak konusunda hırslandırdı. Arrigo Pola ve Ettore Campogalliani tarafından aldığı derslerle 1961 yılında 'Concorso İnternazionale' adlı ödülü kazandı ve opera dalındaki başlangıcını bir tiyatro salonunda La bohème eseri ile aynı yılın 29 Nisan'ında yaptı.

5. Babasıyla kilise korosuna gitmeye başlayan Pavarotti, 1961’de Galler’de katıldığı bir yarışmada birinci olunca, kendini müziğe adadı.

6. Çok ilginçtir ki yaşamında iz bırakan en büyük olaylardan birini 1963'te Ankara'da yaşadı. Henüz 2 yıllık bir tenorken Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından davet üzerine Ankara‘ya gelir fakat ilk konserden sonra sesi ‘yetersiz’ bulunarak geri gönderilir.

Pavarotti, Ankara‘daki bu başarısızlığını hiçbir zaman unutmadı. Türkiye ve Türkler'e karşı her zaman sempati ile bakan ünlü tenor, çevresindekilere o günleri anlatırken 'Demek ki o zaman o kadar da iyi değilmişim.' demekten çekinmedi.

7. Kayıtları yalnızca klasik müzik listelerinde değil uluslararası pop listelerinde de 1. sırada yer aldı. Özellikle ‘Essential Pavarotti’ albümü İngiliz pop listesinde 1 numaraya kadar yükseldi ve inanılmaz bir biçimde tam 5 hafta orada kaldı.

8. 1966'da "La Fille du Regiment" eserinde yüksek perdeden dokuz C'yi de seslendirebilen ilk tenor oldu. Böylece "Yüksek C'nin Kralı" (Yüksek Do'ların Kralı) lakabını aldı.

Pavarotti kendisine doğuştan gelen nadir, hassas ve berrak sesi ile 1960, 1970 ve 1980'lerin en bilinen sanatçısıydı. Pavarotti'nin popülerliği gelmiş geçmiş bütün tenorlardan daha fazlaydı.

9. En bilinen şarkısı ise 'O Sole Mio' idi. Hatta bu şarkı tüm dünyada öyle bir yankı uyandırdı ki şarkıyı bizden de İbrahim Tatlıses yorumladı :)

10. ABD'de kısaca "Big Lucio" diye anıldı. 1993’te New York’ta Central Park’ta verdiği konsere 500 bin hayranı katıldı. Ekran başındaki milyonları saymıyoruz.

1991’de Londra Hyde Park’ta ise aralarında Galler prensi ve prensesinin de bulunduğu 130 bin kişi yağmura rağmen Pavarotti’ye eşlik etti.

11. Soyunma odası ile sahne arasında büyük mesafe bulunan mekânlarda onun için özel tasarlanmış elektrikli bir golf aracını kullanırdı. Aracın ismi ise: "Pavamobil" :)

12. Önemli konserlerden sonra konser salonu ya da kaldığı otel yakınlarında özel davetlilere yemek verirdi. Ancak kendisi bu yemeklere ya hiç katılmaz ya da çok kısa süre görünmekle yetinirdi.

13. 'Büyük Luciano' Pavarotti, her yıl Modena’da düzenlediği 'Pavarotti ve Arkadaşları' konser dizisinde ise Ricky Martin, Elton John ve Spice Girls’le aynı sahneyi paylaştı. Gelirini ise yardım kuruluşlarına bağışladı.

Pavarotti her yıl düzenli olarak Modena'da yapılan 'Pavarotti ve Arkadaşları' adındaki yardım konserlerinde sunuculuk yapmıştır. Bu konserlerde Andrea Bocelli, Jon Bon Jovi, Bryan Adams, Bono, James Brown, Mariah Carey, Eric Clapton, Sheryl Crow, Céline Dion, Anastacia, Elton John, Deep Purple, Meat Loaf, Queen, George Michael, Sting ve Spice Girls gibi müzik endüstrisinin her alanından katılan şarkıcılar, Birleşmiş Milletler organizasyonları için para toplamaktadırlar. Bu yardımlar Bosna, Guatemala, Kosova ve Irak'taki savaş mağdurları ve aileleri için kullanılmaktadır.

14. Bu konserlerle, 'şov yaptığı ve klasik müziği hafiflettiği' gerekçesiyle eleştirildi. Ancak o "Pop müzik önemsizdir denemez. O zaman klasik müzik için de 'sıkıcı' diyebiliriz. Müzik sadece iyi ve kötü diye ayrılır" diyordu.

15. Restoranlarda en çok siparişini verdiği yemek; sucuklu yumurta, kuru fasulye, pilav, jambonlu ve polentalı (mısır unu peltesi) dana şinitzeldi.

'Hayattaki en güzel şeylerden biri her işi bırakıp yemek yiyebilmektir.' Luciano Pavarotti.

16. Beyaz mendili, sahnede elinden düşürmediği ve kendisiyle bütünleşmiş bir aksesuardı.

17. Pavarotti ayrıca 2 tane de Guinness Rekoru sahibi. Sanatçı, 165 kez opera sahnesine çıkarak en çok sahneye çıkan tenor unvanını aldı.

Diğer rekoru ise 'The Three Tenors in Concert' (Placido Domingo ve Jose Carreras) ile en çok satan klasik müzik albümüdür.

18. İlk evliliğini 1961’de Adua Veroni ile yaptı. 37 yılın sonunda karısından boşandıktan sonra 120 milyon dolar tazminat ödeyip kendinden 34 yaş küçük Nicoletta Mantovani ile evlendi.

İlk evliliğinden 3 kız çocuğu sahibi oldu. En büyük arzusu ise erkek evlattı. Bu arzusuna ancak 37 yıllık ilk karısını, kendinden 34 yaş küçük sevgilisi için boşadıktan sonra kavuştu. Fakat uğruna eski karısına 120 milyon dolar tazminat ödediği ikinci karısı Nicoletta Mantovani’nin ona verdiği ikiz çocuktan erkek olanı öldü. Pavarotti’nin ölüm anında baş ucunda yeni eşi Nicoletta, 4 kızı, kardeşi Gabriela ve dostları vardı.

19. Son olarak 10 Şubat 2006’da Torino’da yapılan kış olimpiyatlarının açılışında sahneye çıkan Pavarotti, hayatı boyunca neşesi, sıcak gülümsemesi, sahnede terini sildiği beyaz mendili ve yardım konserleriyle tüm sevenlerinin kalbinde iz bıraktı.

20. Pavarotti, 6 Eylül 2007 günü pankreas kanseri sonucu böbrek yetmezliği geçirerek hayatını kaybetti.

“65 yıl boyunca mutlu ve talihli bir adam olarak yaşadım. Sonra kanserin darbesi geldi. Şimdi tüm o mutluluğumun bedelini ödüyorum. Hastalığım bana ızdırap yaşatmadı hiç. Tümörü içinizde hissediyorsunuz. İçinizde işliyor ama ölünceye kadar iyimserliğimi koruyacağım. 

Hayatta her şeye sahip oldum. Gerçekten her şeye... Şimdi hepsi geri alınsa, işte o zaman Tanrı'yla ödeşmiş oluruz.'

"Ben politikacı değilim, ben bir müzisyenim. İnsanların keyiflerini yerine getirecek ve onları yeniden hayata döndürecek bir yer verme telaşındayım. Birinin ruhunu canlandırmak zorundaysanız, ona o ruhu verin. O zaman her şeyi yapmış olursunuz."

Popüler İçerikler

Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Göç İdaresi Başkanlığı Duyurdu: Türkiye'deki Suriyeli Sayısı Açıklandı
YORUMLAR
20.04.2020

Nur içinde yatsın. Ankara Devlet Opera ve Balesi görevlileri, neredeyse gelmiş geçmiş en büyük tenoru beğenmemişler. Bir de ek olarak son günlerinde karısından çok şikayetçi olduğunu ve pişmanlık duyduğunu okumuştum bir yerde. James Brown ile olan "This is the Man's World" performansı bence efsanedir.

18.04.2020

Mekan cennet olsun

02.10.2020

Bu tarzı sevmeyenler olabilir ama mutlaka james brown ile olan performans dinlenmeli izlenmeli..

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ