Başka Bir "Ayla"! Türk Askeriyle Koreli Çocuğun Bu Kez Mutsuz Sonla Biten Üzücü Hikayesi

Türk askeri, Kore'de çok sayıda yetime babalık yapmıştı; bu çocuklar, birliğin neşesi olunca yıllara yayılan hüzünlü öyküler çıkmıştı ortaya. Onlardan biri de Seul ve Süleyman Pulat'ın öyküsü.

Kaynak: 1, 2, 3

Geçen yıl bu zamanlarda Ayla ile Astsubay Süleyman Dilbirliği’nin hikayesinden bahsetmiştik.

Ayla Filminin Gerçek Hikayesi: Koreli Küçük Kız ile Türk Askerinin Öyküsünü Okurken Gözleriniz Dolacak!

Daha sonra da bu muazzam hikayenin filmi çekilmişti bildiğiniz gibi.

Onların hikayesinden önce de pek çok Koreli çocuğun Türk askerleri tarafından sahip çıkıldığından bahsetmiştik.

Türk'ün Türk'ten Başka Dostu Vardır: Güney Kore'nin Türklere Minnettarlığının Sebebi

Kore Savaşı’nda kahramanca görev yapan Yüzbaşı Süleyman Pulat, Kuzey Kore ve Çinli askerlerin işgal ettiği bir köyde, karlar içinde donmak üzere olan bir kız çocuğu bulur.

Yüzbaşı, 8 yaşındaki Ço Min Ja isimli çocuğu, Türk askerlerinin birliğine götürüp tedavi ettirir. Burada küçük kızın karnı doyurulur, ona kıyafet dikilir.

Küçük kıza “Seul” ismini verir Süleyman Pulat. 8 ay boyunca ona babalık yapar.

Türkçe öğrenir Seul, birliğin neşesi oluverir birden. Yüzbaşı Pulat’ın deyişiyle “evli askerler onu çocuğu, bekârlar kardeşi yerine koyup” sever.

Minik Seul ile Süleyman Yüzbaşı Kore’de fotoğraf çekilir ve bu fotoğraf 1952 yılında Amerika’daki Life dergisine kapak olur, “Koreli çocuk ile Türk askerin merhameti” başlığı atılır kapağa.

Fotoğraf ayrıca Türkiye’de Kore Savaşı anısına basılan posta pulunda da kullanılır.

Süleyman Pulat’ın Kore Savaşı’ndaki görevi, 1953’te sona erer. Yüzbaşı Pulat da Süleyman Dilbirliği’nin “Ayla”yı Türkiye’ye getirme isteği gibi Min Ja’yı yurda getirmek ister ama yetkililer izin vermez.

Bunun üzerine Min Ja’yı Ankara Okulu’na teslim eder.

Bu okul Türk birliği tarafından açılan, savaşta ailesini kaybeden Koreli çocukların kaldığı bir okuldu.

Yüzbaşı Pulat, kızı gibi sevdiği Seul’dan ayrılmak zorunda kalır maalesef. Ayrılırken gözyaşlarına hâkim olamaz ikisi de ve defalarca birbirine sarılırlar, askerleri de ağlatırlar.

Pulat, Türkiye’ye dönmesine rağmen Seul ile ilgilenmeye devam eder.

Kore’deki askerler aracılığıyla Seul’e yiyecek ve kıyafet yardımı yapar, ama maalesef bu ikilinin iletişimi bir süre sonra kopar.

Bu sırada kansere yakalanır Pulat ve ne yazık ki Seul’u bir daha göremeden hayatını kaybeder.

Koreli kızla Süleyman Pulat buluşamamıştı belki ama Seul, Pulat sayesinde annesine kavuşmuştu.

Babasını savaşta kaybetmişti Seul. Süleyman Pulat da kızın yıkılan evlerine bir not bırakmıştı: “Ben yaşıyorum. Türk askeri birliğindeyim.”

Yüzbaşının bıraktığı notu gören kızın komşuları, küçük kızı annesiyle buluşturmuş.

Pulat, ilerleyen yıllarda Seul’e ulaşmayı dener ancak Ankara Okulu’nda çıkan yangında kayıtlar yandığı için küçük kızla ilgili hiçbir bilgiye ulaşamaz.

Aradan geçen yıllarda evlendi ve bir çocuğu oldu Min Ja'nın. 4 yıl önce Süleyman Yüzbaşı’yı bulmak için Kore ve Türk büyükelçiliklerine başvurduğunda kötü haberi öğrendi.

“Baba” dediği Pulat’ın öldüğünü öğrenince gözyaşlarına hâkim olamadı.

Kendisini donmaktan kurtaran ve 8 ay babalık yapan Süleyman Pulat’a olan vefa borcunu ödemek istiyordu Min Ja. Bunun üzerine Pulat’ın ailesiyle iletişime geçip oğlunu da yanına alarak Ankara’ya geldi.

Yüzbaşının mezarını ziyaret edip dua etti Min Ja. Ardından Pulat’ın eşi Emsal Pulat’ı ve çocuklarını ziyaret etti. Süleyman Pulat ile çektirdikleri fotoğraflara tek tek bakıp okşadı Min Ja, Emsal Pulat’a sarılıp ağladı.

Süleyman Yüzbaşı’yı bulamasa da, onunla birlikte kendisine kol kanat geren başka bir asker olan Behçet Akbil'i bulabildi.

Şu an 73 yaşında olan Min Ja, Süleyman Pulat’ın torunu Avukat Haluk Onur Pulat ile de buluştu.

Torununun dediğine göre; dedesi, Seul'den çok bahsetmiş onlara. Yıllarca onu görememenin üzüntüsünü yaşamış. Hatta günlüklerine de Koreli kızla ilgili anılarını yazmış.

Yüzbaşı Süleyman Pulat, Kore Savaşı sırasında tuttuğu günlükte, Seul ile yaşadıklarını şöyle anlatmış:

6 Ocak 1951

“Ben de çocuk sahibi olmuştum”

“Biraz geride parmaklarını saçlarının arasına sokmuş, kafası yerde bir çocuk onlardan şefkat dileniyordu. Çocuğun çıplak olan ayakları, yerdeki karların ve havanın soğukluğu ile mosmor olmuş, o küçük vücut tiril tiril titriyordu. Yüreklerim parça parça oldu. Hemen küçük için merhamet hislerim kabardı. Küçük çocuk aile efradını kaybederek oraya büzüşmüş, ateşi kendine arkadaş seçmiş. O hiç konuşmuyordu. Yalnızca manalı gözlerini yanan ateşin alevleri arasında gezdiriyordu. Hemen geri dönerek durumu tabur komutanına anlatarak çocuğu almak üzere müsaade istedim. Ve aldığım cevap üzerine Yarbay Şemsi Eralp ile beraber köprübaşına koştum. Geldiğimde çocuk aynı vaziyette, yerli yerinde hiçbir şeyden habersiz duruyordu. Onu bir kardeş muhabbeti ile kucakladık. Bu hareketimizi hiç yadırgamayarak bize itaat etti. Artık ben de çocuk sahibi olmuştum. Sessiz Müço yalnız benim değil bütün taburun malı olmuştu. Acıkmış olan Müço’nun karnı hemen doyuruldu. O önüne konanları bir daha bulamamak korkusu ile yiyor, artanları ceplerine yerleştiriyordu. Bir taraftan terzi, bulduğu battaniyeden ona ceket biçiyordu. Müço ise şimdiye kadar çektiklerini unutmuş bir durumda ortalığa tebessüm ediyordu. Şu anda Müço, jipin arkasında derin bir uykuya dalarak günlerin yorgunluğunu gideriyor. Müço bütün gece hiç uyanmadan uyudu.”

7 Ocak 1951

“Müço’nun ismini Seul kabul ettik”

“Şu an Chonom’dayız. Bütün arkadaşlarla Müço’nun adını Seul olarak kabul ettik. Seul hayatından memnun, yukarıda tıraş oldu. Giydirildi, kuşatıldı. Bekârlar kardeşlerinin, evliler çocuklarının yerine onu koymaya başladı. Böylece Seul tüm tugayın sevgilisi oldu.”

30 Ocak 1951

“Seul, onu aldığım yeri tanıdı”

“Mevzi değiştirerek Ponchong-Vonni’ye (Seul’u bulduğum köprübaşı mevkii) hareket ettik. Seul şoför mahallinde neşeli olarak seyahatine devam ediyordu. Onu bulduğum köye yaklaştık. Köy harap olmuş, gecelediğimiz fabrika yanmıştı. Yollar eski faaliyetini kayıp etmiş, 10-15 aile çektikleri acılar ile civar köylere ilerliyordu. Seul’un rengi attı çünkü onu aldığım yeri tanıdı ve o feci günler muhakkak ki bir sinema şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. Onu bulduğumuzda biz geri çekiliyor, o da düşman zulmünden kaçıyordu. Şimdi ise biz taarruzun verdiği neşe ile yürüyor, o da memleketi olan Seul dolaylarına yaklaşıyordu.”

Min Ja maalesef bir daha Süleyman Pulat'ı göremedi ama manevi babasının ailesiyle İnternet üzerinden görüşmeye devam ediyor.

3 kez Türkiye’ye geldi şimdiye kadar.

Keşke onların hikayesi de Ayla ve Süleyman Dilbirliği'nin hikayesi gibi mutlu sonla bitseydi.

Şu sıralar tedavi gören, Ayla'nın manevi babası Süleyman Dilbirliği'ne acil şifalar diliyoruz.🙏

Popüler İçerikler

Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ile İlgili İspanya'dan Transfer İddiası Var
Yeni Sezonda TV Ekranları Fena Karıştı: 5 Dizinin Ertelendiği Sezonda 6 Dizi Şimdiden Final Yaptı!
YORUMLAR
25.11.2017

Ya biz o zamanlar daha büyük bir devlettik galiba baksana devlet oradaki çocuklar için okullar kurmuş askerimiz kimsenin ırzına namusuna malına canına yan gözle bakmamış hep garibanın yanında durmuş. Bir muhteşem Süleymanın daha mekanı cennet olsun diğerine Allah şifa versin.

Pasif Kullanıcı
25.11.2017

Tüm Süleymanlar cennetlik... Acaba Ayla ile Seul Ankara Okulu'nda tanışmışlar mıdır?

25.11.2017

Dil,din,ırk bu gibi durumlarda faaliyetini yitiriyor insanlık ve merhamet ön plana çıkıyor vefa gerçekten çok güçlü bir duygu.

TÜM YORUMLARI OKU (11)