Bazı Hayvanların da Bitkiler Gibi Fotosentez Yapabildiğini Biliyor muydunuz?

Fotosentez, besin üretmenin gerçekten oldukça etkili bir yoludur. Bitkiler hayvanların aksine, besin bulmak, yemek yemek ve sindirmek için zaman kaybetmek yerine, karbondioksiti ve suyu şekere dönüştürmek için güneş enerjisi kullanır. Bitkiler bu sayede hem kendi enerjilerini sağlarlar, hem de bir yan ürün olarak insanlara lazım olan oksijen salgılarlar. Tüm bu enerji üretimi büyüsü, yeşil fotosentetik klorofil içeren kloroplast adı verilen özel organellerin içinde gerçekleşir.

Hayvanlar aleminde de, fotosentezin gücünden yararlanmayı başaran yaratıklar var.

Örneğin sakoglossan deniz salyangozları, fotosentetik yeşil algleri yerken, alglerden gelen kloroplastlar alglerin geri kalanı sindirilip atıldıktan çok sonra bile hayvanların bağırsak hücrelerinde besinleri dışarı pompalamaya devam ederler. Bu olaya kleptoplasti denir, bu kelimenin kökeni de Yunanca'da hırsız anlamına gelen 'klepto-' ekinden gelir.

Bazı istiridyeler ve yassı solucanlar da dahil olmak üzere diğer bazı hayvanlar da alglerin fotosentetik güçlerini kullanır, ancak bu kullanım alglerin zarar görmediği simbiyotik bir yaklaşımı benimser.

Mercan resifleri buna klasik bir örnek olarak gösterilebilir.

Resifleri oluşturan mercanların çoğu, dokularında yaşayan ve mercana renklerini veren zooksantel adında alg kolonileri içerir. Gün boyunca algler, mercana güneş ışığından çevirdiği enerjiyi sağlar ve bunun karşılığında algler, muhteşem deniz manzaralarına sahip güvenli mercan evlerinde yaşarlar.

Güneş enerjisinden yararlandığı bilinen tek omurgalı hayvan benekli semenderdir.

Suda yaşayan algler, semenderin yumurtlamasından hemen sonra yumurtalara dağılır ve burada yaşamaya başlar. Daha sonra ise yumurtanın içinde gelişmekte olan hayvanı beslemeye yardımcı oldukları embriyonik hücrelere dahil olurlar. Buna ek olarak yapılan deneyler, daha fazla alg içeren embriyoların daha az alg içeren embriyolardan daha uzun süre hayatta kaldığını ve daha hızlı geliştiğini ortaya koymaktadır.

Tüm bu bilgiler normal olarak aklımıza şu soruyu getiriyor: İnsanlar fotosentez yapabilir mi?

Kloroplastları hücrelerimize biyomühendislik ile yerleştirebilsek (ki bunu şimdiki teknolojimiz ile yapamıyoruz) ve bunları kontrol etmek için genomlarımızı hassas bir şekilde ayarlayabilsek bile, hâlâ yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz enerjinin tamamını üretebilecek kadar büyük bir yüzey alanı-hacim oranına sahip değiliz. Basitçe söylemek gerekirse, vücut şeklimiz bir yaprağa benzemiyor.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım...

Bu içerikler de ilginizi çekebilir

Senin Karakterinle Eşleşen Bitki Hangisi?
Bulundukları Her Ortama Canlılık Katan ve Edinmeniz Gereken 20 Bitki
Bu Endemik Bitkilerin Adını Ziraat Mühendisleri Bile Bilemiyor!

Popüler İçerikler

Meteoroloji 49 Kente Fırtına Uyarısı Verince Hava Forum 58 Kilo ve Altında Olanları Tiye Aldı
Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu