Milliyetçi-Ülkücü Hareket'in sosyal maliyetinin çok fazla olduğunu kaydeden Bahçeli, 'Ülkülerimiz için katlandığımız çile ve meşakkatler sayısız ve benzersizdir. Biz millet sevdasının bedelini kanla ödedik. Biz Türk-İslam ülküsünü canımızla tescil ettik. Nice acıya, nice kayıba, nice felakete inançlarımızla göğüs gerdik. Şehit verdik, fakat taviz vermedik. Üzüldük, kırıldık; ama namertlere eyvallah etmedik. Bıçak gibi keskin ayazlara, buz kesmiş duvarlara ülkülerimizin hayalini kazıdık. Karanlık ve izbe zindanlar önümüze geçemedi. Tuzak ve tahrikler yürüyüşümüzü bozamadı. Saldırı ve kumpaslar mücadelemizi engelleyemedi. Çünkü Milliyetçi-Ülkücü Hareket haklı davasında milletine güvendi, Allah'a kalpten inandı. Manevi huzurlarında bulunduğumuz aziz şehitlerimiz; Türk milletinin birliği ve bekasına gönülden bağlı kaldılar. Davalarına ve ahlaklı hayat çizgilerine yüksek bir vicdanla sadakat gösterdiler. Başkaları ikbal peşinde koşarken, şehitlerimiz hak yolundan, hakikat yolundan, Allah yolundan hiç ayrılmadı. Her biri samimiyet ve dürüstlük meşalesidir.
Her biri Türklüğün iftiharı, İslam'ın sancaktarıdır. Onların ki basit ve günü birlik hevesler değildi. Onların, gelip geçici, saman alevi gibi sönen arzuları da yoktu. Ahlak ve vicdanlarına emanet edilmiş Türk-İslam ülküsünü istismara yeltenmeyecek mizaç ve karakter olgunluğuna eriştiler. Aziz millet varlığının asırlar içinde İslam'ın emrettiği erdemle kaynaştırdığı kusursuz ahlak ve fazileti gıpta edilecek şekilde temsil ettiler. İç ve dış mihraklarla karanlık ilişki, sempati ve özentinin olmadığı, aydınlık ve tertemiz bir fikri alt yapıyla ülkü mücadelesinin hakkını verdiler' dedi.
Bahçeli, şehitlerin en zor şartlar altında bile tereddüt etmeden ülkücülüğü akıl ve duyguda taşıyacak kadar olgunlaşmış kırılmaz bir iradeyle herkesin yolunu aydınlattıklarını söyledi. Bahçeli konuşmasının devamında, 'Ülkücü mesuliyetin gereği olarak kişisel ihtiraslarını terk etmiş bir ruhi arınmışlıkla sonraki kuşaklara örnek oldular. Temelini Türk kültürü ve İslam inancının oluşturduğu, eşref-i mahlukat olan insana ve insaniyete saygıyı esas alan manevi olgunluğa ulaştılar. Ülkücü şehitlerimiz; yozlaştırıcı, yıpratıcı telkin ve tesirlere karşı, fikir istikrarını, hayat biçimini ve çalışma çizgisini ısrarla sürdürebilecek yalın, ilkeli ve düzgün bir özel hayatın numunesi oldular. Elbette yüksek sorumluluk ahlakıyla Türk milletinin nabız atışı, damarlarında dolaşan asil kanı olmayı manevi feragat terbiyesiyle gösterdiler. Şehitlerimiz helalin burcudur. Şehitlerimiz inanmış bir kalbin, özgüvenli bir duruşun, sarsılmaz milli şuurun kaynağıdır. Türk milletinin varlığı için lazım olan mücadeleyi sürdürebilecek sabır, azim, sükunet, kararlılık, alçak gönüllülük, fedakarlık, cesaret gibi çok özel hasletler şehitlerimizle ete kemiğe bürünmüştür. Dava adamlığının vazgeçemeyeceği ne kadar kıstas varsa bu aziz şehitlerimizin ruhunda tecelli etmiştir. Unutmayalım ki, bir fikir akımının ahlakı ve mücadele kararlılığı kendisine hedef tayin ettiği ülkülerle sıkı sıkıya bağlıdır. Bir dava hangi hedefe gitmek istiyorsa ona uygun bir ahlâk ve şahsiyet profili geliştirmek mecburiyetidir. Ve bunu Milliyetçi-Ülkücü Hareket hamd olsun başarmıştır. Kaldı ki şehitlerimiz bunu canlarıyla ispat etmişlerdir' dedi.
Konuşmasını 'değerli dava arkadaşlarım' diyerek sürdüren Bahçeli, 'Şehadeti, millet ve vatan uğruna gözlerini kırpmadan tercih eden kahramanlarımıza çok şey borçluyuz. Yiğitliklerini ve anılarını anlatmaya yüreklerin dayanmayacağı, sözcüklerin yetmeyeceği ülküdaşlarımız bizim övüncümüzdür ve asla unutulmayacaklardır. Unutmak için ben ülkücüyüm diyen hiç kimsenin kalmamış olması, aklın, zihnin, haysiyet ve şerefin vicdanlardan silinmiş olması lazımdır. Onlar Türklüğün zafer yolundan yürüdüler. Onlar namuslu olmanın nurlu yolundan yürüdüler. Onlar Kerkük'te hoyrat, Gence'de mahnı oldular, azimle yürüdüler. Onlar Anadolu'da bozlak, Ege'de zeybek oldular, kararlılıkla yürüdüler. Onlar Üsküp'te ağıt, Kırım'da yır oldular, heyecanla yürüdüler. Onlar bayrak olup dalgalandılar, vatan ve bağımsızlık olup ümit saçtılar. Şehitlerimiz yürüdü, Kaşgar umutlandı, Ötüken dirildi. Şehitlerimiz yürüdü, zalimler sindi, hainler gizlendi. Gönül oldular, sevgi ve muhabbette buluştular. Kardeşlik oldular, kucaklaşma ve kaynaşmada kavuştular. Dua ve dilek oldular, Türkiye'nin başına çöreklenmiş musibetleri kovdular. Bizim yürüyüşümüz şehitlerimizin devamıdır. Bizim yürüyüşümüz yaşanmış Türk-İslam asırlarının teminatıdır. Bizim yürüyüşümüz alın teri, göz nuru, el emeğidir ve hasretle beklenen güzel günlerin güvencesidir.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket sonu gelmeyecek vatan nöbetindedir. Şehitlerimiz önümüzde, ülkülerimiz özümüzdedir. Türkiye'yi kurtarmak, Türklüğe hizmet etmek için yürüyoruz ve mutlaka başaracağız. Milli ve manevi değerleri istismar ve inkar edenlere karşı yürüyoruz ve mutlaka oyunlarını bozacağız. Bu duygu ve düşüncelerle, başta merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey ve Gün Sazak Bey olmak üzere, Türk milletinin varlığı ve birliği için kendisini feda eden vatan ve dava şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Rabbim hepsinden razı olsun. Bıraktıkları kutlu miras ebediyete ulaşacak, fedakârlıkları Allah'ın izniyle boşa çıkmayacaktır' diye konuştu.
'DİYANET İŞLERİ BAŞKANI'NIN İSTİFA ETMESİ LAZIM, DİYANET SİYASALLAŞMIŞ, OTOMOBİLLEŞMİŞTİR'
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Kızılcahamam'da gazetecilerin sorularını yanıtladı. Diyanet İşleri Başkanlığı'na tahsis edilen makam aracının yanı sıra uçak tahsis edileceği tartışmaları ve konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini değerlendiren Bahçeli, 'Diyanet siyasallaşmıştır. Diyanet otomobilleşmiştir. Bunu için yapılacak bir tek şey vardır. Bu istismardan kendisini ve kurumu kurtarmak istiyorsa sayın cumhurbaşkanını frenleyebilecek bir gücü kendisinde görmediğine göre istifa etmesi lazım. Bu Diyanet İşleri makamı için en hayırlısı olur' dedi.
Bahçeli, 'Cumhurbaşkanı herkesi tahrik eden iftira eden üslubu kendisi için öncelik haline getirmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı konusu ona tahsis edilen araba konusunu çok iyi anlamaktadır. Fakat seçim öncesinde her şeyi istismar ettiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığı'nı da istismar alanına almıştır. Ama bu oyuna Diyanet İşleri Başkanı nasıl düşmektedir? Bunu dikkate almamız lazım. Diyanet siyasallaşmıştır. Diyanet otomobilleşmiştir. Bunu için yapılacak bir tek şey vardır. Bu istismardan kendisini ve kurumu kurtarmak istiyorsa sayın cumhurbaşkanını frenleyebilecek bir gücü kendisinde görmediğine göre istifa etmesi lazım. Bu Diyanet İşleri makamı için en hayırlısı olur' ifadelerini kullandı.
DHA