Başbakan Erdoğan: 'Türk Bayrağını Yakıp, Bira Şişeleriyle TC Yazdılar'

Başbakan Erdoğan, 'Fethe, İstanbul'un fethine zulüm gibi bakanlar, işte bu zihniyetlerinden dolayı gittiler, Türk bayrağını yaktılar. Bira şişeleriyle TC yazdılar' dedi.

İSTANBUL

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Fethi işgal gibi gösterdiler, fethi, fütuhatı, fetih ruhunu toprak gibi fani değerlerle irtibatlandırıp, değersizleştirmek, fanileştirmek istediler. İşte biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Bizim olan, bize ait olan, çok değerli manalar ihtiva eden fetih ve fatih ruhu kavramını asla yitirmeyecek, onun örselenmesine de asla müsaade etmeyeceğiz' dedi.

Erdoğan, Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen'in Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde düzenlediği 'Medeniyetimiz ve Büyük Türkiye Yolunda Eğitim, Fetih ve Gençlik' temalı Türkiye Buluşması'nda yaptığı konuşmada, buluşmayı tertiplemelerinden dolayı Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen'e teşekkür etti.

Salondaki tüm katılımcılara, özellikle gençlere, Memur-Sen'in genç mensuplarına coşku, heyecan ve muhabbetlerinden dolayı sonsuz şükranlarını sunduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

'Bugün 29 Mayıs... İki şey beni farklı dünyaya götürdü, bunlardan bir tanesi malum salon yapıldığında adı farklıydı sonra 'bir isim bulunsun' dendi ve ismini bundan önceki gelişimizde Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi olarak burada açıklamıştık. Ve bugün de bir taraftan fetih bir taraftan da Yahya Kemal'in o fetihle ilgili bütünleşen dörtlüğü aklıma geldi az önce... 'Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yarabbi, senin uğrunda ölen ordu budur Yarabbi, ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, galip et çünkü bu son ordusudur İslam'ın' diyordu Yahya Kemal.'

Başbakan Erdoğan, farklı bir mücadelenin Yahya Kemal'e bu dörtlüğü söylettiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

'O büyük fethin, çağlar kapanıp çağların açıldığı, dünyanın istikametini değiştiren o muhteşem fethin 561. yıl dönümünü bugün birlikte kutladık, kutluyoruz. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş Hazreti Peygamberin övgüsüne mazhar olan fatihler fatihi Fatih Sultan Mehmet'i bu vesileyle bir kez daha rahmetle, minnetle yadediyorum. Aynı şekilde o övülmüş orduyu, Fatih'in o kahraman ordusunu hürmetle anıyor, o ordunun tüm zabitlerine, tüm neferlerine de buradan bir kez daha rahmet niyaz ediyorum. Bu vesileyle Eğitim Bir-Sen'in kurucusu, büyük dava ve edebiyat adamı Mehmet Akif abimizi de rahmetle anıyor, emeklerinin boşa gitmediğini bugün burada görüyor olmanın mutluluğunu yaşadığımı belirtmek istiyorum.'

'Fetih asla ve asla işgal değildir'

Başbakan Erdoğan, bir noktaya özellikle dikkati çekmek istediğini belirterek, 'Fetih asla ve asla işgal değildir. Fetih zorla almak değildir, gasbetmek hiç değildir. Fetih açmaktır, fetih engelleri ortadan kaldırmaktır, fetih hem kapılardaki hem gönüllerdeki mühürleri ve kilitleri kırıp atmaktır' diye konuştu.

Fethin, şehir surlarını aşmak değil, gönüllerin etrafına örülmüş surları, duvarları, kaleleri aşmak, gönüllere ulaşmak olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

'Hatırlayın sevgili kardeşlerim, Medine işgal edilmemiş, fethedilmişti. Mekke savaş zoruyla değil, fetihle alınmıştı. Kudüs zorla ve zorbalıkla değil, bir emanet hassasiyetiyle geri alınmış, yani fethedilmişti. İşteİstanbul da fethe ve fatihe mazhar olmuş, fetihle şereflenmiş bir şehirdir. İstanbul, silahlardan öte gönüllerle ve dualarla kuşatılmış, böyle bir inançla, böyle bir ihlas ve samimiyetle köhne kapılarındaki köhne kilitler kırılmıştır.'  

Başbakan Erdoğan, İstanbul'un teslim alınan bir şehir olmadığına vurgu yaparak, 'İstanbul teslim alan, gönülleri kendisine aşkla mahkum eden bir şehir oldu. İşte onun için her birinizin fetih kelimesinin manasını çok iyi öğrenmenizi, anlamanızı, fetih ruhunu son nefesinize kadar iftiharla taşımanızı sizlerden rica ediyorum' şeklinde konuştu.

Fetih kavramının içini boşaltmak, onu değersizleştirmek, onu manasız göstermek, onu farklı manalarla kötü göstermek için her şeyin yapıldığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

'Fethi işgal gibi gösterdiler, fethi, fütuhatı, fetih ruhunu toprak gibi fani değerlerle irtibatlandırıp, değersizleştirmek, fanileştirmek istediler. İşte biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Bizim olan, bize ait olan, çok değerli manalar ihtiva eden fetih ve fatih ruhu kavramını asla yitirmeyecek, onun örselenmesine de asla müsaade etmeyeceğiz. Yunus Emre o arı, duru Türkçesiyle, o süt gibi temiz Türkçesiyle aslında bizim fetih ruhumuzu son derece öz biçimde ifade ediyor. 'Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için, dostun eli gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim'.'

'Fetih, ekmeğini yoksulla paylaşmaktır'

Erdoğan, fethin gönüller yapmak, bir gönle girmek olduğunu ifade ederek, 'Fetih, ekmeğini yoksulla paylaşmaktır, fetih komşunun hatırını sormaktır, yetimin başını okşamaktır. Mazlumun feryadını duymak, mazluma el uzatmaktır' dedi. 

Fethin adalet, zulmün ve zalimin kilitlediği kapıları açmak, zulüm kilidini kırmak ve parçalamak olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Medeniyet fetihle mümkün olur, bir kapıyı açmadan, bir gönül şehrine girmeden fetih olmaz. Fetih varsa medeniyet vardır, fatih varsa medeniyet vardır. Kardeşlerim kalem kılıcı keser, işte fetih budur. Fetih, kalemin kılıçtan üstün olduğunu anlamak, kapıları da kalemle, kelamla açabilmektir. Kardeşlerim, Anadolu fethedilmiştir, İstanbul fethedilmiştir dikkat ediniz işgal edilmemiş, ilhak edilmemiş, bütün bu topraklar fethedilmiştir. Toprak fetih sayesinde sevgiyle buluşmuş, dostlukla, dayanışmayla, kardeşlikle buluşmuştur. Medeniyet fetih sayesinde bu topraklardan neşvünema etmiştir.'

Fatih Sultan Mehmet'in Bosna fethindeki fermanı

Başbakan Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet'in Bosna'yı fethettiğindeki fermanını anımsatarak, şöyle devam etti:

'Şu anda salonda Bosnalı kardeşlerim var. Bosnalı kardeşlerime de hoş geldiniz diyorum, aynı zamanda geçmiş olsun diyorum, sel felaketinde ölenlere de Allah'tan rahmet diliyorum. Ne diyor Fatih fermanında, 'Ben ki Sultan Mehmet Hanım. Halkımın tamamına ve devletimde üst düzeyde bulunanlara malum olsun ki iş bu fermanımla Bosna rahiplerine lütfumu artırıp, yeri ve göğü yaratan Allah'ın hakkı için, ulu Peygamber hakkı için, 124 bin peygamber hakkı için ve kuşandığım kılıç hakkı için şöyle buyurdum, bu kişilerin yaşadıkları yerlere ve kiliselerine kimse mani olmayacak, sıkıntı vermeyecek ve herkes yerinde kalacaktır. En başta yüce hazretim bulunmak üzere vezirlerimden ve kullarımdan ve halkımdan hiç kimse bu kişilere, canlarına, mallarına ve kiliselerine taarruz etmeyecek, onları incitmeyecek, yabancıların buraya yerleşmek üzere gelmelerine karşı çıkılmayacaktır. Yukarıda bahsi geçen kişiler için himmet buyurup, lütfettiğim bu fermanımda yazılı olanlara muhalefet etmeyenler bana iyi bir şekilde hizmette bulunmuş ve emirlerime uymuş olacaklardır. 1463 yılının 28 Mayısında yazıldı bu ferman, işte fetih budur kardeşlerim, fetih budur... Fetih insana saygıdır, yaradılana yaradandan ötürü hürmettir, hoşgörüdür. Fetih ruhunu anlamayan ne insan sevgisini anlar, ne bizim medeniyetimizin ruh kökünü anlar, ne de barışı, diyaloğu, hoşgörüyü anlar.'

Erdoğan, 'Bundan 1 yıl önce, İstanbul'da bazı kendini bilmezler, bazı densizler gittiler duvarlara 'Zulüm 1453'te başladı' diye yazdılar, maalesef...İşte bu zihniyet, barışı savunamaz. Bu zihniyet hakkı, adaleti, dayanışmayı, dostluğu, kardeşliği savunamaz' dedi. 

Başbakan Erdoğan, 1 yıl önce yaşanan Gezi Parkı odaklı olaylara değinerek, şunları söyledi:

'Bundan 1 yıl önce, İstanbul'da bazı kendini bilmezler, bazı densizler, gittiler duvarlara 'Zulüm 1453'te başladı' diye yazdılar, maalesef.... İşte bu zihniyet, barışı savunamaz. Bu zihniyet hakkı, adaleti, dayanışmayı, dostluğu, kardeşliği savunamaz. Bu zihniyet, fethi de anlamamış, fetih medeniyetini de anlamamış bir zihniyettir. Onun için bunlar molotofkokteylleriyle cam çerçeve indirirler, insanları öldürürler. Onun için başörtülü kızlarımıza alçakça saldırdılar. Onun için mabetlerimize saygısızlık yaptılar. Onun için sokakları savaş alanına, çatışma alanına çevirmek istediler. Fethe, İstanbul'un fethine zulüm gibi bakanlar, işte bu zihniyetlerinden dolayı gittiler Türk bayrağını yaktılar. Bira şişeleriyle TC yazdılar. Bölücü örgüt liderlerinin posterleriyle Gazi Mustafa Kemal'in posterlerini yan yana açtılar. Fethi ve fetih ruhunu anlamış bir gençlik bunları yapmaz. Medeniyet tasavvuru olan bir gençlik, bizim gençliğimiz bunları yapmaz.'

'Tarihinin, ecdadının, kendi öz medeniyetinin ruhuna vakıf olmuş bir gençliğin, asla böyle ahlak dışı hareketlerin' içine girmeyeceğini kaydeden Erdoğan, 'Bizim medeniyetimizin gençliği, haksızlık karşısında sesini yükseltebilecek cesarete sahip bir gençliktir. Bizim medeniyetimizin gençliği, eleştiren, haksızlığa itiraz eden, 'yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum' diyen bir gençliktir ama aynı zamanda bizim medeniyetimizin gençliği Hakk'ın takdirini kendinde uman, ahlaklı, yüksek seciyeli, büyük düşünen, büyük hayaller kuran ve büyük hedeflere ilerleyebilen bir gençliktir. Türkiye'nin gençliği, Hazreti Hamza gibi yürekli bir gençliktir. Türkiye'nin gençliği, Hazreti Ömer gibi adaletli bir gençliktir. Bizim gençliğimiz, elif gibi dimdik, hakkı hatırlatan, Hakk'ı hatırlayan omurgalı bir gençliktir' ifadelerini kullandı. 

İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un bu gençliğe, 'Asım'ın nesli' dediğini kaydeden Erdoğan, Ersoy'un, 'Asım'ın nesli diyordum ya... Nesilmiş gerçek/İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek/Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.../O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar' şeklindeki dizelerini okudu.

Erdoğan, gençlere seslenmeyi şu sözlerle sürdürdü:

'Biz kula kul olmadık, olmayacağız. Biz kullar karşısında eğilmedik, eğilmeyeceğiz. Biz sadece Hakk'ın karşısında eğiliriz. Genç kardeşlerim! Sizler var ya, o kadar talihlisiniz ki; fetih ruhunu bir miras olarak, bir emanet olarak devralmış bir gençliksiniz. Evet... Bu bir talihtir ama bu aynı zamanda mesuliyettir. Sizler, tarihinize karşı mesulsünüz. Sizler, ecdadınıza karşı, medeniyetinize karşı mesulsünüz. Sizler, Sultan Alparslan'ın, Osman Gazi'nin, Fatih Sultan Mehmed'in mirasına karşı mesulsünüz. Sizler, Şeyh Edebali'ye, Ahmed Yesevi'ye, Mevlana Celaleddin-i Rumi'ye, Ahmed-i Hani'ye, Mehmet Akif'e karşı, merhum Akif İnan'a karşı mesuliyet taşıyan gençlersiniz. En önemlisi de sizler, Gazi Mustafa Kemal gibi gazilerimize, 'toprağı sıksan fışkıracak' şehitlerimize karşı mesul gençlersiniz. Sizin omuzlarınızda çok büyük bir dava taşı var. Selçuklu'dan başlayıp Osmanlı'ya, oradan başlayıp Cumhuriyet'e taşınmış dava taşını, şimdi sizler yüklenecek, sizler geleceğe, geleceğin gençlerine taşıyacaksınız.'

Şair Arif Nihat Asya'nın, 'Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın/Fatih'in İstanbul'u feth ettiği yaştasın!/Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın/Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!' şeklindeki dizelerini okuyan Erdoğan, şöyle dedi:

'Sizler, çatışan gençlik olmayacaksınız. Sizler, medeniyetini, kültürünü, dilini, milli ve manevi değerlerini unutan, örseleyen ve örseleten bir gençlik olmayacaksınız. Sizler, kutuplaştıran, kamplaştıran, ayrıştıran, farklı olana hor bakan bir gençlik de olmayacaksınız. Sizler, edebi ve adabı ayaklar altına alan, bu toprakların hamurundaki edebi çiğneyen bir gençlik asla olmayacaksınız. Ben size inanıyorum. Sizler okuyacaksınız. Bu toprakların yazarlarını, şairlerini okuyacaksınız. Bu toprakların mütefekkirlerini okuyacaksınız. Dünyayı çok yakından takip edecek, en az bir yabancı dili iyi bilecek, dünya yazarlarını dünya mütefekkirlerini okuyacaksınız. İradenize ipotek konulmasına müsaade etmeyeceksiniz. Kardeşlerim! Sahte peygamberlere, sahte şeyhlere, sahte hocalara itibar etmeyeceksiniz. Örgüt çıkarlarını, dininin, peygamberinin bile üzerinde gören, örgüt mensuplarını kandırmak için, sevgililer sevgilisi peygamberimizi, Miraç gecesinde, kat kat semadan indirip, kamyonete bindirecek kadar edepten uzaklaşan örgütlerin peşine takılıp gitmeyeceksiniz. Çatışmayı, can almayı, kırıp dökmeyi ideal haline getirmiş örgütlerin tuzağına düşmeyeceksiniz. Başkasının fikrine, özgürlüğüne, değerlerine saygı göstermeyen, başkasının hayat tarzına tahammül edemeyen akımlara asla pirim vermeyeceksiniz. Medeniyetimizin temel kaynakları, her zaman biliyorum ki sizin rehberiniz olacaktır. Ecdadınız özellikle de şehit dedeleriniz, dedeleriniz, sizlerin, bizlerin rehberi olacaktır. Karşılaştığınız her yeni durumu hakkaniyet nizamında tartacak ve istikametinizi ona göre belirleyeceksiniz. İnanıyorum ki bu sayede şaşmayacak, şaşırtılmayacaksınız.' 

Gençlerden ülke ve dünya meselelerine ilgi göstermelerini isteyen Erdoğan, siyasetten uzaklaşıp kaçmamalarını tavsiye etti. 

'Seçilme yaşı 18' 

Göreve geldiklerinde seçilme yaşını 30'dan 25'e indirdiklerini, şimdi de 18 olması önerisini tartışacaklarını ve bu adımı da atacaklarını bildiren Erdoğan, 'Seçme seçilme yaşını 18... Almanya böyle, Hollanda böyle. Avrupa'daki bir çok ülkede bu böyle. Bazılarında da 21... Değerli kardeşlerim 18... Seçilmeye niye bu hakkı vermiyorsun? Zor olan seçilmek değil, seçmektir' dedi. 

Seçilme yaşı 25 olduğunda MHP'den dile getirilen eleştirilere değinen Erdoğan, 'Seçilme yaşı 25 olduğunda, MHP'nin bir temsilcisi Meclis'te basın toplantısı yapıyor. İki genci sağına, soluna almış... Söylediği ne? 'Çoluk çocuğa mı bırakacağız parlamentoyu' diyor. Ben bir kısım genç kardeşlerimi anlamıyorum. Size güvenmeyen, size inanmayan... 'Parlamentoyu çoluk çocuğa mı bırakacağız' diyenlere sormak lazım, sana mı bırakacağız? Parlamentoya kim gelecektir? Halkından temsil yetkisini alan gelecektir. Şu anda 25 yaptık da parlamento 25 yaşında olanlarla mı doldu? Şu anda 25-30 yaş arası genç sayısı parlamentoda parmak sayılarını geçmez. 550 kişilik parlamentoda parmak sayılarını geçmez. Durum bu ama bizim ufuk vermemiz lazım. Genç kuşaklar, genç nesiller, 'Ben üniversiteyi bitirir bitirmez siyaset yapmak istiyorum ve parlamentoya gireceğim' azmiyle koşar' diye konuştu. 

Erdoğan, 'Biz devlet yönetiyoruz, bakkal dükkanı yönetmiyoruz. Bizim bir bütçemiz var. Cumhuriyet tarihinde bizim dönemimizde alındığı kadar öğretmen hiçbir dönemde alınmadı. Bunu bir defa görmemiz, bilmemiz lazım' dedi.

Gençlerin, sorunlardan kaçmak yerine üzerine gitmelerini isteyen Erdoğan, 'Sorunların bir parçası olmak yerine çözümlerin parçası olacaksınız. Yüreğinizde var olan, işte o fetih ruhuyla, size kapanan kapıların hepsini açmak için gayret gösterecek, mücadele edeceksiniz. Biz ne yapıyorsak sizler için, gençlerimiz için yapıyoruz. Bizim gençliğimizde mahrum kaldıklarımızdan siz mahrum kalmayın istiyoruz. Bizim gençlik yıllarımızda yaşanan hatalar tekrarlanmasın istiyoruz' diye konuştu.

Erdoğan, yıllarca okulların kapılarında, üniversitelerin kapılarında başörtülülerin horlandığını, onlara her türlü zulmün yapıldığını, başlarından örtülerinin çekilip alındığını dile getirerek, şunları kaydetti:

'Biz baba olarak bu acıyı çektik ama karşımızdaki ana muhalefet veya yavru muhalefet, bunlar bu acıyı çekmediler. Biz çektik. Ama öyle veya böyle sonunda hamdolsun o da halloldu. Şimdi başörtülü kızlarımız üniversiteye gidiyor mu? Gidiyor. Devlet dairelerinde çalışıyor mu? Çalışıyor. Daha eksikler yok mu? Var. İnşallah onlar da hallolacak. Siyaseti de sizlerle, gençlerle yapmak istiyoruz. İşte onun için seçme yaşını, seçilme yaşını da inşallah düşürüyoruz. Makamlarda, koltuklarda eskiyip gitmek yerine, 3 dönem kuralıyla makamları gençlere emanet ediyoruz. Hücreler yenilensin, tazelensin. Size güvendiğimiz, inandığımız için büyük Türkiye hedefini, yeni Türkiye idealini gençlik üzerine inşa ediyoruz.'

'Çok önemli reformlar yaptık'

Başbakan Erdoğan, Türkiye'de çok önemli reformlar yaptıklarına işaret ederek, en başta 'eğitim' diyerek pırıl pırıl, donanımlı, birikimli, sorumlu, sağduyulu bir gençliğin yetişmesine bir kapı araladıklarını söyledi.

Eğitimde anlamsız yasakları gençler için kaldırdıklarını dile getiren Erdoğan, iktidara geldiklerinde milli eğitim bütçesinin gerilerde olduğunu, kendilerinin ise bunu birinci sıraya çıkardıklarını ve bütçenin yarısını bu alana ayırdıklarını aktardı.

Erdoğan, personel atamalarında da birinci sırayı milli eğitime ayırdıklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:

'Şimdi bize zaman zaman geliyor kardeşlerimiz, öğretmenler işte 'Bize bir 10 bin daha, 20 bin daha'... Biz devlet yönetiyoruz, bakkal dükkanı yönetmiyoruz. Bizim bir bütçemiz var ve az önce değerli Bakanımın da ifade ettiği gibi, Cumhuriyet tarihinde bizim dönemimizde alındığı kadar öğretmen hiçbir dönemde alınmadı. Bunu bir defa görmemiz, bilmemiz lazım. Ücret politikaları noktasında bir yerlerle kıyasa düşersek orada da yanlış yaparız. Yine bu dönemde yapıldığı kadar hiçbir dönemde yapılmadı. Yeterli mi? Şüphesiz değil. Ama bütün bunlara biz yine elimizden geldiği kadarıyla desteği vereceğiz. Tabii ben bugün toplu sözleşme masasında olmadığımı zannediyordum. Biz bugün burada tabii, işte şuraya yazılmış, nedir, 'Medeniyetimiz ve Büyük Türkiye Yolunda Eğitim, Fetih, Gençlik', bunu konuşacağız. Toplu sözleşme için zaten toplu sözleşme zamanı var. Orada ilgili bakanlarımızla oturuluyor konuşuluyor, gerekirse de biz müdahale ediyoruz.'

 'Türkiye'nin sorunlarını birlikte aşacağız'

Erdoğan, genel başkanından üyelerine kadar tüm Memur-Sen'lilere, Eğitim Bir-Sen'lilere teşekkür ederek, 'Büyük medeniyet yolculuğunda bize destek olduğunuz için ayrıca sizlere teşekkür ediyorum. Demokrasiye, milli iradeye, sandığa sahip çıktığınız için sizlere teşekkür ediyorum. 28 Şubat'ta dik durduğunuz için, 27 Nisan'da dik durduğunuz için, Gezi provokasyonlarında, 17 ve 25 Aralık darbe girişiminde dimdik durduğunuz için her birinize tek tek teşekkür ediyorum. En çok da gerçekleştirdiğimiz reformlara verdiğiniz destek için, katkı için sizlere şükranlarımı sunuyorum' diye konuştu.

 İmam hatiplerin kapılarındaki kilitleri birlikte açtıklarını, 4+4+4 uygulamasını birlikte getirdiklerini, üniversitelerde başörtüsü sorununa birlikte son verdiklerini, kamuda başörtüsüne birlikte serbestliği sağladıklarını, düz liselerde Kur'an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi derslerini birlikte seçmeli ders yaptıklarını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Anayasa halk oylamasından Çözüm Süreci'ne, ekonomiyi büyütmekten aktif dış politikaya kadar her alanda sizlerle beraber yürüdük. Mısır'da demokrasiyi birlikte savunduk. Esma yavrumuz için, Esma gibi şehitler için birlikte gözyaşı döktük. Suriye meselesini, Filistin davasını birlikte omuzladık. Myanmar'dan Somali'ye kadar mazlumlara birlikte el uzattık. Afganistan'dan Sırbistan'a kadar ihtiyaç sahiplerine birlikte ulaştık. Yeni Türkiye için hep birlikte çalıştık. İnşallah bu muhabbetimiz sarsılmadan devam edecek. Çok sorunu geride bıraktık, inşallah daha çok sorunu geride bırakacağız. Türkiye'nin sorunlarını birlikte aşacağız. Memur-Sen'in gençlerine, Türkiye'nin gençlerine inşallah çok daha aydınlık bir Türkiye'yi emanet bırakacağız. Fethin 561. yıl dönümünü bir kez daha tebrik ediyorum. Bu şehrin Fatih'ini, onun ordusunu, onun neferlerini bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Memur-Sen'e, Eğitim Bir-Sen'e, Genç Memur-Sen'e katılan tüm kardeşlerimize, fetih coşkusunu bir kez daha bize ve Türkiye'ye yaşattığınız için teşekkür ediyorum.'

Buluşmadan notlar

Davetliler, Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi'ne üst aramasından geçirilerek alınırken, program başlamadan önce salon tamamen doldu.

Sahnenin her iki tarafına Türk bayrağı, Mustafa Kemal Atatürk ve Başbakan Erdoğan'ın büyük posterleri asıldı.

Etkinlik, Kur'an-ı Kerim tilaveti ve Soma'da hayatını kaybeden madenciler için okunan hatimlerin duasıyla başladı. Etkinlikte Grup Yürüyüş de konser verdi.

Salona davetlilerin sloganları eşliğinde giren Erdoğan'ın konuşması sık sık alkışlar ve sloganlarla kesildi.

Başbakan Erdoğan'a konuşmasının ardından günün anısına Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, öğretmenlerin anılarının yer aldığı kitap ve Memur-Sen kurucu başkanı merhum Mehmet Akif İnan'ın eserlerini hediye etti.

Etkinliğe, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da katıldı.

Muhabir: Muharrem Aksakallı

AA

Popüler İçerikler

RTÜK Başkanı'ndan Gündüz Kuşağı Programlarına Son İkaz: "Toptan Yok Ederiz!"
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi