Bazı Kitaplar Sizi Hasta Eder: Çözemediklerimiz, Çözmeye Çalışırken Kaybolduklarımız

Edebiyat tarihine şöyle bir göz gezdirince, bazı yazarların kalemiyle sadece kitap yazmadığını, düpedüz zihin laboratuvarı kurduğunu fark ediyorsunuz. Bunlar öyle yazarlar ki, eserlerini bitirdiğinizde kafanızın içinde bir yangın başlatıyorlar. Cümleleriniz bile yanık kokuyor.

Bu yazıda bahsedeceğim kitaplar ve yazarlar tam olarak böyle. Bırakın kapağı kapattığınızda rahat bir nefes almayı, çoğu zaman kapağı açtığınıza bile pişman oluyorsunuz. Ama garip bir şekilde kopamıyorsunuz da. İşte edebiyatın en tuhaf dâhilerini ve onların labirent gibi eserlerini konuşacağız. Merak etmeyin, bu yolculukta kaybolmak serbest.

1. James Joyce – Ulysses

James Joyce’un Ulysses'i bir kitap değil, resmen edebiyatın Everest’i. Herkes görmek istiyor ama tırmanmaya cesaret eden çok az kişi var. Joyce, bu romanında tek bir gün anlatıyor—ama o gün, sıradan bir gün değil. İrlanda’nın Dublin sokaklarında geçen bu 24 saat, bilinç akışı tekniğiyle yazılmış ve yer yer öyle bir hal alıyor ki, cümlenin başını unutup ortasına takılıp kalıyorsunuz.

Joyce kimdir?

İrlandalı bir yazar olan Joyce, edebiyat dünyasının asi çocuğu. Okurun kolay okuması gibi bir niyeti asla yok. Onun için edebiyat, kelimelerle zihinsel jimnastik yapmak ve kalıpları kırmak demek. Hatta Ulysses öyle karmaşık ki, bazı bölümler için rehber kitaplar basılıyor. Kısacası, Joyce okuyorsanız sadece kitap değil, yanınıza harita ve pusula da alın.

2. Franz Kafka – Dava

Kafka denince akla ilk gelen şey: Bunaltı. Dava ise bunun zirvesi. Josef K., nedenini bilmediği bir suçtan yargılanıyor ve hayatının ipleri yavaş yavaş elinden kayıyor. Kafka burada sadece bir dava anlatmıyor; insanın varoluş sancısını, sistemin anlamsızlığını ve modern dünyanın boğuculuğunu suratınıza çarpıyor.

Kafka kimdir?

Prag doğumlu Kafka, içine kapanık bir hukukçu ve edebiyatın depresif dâhisi. Eserlerinde gerçekliği bükerek anlatıyor. Hayatının büyük bir kısmını babasıyla yaşadığı çatışmalara ve kendini sürekli yetersiz hissetmesine adamış bir adam. Hatta öldüğünde kitaplarının yakılmasını istemiş ama biz ne yaptık? Kitaplarını yakmadık ve onun travmalarını başucu eseri yaptık.

3. Jorge Luis Borges – Alef

Borges okumak, edebiyatın fizik kurallarını delip geçtiği bir boyuta dalmak gibi. Alef'te tek bir noktada evrenin tamamını görme fikrini işliyor. Ama işlemekle kalmıyor, o noktayı zihninizin içine sokuyor. Romanı okurken kendinizi bir aynanın içinde kaybolmuş gibi hissediyorsunuz.

Borges kimdir?

Arjantinli Borges, edebiyatın bilgesi. Körlüğü, onun dünyayı daha keskin görmesini sağlamış. Yazdığı her cümle, felsefenin gölgesinde bir metafor barındırıyor. Borges’i okurken sadece hikâyeye değil, arka plandaki sembollere de takılmanız gerekiyor. Yoksa elinizde sadece harfler kalır, anlamlar uçar gider.

4. Haruki Murakami – 1Q84

Murakami’nin kitapları sanki bir rüya ile gerçeklik arasında sıkışmış gibi. 1Q84 ise bu dünyaların en büyüleyeni. Kitapta paralel evrenler, mistik olaylar ve tekinsiz bir atmosfer var. Murakami’nin dili akıcı ama olayları öyle bir kurguya oturtuyor ki, gerçek mi hayal mi ayrımını yapmak imkânsız hale geliyor.

Murakami kimdir?

Japonya’dan çıkmış modern edebiyatın en popüler isimlerinden biri. Ama popülerliğine bakıp aldanmayın; Murakami, basitlikten nefret eden bir yazar. Eserlerinde yalnızlık, kaybolmuşluk ve insanın iç dünyasına açılan kapılar var. Onu okurken hayatın yüzeyinde değil, derinlerinde dolanıyorsunuz. Ama o derinlik bazen öyle karanlık ki, çıkış yolunu bulamıyorsunuz.

5. William Faulkner – Ses ve Öfke

Faulkner, edebiyatı sıradan bir anlatı aracı olarak görmeyen bir isim. Ses ve Öfke'de zaman algısını parçalayarak, okuru zamanın ötesine taşıyor. Bir olay örgüsünden çok, parçalanmış zihinlerin hikâyesi anlatılıyor. Kitap, bir ailenin çöküşünü ama aynı zamanda toplumun çürümüşlüğünü yüzünüze tokat gibi çarpıyor.

Faulkner kimdir?

Amerikan edebiyatının ağır topu. Güney’in karanlık yüzünü ve insan doğasının derin yaralarını işleyen bir yazar. Eserleri, anlamak için değil hissetmek için yazılmış gibi. Zaten Faulkner okurken anlamak gibi bir derdiniz varsa, o dertten vazgeçin. Çünkü o, hikâyeyi değil, hissi anlatıyor.

Bu yazarlar ve kitapları, okuru “bitti” diyerek bırakanlardan değil. Onlar, kitap bittiğinde bile sizinle kalıyor, gece uyurken bile zihninize fısıldamaya devam ediyor. Kolay okunacak eserler mi? Asla. Ama bir kere o labirente girdiniz mi, çıkmayı da istemiyorsunuz.

Çünkü bazı kitaplar, insanı rahatlatmak için değil, yerinden oynatmak için yazılır. Ve işin garibi, biz de o sarsıntıyı sevmekten kendimizi alamayız…

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
Görüşme Esnasında Erkeğe Maddi Sorular Sorulmasını Destekleyen Kadın Tepkilerin Odağında
Kasımpaşa’nın 18 Yaşındaki Futbolcusu Yasin Özcan 8 Milyon Euro’ya Aston Villa’ya Transfer Oluyor