Sonbahar geldi, battaniye altında film izleme mevsimi açıldı! Bir ülkeyi kendi gözlerinle görme keyfi şimdilik şöyle dursun, ülkeler hakkında çekilen en harika filmleri, yağmurlu bir gün için yer imlerine eklemek isteyebileceğin bir liste hazırladık!
John Green'in aynı adlı romanından uyarlanan hem romantik, hem hüzünlü bir aşk hikayesini anlatan The Fault in Our Stars, önemli bir kısmı Amsterdam'da geçiyor. Tiroid kanseriyle boğuşan Hazel'ın, kanser akciğerlerine de bulaştığı için yanında sürekli bir oksijen tüpüyle dolaşması gerekmektedir. Kanser hastaları için oluşturulan bir terapi grubunda Augustus'la tanışan Hazel hayatının aşkıyla tanıştığının henüz farkında değildir.
Tam battaniye altında izlemelik bu filme kahven, belki birkaç damla gözyaşı ve Amsterdam'ın büyüsü de eklenince, ''İşte sonbahar'' diyeceksin.
Daha çok bilinen ''New York, I Love You'', ''Paris, I Love You'' filmlerinin de aralarında bulunduğu 10 kısa filmden oluşan serinin Tiflis versiyonun, Gürcistan'ın yerlileri hem yazdı, hem yönetti.
Tiflis'e içeriden bir gözle bakmana olanak sağlayan film battaniyenin altından çıkıp Tiflis'e gitme isteği uyandırabilir.
Özgürlüğe paha biçemeyeceğimizi anlatan film, İran'ın Tahran kentinde geçiyor. Tahran'da oyunculuk yapan Marzieh'in çalıştığı tiyatro, İran yönetiminin eğlence aktivitelerine karşı olduğu için kapatılır ancak bu özgür ruhlu bir kadın olan Marzieh'i durdurmaya yetmez. Gizlice çıkardığı oyunlar sırasında aslen Tahranlı olan Saman'la tanışır. Saman, ona birlikte Avusturalya'da yaşayabileceği bir özgürlük teklif eder ancak Marzieh köklerinden ayrılmadan işini yapmak istemektedir.
Tahran'da yaşayan insanların entelektüel zevklerine, tarihlerine, sanatlarına ve tabii ki yaşadıkları aşka ayna tutan filmi soluksuz izleyebilirsin.
Sinema tarihinin bilinen filmleri arasında olan 1940 yapımı filmde boyama tekniği ile renklendirme yapılmış olması filmi farklı kılan unsurlardan sadece biri. Sinbad'ın eğlenceli öyküsünü biliyorsan, bu filmin de bu öyküyle paralel gittiğini bilmek eğlenceli olabilir :)
Prensesin peşinde Bağdat'ın etnik sokaklarında koşacağın bir serüvene dahil olmak istiyorsan, yapman gerekeni biliyorsun.
İyi yürekli ve sevgi dolu bir elektrikçi olan bir adamın etrafında örülen bir öyküye sahip film Kırgızıstan'da geçiyor. Elektrik işleriyle uğraşan iyi yürekli adamımız, büyük bir enerji ağının son halkası ve Post-Sovyet'lerin jeopolitik problemlerini sonuca ulaştıracak daha büyük bir göreve sahip olur.
Kırgızistan halkının, mutlu bir şekilde yaşaması için göreve atılan tatlı kahramanımızı keyifle izleyeceğinden emin olabilirsin.
8 yaşındaki Bruno ailesiyle Berlin’den ayrılır ve Polonya’da yaşamaya başlar ve burada bir arkadaş edinir. Arkadaşı tellerin arkasında kalan bir Yahudi’dir. Bruno’nun yaşadığı yer, 1.5 milyon Yahudi’nin öldürüldüğü Auschwitz toplama ve yok etme kampının bitişiğindedir. Oğlunun tellerin ardında yaşananlarla ilgili gerçeği öğreniceğinden kaygılanan Bruno’nun annesiyse oğlunu bu arkadaşlıktan korumaya çalışır.
Almanya'nın tarihi bir çocuğun gözünden izlemek istersen muazzam bir filme battaniyenin altından göz atabilirsin.
Gerçek öykülerden ilham alındığı söylenen, korku dolu bir film Ghoul. Neyle karşı karşıya olduklarını bilmeyen bir grup Amerikalı'nın yaşadıkları etrafında dönen öyküsüyle Ghoul, Ukrayna'nın mistik havasıyla da birleşince insanı yerine çivileyen bir fim.
Battaniyenin altında hop oturup hop kalkmak için muhteşem bir sonbahar günü diyorsan Ghoul'a göz atmanı tavsiye ederiz.
İngiltere, hatta Londra dersek senin de aklına Sherlock Holmes geliyorsa bizdensin. Robert Downey Junior'ı mı yoksa Jude Law'ı mı öveceğimizi bilemediğimiz film, şu ana kadar çekilen Sherlock uyarlamalarından en sevileni. Dövüş tekniklerini, efsanevi zekası gibi silah olarak kullanan Holmes, bu serüvende ülkesini tahrip edebilecek ölümcül bir komployu aydınlatmak için kolları sıvıyor.
Eğlence ve aksiyon istiyorsan, bu cumartesini bu filme ayırabilirsin.
Cumartesi günü, battaniye altında film seyredeceksem içinde biraz da romantizm olsun diyorsan seni şöyle alalım; Dokuz yıl sonra yeni kitabının tanıtımı için Fransa'ya gelen Jesse, burada Celine ile karşılaşır. Jesse ve Celine bu sefer birkaç saati Paris'in eşsiz manzarası içinde dolaşarak ve hiç fırsatını bulamadıkları şeylerden konuşarak geçireceklerdir.
Kahven hazırsa geriye space tuşuna basman kalıyor.
Sonbaharı iliklerine kadar hissetmek isteyenler için Kazakistan'da geçen The Gift to Stalin. Yaşlı bir adam olan Kasym eski bir demiryolu çalışanıdır. Kazakistan'a sürgün edilen küçük bir çocuğu evlat edinen Kasym, çocuğa Kazaça'da sabır anlamına gelen Sabry adını verir. Sabry yeteri kadar büyüdüğünde Kasym onu gerçek ailesini bulmak için gönderir fakat Sabry gerçek evini bulmak için yola çıktığında anlayacaktır ki köyü, Sovyetlerce yapılan bir nükleer test sonucunda yok olmuştur.
Sabry ve Kasym çevresinde gelişen hikayenin, hiç değilse göz pınarlarını nemlendireceği kesin.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Tataristan'da geçen film tarihi filmlerden hoşlananlar için. 2 defa kahraman madalyasıyla ödüllendirilen efsanevi pilot Ahmethan Sultan köyüne gider ve tüm halkının sürgüne gönderilişine çaresizce şahit olur. Filmi enteresan kılan bir ayrıntı da, sürgünü yaşamış insanlar, kendi trajedilerini tüm dünyaya anlatmak için filmde rol aldılar.
Çevresin olup bitenler hakkında farklı bir göze sahip olmak istiyorsan izlemelisin.
Hala izlemeyen varsa, en yakın ev sineması etkinliğiniz için mutlaka önerdiğimiz bir film Anlat İstanbul. İstanbul'da, birbirinden bambaşka hayatlar yaşayan 5 farklı insanın hikayelerini masallarla anlatan filmde, Fareli Köyün Kavalcısı, Pamuk Prenses, Külkedisi, Uyuyan Güzel ve Kırmızı Başlıklı Kız'ın hikayeleriyle günümüze nasıl uyarlandığını izleyebilirsin.
Çay hazır mı?
Bütün bu filmlerin geçtiği sokaklarda kendi filmini çekmek istersen Atlasglobal'in Karla Karışık Kış Kampanyası var! 20 Kasım'a kadar biletini al, yönetmen koltuğuna sen geç :)